Teslimiyet en ileri pratiktir: Çabasızca anın olasılıklarıyla kalabilmek
Teslimiyet, yoga derslerinde çok duyulan bir kelimedir ama her şey gibi bu kelimeyi duymaktan idrak etmeye geçmek zaman alır.
Peki, çok sık duyduğumuz ve kullandığımız bu kelime yoga matının üstünde ne anlama geliyor?
Pozun olabildiği kadarının içinde gevşemek… Yan mattaki ya da önümüzdeki bedenlerle kendimizi kıyaslamadan, sıkışmadan olanın içinde, her nefesin içinde ağırlaşmak.
Hepimiz kemik yapımızın farklı olduğunu unutarak, görmezden gelerek sakatlamadık mı kendimizi?
Çünkü aslında yoga matına anne karnından bu yana sahip olduğumuz etiketlerimizle geliriz. Bize öğretilen kıyaslama ve yarış haliyle o mata çıkarız ve bu kalıplarımızı fark etmek bazen bir yaşam, bazen ise seneler sürer.
Çünkü teslimiyet, çabasız ve anın var olan olasılıklarıyla nazikçe kalabilme yeteneğinden ortaya çıkar.
Ve bir haberim var: Bu pratik yaşam boyu sürer, tıpkı yaşamdaki gibi!
Peki, hayatta teslimiyet?
Hayatın sert, yoğun deneyimlerine nazikçe gevşemek… İnsan olma deneyimin büyüklüğünden o kadar etkileniyoruz ki bazen elimizde olmayan şeyler için çok çaba harcarsak, kalbimizi verirsek istediğimiz gibi olur sanıyoruz. Belki iş, belki sevgililerimizle olan dinamiklerimiz… Bu liste uzar ama bizim elimizde olan şeyler olduğu gibi, asla olmayacak şeyler de vardır.
Onlarla karşı karşıya geldiğimizde tavrımız nasıl? Teslimiyet, tam bu arada! Hoşumuza giden ya da gitmeyen ne varsa olana açılma, kapsama istekliliği…
Yağmur yağarken sürekli güneşi mi açtırmak istiyoruz? Teslimiyet, yağmuru kabul edebilme niyetinde saklıdır.
Ve hayatta tüm öğretilerde olduğu gibi teslim olmaya çalışarak teslim olma halini deneyimleyemeyiz! Konu yapamadığımız yoga pozu olsun (ya da ne olursa olsun), çabayla değil de, nefesler arasındaki boşlukla güvenerek vakti gelince çiçeğin açması gibi açar pozlar, idrak, öğretiler…
Nasıl ki yer çekiminin bizi taşıdığına dair şüphemiz yok ya da güneşin herhangi bir varlığa ışığını göstermeyeceğine dair kuşkumuz yok, nasıl eminiz, işte teslim olma halinde de tam olarak deneyimlediğimiz aslında bu güven hissi.
Yarın ne olacak, bu poz, bu adam, bu kadın, bu iş ile durumum ne olacak, oraya gidebilecek miyim (ya da o soru sizin için neyse) gibi zihnin girdaplarına kapılmadan sadece bu anın getirdiklerine, her dolan nefesin önderliğinde gevşemek…
İşte o zaman en zor yoga pozları da, hayat da akıyormuş gibi gelir. Çünkü o güçlü yoga pozlarına bizi sokan “olmalı” çabasından ziyade aslında sadece nefes, beden, ruhun akışıdır. Anla saf dans… Yoga matının üstünde ve hayatın zor deneyimlerinin içinde nazikçe…
O yüzdendir ki teslimiyet en ileri pratiktir çünkü yaşam boyu sürer ve öğrendiğimizi sandıklarımızla sınanırız.