Bu ara sizlerle koçluk eğitimlerim sırasında tanıştığım bir kavramdan bahsetmek istiyorum: “Şiddetsiz İletişim”. İlk duyduğum andan itibaren sadece başlığı bile beni içine çekmeyi başardı.
Eminim pek çoğunuz duymuş ve belki de bir kısmınız eğitimlerine katılma şansına bile sahip olmuş olabilir. Ben henüz sadece kitabını okumuş yolun başındaki bir çaylak olarak, Şiddetsiz İletişim: Bir Yaşam Dili (Marshall B. Rosenberg) kitabından okuduğum ve altını çizdiğim kısımları, sizlerle bende yarattığı etkileri de vurgulayarak paylaşmak istiyorum. İlerleyen yazımlarımda da kendime aldığım, özümsediğim kısımları paylaşmaya devam edeceğim.
Ben işe benim de zaman zaman pek çoğunuz gibi ihtiyacını duyduğum “takdir” ile başlamak istiyorum.
Şiddetsiz iletişimde, takdirin ardındaki niyetin önemi oldukça açık bir şekilde vurgulanmış ve denmiş ki; “İltifat etmek -kulağa olumlu gelse de- aslında genelde yargıdır.” Örneğin; “O raporda çok iyi iş çıkardın!” şeklindeki bir takdir, konuşanın aklından geçenlerin çok azını ortaya koyar ve konuşanı, karşısındaki kişi hakkında karar veren kişi olarak belirler (syf: 205).
Belki ilk duyulduğunda gayet olumlu görülen bu takdir cümlesinin aslında bir noktada manipüle edici olduğunu fark ettim ben de. Takdir, benim için de son derece önemli bir kilit taşıdır. Hatta öyle ki, asistan koç olarak görev aldığım bir dönemde, bana yapılan demo koçluk seansında, günü yaşarken, pek çok anı ıskaladığım zamanların, kendimce yeterince takdir edilmediğimden olduğunu şaşkınlıkla keşfetmiştim. Dahası, benim de insanları takdir etme konusundaki cimriliğimi fark etmemi sağlamıştı sevgilim koçum.
Ne duymak bana iyi geliyordu? Ya da nasıl takdir etmeliydim? Şiddetsiz İletişimden önce, yukarıdaki gibi bir cümle örneğin: “Raporları hep zamanında teslim ediyorsun!” veya “Çok düzenlisin” gibi bir cümle başta benim için gayet yeterli bir motivasyon kaynağıydı. Ancak okudukça keşfettim ki, böyle bir cümle sadece ve sadece karşımdakinin çıkarına uygun olduğunda kuruluyor ve bunu anlamam da benim motivasyonumun uzun süreli olmamasına sebep oluyordu. Fark ettim ki; bu tip cümleler, gerçekten karşımdaki insanın duygu dünyasında bir değişime sebep olmazsa, bende bir etki yaratmıyor veya etkisi kısa süreli oluyor.
Şiddetsiz İletişim bunu tam olarak şöyle açıklığa kavuşturuyor: “Şiddetsiz İletişimde takdirin amacı, sadece kutlamaktır, karşılığında bir kazanç elde etmek değil. Şiddetsiz İletişimde takdirle tek niyetimiz, hayatımızın başkaları tarafından nasıl zenginleştirildiğini kutlamaktır.”
Buna göre, takdir etmenin üç bileşeni:
- Esenliğimize katkıda bulunmuş olan eylem ve davranışlar
- Karşılığını bulmuş belirli ihtiyaçlarımız
- O ihtiyacın karşılanmasının getirdiği hoş duygular
Takdirimizin tam anlamıyla karşıdaki tarafından anlaşıldığından emin olmak istiyorsak, bu üç öğeyi de sözel olarak ifade etmenin önemini de vurguluyor kitap.
Hepimiz hayatımızda farklı farklı alanlarda takdire ihtiyaç duymuşuzdur eminim. Burada, pozitif ayrımcılık yaparak hemcinslerimin duygularına tercüman olmak isterim.
Pek çoğumuz, günümüz dünyasında iş ile ev işlerini aynı anda yürütmeye çalıştığımızdan; çoğu zaman da destek göremediğimizden “çok yoruluyorum ama bir türlü kimseye yaranamıyorum” çığlıklarıyla arkadaşlarımıza dert yanmışızdır. Aslında orada yatan asıl ihtiyacımız, yaptığımız işten yakınmak yerine, etrafımızdaki insanlardan duymak istediğimiz bir, iki güzel cümle ile ruhumuzun okşanması, çabamızın gerçekten takdir edilmesi isteğimizdendir.
Eminim şunu da demişsinizdir; “O kadar yapıyorum ama bir hatada hemen eleştiri alıyorum” ya da “Çabamı gören kimse yok ki, boşuna kendimi yoruyorum”… Örnekleri çoğaltmak mümkün. Oysa, yukarıda özetlenmiş olan maddelerle oluşturulmuş güzel bir teşekkür cümlesi, pek çoğumuzun yorgunluğunu o saniyede yok edecektir. Mesela, salt “Eline sağlık” cümlesi yerine belki de “Bu kadar yoğun günün ardından, bize güzel bir sofra sunman, leziz yemek yemenin yanında ailemizin de bir arada sohbet etmesini sağladı ve bizi çok mutlu etti” gibi bir cümle çok daha fazla duyguya dokunmuyor mu sizce de?
Kitap bu durumu şöyle açıklar: “Şiddetsiz iletişimde ‘teşekkür ederim’ demenin yolu: “Yaptığın şudur. Bu davranışınla şu ihtiyaçlarım karşılandığından şöyle hissediyorum.”
Yukarıda da bu açıklamaya göre kurmaya çalıştığım teşekkür cümlesinin iyi gelmeyeceği kimse yoktur değil mi? Haydi, bizler de bu öğretileri cebimize koyup, gerektiğinde bonkörce kullanalım. Böylece etrafımıza yaydığımız güzel enerjiler bizi daha çok sarmalasın.
Peki siz hayatınızı şölene çevirmek için şu soruya nasıl cevap verirsiniz?
“Bir başkası senin mutluluktan uçmanı sağlayacak takdir cümlesini nasıl ifade etmeli?”
Daha fazlası için kitaba göz atmanızı tavsiye eder, hayatınızda gerçek teşekkürün bonkörce kullanıldığı günler geçirmenizi dilerim.
İlginizi çekebilir: Kelimelerin gücü: Sorunlarla başa çıkmak için sihirli bir cümleniz var mı?