X

Terk edilme psikolojisi: Güven eksikliğinden kurtularak kaldığınız yerden devam etmenin 5 yolu

Güzel ve uzun bir ilişkiye devam ederken terkedileceğimiz ya da bir gün ayrılabileceğimiz ihtimalini çok az düşünürüz.

Önceki ilişkilerimizde yaşadığımız olumsuzlukları, eski kırgınlıklarımızı bir kenara bırakır yepyeni bir sayfa açarız. Eskiden yaptığımız hataları, yanlış seçimleri sıfırladığımızı ve bu sefer bir adım önden başlayacağımızı düşünür, kendimize sözler veririz. Sevmenin ve sevilmenin verdiği heyecanla, vücudumuzda salgılanan hormonların verdiği rahatlık ve mutlulukla kendimizi dünyanın en şanslı insanı hisseder, ilişkisinde olumsuzluklar yaşayan arkadaşlarımızı gördükçe bir kez daha ne kadar şanslı olduğumuzu düşünürüz.

Ta ki ilişkimizin çatırdamaya başladığı, küçük ve çözülebilir problemlerin dünyanın en ağır yükleri gibi geldiği, ya da hiç beklemediğimiz bir anda sevgilim dediğimiz insanın ortadan kaybolduğu zamana kadar…

Sevdiğiniz, sizi sevdiğini sandığınız adam ya da kadın artık yoktur. Aynı evde hayatı paylaşma planları yaptığınız, gelecekle ilgili planlarınızın başrolündeki, mükemmel aşkın tanımı o kadın; sizin için dünyanın en seksi insanı olan o adam birden yok olmuştur.

Sonrasında hemen hemen herkes için aynı gelişen bir süreç başlar. Akşam yemeklerini yalnız yemeye, alışverişe yalnız gitmeye, koşuya yalnız çıkmaya, arkadaşlarınızla görüşmeye tekrar alışmaya çalışırsınız.

Gözünüz telefondan ayrılmaz ve gelen her aramayı, aldığınız her mesajı o sanar, başka bir numara olduğunu anlayana kadar kalp atışlarınızın daha da hızlandığını hissedersiniz. Dünya üzerindeki en kötü ayrılığı siz yaşamışsınız gibi gelir. Sürekli kendinizi suçlar ve ilişkiniz için elinizden geleni yapıp yapmadığınızla ilgili şüphe yaşarsınız. Bu paranoya, depresyon ve karamsarlık durumu hiç sonlanmayacak gibi gelir. Ancak yanıldığınızı, ayrılığın üstünden biraz zaman geçtikten sonra fark edersiniz. Sonrasında yaşadığınız tek pişmanlık, üzülerek boşa harcadığınız zamanınız olur.

Henüz etkisinden kurtulamadığınız bir ayrılık yaşadıysanız, kendinize olan özgüveninizi tekrar geri kazanmaya çalışmalısınız. Yapmanız gereken tek şey, yaşadığınız bu olumsuz duygunun bir problemden değil, size kendinizi kötü hissettiren bir durumdan kaynaklandığını görebilmek ve yaşanan olumsuzluğu olduğu gibi kabul ederek bu durumla yaşamayı öğrenebilmek. Bu şekilde yalnızca ayrılığın getirdiği değil, hayatınızın her aşamasında karşılaştığınız zorluklarla başa çıkabilme becerisi kazandığınızı göreceksiniz.

Hayatınızı kontrol altında tutmaya çalışmaktan vazgeçin

Terkedilmek ya da beklemediğimiz bir anda ayrılık yaşamak, bize hayatımızın kontrolünün aslında elimizde olmadığını gösterir. Bazen ne kadar uğraşırsak uğraşalım hayatımızdaki olayları, hayatımıza girecek kişileri ya da alacağımız kararları kontrol edemeyiz. İlişkide de sürekli kontrolün sizde olmasını beklemek ve bitmemesi için şartları zorlamak, bazen o ilişkinin çok daha kötü sonlanmasına ve daha çok zarar görmenize neden olabilir. Bu nedenle kontrol etmeye çalışmaktansa olayları akışına bırakarak gözlem yapmak hem sizi hem de ilişkinizi  daha sağlıklı kılacaktır.

Kendinizi dışarıdan inceleyin

İlişkinin sonlanması ya da taraflardan herhangi birinin ilişkiyi sonlandırmak istemesi, ilişki yaşayan kişilere kendileriyle  ilgili düşünme fırsatı verir. Ayrılığın ilk aşamalarında yaşanan ‘Ben nerede hata yaptım?’ düşüncesi, okları doğrudan kendimize çevirmemize ve olaylar karşısındaki duruşumuzu, sahip olduğumuz değer yargılarını, karşımızdaki kişiyi gerçekten sevip sevmediğimizi gözden geçirmek için oldukça güzel bir fırsat. Ancak bunu yaparken ilişkideki problemlerin sizin kişilik özelliklerinizden değil sağlıksız iletişimden kaynaklandığını, ilişkinin karşılıklı iletişime dayalı bir olgu olduğunu da unutmayın. Ayrılık için kendinizi suçlamak yerine, insanlarla ilişki kurarken hangi noktalarda zorluk yaşadığınıza odaklanmaya çalışın.

Hayatınıza kaldığı yerden devam edin

Özellikle terk edilme ya da ayrılık teklifinin karşı taraftan geldiği durumlarda hayatınıza kaldığı yerden devam etmek çok daha kolaydır. Ayrılan taraf siz olduğunuzda, yanlış bir karar verdiğinizi düşünüp suçluluk duyabilir ya da bir daha hiç kimseyi aynı şekilde sevemeyeceğinizi, aynı duyguları bir daha yaşayamayacağınızı düşünebilirsiniz. Ancak ayrılık kararını karşı taraf verdiğinde, herhangi bir seçim yapmanız beklenmediği için durum üstünde kontrolünüzün olması imkansızdır. Bir şekilde hayatınıza devam etmeniz gerekir ve verdiği kararın doğru olup olmadığı konusunda kararsızlık yaşayan taraf karşınızdaki kişidir. Yapmanız gereken tek şey, bu durumla nasıl baş edebileceğinizi öğrenmek.

Hislerinizi baskılamayın

Terk edildiğinizde, aşk, sevgi gibi duyguların da bir sonunun olduğunun farkında varırsınız. Bazen ne kadar kötü şey yaşarsanız yaşayın, ne kadar kırgın olursanız olun o kişiye hala aşık olduğunuzu ve sevgi beslediğinizi de hissedebilirsiniz. Ancak bu duyguları hissedebilmek için biriyle fiziksel olarak birlikte olmak zorunda değilsiniz. Özellikle de o ilişki artık sizin ruh sağlığınızı olumsuz etkiliyorsa…

Ne yaşamış olursanız olun, eğer eski sevgilinize karşı hala bir şeyler hissediyorsanız, bu hislerden kurtulmaya çalışmak yerine onları kabul ederek yaşamayı öğrenin. Daima hatırlayacağınız bu duygular, geçmişinizdeki kötü anılardan çok yaşadığınız güzel anlarınızı anımsamanıza yardımcı olacaktır. Bu nedenle geçmişte yaptığınız hatalara takılmak yerine, ne yaşarsanız yaşayın hayatın devam ettiğinin ve geri dönüp bazı şeyleri değiştiremeyeceğiniz gerçeğinin farkında olun. Unutmayın, zaman her şeyin ilacıdır. Olayları akışına bıraktığınız, pozitif düşünmeye başladığınız ve hayatın size getirdiği her şeye olduğu gibi kucak açmayı öğrendiğiniz an tüm aksaklıklar kendi kendini telafi edecektir.

Kendinizi değersiz hissetmeyin

Birisi tarafından terk edilmek, sizin bundan sonraki tavrınızın o kişi tarafından önemsenmeyeceği, ya da o kişinin artık sizi sevmediği anlamını taşımaz. İlişkide tarafların artık o ilişkiye devam etmek istememesinin ardında iletişimsizlik, doyumsuzluk gibi bir çok farklı neden yatıyor olabilir. Bu nedenle kendinizi değersiz hissetmeyin ve ilişkiniz dışında sahip olduğunuz diğer değerlere daha fazla zaman ayırmaya çalışın. Sizi iyi hissettirecek aktiviteler yapın. Uzun zamandır görüşemediğiniz arkadaşlarınızı arayın. Ailenizle görüşün. Biriktirdiğiniz filmleri izleyin.

Terk edilme sonrası en çok yaşanan duygulardan biri de umutsuzluktur. Hayatınızda sahip olduğunuz tüm güzellikleri kaybettiğinizi sanar, onunla birlikte yaptığınız şeyleri tek başınıza yapmaya çalıştığınızda eski günlerinize özlem duyarak acı çekeceğinizi düşünürsünüz. Böyle anlarda eski sevgilinizle ilk tanışmanızı ve olayların nasıl geliştiğini hatırlamaya çalışın. Hayatınızın aşkı olarak tanımladığınız adamın ya da kadının aslında nasıl beklemediğiniz bir anda karşınıza çıktığını fark ettikten sonra, her an ve her saniye çok daha güzel anılar biriktireceğiniz başka insanların da karşınıza çıkabileceği gerçeğini daha kolay görebileceksiniz. Olayları akışına bırakın ve doğru insanın doğru zamanda karşınıza çıkmasını bekleyin.

Merve Dökmeci: Lisans ve yüksek lisans eğitimlerimi Boğaziçi Üniversitesi’nde tamamladım. Boğaziçi Üniversitesinde araştırma görevlisi olarak çalıştığım 4 yıl boyunca uzmanlık deneyimimi üniversitenin rehberlik ve psikolojik danışmanlık biriminde (BÜREM), bireysel danışmanlık ve grup çalışmaları ile edindim. Bu süreç zarfında sempozyum ve kongrelerin organizasyonunda, ve çeşitli bilimsel araştırma projelerinde yer aldım. Mindfulness Temelli Bilişsel Davranışçı Terapi ekolüne olan ilgim ve araştırmalarım sonucunda, öz şefkatin kişilerarası kabul-red ve duygusal tepkisellik arasındaki ilişkiye olan etkilerini incelediğim tezimle birlikte, yüksek lisans eğitimimi yüksek onur derecesiyle tamamladım. ODTÜ Psikolojik Danışmanlık ve Rehberlik Doktora Programı’nda doktor adayı olarak bilimsel çalışmalarımı ve uzmanlık eğitimimi sürdürüyorum. Doktora eğitimimle birlikte Bilgi Üniversitesi’nde başlayan akademisyenlik yolculuğuma ise, MEF Üniversitesi’nde öğretim görevlisi olarak devam ediyorum. Akademideki çalışmalarımın yanı sıra, kurucusu olduğum Uniqus Eğitim ve Psikolojik Danışmanlık merkezinde, beden farkındalığı ile travma çözümlemesi ve stres yönetimi üzerine psiko-biyolojik bir yaklaşım olan Somatik Deneyimleme’yi mindfulness pratiğime entegre ederek; bireylere psikolojik danışmanlık, kurumlara ise seminer ve eğitim destekleri veriyorum. Büyük bir heyecanla çalıştığım ruh sağlığı alanındaki bilgi birikimimi paylaşma merakımın ve yazmaya olan tutkumun beni 2013 yılında buluşturduğu Uplifers’ta, editör olarak ilgi duyduğum konularda araştırmaya, öğrenmeye ve paylaşmaya devam ediyorum.

‘Evdeki herkes barista’: Bosch VeroBarista ile kahve deneyiminizi zirveye taşıyın

Kahve, şüphesiz ki pek çoğumuz için lezzetli bir içecekten çok daha fazlası; adeta bir tutku, bir ritüel… Sabahın ilk ışıklarında enerji veren, gün içindeki küçük molalarda kendimizi şımartmamızı sağlayan, bazense sohbetlerin tadını ikiye katlayan en keyifli eşlikçi. O yüzden günün farklı anlarını, farklı kahvelerle taçlandırmak gibisi yok; ne de olsa her anın kendine has bir kahvesi var. Güne enerjik bir başlangıç yapmak için yoğun aromalı bir americano ya da gün içinde en sevdiğimiz tatlının yanında yumuşak içimli bir cappuccino en iyi seçim olabilir.



Peki ya bu seçimlerimizi evde barista ustalığıyla hazırlayabilir miyiz? Elbette. Bosch Tam Otomatik Kahve Makinesi VeroBarista ile günün her anına ve her damak tadına uygun lezzetli kahveler hazırlamak mümkün; çünkü VeroBarista ile evdeki herkes barista. Her fincanınızı ustalık eserine dönüştürmeye hazırsanız, işte VeroBarista ile yapabilecekleriniz:

Kahve çekirdeklerini dilediğiniz gibi öğütebilirsiniz

Barista ustalığında lezzetli kahveler hazırlayabilmenin ilk adımı, kahve çekirdeklerini doğru bir şekilde öğütmekten ve tazeliği korumaktan geçiyor. Güzel haber; VeroBarista tüm bunları sizin için yapıyor. CreamDrive, yüksek kaliteli seramik kahve öğütme ünitesi ve özel aroma koruyucu çekirdek haznesi ile günün her saati taze çekilmiş kahve çekirdekleriniz hazır.

Üstelik çekirdek öğütme inceliğini de dilediğiniz gibi ayarlayabilirsiniz. Arka arkaya iki öğütme ve ısıtma sayesinde ekstra güçlü kahvenizi tadı daha az acı olacak şekilde hazırlayabilirsiniz. AromaDouble Shot Fonksiyonu ile kahve aromasından ödün vermeden ekstra yoğun kahveler hazırlamak da mümkün. E bir barista daha ne ister, öyle değil mi?

Farklı anları, farklı kahve çeşitleriyle taçlandırabilirsiniz

Taze çekilmiş kahve çekirdeklerinin mis kokusunun yanı sıra kahve hazırlamanın en güzel yanlarından biri de hiç şüphesiz her damak zevkine uygun farklı seçenekler yapabilmek. Sert tatları sevenler, yumuşak içim tercih edenler ya da daha eğlenceli köpüklü bir şeyler arayanlar… VeroBarista’da herkes için bir şeyler var. Cappuccino, flat white, latte macchiato, sütlü kahve, OneTouch Function ile hepsini tek tuşla hazırlayabilirsiniz. Dahası, yoğun tatları seviyorsanız americanonuz da VeroBarista ile hazır.

Belirtmekte fayda var ki; bir barista ustalığında kahve hazırlayabilmek için özellikle sütlü kahvelerde doğru lezzeti yakalayabilmenin en önemli sırrı sütün sıcaklığını ve kıvamını doğru ayarlayabilmek. Neyse ki VeroBarista, ideal demleme sıcaklığı konusunda tam bir usta. Sütlü kahvelerde bile mükemmel sıcaklığı yakalıyor, süt köpüğü ve sıcak su hazırlama seçenekleri ile her kahve türünü lezzetten ödün vermeden hazırlıyor. Ayrıca sütlü kahveleriniz için de hortumlu süt adaptörü sayesinde esnek çözümler sunuyor. İster kutudan, ister şişeden, ister kendi termosundan süt alın, VeroBarista ile sonuç hep aynı; hep mükemmel.



Kişisel tercihlerinizi kaydedebilirsiniz

Geçek bir barista kahve hazırlarken mutlaka kişisel dokunuşlarıyla fark yaratır; VeroBarista da evdeki herkesin kendi ‘barista’ dokunuşunu ekleyebilmesi için kişiselleştirilmiş tercihlere göre 4 adede kadar favori kahve kaydedebilme özelliğine sahip. Böylece her yudumda tam da istediğiniz gibi bir lezzete kavuşabilirsiniz. Ayrıca evinizde baristalığı başkasına devretmeniz gereken anlarda da kahvenizin yine tam istediğiniz gibi hazırlanacağından da emin olabilirsiniz 🙂 Sıfır risk, bol lezzet…

En sevdiğiniz kahveyi, en sevdiğiniz fincanda içebilmeniz için de VeroBarista üstüne düşeni yapıyor ve yüksekliği ayarlanabilir kahve çıkışı sayesinde 15 cm yüksekliğe kadar ayarlanabiliyor. En uzun latte macchiato bardaklarınızı bile rahatlıkla kullanabilirsiniz.

Zamandan ve enerjiden tasarruf edebilirsiniz

Kahve hazırlarken lezzet kadar önemli bir şey daha varsa; o da şüphesiz ki zamandan ve enerjiden tasarruf edebilmek. VeroBarista, minimum ısınma süresiyle 45 saniye gibi çok kısa bir zamanda kahvenizi hazır hale getiriyor. Ayrıca her kahveden sonra autoMilkClean süt temizleme sistemi ile tam otomatik temizlik sunuyor ve kolayca çıkartılabilir damlama tepsisi, kahve posası kabı ve süt ağızlıkları bulaşık makinesinde yıkanabiliyor. Yani kahve keyfiniz bittiğinde sizi temizlikle hiç yormuyor. Ve son olarak ZeroEnergy Auto-off otomatik kapanma özelliği ile belirlenen saatten sonra enerji tasarrufu yapmak için kapanıyor, sizi düşündüğü kadar çevreyi de düşünüyor. Kim hem çok lezzetli kahveler yapan hem de akıllı özellikleriyle kahve hazırlamayı mükemmel bir deneyime dönüştüren böylesi bir yardımcıyı evinde istemez ki?

Siz de evinizin baristası olmaya hazırsanız, en lezzetli kahveleri kendi damak tadınıza göre ayarlamak ve her defasında mükemmel sonuçlar elde etmek için hemen tıklayabilir, VeroBarista ile tanışabilirsiniz.

*Bu yazı Bosch katkılarıyla hazırlanmıştır.



21 Günde Ustalaş: Hayatınızı dönüştürmenin kısa rehberi

Günümüz dünyasında insanlar hızlı ve etkili çözümler ararken, uzun vadeli değişikliklerin ne kadar süre gerektirdiği sorusu akıllarda yer ediyor. Araştırmalar, bir alışkanlık kazanmanın 21 günlük bir süreç olduğunu belirtiyor. Bu gerçek, “21 Günde Ustalaş” serisini şekillendiren temel düşünce. Omega Yayınları’nın yayımladığı ve Marie-Claire Carlyle, Leon Nacson ve David A. Phillips gibi alanında prestijli yazarların katkıda bulunduğu seri, hayatın farklı alanlarında bir dönüşüm yaşamak isteyen okurlara kısa ama derinlemesine bir yolculuk sunuyor. Peki, bu serinin her kitabı, okura nasıl dokunuyor? Gelin, seriye birlikte göz atalım.



Marie-Claire Carlyle-Para Mıknatısı: Zenginliğe Giden Yolda Bir Yol Haritası

Serinin ilk kitabı olan Para Mıknatısı, parayla olan ilişkimize yeni bir perspektif getiriyor. Carlyle, paranın sadece maddi bir unsur olmadığını, aynı zamanda kişisel değerimizin ve başkalarına sunduğumuz katkının bir yansıması olduğunu öne sürüyor. Kitap, okuyucuları “zengin” olmanın ötesine taşıyarak, yaşamlarında gerçekten neye değer verdiklerini sorgulamalarına yardımcı oluyor. Paranın bir enerji olduğu fikri üzerine kurulu bu kitap, hayata daha fazla refah çekmek isteyenler için önemli adımlar sunuyor. Okur, mevcut finansal alışkanlıklarını gözden geçirmeye ve “para mıknatısı” olma yolunda ilerlemeye davet ediliyor. Carlyle’ın dili basit ama etkileyici. Kitap, “Paranın Değeri” ve “Niyet Etmenin Gücü” gibi bölümlerle, paraya olan bakış açınızı tamamen değiştirebilir. Ancak bu kitap, sadece bir kişisel gelişim kitabı değil; alışkanlıkları kökten dönüştürmek isteyen herkes için bir rehber niteliğinde. Para ve refah konusunda mevcut düşünce kalıplarını yıkmak isteyen okurlar için güçlü bir başlangıç noktası sunuyor.

Leon Nacson-Rüyalar: Bilinçaltınızı Keşfetmek İçin Bir Araç

Serinin ikinci kitabı olan Rüyalar, sadece uyku sırasında yaşadığımız olayların ötesinde, bilinçaltımızın derinlerine bir yolculuk yapmamıza yardımcı oluyor. Nacson, rüyaların anlamını çözebilmek için onları hatırlamanın önemini vurgularken, okuyuculara kendi rüya günlüğünü tutmanın faydalarından bahsediyor. Modern yaşamın karmaşasında, rüyalarla ilgili sembollerin ve temaların nasıl çözüleceğine dair pratik bilgiler sunuyor. Kitap, rüya yorumlamada bireysel deneyime önem vererek okuyucunun kendi rüyalarının dilini öğrenmesini sağlıyor. Rüyaların sembolizmi üzerine yoğunlaşan bölümler, okurun bilinçaltına dair ipuçlarını yakalamasını kolaylaştırıyor. “Düşmek, Uçmak ve Kovalanmak” gibi herkesin yaşamış olabileceği rüya temalarına açıklık getirirken, kişinin ruhsal yolculuğunda bir rehber olma niteliği taşıyor. Nacson, rüyaların günlük hayatımızdaki yansımalarına dikkat çekiyor; bu da kitabı okura bilinçaltıyla ilgili derin bir keşif fırsatı sunan önemli bir araç haline getiriyor.

David A. Phillips-Numeroloji: Sayıların Gizemli Dünyası

Üçüncü kitap Numeroloji ise, yaşamın derin sırlarını anlamak için sayıların gücüne odaklanıyor. Phillips, Pisagor’un öğretilerine dayanan bu kadim bilim dalını modern hayata uyarlayarak, insanların kendilerini ve çevrelerindekileri daha iyi anlamalarına yardımcı olmayı hedefliyor. Numeroloji, sadece kişilik analizi değil; aynı zamanda kariyer seçimleri, ilişkiler ve ruhsal gelişim açısından da rehberlik sunuyor. Phillips, kitabında sayılara dair teorik bilgilere ek olarak, gerçek dünyadan ünlü örnekler sunarak konuyu daha somut bir hale getiriyor. “Ruh Sayıları” ve “Adların Gücü” gibi bölümler, okurların kişisel yaşamlarına dair önemli çıkarımlar yapmasına olanak tanıyor. Numerolojiye ilgi duymayanlar bile, bu kitap sayesinde yaşamlarını yeni bir gözle değerlendirmeye başlayabilir.

21 Günlük Yolculuk: Alışkanlıklar ve Dönüşüm

Bu seri, alışkanlıkların nasıl şekillendiğine ve yaşamda yeniye yer açmanın neden önemli olduğuna dair kapsamlı bir rehber niteliğinde. Her kitap, 21 gün boyunca okuru derin bir içsel yolculuğa çıkarıyor ve bir yandan kısa süreli bir rehber gibi görünse de her birinin arkasında büyük bir felsefi altyapı bulunuyor. Para Mıknatısı, finansal refahın anahtarlarını sunarken; Rüyalar bilinçaltımızı çözmemize yardım ediyor ve Numeroloji kişisel potansiyelimizi anlamamıza kapı aralıyor. Bu serinin en büyük gücü, herkesin hayatında bir noktada değişiklik yapma ihtiyacını hissetmesi ve 21 gün boyunca süren bu küçük ama etkili adımların, büyük dönüşümlere yol açma potansiyelinde yatıyor. Her kitap, farklı bir tema etrafında dönse de ortak payda: Bireyin kendi gücünün farkına varmasını sağlamak ve bunu bir alışkanlığa dönüştürmek.



Sonuç olarak, “21 Günde Ustalaş” serisi, hayatta bir adım öne geçmek ve yeni bir başlangıç yapmak isteyenler için ilham verici bir çalışma. Her kitabın derinliği, okurun kendine dair yeni keşifler yapmasına olanak tanıyor. Seriyi okurken hem kişisel gelişiminize katkıda bulunacak hem de alışkanlıklarınızı yeniden gözden geçireceksiniz. Hayatta yeni bir sayfa açmak için siz de bu 21 günlük yolculuğa çıkmaya hazır mısınız?

Bu yazı Deniz Poyraz tarafından kaleme alınmıştır.

İlginizi çekebilir: Yaratıcılık bir hayal mi? Yaratıcı olmak mümkün mü? İyi ama nasıl?



İlgili Makale