Doğduğumuz andan itibaren sürekli farklı tercihler arasından seçimler yapıp farklı yolculuklar deneyimliyoruz. Henüz bebeklik döneminde ışığın geldiği yönü seçiyoruz veya karanlığın içindeki ufacık bir izi seçiyoruz. Renkleri hayatımızın 4. ayından itibaren seçmeye başladığımız vakit, renkli oyuncaklarımız içinden bize en keyif vereni seçiyoruz. Her an büyüyoruz, bilinçli tercihlere başladığımızda seçenekler arasından kendimizce uygununa karar veriyoruz. Peki seçimlerimizin temelinde neler var ve bu seçimleri nasıl daha kolay yaparız? Her seçim sonrasında nasıl daha mutlu olabiliriz?
Öncelikle seçim için seçeneklerin hepsini önüne alıp ince eleyip sık dokuyan biri misiniz, yoksa birkaç alternatif gelişince hızlıca birine karar veren ve diğer alternatifleri tekrar düşünmeyen biri mi? İlk seçenek evet ise, muhtemelen geride bıraktığınız seçenekler uzun süre zihninizi kurcalıyor. “Bu seçimi yaptım ama doğru mu?”, “Diğer yolda çok daha fazla fırsat
varmış, tüh! Kaçırdım!“, “Artık iş işten geçti, bu seçimimin sonucuna razı geleceğim”, “Keşke kararımı verirken bir de şu kişinin fikrini alsaydım!” Bu liste uzayıp gidebilir.
Çok fazla seçeneğin olması kişiye özgürlük alanı yaratıyorken bir yandan da onu kısıtlıyor. Bary Schwatz, kitabı Paradox of Choice’ta bu iki tip kişi arasından kararını maksimize etmek için her seçeneği değerlendirenlerin uzun vadede mutsuz olduğunu ortaya koyuyor.
İnsanların belirli sınır ve seçenekler içerisinde kalması, çok daha az üzülmesi ve hayal kırıklığı yaşaması için belki de daha gerekli. Eğer ikinci seçenek sizin için geçerliyse, o zaman şanslı bir azınlıkta olduğunuzu söylemek gerek. Seçimlerinizin sorumluluğunu alıyor, sonuçları ne olursa olsun çok fazla hayal kırıklığı yaşamadan yolunuza devam edebiliyorsunuz. Çok seçenek yaratmak için harcadığınız efor, sizi karar verirken hayal kırıklığına uğratabiliyor.
Kendinizi daha çok eğlendirerek, dinlendirerek aslında zihninizi daha çok düşünmek yerine daha azı ile meşgul ederek, sonunda mutlu olacağınız seçimler yapmak mümkün. Tüm bunları düşününce aslında iyi gibi gözüken çok fazla fırsat, seçenek bolluğu yerine, hayatınızı daha sade, daha yalın, daha azaltarak yaşamaya ne dersiniz? Hayatınızda fazlalık olarak gördüğünüz seçenekleri, eşyaları, düşünceleri ve aklınıza gelen, zihninize fazla yük yaratan her şeyi biraz azaltıp, karar süreçlerinize tekrar bakmaya başlayabilirsiniz. Seçtiğiniz her ne olursa olsun, geride kalanlar ile vedalaşmak ve geleceğe bakabilme cesaretine sahip olmak size de iyi hissettirecek.
İlginizi çekebilir: Pandemi dönemini keyifle atlatmak için birkaç öneri