X

Terapide kırmızı bayraklar: Terapistinizi değiştirmenin vakti gelmiş olabilir mi?

Yaşamın engebeli, uzun ve karmaşık yolculuğunda zaman zaman karşılaştığımız zorlayıcı deneyimlerle baş edebilmek, kendimizi koruyabilmek, içsel sıkıntılarımızı, duygularımızı yönetebilmek ya da kişisel gelişim hedeflerimizi daha rahat gerçekleştirebilmek için profesyonel birinin desteğine ihtiyaç duyarız. Ve bu konuda genellikle uzun araştırmalar yaptıktan, belki de çevremize danıştıktan sonra hem aklımıza ve gönlümüze yatan hem de bütçemize uyan, bizi tatmin edeceğini, bize iyi geleceğini düşündüğümüz bir terapist buluruz…

Ancak terapistimizi bir kere bulunca sanki hep onunla devam etmemiz gerekiyormuş yanılgısına kapılırız, en azından birçoğumuz için durum böyle olabilir, hele ki kendimize uyan terapisti uzun uğraşlar sonucunda bulduysak. Bu nedenle ondan vazgeçmeyi pek aklımızdan geçirmeyiz. Ancak, terapi süreci başladığı gibi aynı şekilde devam etmesi gereken sonsuz bir yolculuk değildir.

Bazen bazı sinyaller, terapiyi bırakmanın, terapistinizi değiştirmenin ve başka bir profesyonel ile yola devam etmenizin gerekliliğini gösteriyor olabilir. Peki, nedir bu sinyaller? İşte terapistin kırmızı bayrakları:

Yanlış eğitim bilgisi paylaşıldıysa

Terapi sürecinde terapistin belki de ‘en kırmızı’ bayrağı, eğitimi ile ilgili yanlış bilgi vermiş olması. Yani, diploması, mezun olduğu okul, okuduğu bölüm gibi profesyonel bilgileri ile ilgili yalan söylemiş olmasıdır. Danışanlar, terapiye başlamadan önce terapistlerinin lisans, yüksek lisans, doktora vb. eğitim durumlarını doğrulamalı ve lisans ihlali şüphesi durumunda ilgili otoritelere başvurarak kendilerini ve potansiyel danışanları korumalıdır. Bu, sağlıklı ve güvenilir bir terapi deneyiminin sağlanması için gereken en önemli adımlardan biri.

Kişisel sınırlarınız ihlal ediliyorsa

Kişisel sınırlarımız, kendi alanımızı belirleyen, başkaları ile olan ilişkimizde, temasımızda, diyaloglarımızda bize rahat, güvenli ve konforlu hissettiren görünmez çizgilerdir. Ve günlük hayatın içinde çeşitli sebeplerden dolayı ihlal edildiğini görebiliriz. Bazen farkında oluruz bu sınır ihlallerinin bazense olmayız. Ama özellikle sevdiklerimize karşı bir şekilde dengeyi yeniden kurmaya çalışır, kendimizi ifade etmek için sağlıklı iletişimden destek alırız.

Terapi sürecinde ise sınır ihlali konusu daha ciddi, kelimenin tam anlamıyla ‘kırmızı bayrak’ niteliği taşır. Eğer, terapistiniz size rahatsızlık veren bir konuda uç sorular soruyorsa -örneğin cinsel hayatınız, nerede yaşadığınız ve benzeri- bu aranızdaki çizginin aşıldığına işaret edebilir. Bu tür rahatsızlık veren soruların sıklığı ve yoğunluğu danışana kendini huzursuz hissettireceği gibi terapistin de tabir yerindeyse haddini aştığını gösterebilir. İlk birkaç kez sınırlarınızın çiğnendiğini hissettiğiniz sorularla karşılaştığınızda terapistinize bunu neden sorduğunu, konuştuğunuz konuyla ne ilgisi olduğunu ya da cevabınızın ne ile bağlantı kurmasına yardımcı olacağını sorabilir ve terapistinizin cevaplarını duymayı bekleyebilirsiniz. Ancak, tatmin edici bir cevap alamıyorsanız bu durum terapistinizin profesyonellik çizgisini aştığının işareti olabilir.

Gizlilik ihlaline şahit olduysanız

Gizlilik konusu, terapilerin en kritik unsurlarından biridir. Bir terapistin danışanlarının bilgilerini gizli tutması gerekir. Profesyonellerin danışanları ile sürdürdükleri seanslar boyunca kişisel bilgileri, özel konuları ya da terapide danışanın anlattığı olayları, hikayeleri üçüncü bir şahıs ile paylaşması gizlilik ihlaline girer. Terapistin gizliliği ihlal ettiği durumlar ortaya çıktığında, bu durum, terapi sürecinin sağlıksız ve güvensiz hale geldiği anlamına gelebilir. Bir terapist, danışanın izni olmadan danışanın kişisel bilgilerini veya terapi oturumlarına dair içerikleri başka bir kişi veya aile üyesiyle paylaşıyorsa, bu açık bir gizlilik ihlalidir. Ayrıca, başka bir danışanın ayrıntılı bilgilerini sizinle paylaşıyorsa, bu da etik kurallara aykırı bir davranışı işaret eder. Bu tür durumlarda, danışanların yeni bir terapist arayışına girmeleri ve terapistin bu davranışını ilgili kuruma bildirmeleri gerekir.

Terapistiniz kendini aşırı açıyorsa

Seans süresinde terapist, kendi yaşantısından, kendi duygu ve düşüncelerinden, deneyimlerinden gereksiz örnekler veriyor, aşırı paylaşım yapıyor, kendi ile ilgili çok fazla detay bilgi anlatıyorsa bu durum terapi sürecini etkisiz hale getirebilir, danışanın kendi ihtiyaçlarını fark etmesini ve onlara odaklanmasını sınırlayabilir. Terapinin asıl amacı, danışanların kendini anlamasına ve iyileşme sürecine katkıda bulunmaktır. Eğer terapistiniz bunun yerine kendisine odaklanır ve kişisel bilgileriyle seansınızı domine ediyorsa, bu da önemli bir kırmızı bayraktır. Öte yandan, terapistin kendi ile ilgili sınırlı bilgi paylaşımı, danışan ile arasındaki bağı güçlendirebilir, ilişkilerini derinleştirebilir ve danışanın kendi ile ilgili bir konuda faydalanmasını sağlayabilir. Ancak bu, dikkatle, dozunda ve danışanın yararı gözetilerek yapılmalıdır. Aksi halde terapi sürecinin etkisi zayıflayacaktır.

İlerleme kaydetmediğinizi hissediyorsanız

Elbette ki terapi, bir günde tüm beklentileri karşılamaz. Çok kısa zamanda çok etkili sonuçlar almayı beklemek, ilk seansta mucizelerin gerçekleşeceğine inanmak hiç gerçekçi bir yaklaşım değil. Herkesin zamana ihtiyacı var. Ancak, aylar geçmiş olmasına, belki de yıllardır birlikte devam etmiş olmanıza rağmen ilerleme kaydetmediğinizi hissediyorsanız o zaman bir sorun var demektir. Belki terapistiniz üzerinde çalıştığınız konuda yeterince donanım ve deneyim sahibi değil, belki beklentileriniz, yaklaşımlarınız çok farklı, belki doğru, sağlıklı ve anlaşılır bir iletişim kuramıyorsunuz, belki de bir yerlerde bir şeyler doğru gitmiyor… Bu durumu fark ettiğinizde daha etkili bir terapi süreci için terapistinizi değiştirmeniz gerekiyor olabilir.

Terapistiniz sürekli gecikiyor ya da seanslarınız erteleniyorsa

İnsanlık hal, herkes zaman zaman bir yerlere, bir şeylere geç kalabilir. Ancak, profesyonel bir yaklaşımda bu tür gecikmelerde çok fazla yer yoktur. Bazı durumlarda sizden veya terapistinizden kaynaklı olarak seanslarınızın tarihi, saati değişebilir ve yeniden planlanması gerekir. Ancak, sürekli olarak tekrar eden bir geç kalma durumu varsa ya da sürekli planladığınız tarihler değiştiriliyorsa o zaman bir şeyler yolunda gitmiyor demektir. Terapistinizle bu konuyu ilk olarak konuşabilir, durumdan ne kadar rahatsız olduğunuzu dile getirebilir ve daha düzenli ve istikrarlı randevu oluşturmak için nasıl bir yol izleyebileceğinizi sorabilirsiniz. Buna rağmen bir düzelme olmuyorsa, zamanınızın sizin için ne kadar değerli olduğunu ve etkili bir terapi süreci için devamlılığa önem verdiğinizi anlatarak farklı bir uzmanla çalışmayı düşündüğünüzü belirtebilirsiniz.

Yargılandığınızı hissediyorsanız

İyi bir terapist, danışanın deneyimini daha iyi anlayabilmek ve sorunlarına çözüm bulabilmek için sorular sormak zorundadır. Ancak terapistiniz sizin veya seçimleriniz hakkında açıkça olumsuz yargılarda bulunursa veya size utanmış veya mahcup hissettirirse, bu ciddi bir sorundur. Terapi, güvenli bir ortamda duygusal rahatlama ve kendini ifade etme fırsatı sunmalıdır. Eğer terapistiniz tarafından eleştirilmek veya yargılanmak gibi bir hisse kapılıyorsanız, bu terapinin etkili olmasını zorlaştırabilir ve sizin için sağlıklı bir deneyim olmayabilir.

Tüm bu sinyaller, terapiyi olumsuz bir süreç haline getirebilir. Dolayısıyla bu kırmızı bayraklardan birini veya birkaçını terapistinizde görüyorsanız, farklı bir uzmanla çalışmanızın zamanı gelmiş olabilir.

İlginizi çekebilir: Terapistimi sevmek zorunda mıyım? Terapistim beni seviyor mu?

Uplifers: Kaliteli ve mutlu yaşam koçunuz!

Aldığımız iki nefesten biri denizden: #MaviNefesProjesi

Denizler, gezegenimizin kalbinde atan en önemli yaşam kaynakları. Sadece tatil rotalarını ya da en şahane manzaraları süslemekle kalmayan bu su ve hayat kaynaklarımız, gezegenimizin dengesi ve canlı yaşamlarının devamı için de kritik bir rol sahibi. Çünkü, ihtiyaç duyduğumuz oksijenin yarısından fazlası denizlerden geliyor. Ancak, denizlerimizin karşı karşıya olduğu tehditler, ekosistemin geleceğini tehlikeye atıyor.



İklim değişikliği, çevre kirliliği, insan müdahaleleri, plastik atıklar, petrol sızıntıları veya müsilaj gibi pek çok faktör, denizleri kirletmekle kalmıyor geleceğimizi de adım adım yok etmeye başlıyor. Çünkü denizlerdeki kirlilik, hem denizdeki hem de karadaki canlı yaşamını tehdit ediyor ve ekosistemin dengesini bozarak gezegenimizin geleceğinden çalıyor.

Denizlerimizin ve gezegenimizin karşı karşıya olduğu tehditler karşısında sessiz kalmayan Garanti BBVA, DenizTemiz Derneği/TURMEPA iş birliğiyle sürdürdüğü Mavi Nefes Projesi ile bu yıl da denizlerimize, yani yaşam kaynağımıza, sahip çıkıyor. Mavi Nefes Projesi, başta plastikler olmak üzere deniz çöplerinin toplanmasına ve deniz ekosisteminin korunmasına katkı sağlıyor ve denizlerimizdeki oksijen kaynakları olan deniz çayırlarını ve mercanları çoğaltıyor.

“Dünyaya iyi bakıyoruz, geleceğe iyi bakıyoruz.”

“Dünyaya iyi bakıyoruz, geleceğe iyi bakıyoruz.” misyonuyla yola çıkan Garanti BBVA, DenizTemiz Derneği/ TURMEPA ile birlikte hem deniz kirliliğini azaltmak hem de denizlerdeki biyoçeşitliliği korumak ve deniz ekosistemini rehabilite etmek için uzun soluklu bilimsel koruma ve izleme çalışmaları yürütüyor.

Mavi Nefes Projesi kapsamında Eylül 2021-Haziran 2024 döneminde Marmara Denizi, Adrasan ve Van Gölü’nde yaklaşık 200 bin kişinin günlük üretimine eşit 230 ton katı ve sıvı atık toplandı, uygun olan atıkların geri dönüşüme kazandırılması içinse çalışmalar sürüyor.



Projenin eğitim ayağında ise deniz temizliği konusundaki farkındalığı artırmak amacıyla ortaokul öğrencilerine ve öğretmenlerine denizlerin önemi, deniz ekosisteminin korunması ve sürdürülebilir su kaynakları için bireysel sorumluluklar konularında eğitimler veriliyor. Mavi Nefes Eğitim Otobüsü ve çevrim içi eğitimlerle 3 yıl boyunca 8 ilde yaklaşık 80 bin öğrenciye ulaşıldığı biliniyor.

Bu başarılı iş birliği, hem denizlerimize hem de gezegenimize hayat verirken; temiz denizlerin, sağlıklı ve uzun ömürlü bir yaşamın temelini olduğunu da bir kez daha bizlere hatırlatıyor. Denizlerdeki deniz çayırlarını ve mercanları koruyup çoğaltmak için çalışmaların sürdürüldüğü Mavi Nefes Projesi sayesinde “aldığımız iki nefesten biri denizden” diyen Garanti BBVA, DenizTemiz Derneği/ TURMEPA ile tertemiz ve sağlıklı yarınların kapısını aralıyor. Bu başarılı iş birliğinden ilham alarak geleceğimizden çalmak yerine geleceğimizi korumak için çalışmak ve denizlerin yaşam kaynağımız olduğunu her an hatırlamak ve hatırlatmak, hepimizin yarınlarımıza yapacağımız en büyük yatırım.

*Bu yazı Garanti BBVA katkılarıyla hazırlanmıştır.



Orkid, “Sporla Güçlen” projesine verdiği destekle kız çocuklarının geleceğine ışık tutuyor

Bir kız çocuğu düşünün: Günün ilk ışıklarıyla birlikte koşuya çıkan, her sabah elinde topuyla antrenman yapan, büyük bir hevesle hem bedenini hem de zihnini beslemek için yıllarca gönül verdiği spor dalı uğruna çalışmaya devam eden ve uzun yıllar sonra gözlerinden ışıklar saçarak ilk kupasını milyonların önünde havaya kaldıran… Ne harika bir tablo, öyle değil mi?



Toplumun her köşesinde, binlerce kız çocuğu bu anı yaşamayı hak ediyor. Ancak, ne yazık ki birçoğu için spor; erişilmesi çok güç bir lüks, uzak bir hayal gibi kalıyor hayatları boyunca. Oysa spor, sağlığın, özgüvenin, azmin, başarının, kararlılığın, istikrarın temellerini atan, kız çocuklarının güçlü bireyler olarak yetişmesine katkı sağlayan en önemli araçlardan biri. Bu önemin farkında olan ve kız çocuklarını spor yoluyla güçlendirmek isteyen Orkid, Watsons iş birliği ile Türkiye Milli Olimpiyat Komitesi’nin (TMOK) Diyarbakır, Gaziantep ve Şanlıurfa’da yürüttüğü “Sporla Güçlen” projesine destek veriyor.

Geleceğe atılan adımlar: Kız çocukları, ‘sporla güçleniyor’

Türkiye’de kadınları ilk kez hijyenik pedle buluşturan P&G’nin kadın bakım markası Orkid, 45 yılı aşkın süredir dünyadaki tüm kadınların hayatını kolaylaştırmak, onları her alanda desteklemek için imza attığı çalışmalarına bir yenisini daha ekleyerek “Sporla Güçlen” projesiyle kız çocuklarının yanında oluyor.

Kız çocuklarına sporla yeni yollar açmayı ve kız çocuklarının geleceğini aydınlatmayı hedefleyen Orkid, yürüttüğü bu iş birliğiyle kız çocuklarının eğitim ve spor yaşamlarını desteklemeyi, onların fiziksel, zihinsel ve sosyal gelişimlerine katkı sağlamayı amaçlıyor. Kız çocuklarının hayatta karşılaşacakları tüm zorluklar karşısında çok daha güçlü durmalarını sağlayan, onların bütüncül gelişimini desteklerken duygusal dayanıklılık kazanmalarına da zemin hazırlayan sporun gücü, yadsınamayacak kadar fazla. Öyle ki; Orkid’in, İpsos ile Türkiye genelinde gerçekleştirdiği araştırmaya göre; ergenlik döneminde spor yapan kadınların %77’si, sporun bugün oldukları kişi olmalarına yardımcı olduğunu belirtiyor. Dahası, yapılan bu araştırmaya göre; ergenlik döneminde spor yapan kızlar, istedikleri kişi olmalarına yardımcı olabilecek özgüven ve becerileri sporla kazanıyor.

Buna rağmen genç kızların neredeyse yarısının düzenli spor yapmadığı sonucuna ulaşan Orkid, TMOK ve Watsons iş birliği ile kız çocuklarının sporla güçlenmesi için onların yanında yer alıyor. Kız çocuklarının hem eğitimlerine hem de spora devam etmelerine yönelik gerekli spor malzemelerinin temin edilmesini destekleyen Sporla Güçlen projesi ile Diyarbakır, Gaziantep ve Şanlıurfa’da bulunan okullardaki kız öğrenciler dönem boyunca badminton, basketbol ve voleybol dallarında eğitim alıyor.



Kadınların daha özgüvenli olmasını destekleyen ve spor ile olan bağlarını güçlendirmeye odaklanan bir marka olarak Orkid, hiçbir kız çocuğunun bu haklarından mahrum kalmaması için çalışıyor. Bu sayede geleceğin sağlıklı, özgüvenli, başarılı ve belki de milli sporcuları bugünden yetişmeye başlıyor. Gelecek nesillerin hayallerine ulaşmalarına yardımcı olmak için onların yanında olmaya ve onları cesaretlendirmeye devam eden Orkid, kız çocuklarına yeterli imkan sağlandıkça daha eşit ve aydınlık yarınların mümkün olduğuna inanıyor.

Kız çocuklarını genç yaşta sporla tanıştırarak onların kendi potansiyellerini keşfetmelerine olanak tanıyan bu projenin ve başta Orkid ile Watsons olmak üzere projenin tüm destekçilerinin ülkemize ve dünyaya ilham olması, kız çocuklarının ışıl ışıl bir geleceğe doğru çok daha emin adımlarla yürümesi hepimizin en büyük temennisi.

Güçlü kadınlar, güçlü yarınlar için, #SporlaGüçlen projesine destek veren Orkid ürünlerini Watsons’ta keşfetmek için tıklayın.

*Bu yazı Orkid katkılarıyla hazırlanmıştır.



Sofralarda sürdürülebilir şıklığın yeni adı: Porland Re-Gen

Doğaya olan etkimiz, her gün attığımız adımlarla yeniden şekilleniyor. Günlük yaşamımızda aldığımız kararlar, tüketim alışkanlıklarımız ve yaşam tarzımız, doğa üzerinde hiç silinmeyecek izler bırakıyor, üstelik bu izler günden güne daha da derinleşiyor. Ulaşım tercihlerimizden yeme-içme alışkanlıklarımıza, satın aldığımız ürünlerden şehir hatta ülke dışından verdiğimiz siparişlere kadar hayatımızın her alanında karşımıza çıkan bu etki, yani karbon ayak izimiz, aynı zamanda günlük yaşamda kullandığımız eşyalarla da yakından ilişkili. Ne yediğimiz, ne içtiğimiz kadar yediklerimizi-içtiklerimizi nasıl tükettiğimiz de karbon ayak izimiz üzerinde etki sahibi.



Bu durumun farkında olan ve çevre bilinciyle hareket eden Porland, kırık porselenleri yeniden hayata döndüren Re-Gen Koleksiyonu ile sürdürülebilirlik anlayışını bir adım daha ileriye taşıyor ve dünyada bir ilke imza atıyor. Dünyaya karşı sorumluluk ilkesini odağına alarak üretim süreçlerini yürüten Porland, bu yenilikçi adımıyla bize de gezegenimize olan sorumluluklarımızı bir kez daha hatırlatıyor. İklim krizine karşı geliştirdiği iş modeli sayesinde çevre dostu üretim ve sıfır atık felsefesini benimseyen vizyoner marka, Re-Gen Koleksiyonu ile hem sofraları iyi tasarımla buluşturuyor hem de daha sürdürülebilir bir dünya için yeni şanslar yaratıyor.

Kırık porselenlerden geleceğe: Daha sürdürülebilir bir dünya

Re-Gen ile artık kırık porselenler, sıradan bir atık olmaktan çıkıyor ve yeniden işlenerek hem doğaya hem insana hem de gezegenimize dost bir anlayışı temsil ediyor. Doğayla her şekilde uyumlu, sosyal açıdan faydalı, toplumsal olarak kapsayıcı ve kültürel bağlamda sürdürülebilir bir yaklaşımın öncüsü olan Re-Gen Koleksiyonu, ayrıca tamamen doğal bileşenlerle üretildiği için bakteri ve mikrop barındırmıyor. Dayanıklı ve uzun ömürlü olmasının yanı sıra sağlıklı bir kullanım deneyimi de sunuyor.

Böylece, koleksiyonda yer alan her bir parça sadece bir tabak ya da kupa olmaktan öte, doğaya saygılı ve sürdürülebilir bir yaşam döngüsünün parçası haline geliyor ve gezegenimize olan borcumuzu ödeme yolunda atılmış küçük ama etkili bir adımı simgeliyor.

Doğanın estetik yansıması, sofralara taşınıyor

Porselenin yeniden hayat bulduğu bu koleksiyon, Salda, Ontario, Birdsong ve One and Only isimli dört farklı tasarımdan oluşuyor ve ömürlük desen garantisiyle de zarafetini uzun yıllar koruyor. Re-Gen, sadece estetik açıdan harikalar sunmakla kalmıyor, aynı zamanda çevresel sorumluluğun mükemmel bir örneği olma misyonunu da üstlenerek döngüsel ekonomiye katkı sağlıyor.



Koleksiyonda yer alan her bir parça, doğanın izlerini üzerinde taşıyor. Doğanın sakinliğini, huzurunu, zarafetini yansıtan bu parçalar, sağlıklı, şık ve sürdürülebilir sofralar sunarken sadece bugünü değil, yarını da düşünerek hareket etmemiz gerektiğini hatırlatıyor. Ve günlük hayatın içerisinde çoğu zaman fark etmediğimiz küçük tercihlerin bile ne kadar büyük öneme sahip olduğunu gösteriyor.

İlhamını doğadan alan Re-Gen Koleksiyonu’nun bir parçası olan Salda, Türkiye’nin güneydoğusunda bir volkanik krater gölü olan Salda’nın eşsiz kumsalını yansıtırken; Kanada’nın en güzel eyaletlerinden Ontario’nun masmavi göllerinden esinlenilerek yaratılan Ontario ise mavinin her tonunda derinleştirici bir etki sunuyor. Öte yandan, kuş seslerinin doğadaki varlığını temsil eden yaprak, çiçek ve kuş motifleriyle bezeli Birdsong ise huzur ve mutluluk duygularını sofralarda ön plana çıkarıyor. Gökyüzünün en ihtişamlı halini yansıtan One and Only tasarımları ise göz alıcı renkleriyle doğanın büyülü dokunuşlarını sofralara taşıyor. Karbon emilimini azaltma amacıyla tasarlanan ve güncel teknolojiler kullanılarak üretilen bu koleksiyon, porselen atıklarını sanatla buluştururken geleceğe de şekil veriyor.

Geçen bir yıldaki sürdürülebilirlik çalışmalarıyla 61 ton plastik, 169 ton kağıt, 80 ton ahşap, 80.800 ton su, 301 ton porseleni geri kazandıran Porland, bu sayede 735 ton CO2 emisyonunun engellenmesine öncülük etti. Sürdürülebilirliğe sağladığı katkılarla sektörün öncüsü olan ve ilklere imza atan Porland’ın ilham verici Re-Gen Koleksiyonu’nu daha yakından keşfetmek için hemen tıklayın.

*Bu yazı Porland katkılarıyla hazırlanmıştır.



“Türkiye’nin Kadın Girişimcisi Yarışması” için başvurular başladı

İnsanlığın varoluşundan bu yana kadınlar, toplumda pek çok ilham veren, güçlü roller üstlendi. Her ne kadar toplumsal cinsiyet eşitsizliği kadınların mücadelesini her dönemde zorlaştırmış olsa da; günümüzde kadınlar iş hayatından siyasete, eğitimden medyaya toplumun pek çok alanında yer almaya, seslerini duyurmaya ve görünürlüklerini güçlendirmeye devam ediyorlar. Artık başarılı kadın hikayelerinin pek çok örneği var; özellikle de girişimcilik sektöründe.



Kadınlar girişimcilik dünyasına isimlerini altın harflerle yazdırmaya ve pek çok farklı sektörde muhteşem izlere imza atmaya devam ettikçe, kadın girişimcilerin hikayelerini paylaşmalarına aracı olacak pek çok etkinlik ve yarışma düzenleniyor. Böylelikle hem kadınların girişimcilik konusunda daha aktif olmalarına hem de ilham verici hikayelerini diğer kadınlarla paylaşmalarına olanak sağlanıyor. Bu yarışmaların ilki ve en köklülerinden biri de Türkiye’nin Kadın Girişimcisi Yarışması.

 “Türkiye’nin Kadın Girişimcisi Yarışması, kadın girişimcilerin çevrelerinde yarattığı farka ve faydaya da odaklanırken, girişimcilikteki başarısını Türkiye’ye duyuran kadınların başka kadınlara katkı sağlama konusundaki motivasyonlarını da artıyor. Kadın girişimcileri ve kooperatifleri, büyük bir heyecanla gerçekleşen jüri değerlendirmesi sonucu belirlediğimiz birincilerden biri olması için Türkiye’nin Kadın Girişimcisi Yarışması’na başvurmaya davet ediyoruz.” – Garanti BBVA Genel Müdür Yardımcısı Sibel Kaya

Garanti BBVA, Ekonomist Dergisi ve KAGİDER iş birliğiyle: Türkiye’nin Kadın Girişimcisi Yarışması

Türkiye’de, kadın girişimcilere yönelik çeşitli çalışmalar yürüten ilk özel banka olan Garanti BBVA, girişimcilik konusuna büyük önem veren, konuyu sayfalarına taşıyan Ekonomist Dergisi ve Türkiye’de kadın girişimciliği ve liderliğini geliştirmeyi hedefleyen sivil toplum örgütü KAGİDER’in iş birliğiyle 2006 yılından bu yana kesintisiz olarak gerçekleşen Türkiye’nin Kadın Girişimcisi Yarışması” bu yıl 18. kez düzenleniyor.

Yarışmada başvurular, Türkiye’nin Kadın Girişimcisi, Türkiye’nin Teknolojide Gelecek Vadeden Kadın Girişimcisi, Türkiye’nin Yöresinde Sürdürülebilir Fark Yaratan Kadın Girişimcisi, Türkiye’nin Kadın Sosyal Etki Girişimcisi ve Türkiye’nin Kadın Kooperatifi olmak üzere 5 kategoride değerlendiriliyor.



Yarışmanın kazananları ise Şubat ayında yapılacak olan ödül töreni ile açıklanacak. “Türkiye’nin Kadın Girişimcisi” ödülünü alacak girişimci 250.000 TL, “Türkiye’nin Yöresinde Sürdürülebilir Fark Yaratan Kadın Girişimcisi”, “Türkiye’nin Teknolojide Gelecek Vadeden Kadın Girişimcisi”, “Türkiye’nin Kadın Sosyal Etki Girişimcisi” ve “Türkiye’nin Kadın Kooperatifi” kategorilerinin birincileri ise 200 biner TL’lik ödülün sahibi olacak.

“Kadın girişimciliğinin sürdürülebilir kalkınmaya olan etkisini görmek ve bu başarıları ödüllendirmek bizim için büyük bir mutluluk. Kadın girişimcilerin ekonomiye kazandırdığı değer, ülkemizin geleceği için büyük önem taşıyor. Yarışmaya katılacak tüm kadınlara başarılar diliyorum. Hep birlikte, kadınların gücünü daha da ileriye taşıyacağız.” – KAGİDER Yönetim Kurulu Başkanı Esra Bezircioğlu

2025 yılının kadın girişimcisi siz olabilirsiniz

Hikayenizle tüm kadınlara ilham olmak ve başarılarınızı tüm Türkiye’ye duyurmak istiyorsanız; 15 Kadım 2024 tarihine kadar www.garantibbvakadingirisimci.com adresindeki formu doldurarak yarışmaya başvurabilirsiniz.

“Türkiye’de kadının ekosisteme katkısını daha da artırmayı, girişimci kadınları cesaretlendirmeyi amaçladığımız bu yarışma önemli bir aşama kaydetti. 17 yılda 45 bin başvuru olmamız, yıllar içinde kategori sayısının bir iken geçen yıl itibarıyla beşe çıkması çok kıymetli. Ekonomist dergisi, Garanti BBVA ve KAGİDER olarak kadın girişimcilerimizi yarışmamıza davet ediyoruz.” –Ekonomist Dergisi Yayın Yönetmeni Talip Yılmaz



İlgili Makale