Devamlı değişen ülke ve dünya gündemi, savaşlar, ekonomik kriz, toksik ilişkiler, iş stresi, kaygı, tükenmişlik hissi, meşguliyet durumu, zamansızlık, sağlık problemleri, pandemi süreci derken özellikle son yıllarda artan olumsuz duyguların neredeyse dünya üzerindeki tüm insanlar tarafından deneyimlendiği su götürmez bir gerçek. Birçoğumuz yaşadığımız sıkıntıları kendi yöntemlerimizle halletmeye; eşimizle, dostumuzla konuşarak rahatlamaya, kendimize iyi gelen şeyleri yaparak daha iyi hissetmeye çalışabiliyoruz. Ancak, tüm bunların yetersiz kaldığı noktada ya da olumsuz duyguların daha yoğun ve baş edilemez olduğu zamanlarda profesyonel psikolojik destek almaya yönelebiliyoruz. Tabii, bu desteği almaya karar vermek her insan için sanıldığı kadar kolay olmayabiliyor. Birçok araştırma, insanların yargılanma, şüphe duyma, gurur, korku, yanlış anlaşılma, yetersiz hissetme gibi sebeplerden dolayı profesyonel yardım almaktan kaçındığını ortaya çıkarıyor. Bu durum, üzücü bir tablo yaratıyor olsa da günden güne gelişen teknoloji sayesinde özellikle bu tür endişelere sahip kişiler için alternatif bir çözüm ortaya çıkıyor, o da; “sanal gerçeklikle oluşturulan avatarlar”.
Geleceğin terapistleri: Avatarlar
Eğer siz de yüz yüze psikolojik destek almaktan çekiniyor, bir insanla konuşmaktan, sıkıntılarınızı bir profesyonele anlatmaktan kaçınıyorsanız, araştırmalar bu konuda yalnız olmadığınıza dikkat çekiyor. Edith Cowan Üniversitesi’nde yapılan bir araştırma, insanların yüzde 30’unun olumsuz deneyimler hakkında bir kişi yerine sanal gerçeklik avatarıyla konuşmayı tercih ettiğini ortaya çıkarıyor.
Araştırmacılar, insanların VR sohbetine katıldıklarındaki sosyal etkileşimleri ile yüz yüze iletişimdeki duygu durumu ve davranışlarını karşılaştırdı. Katılımcıların deneyimleri keyif, anlayış, rahatlık, tuhaflık ve kendileri hakkında bilgi ifşa etme hissi gibi farklı boyutlarda değerlendirildi. Araştırmadan genel olarak katılımcıların insanlarla yüz yüze olduklarında kendilerini biraz daha yakın hissetme eğilimi dışında, VR etkileşim ile yüz yüze etkileşimin birçok yönden benzer olduğu sonucu çıkarıldı. Öte yandan, çalışma olumsuz duygu ve deneyimler hakkında yüz yüze konuşmak istemeyen, kendini rahat hissetmeyen insanların VR aracılığıyla sanal gerçeklik avatarıyla konuşmayı tercih ettiklerini de açığa çıkardı. Bu durum, sanal gerçeklik avatarlarının geleneksel yaklaşımlarda kendini rahat hissetmeyen kişiler için gelecekte pratik ve konforlu bir çözüm olabileceğine vurgu yapıyor.
Çoğumuzun bildiği üzere pandeminin ortaya çıkışı ile beraber birçok alanda verilen hizmetin online ortama taşınmasıyla terapiler de çevrimiçi yollarla yürütülmeye başlandı. Ancak, yine de psikolojik destek alma konusunda kendisini bir insanla konuşurken rahat hissedemeyenler için online ortam da doğru bir çözüm olamadı. Bu nedenle, sanal gerçeklikle oluşturulan avatarlar, böyle hisseden kişiler için umut vadeden alternatif bir terapi şekline dönüşebilir.
Sanal gerçeklik avatarları nasıl çalışıyor?
VR, bir süredir gündemde olan ve özellikle bilgisayar oyunları, uzay çalışmaları, simülasyonlar gibi çeşitli alanlarda kullanılan son teknoloji örneklerinden biri. 3D ortamların yanı sıra, duyma, hareket, ses, algı, ışık, hız ve benzeri duyulara hitap eden özellikleri bir arada sunan VRların psikoloji alanı ile birleşmesi ise halen geliştirilmeye ve üzerinde araştırmalar yapılamaya devam eden avatarlar sayesinde gerçekleşiyor.
Tam yüz ve vücut hareketi yakalama teknolojisini kullanarak, gerçek hayattaki benzerlerini neredeyse bire bir taklit eden avatarlar, gerçekçi bir terapi ortamının yaratılmasına imkan sağlıyor; tek farkla, karşınızdaki “gerçek” bir psikoloji uzmanı “insan” değil.
Psikoloji ve teknolojinin kesiştiği noktada oldukça yeni ve önü açık bir araştırma konusu olan sanal gerçeklikle oluşturulan avatarların, beş yıl içinde geleneksel terapilerin yerini alması bekleniyor. Psikoloji ve iletişim araştırmacısı Dr. Shane Rogers, bir kişinin evinde otururken sanal gerçeklik sayesinde bir anda terapist odasında olabileceğine ve avatarlar sayesinde daha verimli bir terapinin mümkün hale gelebileceğine dikkat çekiyor. Ayrıca Rogers, bu teknolojinin sadece terapi alanında değil, günlük iletişim, turizm, eğitim ve farklı iş kolları için de geniş bir uygulama potansiyelinin olduğunu da belirtiyor.
Avatarların hareket ve grafiklerin doğruluğu gibi özelliklerinin kullanıcı deneyimlerini nasıl etkilediği üzerine daha fazla araştırma yapılması ve VR’ın terapötik ayarlarıyla ilgili potansiyelini artırmak için ne tür geliştirmelerin olabileceği konusunda çalışmaların devam etmesi beklentiler arasında.
İlginizi çekebilir: Psikoterapi nedir: Terapi sürecine dair merak edilen sorular ve doğru terapist seçimi