Tek ritimde iki kalp: Araştırmalar birbirini seven kişilerin kalp atışlarının senkronize olduğunu gösteriyor
Aşk nedir diye sorduğumuzda bir çoğunuzun aşağıdakilere benzer cevaplar vereceğini düşünüyoruz:
Aşık olduğumda karnımda kelebekler uçuşuyor.
Aşk, bir elmanın iki yarısı olmak gibi.
Onu gördüğümde heyecandan nefes alış verişlerim artıyor, bacaklarım titriyor.
Aşkı tanımlarken vücutta yaşanan bedensel değişimler yoluyla tanımlamalar yapılması, sık karşılaşılan bir durum. ‘İki kalbin birlikte atması.’ söylemi de, birbirini çok seven insanların birbirine ne kadar bağlı olduklarını göstermek için sıklıkla kullandıkları bir metafor.
Peki, kulağa oldukça romantik gelen ve çoğu zaman gerçek olmadığını bildiğimiz halde kullandığımız bu metaforda gerçeklik payı olduğunu biliyor muydunuz? Yapılan araştırmalar, birbirine duygusal olarak bağlı olan kişilerin kalplerinin fiziksel anlamda senkronize şekilde attığını gösteriyor.
Proceedings of the National Academy of Sciences isimli bilimsel bir yayında 2011 yılında yayınlanmış olan bir araştırmada araştırmacılar, kültürel bir etkinlik olarak cesaretini sergilemek için yanan közlerin üstünde yürüyen bireylerin ve onların performanslarını gözlemleyen kişilerin vücutlarında yaşanan değişimlerle ilgili bir çalışma yaptılar.
İspanya’nın küçük bir köyünde yapılan bu araştırmaya, toplamda 12 tane ateşte yürüyecek ve 28 tane izleyici olacak(9 tanesi göstericilerle arkadaş ya da akraba olan, 19 tanesi ise göstericilerle hiç bir bağı bulunmayan) kişi katıldı. Araştırma öncesinde tüm katılımcılara kalp atış hızı ölçen monitörler takıldı. Elde edilen sonuçlara göre, ateş üstünde yürüyen kişilerin kalp ritimleriyle izleyiciler arasındaki yakınlarının kalp ritimlerinin senkronize olduğu gözlemlendi. Göstericilerle herhangi bir bağlantısı bulunmayan kişilerin ise kalp ritimlerinde herhangi bir senkronizasyon oluşmadı.
Peki, araştırmadan elde edilen sonuçların bilimsel açıklaması ne? Kalp ritmi değişiminin yalnızca kan bağı bulunan kişilerle değil arkadaşlarla da olması, bu durumu genetik özelliklerle açıklayamayacağımızı açıkça gösteriyor. Bu nedenle bu durumun sebebini biraz daha derinlerde aramak gerekiyor.
2012 yılında Journal of Emotion adlı bilimsel dergide yayınlanan bir araştırmada, birbirinin gözlerinin içine bakan partnerlerin kalp atış hızları gözlemlendi. Çalışmada 32 heteroseksüel (karşı cinse ilgi duyan) çifte fiziksel hiç bir bağlantı olmaksızın, birbirlerinin gözlerinin içine baktıklarında kalp atışlarındaki değişimi ölçebilecek monitörler bağlandı. Deney sırasında iki tarafın da nefes alışveriş ve kalp atış hızlarının birbirine uyum sağlamaya başladığı ve sonrasında senkronize olduğu gözlemlendi. Deneyin bir sonraki aşamasında katılımcılardan yabancı bireylerle göz kontağı kurmaları istendiğinde, kalp ritminde ve nefes alış veriş hızında herhangi bir değişim olmadığı görüldü.
Yapılan bu iki araştırmayı göz önünde bulundurduğumuzda, birbiriyle güçlü bir duygusal bağlılığı olan insanların, bir arada olduklarında fizyolojik durumlarında değişimler meydana geldiğini görüyoruz. Bu durumun sebebiyle ilgili yapılan açıklamalar henüz kesinlik kazanmamış olsa da, teorik olarak fizyolojik özelliklerimizden yararlanarak karşımızdaki kişiyle olan duygusal bağımızı yükseltecek şekilde evrimleştiğimizi söyleyebiliriz. Kalp figürünün aşkı temsil ediyor olması da, bunun açık bir göstergesi gibi.