Tek eşlilik mi, çok eşlilik mi: Açık ilişki hakkında ne düşünüyorsunuz?
Açık ilişki yaşamak veya bunu sadece konuşmak bile birçoğumuz için mümkün değil.
İçimizdeki güvenlik, sahip olma, mülkiyet isteği bizleri partnerlerimizi paylaşma fikrinin karşısında dondurabiliyor. Aynı zamanda kaybetme ve yalnız kalma korkuları, tercih edilip edilmediğine dair tüm fikir ve kaygıları ortaya çıkarıyor.
Tüm bu düşünce ve duygular aslında günlük hayatımızda, her tür ilişkinin içinde yaşadığımız dilemmalar. İşte, duygusal ilişki içinde, hatta arkadaşlık ilişkileri içinde bile mülkiyetçilik, rekabet, kendimize verdiğimiz değer konuları mutlaka yüzümüze çarpıyor.
Beraber olduğun insanın başka birilerini de çekici bulabileceğini, hatta merak edebileceğini… Senin de başka insanları arzulayabileceğini ve bunda bir sakınca olmadığını düşünürsek… Aslında kendi zihin bariyerimizin dışına çıkmış, her defasında seçildiğimizi aktif olarak deneyimleyenler oluruz.
Yanındaki kişi seninle bir mülkiyet arzusundan ya da güvenlik ihtiyacından veya özgüvensizliğinden değil, seni her gün ve her an tekrar seçtiği için beraber olur. Bu iki tarafın da kendine olan güvenini ve dünyaya bakışını, olaylar karşısındaki dürtüsel tepkilerini değiştirip sistemini açmaya olanak sağlar.
Elbette açık ilişki demek, sadece cinsel açıdan bir açıklık demek değil. Bu aynı zamanda her düşünce ve duyguyu paylaşmakta da açıklık demek. Durumlar karşısında hissettiklerini, duygularını, fikirlerini, arzularını, ihtiyaçlarını açıkça ifade etmek ve oyunsuz çırılçıplak bir ilişki içinde olmak demek.
Aslolan, tastamam bir dürüstlük!
Tüm bu açıklık doğal olarak gerçek bir samimiyeti getiriyor ilişkiye. Böylelikle partnerlerin yaşamı paylaşmaları çok daha dürüst bir yerden ve derinden bir bağlantı ile örülüyor. Böyle bir yakınlık içinde kişilerin kendilerini keşfetmeleri ve partnerlerini her durum içinde destekleyerek şahitlik etmeleri mümkün hale geliyor. Buradan bakınca benim için gerçek bir yol arkadaşlığının kapıları açılmış oluyor. Karşındaki kişiyi her durumda biliyor olmak ve kendini her durumda açıkça ifade ediyor olmak, “yakınlık” kavramını tanımlananın çok daha üst seviyelerine çıkarıyor. Gerçek bir tanışma!
İnsanlığın en çok yorulduğu güvenlik, sahip olma, kıskançlık, yalnızlık, değersizlik gibi korkularını en kırılgan noktamızdan açmak ve bunu partnerinle beraber yapıyor olmak çok zorlayıcı olsa da çok da öğretici.
Her seferinde kendimize hatırlatmamız gereken şeye şu anda da ihtiyaç duyuyorum. “Öğreniyoruz…”
Tüm bilinen gerçekleri tekrar ele alıp bize uygun olup olmadıklarını deneyerek, bilinçli bir karar veriyoruz. Günün sonunda şu ana kadar doğru olarak kabul edip aksini hiç yaşamaya yanaşmadığın şeyler artık doğru gelmeyebilir, yanlış dediklerin senin yaşamının seçilmiş doğruları olabilir.
Uzun süreli ilişkilerin en büyük handikapı, partnerlerin birbirlerini belirli kalıplar içinde sabit olarak görmeleri ve artık araştırmaya veya derinleşmeye istek, arzu duymuyor olmalarıdır. Seks hayatı zayıflar, sohbetler azalır, duygular paylaşılmaz, onun yerine iki tarafın da burada niyet veya zihin okuması beklenir. Kadın ve erkek olmaktan ziyade, daha cinsiyetsiz iş arkadaşları haline gelirler.
Uzun süreli ve tek eşli sürdürülen, sürdürülmesi niyet edilen ilişkilerin çoğu, iletişimsizlikten doğan tıkanmalar ve krizlerle, aldatmalarla ya da bireylerin kendilerini cinsel olarak hadım etmeleriyle sonuçlanır.
İlişkiler tam zamanlı mesai isteyen, iki tarafın da bilinçli bir şekilde örmesi gereken bir ağ gibi. Çiftlerin kendi özlerine ve varoluşsal özelliklerine göre anayasalarını yazmaları, toplumun “ilişkiler kitabı” genellemesinden sıyrılıp özerk alanını yaratması gerekir. Her insan ve ilişki dinamiği farklıdır. Dolayısıyla bize kalıp halinde sunulan “İlişki nasıl olmalı?” inançlarını olduğu gibi sorgulamadan kabul etmek, bilinçli bir ilişki yaşamamıza engel olur.
Doğal olarak da aşk ilişkileri değil, ihtiyaç ilişkileri yaşarız.
Diğer yandan da tek eşli ilişkiyi “tercih” etme hali bize dışarıdan bir katkı olmadan kendimizde ve partnerimizde derinleşmek için açık bir alan sağlar.
Her iki seçenekte de “yakın ilişki” kurmak mümkün olduğu gibi, ikisinin de yakın ilişkiden kaçmak için seçilmesi mümkün. Çok eşli ve açık ilişki içinde olan kişilerin bunu seçerken aslında hangi noktalarda başka bir eş aradığı önemlidir. Herhangi bir sorun olduğunda, kendini yeterince ifade edemediğinde ya da özgüvenini tazelemek istediğinde ve/veya çok yoğun duygular yaşadığında yeni bir partner arayışına yönelmek aslında “yakınlık”tan kaçma, daha doğrusu kendinden kaçma hikayesinin daha afili bir şekli olabilir.
Hangi tarzı benimsersek benimseyelim ikisinin de gölge tarafları ve avantajlı, öğretici tarafları var. Her şeyde olduğu gibi.
Benim için aslolan tek eşli ya da çok eşli olduğumuza toplumun değil, bireyin karar vermesinin gerektiğidir. Kendini araştıran ve gerçekte ne istediğini yaşayarak seçen, buna bilinçli olarak karar veren olmak.
Bu seçimleri yaparken, bizi buraya getiren soruları dürüstçe sormak ve yanıtlamak.
Yakınlıktan kaçmak için mi açık ilişkidesin?
Güvenlik ihtiyacından mı tek eşlisin?
Aşktan korktuğun için mi açık ilişkidesin?
Kendinden kaçmak için mi tek eşlisin?
Seksüel olarak kendini yeterince ifade edemediğin için mi tek eşli/çok eşlisin?
İçindeki boşluğu dolduramadığın için mi açık ilişkidesin?
İçindeki boşluğa bakmaya cesaret edemediğin için mi tek eşlisin?
Neyi neden seçtiğini biliyor musun?
İlginizi çekebilir: Toplumsal roller cinselliğimizi nasıl etkiliyor: Cinsellikte kadın suçluluğu