Tek eşlilik insan doğasına gerçekten uygun mu?
Romeo ve Juliet, Tarzan ve Jane; hatta Adem ile Havva… Tüm bu efsanevi çiftlerin ortak noktası, aşk dolu, sadakat ve tutkuyla bağlı tek eşlilik ilkesine göre kurulan ilişkiler yaşamalarıdır. Ancak hem modern hayatın dinamikleri hem de bilim, insan doğasının aslında tek eşliğe çok da yatkın olmadığını söylüyor. Nasıl mı?
Tek eşlilik fizyolojimize uygun mu?
Evrim biyologlarına ve antropologlara göre insanlar da tıpkı diğer memeliler gibi çok eşliliğe programlı bir yapıyla dünyaya geldiler. Bugün yaşayan memeli türlerinin %98’i gibi, uygarlık öncesi çağlarda çok eşlilik insanlar için de son derece normal bir davranış biçimi olarak görülmekte idi. Ancak toplumsal kaosa neden olabilecek politik çatışmalar veya eşya hukukundan kaynaklanan olası itilaflar nedeniyle uygarlık, insanı monogami yani tek eşliliğe doğru itmiştir. Burada kast ettiğimiz tek eşlilik, bütün yaşamı tek bir eşle geçirmek şeklinde olabileceği gibi; uzunca bir süre bir eşle monogam bir ilişki yaşamak, sonra eş değiştirip bu sefer bu yeni eşle uzun süreli bir monogam ilişkiyi sürdürmek, derken gene monogami içinde yaşanacak 3. bir ilişkiye girmek şeklinde de olabilmektedir. İnsanlarda da, monogam hayvanlarda da, erkek ya da dişinin arada kaçamaklar yapabildiği bilinen bir gerçektir.
Atalarımız da tek eşli miydi?
İncil’de geçen Adem ve Havva hikayesinde, yeryüzüne gelen bu ilk çiftin cennet bahçelerinden kovulması, İncil’in tek eşliliği kutsadığı sonucuna varmamızı sağlar. Ancak bu, atalarımızın tarih boyunca tek eşli ilişkilere riayet ettiği anlamına gelmiyor. Ancak eski uygarlıklardaki kadın – erkek ilişkileri, uzun vadede toplumsal yapıyı ve medeniyetin inşasının temellerini oluşturduğu için, bu uygarlıklarda görülen çok eşli ilişkiler, genelde kaos ve düzensizlikle ilişkilendirilmiştir. Yani aslında, tek eşliliğin insan doğasından ziyade; insan aklının ve politik çıkarlarının bir getirisi olduğunu söyleyebiliriz.
İlginizi çekebilir: Bilmediğiniz yönleriyle bildiğimiz en eski alışkanlık: Aldatmak
Aşk mı çok eşlilik mi?
Modern hayat ve hukukun dışında insanoğlunu tek eşliliğe yönlendiren bir faktör daha var: Aşk! Tutkuyla aşık olduğumuz kişinin resmine bakarken, beyinde belli bölgeler özellikle uyarılıyor ve harekete geçiyor. Özellikle uyarılan bu bölgelerden bir kısmı bizzat kortekste yer alırken; birkaç tanesi ise subkortikal yerleşimlidir. Bunların tümü “emosyonel beyin” dediğimiz bütünün parçalarını oluşturur ve bu kısım beyindeki ödül sisteminin temeli sayılmaktadır. Aşık olunan kişinin resmine bakarken uyarılan bu ödül bölgeleri, kokain kullanıldığı zaman da uyarılır. Aşk insanda, bir tür mutluluk ve sarhoşluk yaratır; “anlatılamaz” bir mutluluk duygusu yaratır.
İlginizi çekebilir: Alper Hasanoğlu ile “aşkın halleri” üzerine bir söyleşi
İşte insan zihni böylesine “kimyasal” bir mutluluk sarhoşluğu içerisindeyken genelde diğer partner adaylarına da ilgi duymama eğilimi gösterir. Böylece “Aşktan gözü kör olmak” deyiminin nereden geldiğini de anlamış oluyoruz!