dummy

Tek bedende farklı DNA’lar, farklı kimlikler: Kimeralar

Tek bedende farklı DNA’lar, farklı kimlikler: Kimeralar

Mitolojiye meraklı olanlar bilir. Antik Çağ’da Anadolu’nun güneyinde yaşadığı varsayılan, Likya uygarlığına ait mitolojik bir figürdür Kimera. Ağzından bir ejderha gibi alevler çıkaran, bir başı aslan, diğer başı keçi, gövdesi aslan ve kuyruğu yılan olarak tasvir edilir. Birden fazla canlının tek bedende buluştuğu bu ilginç mitolojik canlı, çok nadir görülen ve efsanevi hikayelere konu olan şaşırtıcı bir genetik duruma da isim babalığı yapar: Kimerizm.

dummydummy

Herhangi iki insanın hücrelerindeki DNA dizilerinin benzerlik oranı %99’dur. Geriye kalan %1’lik dizi ise bizi biz yapan eşsiz kısımdır. Bu %1’lik fark fazlasıyla küçük görünmesine karşın, aslında 3 milyon baz çiftini ifade eder ki, aslında bu da iki kişinin ayırt edilmesine olanak sağlayacak kadar fazla DNA farklılığını barındırır içinde. Normal şartlarda bir canlının tüm dokularındaki DNA profili birbiriyle aynıdır. Bunun analiz edilmesi için ise tek bir damla kan, tükürük, idrar, vajinal sıvı, sperm, ufak bir saç teli, kıl veya deri parçası yeterli olur. İşte bu yüzden, adli bilimlerde kimlik tespitinde, akrabalık tayininde ve kriminal olaylarda suçluların belirlenmesinde kesin sonuç veren en güvenilir yöntem olarak gösterilir DNA analizi.

Gerçekten de böyle midir acaba? Yoksa kimerizm DNA’nın tahtını sallamaya başlamış mıdır çoktan?

Bebeğinin genetik annesi olamayan Lydia

2003 yılında Washington’da yaşanan ilginç bir olayda, 26 yaşındaki üç çocuk annesi Lydia Fairchild, çocuklarına bakamadığı gerekçesiyle devlet yardımına başvurur. Yardımı alabilmek için tek yapması gereken, çocuklarının biyolojik annesi olduğunu ispatlamaktır. Annelik tayini için kan örneği alınır ve gerekli DNA testleri yapılır. Ancak, sonuçlar Lydia’nın, çocuklarının biyolojik annesi olamayacağı yönündedir. Doğum yaptığı hastahane kayıtları da delil olarak kullanılamayınca, genç kadın kendini bir anda mahkemede çocuk kaçırmak ve soy ağacını değiştirmekle suçlanırken bulur.

Bu sırada dördüncü çocuğuna hamile olan Lydia, avukatından doğumuna şahitlik etmesini ve aynı DNA testlerinin doğacak bebeği için de yapılmasını talep eder. Tam da genç kadının istediği gibi, bebek anne rahminden çıkar çıkmaz kan örnekleri alınır ve DNA testi yapılır. Fakat inanması güç olsa da, test sonuçları yine aynıdır: Lydia, doğurduğu son çocuğunun da genetik olarak annesi değildir.

Ardından, mahkeme Lydia’nın incelenebilecek tüm dokularında DNA analizi yapılmasını ister. Yapılan analizler, şaşırtıcı bir şekilde iki farklı profil ortaya koyar: Lydia’nın kan, saç, deri ve yanak içi epitel hücrelerinin DNA’sı çocuklarının annesi olamayacağını gösterirken, rahim içinden alınan hücrelere ait DNA ise tüm çocuklarının DNA profili ile eşleşir. Buna göre Lydia, tek bedende farklı DNA’lar taşıyan bir kimeradır ve üç çocuğunun da biyolojik annesidir. Böylece, dünya basınına konu olan 3 yıllık yıpratıcı dava süreci sonlanır, Lydia özgürlüğüne kavuşur ve nihayet talep ettiği sosyal yardımı almaya hak kazanır.

Genetik kimerizm nedir, nasıl oluşur?

Kimerizm, aynı bedendeki farklı doku ve organlarda birbirinden tamamen farklı DNA profillerinin bulunmasını ifade eder. İnsanlarda kimerizm, çoğunlukla aynı bedende döllenen iki ayrı yumurtanın füzyonu, yani çift yumurta ikizlerinin birleşmesi sonucu oluşur. Anne karnında gelişen iki embriyodan birinin, gebeliğin çok erken evresinde ölmesiyle birlikte, ölen embriyonun bazı hücreleri diğer canlı embriyo ile birleşebilir. Bunun sonucunda, kendi DNA’sının yanı sıra doğmayan ikizinin DNA’sını da taşıyan kimerik bir canlı meydana gelir.

Embriyonun büyüme sürecinde, iki ayrı embriyodan gelen farklı DNA’ya sahip hücre grupları, farklı doku ve organların oluşumunda rol oynayabilir. Örneğin, bebeğin karaciğeri ve saç dokusu kendisine ait hücre grubundan, böbreği ve kan dokusu ise doğmamış ikizine ait hücre grubundan köken almış olabilir. Bu durumda, doğal olarak bu farklı doku ve organların DNA profilleri de birbirinden farklı olacaktır.

İhtimallere göre, kimerik olarak doğan dişi bir bireyde, yumurtalıklarından birinin kendisine, diğerinin ise dünyaya gelmeyen ikizine ait olma olasılığı da vardır. Böyle bir kimerik durumda, kadının dünyaya getirdiği bebek, aslında tamamen annesinin doğmamış ikizinin DNA’sını taşıyor olur. Dolayısıyla, anne doğurduğu çocuğun biyolojik annesi olsa da gerçek genetik annesi olamaz; tıpkı Lydia’nın durumunda olduğu gibi. İşin daha da ilginci, bazı annelerin çocuklarıyla içgüdüsel olarak bağ kuramamasının ve yakınlaşamamasının altında bu tarz bir kimerizmin yattığı düşünülmektedir. 

Diğer taraftan, insanlarda kimerizm kan, kemik iliği ve organ nakli gibi süreçlerin sonrasında da edinsel olarak ortaya çıkabilir. Nakil sırasında aktarılan dokularla birlikte, vericinin DNA’sının da alıcıya transfer edilmesi sonucu ortaya çıkan kimerik vakalar, çeşitli çalışmalarda gösterilmiştir. Ancak sonradan kazanılan bu kimerizmde, bireyin vücudunda bulunan yabancı hücre ve DNA miktarı çok daha azdır.

Adli bilimlerde kimerizm sorunsalı

Rastlantısal olarak yapılan DNA analizleriyle tespit edilmediği sürece, insanların çoğu kimerik olduklarından habersiz bir şekilde yaşamlarına devam ediyor. Literatüre göre, birden fazla DNA profili ile doğan kimeraların sayısı 50’yi geçmese de, bu sayının gerçekte çok daha fazla olduğu tahmin ediliyor. Bu anlamda kimerizm, insan bedeninin tüm dokularında aynı DNA profilinin bulunduğunu varsayan adli bilimler açısından ciddi bir sorun teşkil ediyor.

Örneğin, bir sperm lekesinden izole edilen DNA, şüphelinin kanından elde edilen DNA profili ile eşleşmediği için suçsuz olduğu kararına varılabilir. Oysa, şüpheli gerçekten de suçlu olabilir ve aslında bir kimera olduğundan bu durum anlaşılamayabilir. Benzer şekilde, akrabalık tayininde de kimerizm yanlış sonuçlara ve hatta suçlamalara neden olabilmektedir. Dolayısıyla, bugün halen adli bilimlerin ve suçla mücadelenin en güçlü silahı olan DNA analizlerinin, elde edilen tüm deliller ışığında, doğru şekilde uygulanması ve yorumlanması son derece önemlidir.

Kim bilir? Aslında belki siz de, farkında olmasanız da, sizi siz yapan farklı kimlikleri, farklı DNA profillerini aynı bedende barındıran genetik bir kimerasınız?

 

İlginizi çekebilir: Gen partnerim olur musun?

İpek Even: Alman Lisesi’nden mezun olduktan sonra, İstanbul Üniversitesi’nde moleküler biyoloji ve genetik alanında lisans eğitimi aldı. Aynı alanda, Boğaziçi Üniversitesi ve Belçika’daki Leuven Üniversitesi’nde yüksek lisans çalışmalarını tamamladı. Ardından, Almanya’da Heidelberg Üniversitesi ve Alman Kanser Araştırma Merkezi’nde kanserin moleküler biyolojisi üzerine doktora yaptı. Hayatı her zaman keşfederek anlamlandırmaya çalışan, bilimin gücüne, sanatın ruhuna tutkun, araştırmaya, öğrenmeye ve paylaşmaya son derece meraklı biri. Şimdi ise aklı, yüreği ve kelimeleri yettiğince Uplifers’ta!

Yapay Zekânın Mutfaktaki Sırrı: Kusursuz Pişirme Siemens iQ700’de Gizli

Mutfak sadece yemek pişirdiğiniz bir yer değil; sabah kahvaltısına sıcak börekler hazırlarken güne başladığınız, akşam sevdiklerinizle sohbet ederken fırından mis gibi kokuların yayıldığı, evinin en sıcak köşesi. Akıllı teknolojiler ve yapay zekâ sayesinde, artık o köşe çok daha akıllı. Siemens’in iQ700 Fırını, sıradan bir pişirme deneyimini size özel bir sanata dönüştürüyor. Fırına koyduğunuz kek her seferinde mükemmel kabarır, et istediğiniz oranda pişer, sebzeler rengini ve vitaminini kaybetmeden tabağınızı süsler. Siemens iQ700, tüm bu süreci sizin yerinize izliyor, her detayı sizin için mükemmelleştiriyor. Artık mutfakta yalnız değilsiniz; yanınızda sizi anlayan akıllı bir “yardımcı şef” var.



Kamera kontrollü mükemmellik: Yemeğinizi “tanıyan” zekâ

Siemens iQ700 fırını farklı kılan en çarpıcı özellik, sıradan bir pişirme deneyimini akıllı bir mutfak asistanına dönüştüren yapay zekâ destekli kamera teknolojisi. Bu teknoloji sayesinde, fırın artık sadece ısı veren bir cihaz değil; sizinle birlikte düşünen, sizi anlayan bir mutfak şefi gibi çalışıyor.

Fırına bir kek koyduğunuzda, Siemens iQ700 hemen tanıyor. Çünkü 100 farklı yemeği tanıma özelliği sayesinde kekten rostoya, pizzadan böreğe kadar onlarca tarifi analiz edebiliyor. Her birini kendi pişirme ayarına göre değerlendiriyor ve o yemeğe en uygun ayarları kendisi seçiyor.



Üstelik en ince ayarları otomatik yapması sayesinde sıcaklık, pişirme süresi ve pişirme modu gibi detayları sizin için ayarlar. Siemens iQ700, her yemeğe özel ideal koşulları kendi belirliyor. Siz sadece malzemeleri hazırlıyorsunuz; gerisini o hallediyor.



Ve en büyüleyici kısmı: Kamera kontrollü pişirme ve otomatik kapanma (cookControl Pro) sayesinde, yemeğinizin kızarma derecesini veya iç sıcaklığını izleyerek, tam kıvama ulaştığında pişirmeyi otomatik olarak sonlandırıyor. Böylece yemeğin az ya da çok pişmesi endişesi tamamen ortadan kalkar.

Pişirme sanatını destekleyen akıllı sensörler

Yapay zekâ, iQ700 fırınlarda yalnızca kamerayla sınırlı değil; her yemeğe kusursuz kıvamı kazandırmak için geliştirilen sofistike sensörlerle deneyimi bir üst seviyeye taşıyor. Çünkü Siemens iQ700, pişirme sürecini sizin kadar ciddiye alıyor.

roastingSensor Plus, üç farklı noktadan ısıyı ölçen gelişmiş bir termometreyle etin, tavuğun ya da balığın iç sıcaklığını anbean takip ediyor. Siemens iQ700 ile fırının kapağını hiç açmadan, etin sıcaklığından pişip pişmediğini kendi belirliyor. Sonuç, dışı çıtır ama içi sulu bir lezzet… Şeflerin elinden çıkmış gibi, her seferinde aynı kusursuzlukta pişen lezzetleri artık evinizde deneyimleyebilirsiniz.

Tatlıdan tuzluya her hamur işinde aynı titizlik geçerli. bakingSensor Plus, fırın içindeki nemi ve sıcaklığı analiz ederek kek, poğaça ya da ekmeklerinizin ne zaman mükemmel kabarıklığa ulaştığını tespit ediyor. Böylece kekiniz her defasında istediğiniz gibi kabarır, içi yumuşak kalır.

Her detayında profesyonel bir şefin özeni, her dokunuşunda kusursuz bir pişirme dengesi… Siemens iQ700, sadece pişirme sürecini değil, mutfakta yarattığınız deneyimi de yeniden tanımlıyor.



Hayatı kolaylaştıran ekstra özellikler

Siemens iQ700, sadece kusursuz pişirme sonuçlarıyla değil, modern yaşamın hızına uyum sağlayan akıllı çözümleriyle de fark yaratıyor. iQ700, sizin için mutfakta geçen zamanı kolaylaştırmayı da biliyor.

FullSteam Plus özelliği sayesinde buhar ve 120°C ısı kombinasyonuyla yemekleri %50’ye kadar daha hızlı pişirirken, vitaminleri ve lezzeti koruyor. Dışı çıtır, içi sulu balıklar ya da sebzeler hazırlamak artık sadece birkaç dakikanızı alıyor. Üstelik tüm bunları yaparken besinlerin doğallığını koruyor; yani sağlıklı ve lezzetli sofralar, zamandan ödün vermeden mümkün hale geliyor.

Siemens Home Connect uygulamasıyla Siemens iQ700 fırınınız dışarıda olsanız bile sizinle her yerde. Telefonunuzdan uygulamayı açın, yemeğinizi uzaktan pişirmeye başlayın, sıcaklığı ayarlayabilir hatta iç kameradan yemeğinizin ne durumda olduğunu izleyebilirsiniz. Eve geldiğinizde yeni pişmiş yemek kokusuyla karşılanmak artık yalnızca konfor değil, Siemens iQ700 ile modern yaşamın akıllı kolaylığı.

Hijyen konusunda en rahatlatıcı detay ise activeClean® (Pirolitik Temizlik). Siemens iQ700, iç yüzeyinde biriken yağ ve kalıntıları yüksek sıcaklıkta küle dönüştürerek kendini tamamen temizliyor. Sizin yapmanız gereken, fırın soğuduktan sonra bir bezle hafifçe silmek. Artık temizlik için vakit harcamanıza gerek yok; çünkü iQ700, size zamandan fazlasını kazandırıyor.

Siemens iQ700, modern yaşam temposunu anlayan, sizin yerinize düşünen bir mutfak deneyimi sunuyor. Hız, hijyen ve lezzet… Hepsi tek tuşla elinizin altında.

Mutfakta yeni bir yetenek

Siemens iQ700 Fırın, sadece bir ev aleti değil; mutfak yeteneğinizi parlatmanıza yardımcı olan, en zorlu tariflerde bile yanınızda olan akıllı bir asistan. 

Unutmayın, her mükemmel sofranın ardında doğru bir seçim vardır. Ve bu seçimi Siemens iQ700 ile yapabilirsiniz. Sonuçta Siemens, teknolojinin keyfini bilenlere. Siemens’in iQ700 ve daha birçok ürününü keşfetmek için tıklayın.Siemens iQ700





İlgili Makale
whatsapp