Tek başına seyahat etmeye aşık olan bizlere: Ruhumuza işleyecek rotalar
Tek başına seyahat etmek hiç deneyimlememiş olanlar için oldukça korkutucu gelebilir. Genellikle bu tecrübenin muhteşem bir şey olduğunu anlattığımda ilk aldığım sorular şöyle oluyor: “Hiç korkmadın mı? Karşına zor bir şey çıksaydı? O kadar uzağa gitmeye gerek var mıydı? Kaç gün hiç kimseyle konuşmadın mı? Dilini bilmediğin ülkede ne yapıyorsun?”
Öncelikle korku anlayışımızı yeniden tanımlamamızı gerektirecek ve ertesinde neden bu derece “uzaklara” gitme aşkı ile yanıp tutuştuğumuzu anlatacak sorular bulmak gerekiyor kendimize…
Şimdi gelin hep birlikte bu sorulara biraz olsun yanıt vermeye çalışalım. “Evet” tek başımıza gittiğimiz seyahatlerde her daim bir parça korku mutlaka vardır. Kendimden örnek vermem gerekirse, ilk tek başıma ve uzak yol diyebileceğim seyahatim Arjantin, Şili ve Uruguay’ı içeren bir Güney Amerika seyahatiydi. Gerçekten beni oraya sürükleyen tek “aşk” ve “korkusuzluk” Buenos Aires şehrinin dünyada görmeyi en çok istediğim şehir olmasıydı…
Evet aynı anda bir diğer planda arkadaşlarım ile birlikte Afrika’ya yapılacak muhteşem bir seyahat belki beni beklemekteydi ama içimden yine “tek başıma” seyahat etmiş olduğum muhteşem Tenerife’de işte o tek başınalığa duyduğum aşktan dolayı gelen ses git diyordu, yine tek başına git, kimseyi beklemeden kimseye bağımlı olmadan, kalbinin ruhunun götürdüğü, dünyanın veya herhangi bir kimsenin “sınırlar” ile çizmesine izin veremeyeceğin kadar uzaklara korkmadan sonunu düşünmeden sadece git… Ben de onun sesini dinlemiştim ve tabi ki bu, birçok uzak noktaya yaptığım “tek başınalığın” muhteşemliğinde kaybolduğum, yine tek başıma deneyimlediğim birçok hatıra ile bugün hala tek başına seyahat etmek için sabırsızlanmama sebep olan birçok güzel öğrenimi de yanında getirdi.
Neden tek başımıza seyahat etmeliyiz?
Şimdi diğer sorulara geçelim: Bu kadar uzaklarda, hem de tek başımıza ne aramaktayız? Bu soru oldukça karışık; aslında yalnız seyahat edenler daha çok tecrübe etmiş olabilirler, tek başınalığınızda “zaman” vardır ve siz tam o anda akıyorsunuzdur, çünkü “tek başınasınızdır”. Yani sizi koruyacak, kollayacak, ben düşsem bile o burada beni kurtarır diyeceğiniz kimse yoktur. Siz yine kendinizin hem yoldaşı, hem en yakın yol arkadaşı, hem de seyahat ettiği kimse oluverirsiniz. Bir parkı ziyaret ediyorsanız yüzde yüz o andasınızdır; gece bir bardan otelinize dönüyorsanız yine sadece o andasınızdır, ilk defa bir şehre adım atıyorsanız sadece orada olma haliniz mevcuttur… Yani “tek başına seyahat etmek” hayatınızda çok az deneyimleyebildiğiniz “anda olmak” için ruhunuzla, bedeninizle, varlığınızla ve tüm evrenle bütünleşmek için muhteşem bir aracıdır…
Bu yüzden kişisel olarak çok derinden inanıyorum ki tek başına seyahat bir “kendini tanıma” deneyimidir. Siz kimsiniz, adım atarken acele mi edersiniz, durum kontrolden çıktığında korkar mısınız, dünya algınız nedir, sizce sınırlar nerede başlar nerede biter, hayat sizi güzel yerlere götürmek istediğinde “yok ben almayayım” mı dersiniz yoksa “evet denemek istiyorum düşsem de yorulsam da ben varım” mı diyenlerdensiniz veya benim gibi, Buenos Aires’te bir kafede oturup hayatınızda yepyeni bir sayfa açmaya gönüllü olmak üzere kendinize söz verenlerden misiniz, o kafe hayatınızın sonuna kadar sizin en büyük sırrınızı tutmaya devam ettiği için her sabah kalktığınızda şükredenlerden misiniz?
Bu yazımda “tek başına seyahat etmeye aşık olan” sizler için birkaç muhteşem öneriyi paylaşmak istiyorum. Bazı noktalar gerçekten benim için hayatta “görmüş” ve en önemlisi “rüzgarını hissetmiş”, “yağmurunda ıslanmış” ve “güneşinde terlemiş” olduğum için her daim müteşekkir kaldığım yerler ve bazıları hala her gün içimde yanan ateşleri “zamanı gelecek” diye bastırmaya çalıştığım noktalar. Ben o muhteşem “tek başıma” seyahatlerime devam ediyor olacağım. Biliyorum ki benim gibi çok severek bu seyahatlerde kendilerinden bir şeyler bulabilenler için ruha işleyecek seyahat rotaları:
Marakeş, Fas
Marakeş, dünya üzerinde bambaşka bir rüya arayanlar için muhteşem bir şehirdir. Fas’ın o güzel sıcaklığında, olağanüstü güzellikte renklerin bir araya geldiği, karmaşa ve kaosun aşka dönüştüğü bu şehir sizi kendine hayran bırakacak…
Tokyo, Japonya
Dünyanın en kalabalık şehirlerinden biri olan Tokyo, olağanüstü güzellikteki bahçeleri, temizliği, insan kalabalığı, teknolojisi ve Japon kültürünün etkisi ile Asya’nın en kendine has şehirlerinden olması ile çok gezenlerin mutlaka görmesi gereken rotalardan biri olarak bilinir…
Çin Seddi, Çin Halk Cumhuriyeti
Yedi harika arasında yer alan Çin Seddi, muhteşem mimarisi ile Çin Halk Cumhuriyeti’nde görülmesi gereken, üzerinde yürüyebileceğiniz yapıyı, bu yürüyüş ile size sizden güzel bir yolculuk sunabilecek olan adeta anlatılmaz yaşanır bir maceradır…
Katmandu, Nepal
Dünyanın çatısı olarak bilinen bu coğrafya en çok muhteşem tapınakları ve kaosu ile biliniyor olsa da, bu ülke yaydığı can-ım enerji ile dünya üzerinde görebileceğiniz en güzel gün batımlarını size yaşatacaktır. Katmandu, tek başına seyahat edenler için listenin en başına koyulabilecek şehirler arasındadır…
Agra (Tac Mahal), Hindistan
Ruhsal bilincin en eskilere dayandığı bu ülke, dünya üzerinde eşi benzeri olmayan yaşam tarzı ve inançları ile tek başına seyahat edenlerin en sık tercih ettiği rotalardan biridir, fakat özellikle Tac Mahal mutlaka görülmesi gereken aşkın dünya üzerinde tezahür bulmuş halini bizlere açıklayan olağanüstü yapılardan biri olarak listemize eklenebilir…
Rio de Janeiro, Brezilya
Muhteşem plajlarının yanında, her çok gezenin “dünyada gördüğü en güzel şehirlerden” olarak nitelendirdiği, muhteşem enerjisi, anlatılmaz güzellikleri ile, tek başına gezenlerin, görülecek yerler arasına almaları gereken sokaklarında kaybolunası şehirdir…
Madagaskar
Öyle çok kolay ulaşılmaz, Afrika’nın ucunda yer alan bu ada öyle özel bir doğaya sahiptir ki el değmemiş muhteşem yeşilleri ile tek başınalığınıza dost oluverir, listenizde belki “orada beni çeken ne var” diye en çok düşüneceğiniz bu olağanüstü ada varlığı ile bile gülümsemenizi sağlayabilir…
Kosta Rika
Tüm maceraperestler için belki yıllarca dillerinden düşürmeyecekleri, akıllarından çıkaramayacakları güzelim sahilleri ile, Orta Amerika’nın belki de en ilginç rotalarından bir tanesidir. Tek başına seyahat eden bizler için özellikle doğa sporlarını tecrübe etmeyi de istiyorsak olmazsa olmazlarımız arasında gelir…