X

Tartışma şekillerine göre ilişki türleri: Çiftler çatışmaların üstesinden nasıl gelir?

İlişkilerimiz, üzerine emek verdiğimiz, daha iyi olması için yatırım yaptığımız, zaman zaman kendimizi bulduğumuz, zaman zamansa kaybettiğimiz hayatımızın en önemli parçalarından bir tanesi. “Çatışma”lar da o ilişkilerin olmazsa olmazı. “Olmazsa olmaz” demek belki tam karşılığını bulamıyor olabilir; fakat hepimizin ilişkisinde vuku bulduğu için ister istemez sıkça yaşadığımız durumlardan biri haline dönüşebiliyor. “Neden böyle yaptın, beni neden aramadın, bu kararı bensiz nasıl aldın?” ve daha nicesi… Hepsi, ilişki türleri konusunda yol gösterici olabiliyor.

Bazen kendi içimizde çözmeye çalıştığımız bazense içinden çıkamayıp partnerimizi sorulara boğduğumuz ya da onun sorularına, triplerine maruz kaldığımız, evden küsüp gittiğimiz ilişkilerde siz kendinizi nasıl değerlendiriyorsunuz? “Alttan alan mı, geri adım atmayan mı ?” yoksa duruma göre değişip “Nabza göre şerbet verenlerden mi?”.  Sizin cevabınız nedir, bilemiyorum ama ben bu soruya “alttan alan” demeyi çok isterdim; bir duruma çok kızdığımda, bir şeylerden dolayı kırıldığımda ya da canımın yandığını hissettiğimde bunu yansıtarak çözmek yerine tartışmanın, kavganın kazananı olmaya odaklandığım, sonra da bir üzüleceğim yerde iki, üç, belki daha fazla kez üzüldüğüm için…

1970’li yıllardan günümüze dünya genelinde çiftler ile yapılan en kapsamlı araştırmaları yürüten Gottman, çiftleri çatışmayı nasıl yönettiklerine göre 5 farklı kategoriye ayırıyor ve ilişki türleri olarak karşımıza şu kategoriler çıkıyor: Çatışmadan kaçanlar, patlamaya hazır olanlar, onaylayıcı tavır sergileyenler, saldırgan ve saldırgan-bağımsız olanlar. Bu çiftlerin ilişkileri değerlendirildiğinde; çatışmadan kaçanlar, patlamaya hazır olanlar ve onaylayıcı tavır sergileyenler “işlevsel” çiftler olarak görülürken; saldırgan ve saldırgan-bağımsız olanlar “işlevsiz” çiftler olarak yorumlanıyor. Belirleyici özelliklerine göre birbirlerinden ayrılan çiftlerden sizin hangisine daha yakın olduğunuza yazının devamında karar verebilirsiniz.

Çatışmadan kaçan çiftler (Conflict Avoiders)

İsminden de anlaşılacağı gibi, bu tür çiftler çatışma yaşamamak, anlaşmazlığa düşmemek için mümkün olduğu kadar iletişimden uzak dururlar. Kesin ve net sınırları vardır; birbirlerinin sınırlarını ihlal etmezler. Aralarında soruna dönüşebilecek durumları görmezden gelmeyi ya da bir an önce üstünü kapatmayı tercih ederler. Asıl duygularını birbirlerine açık etmeyerek gerçek bir duygusal bağlanma yaşayabilme şansını kaybederler. Bu durum, kişilerin çocukluk travmalarından kaynaklanabileceği gibi, yaşadıkları olumsuz deneyimler sonucunda da ortaya çıkmış olabilir. Gerçek duygularını ifade ettiklerinde yaşadıkları bir ayrılık ya da büyük bir tartışma onlara tartışmaktansa sessiz kalmayı öğretmiş olabilir.

Çatışmadan kaçan çiftler, iletişimsizliği tartışmaya tercih ederler. Peki bir çatışmayı nasıl çözerler? Cevap, aslında çözmezler. Onlar, durumların nasıl olduğundan çok nasıl olması gerektiğine odaklanırlar ve “Şimdi bunları konuşarak canımızı sıkmayalım” demeyi yeğlerler. Yani “Tadımız kaçmasın Ali Rıza Bey”cilerdendir.

Öneri: “Vaktin olduğunda seninle bir sorun hakkında konuşmak istiyorum, benim için çok önemli.” diyerek partnerinizle kuracağınız sağlıklı bir iletişimin önceden ilk adımını atabilirsiniz. Ayrıca, iyi gitmeyen, ortak bir noktada buluşmayan tartışmaların sebep olacağı olumsuz duygularla başa çıkmak için kendinizi geliştirmelisiniz.

İlginizi çekebilir: Derin ve anlamlı ilişkiler kurmanıza yardımcı olacak ipuçları

Patlamaya hazır çiftler (Volatile Couples)

Çatışmadan kaçan çiftlerin tam tersi olduğunu söyleyebileceğimiz “patlamaya hazır çiftler”i adeta her an tartışmak için bahane aradıklarını söyleyerek tanımlayabiliriz. Göksel’in de şarkısında söylediği gibi “İçimde patlamaya hazır bir bomba var…”. Bu çiftler, kavga etmekten, çatışmaktan, tartışmaktan keyif alırlar ama önemli olan nokta şudur ki, birbirlerini kırmadan, saygısızlık etmeden, aşağılamadan konuşmayı başarırlar.

Duygular konusunda oldukça hassas davranırlar ve iletişime sonuna kadar açık yaklaşırlar. Sınırları, yok denecek kadar ince ve yumuşak hatlıdır. Eğlenceli tartışmalar yürütebilirler; ilişkilerini canlı tutarlar ve birbirlerini anlamak, çözmek için aktif olarak rol alırlar.

Çatışmaları çözmek için iletişimlerine güvenirler. Tartışarak, kavga ederek ama tüm duygularını açıkça ortaya koyarak problem ne ise hallederler. Zaman zaman üzücü sonuçlara sebep olan tartışmalar deneyimleseler de çoğunlukla başarılı bir şekilde sorunların üstesinden gelebilirler.

Öneri: Ateşli bir tartışma süresince partnerinizin değişen duygu ve tavırlarının farkına vararak, iletişimin kavgaya dönüşmemesini sağlayabilirsiniz. Örneğin, konuşmanın kızışmaya başladığını, iki tarafın da incineceğinizi hissettiğinizde durabilir, saygılı bir şekilde devam etmek için birbirinizi teşvik edebilirsiniz.

İlginizi çekebilir: Sağlıklı ilişkiler için bilimsel araştırmalara dayanan öneriler

Onaylayıcı çiftler (Validating Couples)

Bu çiftleri anlatacak iki kelime vardır: Rahatlık ve sakinlik. Aynı zamanda çatışmadan kaçan çiftler ile patlamaya hazır çiftlerin arasında kalmış “ortanca” çiftler olarak da bilinirler. Birbirlerinin bakış açılarına, fikirlerine saygı duyarlar. Baskıcı bir tavır sergilemezler. Bazı konular üzerinde anlaşabilirken bazılarında uzlaşamazlar. Yine de orta noktada buluşmak ve birbirlerini anlamak için gayret ederler. “Ben bilmem eşim bilir.” diyebilirler.

Aslında, “dengeli” diyebileceğimiz çiftlerdir ve etrafımızda en sık rastlayabileceğimiz çiftlere örnek oluşturabilirler. Empati, bu çiftler için olmazsa olmaz bir anahtardır. Çatışma esnasında duygularını ve düşüncelerini ne çok sert ne çok yumuşak, tam olarak “ılımlı” ve “nezaketle” ifade ederler.

Öneri: Çatışma esnasında, kazanmaya ne kadar az odaklanırsak, birbirimizin tepkilerini, anlatmak istediklerini o kadar iyi kavrarız. Eğer tartışmanın  bir yarışa dönüşmeye başladığını hissediyorsanız, durumun farklına varıp düzeltmek için daha farklı bir tavır sergileyebilirsiniz.

Saldırgan çiftler (Hostile Couples)

Aynı zamanda yakınlıktan kaçan çiftler olarak da bilinirler. Yakınlaşmaktan, gardlarını indirmekten korkarlar. O yüzden saldırganlıkla sorunları aşmayı denerler.

Saldırgan çiftleri diğer çiftlerden ayıran en önemli özellikleri “eleştirel” olmalarıdır. Birbirlerini sıklıkla eleştirirler; empati duygusuna çok az sıklıkta yer verirler. Aynı şeylerin üzerine tekrar tekrar kavga edebilirler; çünkü “haklı” çıkmak konusunda ısrarcılardır. Anlaşmazlıkları onları bir arada tutan güçtür. Bu çiftler, mutsuz ama birlikte olarak tanımlanırlar. Yani, “Ne senle, ne sensiz...” diye düşünebiliriz.

Negatif duygularını açıkça ortaya çıkarsalar da işler çığrından çıkmadan kontrol altına alma eğilimindedirler.Tartışmalarında sık sık “her zaman” ya da “asla” vurgularına yer verirler. Çatışmaların üstesinden gelmek için “saldır ve savun” tekniğine başvururlar.

Öneri: “Her zaman böylesin” “Asla bunu yapmıyorsun” gibi kesin yargılar ile konuşmak yerine “Bence…” “Ben böyle düşünüyorum…” “Öyle görünüyor ki…” gibi cümleler kurmak partnerinizin sizi anlaması ve empati kurması için yardımcı olacaktır. Ayrıca, kendinizi çok sinirli ve saldırgan hissettiğinizde tartışma başlatmak yerine, derin nefesler alarak sakinleşmek duygularını kontrol etmenizde etkili olacaktır.

İlginizi çekebilir: İlişkilerinizi sağlıklı bir şekilde sürdürebilmek için aklınızda bulundurmanız gereken 8 ders

Saldırgan-bağımsız çiftler (Hostile-Detached Couples)

Saldırgan-bağımsız çiftleri, saldırgan çiftlerden ayıran en önemli nokta, saldırgan çiftler olumsuz durumları, şiddetli çatışmaları düzenlemeye, yatıştırmaya çalışırken, saldırgan-bağımsız çiftlerin iyileştirici herhangi bir hamlede bulunmamasıdır.

Saldırgan-bağımsız çiftler, belki de ilişkilerinin son demlerini yaşayan, ayrılık çanlarının çalmaya başladığı çiftler olarak değerlendirebildik eğer devamlı tarzları bu olmasaydı. Birbirlerinin açıklarını kollayan, çatışmalarda geri adım atmayan bu çiftler, adeta çıkmaz bir yolda debelenip dururlar. Model’in şarkısında yer verdiği gibi “Biz hiç beceremedik sevmeyi de terk etmeyi de…”.

Duygusal bağlılığın yerini, yıkıcı düşünce ve davranışların aldığı gözlemlenir. Partnerlerden ikisi de nasıl değişeceğini bilmez, hatta değişmek istemez. Toksik bir döngüde ilişkilerini sürdürmeye devam ederler. Duygusal olarak kendilerini güvende hissetmez, her an savaş modunda gibi yaşarlar.

Öneri: Toksik bir ilişkiyi sürdürmek mi, değiştirmek mi istiyorsunuz, önce buna karar. Hala, uğruna savaşmaya değer bir şeyler olduğunu düşünüyorsanız ilişkinizde daha yapıcı olmak için tavrınızı değiştirmeye başlayabilirsiniz.

Kaynak: gottman

İlginizi çekebilir: Sağlıklı bir ilişki için çatışmaları çözebilmede iletişimin rolü

Ecem Şenyurd Efecan: Selam, ben Ecem! Boğaziçi Üniversitesi’nden mezun olduktan sonra çeşitli özel kurumlarda çalışıp akademi özlemiyle soluğu yine üniversitede aldım, daha öğrenilecek çok şey vardı! Mindfulness üzerine tez yazıp 'an'da kalmayı hala başaramayan biri olarak insana iyi gelen ne varsa bulmaya, uygulamaya, hayatımın bir parçası haline getirmeye çalışıyorum. Tam bir kahve severim, günlük sınırsız doz alımıyla hayatımın olmazsa olmazı. Üretmeye bayılıyorum! :)

‘Evdeki herkes barista’: Bosch VeroBarista ile kahve deneyiminizi zirveye taşıyın

Kahve, şüphesiz ki pek çoğumuz için lezzetli bir içecekten çok daha fazlası; adeta bir tutku, bir ritüel… Sabahın ilk ışıklarında enerji veren, gün içindeki küçük molalarda kendimizi şımartmamızı sağlayan, bazense sohbetlerin tadını ikiye katlayan en keyifli eşlikçi. O yüzden günün farklı anlarını, farklı kahvelerle taçlandırmak gibisi yok; ne de olsa her anın kendine has bir kahvesi var. Güne enerjik bir başlangıç yapmak için yoğun aromalı bir americano ya da gün içinde en sevdiğimiz tatlının yanında yumuşak içimli bir cappuccino en iyi seçim olabilir.



Peki ya bu seçimlerimizi evde barista ustalığıyla hazırlayabilir miyiz? Elbette. Bosch Tam Otomatik Kahve Makinesi VeroBarista ile günün her anına ve her damak tadına uygun lezzetli kahveler hazırlamak mümkün; çünkü VeroBarista ile evdeki herkes barista. Her fincanınızı ustalık eserine dönüştürmeye hazırsanız, işte VeroBarista ile yapabilecekleriniz:

Kahve çekirdeklerini dilediğiniz gibi öğütebilirsiniz

Barista ustalığında lezzetli kahveler hazırlayabilmenin ilk adımı, kahve çekirdeklerini doğru bir şekilde öğütmekten ve tazeliği korumaktan geçiyor. Güzel haber; VeroBarista tüm bunları sizin için yapıyor. CreamDrive, yüksek kaliteli seramik kahve öğütme ünitesi ve özel aroma koruyucu çekirdek haznesi ile günün her saati taze çekilmiş kahve çekirdekleriniz hazır.

Üstelik çekirdek öğütme inceliğini de dilediğiniz gibi ayarlayabilirsiniz. Arka arkaya iki öğütme ve ısıtma sayesinde ekstra güçlü kahvenizi tadı daha az acı olacak şekilde hazırlayabilirsiniz. AromaDouble Shot Fonksiyonu ile kahve aromasından ödün vermeden ekstra yoğun kahveler hazırlamak da mümkün. E bir barista daha ne ister, öyle değil mi?

Farklı anları, farklı kahve çeşitleriyle taçlandırabilirsiniz

Taze çekilmiş kahve çekirdeklerinin mis kokusunun yanı sıra kahve hazırlamanın en güzel yanlarından biri de hiç şüphesiz her damak zevkine uygun farklı seçenekler yapabilmek. Sert tatları sevenler, yumuşak içim tercih edenler ya da daha eğlenceli köpüklü bir şeyler arayanlar… VeroBarista’da herkes için bir şeyler var. Cappuccino, flat white, latte macchiato, sütlü kahve, OneTouch Function ile hepsini tek tuşla hazırlayabilirsiniz. Dahası, yoğun tatları seviyorsanız americanonuz da VeroBarista ile hazır.

Belirtmekte fayda var ki; bir barista ustalığında kahve hazırlayabilmek için özellikle sütlü kahvelerde doğru lezzeti yakalayabilmenin en önemli sırrı sütün sıcaklığını ve kıvamını doğru ayarlayabilmek. Neyse ki VeroBarista, ideal demleme sıcaklığı konusunda tam bir usta. Sütlü kahvelerde bile mükemmel sıcaklığı yakalıyor, süt köpüğü ve sıcak su hazırlama seçenekleri ile her kahve türünü lezzetten ödün vermeden hazırlıyor. Ayrıca sütlü kahveleriniz için de hortumlu süt adaptörü sayesinde esnek çözümler sunuyor. İster kutudan, ister şişeden, ister kendi termosundan süt alın, VeroBarista ile sonuç hep aynı; hep mükemmel.



Kişisel tercihlerinizi kaydedebilirsiniz

Geçek bir barista kahve hazırlarken mutlaka kişisel dokunuşlarıyla fark yaratır; VeroBarista da evdeki herkesin kendi ‘barista’ dokunuşunu ekleyebilmesi için kişiselleştirilmiş tercihlere göre 4 adede kadar favori kahve kaydedebilme özelliğine sahip. Böylece her yudumda tam da istediğiniz gibi bir lezzete kavuşabilirsiniz. Ayrıca evinizde baristalığı başkasına devretmeniz gereken anlarda da kahvenizin yine tam istediğiniz gibi hazırlanacağından da emin olabilirsiniz 🙂 Sıfır risk, bol lezzet…

En sevdiğiniz kahveyi, en sevdiğiniz fincanda içebilmeniz için de VeroBarista üstüne düşeni yapıyor ve yüksekliği ayarlanabilir kahve çıkışı sayesinde 15 cm yüksekliğe kadar ayarlanabiliyor. En uzun latte macchiato bardaklarınızı bile rahatlıkla kullanabilirsiniz.

Zamandan ve enerjiden tasarruf edebilirsiniz

Kahve hazırlarken lezzet kadar önemli bir şey daha varsa; o da şüphesiz ki zamandan ve enerjiden tasarruf edebilmek. VeroBarista, minimum ısınma süresiyle 45 saniye gibi çok kısa bir zamanda kahvenizi hazır hale getiriyor. Ayrıca her kahveden sonra autoMilkClean süt temizleme sistemi ile tam otomatik temizlik sunuyor ve kolayca çıkartılabilir damlama tepsisi, kahve posası kabı ve süt ağızlıkları bulaşık makinesinde yıkanabiliyor. Yani kahve keyfiniz bittiğinde sizi temizlikle hiç yormuyor. Ve son olarak ZeroEnergy Auto-off otomatik kapanma özelliği ile belirlenen saatten sonra enerji tasarrufu yapmak için kapanıyor, sizi düşündüğü kadar çevreyi de düşünüyor. Kim hem çok lezzetli kahveler yapan hem de akıllı özellikleriyle kahve hazırlamayı mükemmel bir deneyime dönüştüren böylesi bir yardımcıyı evinde istemez ki?

Siz de evinizin baristası olmaya hazırsanız, en lezzetli kahveleri kendi damak tadınıza göre ayarlamak ve her defasında mükemmel sonuçlar elde etmek için hemen tıklayabilir, VeroBarista ile tanışabilirsiniz.

*Bu yazı Bosch katkılarıyla hazırlanmıştır.



21 Günde Ustalaş: Hayatınızı dönüştürmenin kısa rehberi

Günümüz dünyasında insanlar hızlı ve etkili çözümler ararken, uzun vadeli değişikliklerin ne kadar süre gerektirdiği sorusu akıllarda yer ediyor. Araştırmalar, bir alışkanlık kazanmanın 21 günlük bir süreç olduğunu belirtiyor. Bu gerçek, “21 Günde Ustalaş” serisini şekillendiren temel düşünce. Omega Yayınları’nın yayımladığı ve Marie-Claire Carlyle, Leon Nacson ve David A. Phillips gibi alanında prestijli yazarların katkıda bulunduğu seri, hayatın farklı alanlarında bir dönüşüm yaşamak isteyen okurlara kısa ama derinlemesine bir yolculuk sunuyor. Peki, bu serinin her kitabı, okura nasıl dokunuyor? Gelin, seriye birlikte göz atalım.



Marie-Claire Carlyle-Para Mıknatısı: Zenginliğe Giden Yolda Bir Yol Haritası

Serinin ilk kitabı olan Para Mıknatısı, parayla olan ilişkimize yeni bir perspektif getiriyor. Carlyle, paranın sadece maddi bir unsur olmadığını, aynı zamanda kişisel değerimizin ve başkalarına sunduğumuz katkının bir yansıması olduğunu öne sürüyor. Kitap, okuyucuları “zengin” olmanın ötesine taşıyarak, yaşamlarında gerçekten neye değer verdiklerini sorgulamalarına yardımcı oluyor. Paranın bir enerji olduğu fikri üzerine kurulu bu kitap, hayata daha fazla refah çekmek isteyenler için önemli adımlar sunuyor. Okur, mevcut finansal alışkanlıklarını gözden geçirmeye ve “para mıknatısı” olma yolunda ilerlemeye davet ediliyor. Carlyle’ın dili basit ama etkileyici. Kitap, “Paranın Değeri” ve “Niyet Etmenin Gücü” gibi bölümlerle, paraya olan bakış açınızı tamamen değiştirebilir. Ancak bu kitap, sadece bir kişisel gelişim kitabı değil; alışkanlıkları kökten dönüştürmek isteyen herkes için bir rehber niteliğinde. Para ve refah konusunda mevcut düşünce kalıplarını yıkmak isteyen okurlar için güçlü bir başlangıç noktası sunuyor.

Leon Nacson-Rüyalar: Bilinçaltınızı Keşfetmek İçin Bir Araç

Serinin ikinci kitabı olan Rüyalar, sadece uyku sırasında yaşadığımız olayların ötesinde, bilinçaltımızın derinlerine bir yolculuk yapmamıza yardımcı oluyor. Nacson, rüyaların anlamını çözebilmek için onları hatırlamanın önemini vurgularken, okuyuculara kendi rüya günlüğünü tutmanın faydalarından bahsediyor. Modern yaşamın karmaşasında, rüyalarla ilgili sembollerin ve temaların nasıl çözüleceğine dair pratik bilgiler sunuyor. Kitap, rüya yorumlamada bireysel deneyime önem vererek okuyucunun kendi rüyalarının dilini öğrenmesini sağlıyor. Rüyaların sembolizmi üzerine yoğunlaşan bölümler, okurun bilinçaltına dair ipuçlarını yakalamasını kolaylaştırıyor. “Düşmek, Uçmak ve Kovalanmak” gibi herkesin yaşamış olabileceği rüya temalarına açıklık getirirken, kişinin ruhsal yolculuğunda bir rehber olma niteliği taşıyor. Nacson, rüyaların günlük hayatımızdaki yansımalarına dikkat çekiyor; bu da kitabı okura bilinçaltıyla ilgili derin bir keşif fırsatı sunan önemli bir araç haline getiriyor.

David A. Phillips-Numeroloji: Sayıların Gizemli Dünyası

Üçüncü kitap Numeroloji ise, yaşamın derin sırlarını anlamak için sayıların gücüne odaklanıyor. Phillips, Pisagor’un öğretilerine dayanan bu kadim bilim dalını modern hayata uyarlayarak, insanların kendilerini ve çevrelerindekileri daha iyi anlamalarına yardımcı olmayı hedefliyor. Numeroloji, sadece kişilik analizi değil; aynı zamanda kariyer seçimleri, ilişkiler ve ruhsal gelişim açısından da rehberlik sunuyor. Phillips, kitabında sayılara dair teorik bilgilere ek olarak, gerçek dünyadan ünlü örnekler sunarak konuyu daha somut bir hale getiriyor. “Ruh Sayıları” ve “Adların Gücü” gibi bölümler, okurların kişisel yaşamlarına dair önemli çıkarımlar yapmasına olanak tanıyor. Numerolojiye ilgi duymayanlar bile, bu kitap sayesinde yaşamlarını yeni bir gözle değerlendirmeye başlayabilir.

21 Günlük Yolculuk: Alışkanlıklar ve Dönüşüm

Bu seri, alışkanlıkların nasıl şekillendiğine ve yaşamda yeniye yer açmanın neden önemli olduğuna dair kapsamlı bir rehber niteliğinde. Her kitap, 21 gün boyunca okuru derin bir içsel yolculuğa çıkarıyor ve bir yandan kısa süreli bir rehber gibi görünse de her birinin arkasında büyük bir felsefi altyapı bulunuyor. Para Mıknatısı, finansal refahın anahtarlarını sunarken; Rüyalar bilinçaltımızı çözmemize yardım ediyor ve Numeroloji kişisel potansiyelimizi anlamamıza kapı aralıyor. Bu serinin en büyük gücü, herkesin hayatında bir noktada değişiklik yapma ihtiyacını hissetmesi ve 21 gün boyunca süren bu küçük ama etkili adımların, büyük dönüşümlere yol açma potansiyelinde yatıyor. Her kitap, farklı bir tema etrafında dönse de ortak payda: Bireyin kendi gücünün farkına varmasını sağlamak ve bunu bir alışkanlığa dönüştürmek.



Sonuç olarak, “21 Günde Ustalaş” serisi, hayatta bir adım öne geçmek ve yeni bir başlangıç yapmak isteyenler için ilham verici bir çalışma. Her kitabın derinliği, okurun kendine dair yeni keşifler yapmasına olanak tanıyor. Seriyi okurken hem kişisel gelişiminize katkıda bulunacak hem de alışkanlıklarınızı yeniden gözden geçireceksiniz. Hayatta yeni bir sayfa açmak için siz de bu 21 günlük yolculuğa çıkmaya hazır mısınız?

Bu yazı Deniz Poyraz tarafından kaleme alınmıştır.

İlginizi çekebilir: Yaratıcılık bir hayal mi? Yaratıcı olmak mümkün mü? İyi ama nasıl?



İlgili Makale