Tarafını seç: “Korktum deneyemedim” ve “Denedim gördüm” arasındaki ince çizgi
Tarafımızı seçmemiz gereklidir… Hayatta kaçınılmaz olan tercihlerimizin yani aslında hayata dair cesaretimizin de göstergesidir seçimlerimiz. Ben bu yazımda sizlerle birlikte hayatımızda seçimler yaparken farkında olmadığımız bir dinamiği incelemek istiyorum; “Deneyimlemekten korkmak”.
Diyebilirsiniz ki “ben korkumun farkındayım”. Buradaki konu ise “deneyimlemekten korkmak” yani aslında hayattan, genel olarak yaşayabileceklerinizden değil, o özel deneyimin içerisinde yer almaktan korkmak…
Şöyle örnekler görürüz… Örneğin; doğa sporlarına düşkünüzdür, bu demektir ki aslında hayatımızdan adrenalin etkisi hiçbir an eksik olmuyor. Fakat gelin görün ki bir ilişkiye başlamak konusunda “bu deneyimden korkmak” engeline takılıp kalırız. O muhteşem adrenalin etkisi burada kocaman bir duvar olarak karşımıza çıkıverir. Cesaretimiz, korkusuzluğumuz, “bana bir şey olmaz” bilincimizin yerini “yine mi üzüleceğim”, “bu sefer ya farklı olmazsa” “daha önce denedim de ne oldu” gibi endişe dolu düşünceler alıverir.
Peki “deneyimlemekten” bile korkmak hali neden bizimle birliktedir? Neden bu kadar çok endişe cümlesi üşüşüverir aynı anda? Bunun en belirgin sebebi geçmiş yaşantılarımızdır. Yine doğa sporlarından örnek vermek gerekirse, snowboard (kar üzerinde yapılan kayma) tutkunu biri olarak tüm gün boyunca kardan ayrılmaz ve ilk zamanlarda bacaklarım mosmor şekilde otele dönüyor olurdum. Ne kadar düşersem düşeyim, kalkıp denemekten aynı şekilde korkmazdım ki tekrar düşecektim ve bu sefer daha fazla acı hissedecektim. Bu durumu bilmeme rağmen asla durdurulamazdım… Burada bu kadar çok fiziksel yara almış olmama rağmen her zaman çok eğlenir ve çok güzel vakit geçirirdim. Mosmor bacaklarıma rağmen asla şikayet etmez ve ertesi gün bu darbelerin üzerine yeni darbeler alacağımı da bile bile bu deneyime devam etmekten bıkmazdım.
Diğer yandan, şu anda kendime baktığımda, yaşadığım büyük ayrılık ve evliliğimin bitmesi ertesinde yeniden bir ilişkiye başlamak için “denemek” noktasına gelebilmem bile yaklaşık 3 yılımı aldı. Bunu daha da düşündürücü hale getiren ise, tekrar evlenmek düşüncesini benimseyebilmem ise 5 yıldan fazla (ki halen yeniden evlenmedim) sürdü. Sadece “düşünce” olan bir eylemi bile “deneyimlemekten” korkanlardanım, evet…
İşte bu yüzden neyi deneyimlemekten korkuyorsanız, geçmiş deneyimlerinizi veya “benzer” deneyimlerinizi yorumlama şeklinize bakmanız gerekir. Eğer geçmişin sonuçları size halen derin acı veriyorsa veya bu sonuçlar çoktan yaşanmış bitmiş olmasına rağmen halen bugüne getirdikleriniz var ise, işte bu önünüze kendi kendinize koyduğunuz engellerin en büyüğü oluverir.
Bu bakış açımızı değiştirmek üzere, bugün olduğumuz kişiden geçmişe bakarak yaptığımız yorumları değiştirmemiz gerekir. Yine kendimden verdiğim örnekle devam edebilirim. Neden yeni bir ilişkiye başlamak ve hatta bunun “deneyimi” düşüncesi bile bu derece korkutucu? Ayrılık halinden kaçış; ayrılık hali katlanılmayacak, dayanılmaz, yaşamın bir parçası olmayan bir oluş mudur? Cevabımız “hayır”, sadece bu duruma normal bir hal şeklinde bakabilmeyi gerçekleştirdiğimizde, bunun da her ilişkide “yaşanabilecek” bir sonuç olduğunu içselleştirdiğimizde ve en önemlisi kendimize odaklanarak hayatımızdaki her ilişkiyi kendimizi tanımak fırsatı olarak yorumlayabildiğimizde o “deneyimden” yana olan korkularımız da kayboluverir…
Geriden gelenler kadar gelecekten gelen korkular da vardır. Bu yüzden de deneyimden “bile” korkarız. O zaman gelin aynı örnekten devam edelim. Ayrılıkla biten bir evlilikten sonra bir evlilik teklifi almıştım, fakat düşündüğüm tek şey aynı sonuçları yeniden yaşayabileceğim gerçeğiydi. “Ya gerçekten aynı noktaya gelecek olursam”, “yine aynı süreçleri yaşamam gerekecek olursa”, “gelecekte gerçekten istediğim kadar mutlu olabilecek miyim”, “gelecekte istediklerim gerçekleşecek mi?” Tüm sorularımız “yaşamadan” yani deneyimlemeden asla ve asla cevap bulamayacağımız sorular (ne yazık ki!). Ve bizler işte bunu fark edemediğimiz için “bir adım” ileri atmaktan yoksunuzdur.
Tüm sorularımızın cevabı ise sadece “yaşamaktan” geçer; yargılamadan, sorgulamadan, cesaretle ve sadece olduğu gibi yaşamaktan geçer. Bu korkularımızın ne kadar boş olduğunu ancak o can-ım adımları atabildiğimizde görürüz. Kıtalar böyle keşfedilmiştir, bilimsel icatlar böyle yapılmıştır ve bizler o bilinmezliğe adım atmaya cesaret edenlerin sonuçlarına hayran olarak yaşarız…
Bugün bu yazımı okuyorsanız, hayatınızda neyi “deneyimlemekten” bile korktuğunuzu tartmanızı dilerim. Gerçekten korkmanıza gerek var mı, korkmuyor olsaydınız sadece deneyimleseydiniz bugün neler farklı olurdu, bunu denemediğiniz için bundan on yıl sonra pişmanlık duymayacak mısınız, ya o düşündüğünüz gibi sizin için çok geç veya çok erken değilse, ya endişe ettiğiniz gibi siz buna uygun kişi değil de en en uygun kişiyseniz, kendinize söylediğiniz korku sözlerini cesaretle değiştirseydik aynı tercihleri yapar mıydınız?
Eğer bir çizgi varsa, korkmayın, deneyimlemek her daim güzeldir, sonuçlarını kontrol edemiyor olsak da “denemeden” gerçekten bilemeyiz…
En güzel deneyimlerin sizlerle olması dileklerimle…
İlginizi çekebilir: Cesaretin bedeli varsa ödemeye hazır mısınız?