Çok sevdiğim bir şarkıyı bu sabah tamamıyla rastlantı eseri yeniden dinlemek imkanı buldum ve bu konuyu bugüne kadar neden yazmamış olduğum geldi aklıma. Evet, birçoğumuzun eminim izlemiş olduğu bir Jim Carrey filmine gitmek istiyorum sizlerle; ‘Aman Tanrım’.
İzleyenler ve izlemeyenler için kısaca anlatalım; bu film çok özel bir film. Mutlaka meleklerin insan veya insanların melek oldukları filmler gördük ama işte bu filmde Jim Carrey Tanrı oluyor. Yani Tanrı ile konuşuyor ve bir isyan anından sonra sabah uyandığında Tanrı’nın kendisi olduğunu fark ediyor… Tanrı olduğunda insanların ettiği duaları duyabilir hale getiriyor, ayın yerini değiştiriyor (ve tabii ki bu birçok deprem ve okyanuslarda değişimler gibi kendince öngöremediği sonuçlara neden oluyor!) ve sevdiği kadını kendine aşık ediyor…
İşte, bizler de bir an olsun şu anda kelimelerle hayal kurmaktayız. Ben bugün sizler bu yazıyı okurken ve ben ise kelimeleri ardı ardına dizerken, güzel bir hayal kuralım istiyorum. Evet, Tanrı karşımıza geçse ve aynen filmin müziği olan şarkıda da ifade edildiği üzere “eğer Tanrı içimizden biriyse ve otobüsteki bir yabancıysa” ona tek bir mesaj ulaştırmak hakkımız olsaydı ne söylemek isterdik?
Jim Carrey filmde öncelikle işe isyan etmekle ve Tanrı’nın işinin kolay olduğunu yorumlamakla başlıyor, fakat ertesinde Tanrı olduğunda (film içeriği) görüyor ki aslında Tanrı olmak o kadar da kolay ve zevkli değil… Uğraşması gereken istekler, bitmek tükenmek bilmeyen dualar ve en önemlisi yönetmek ve takip etmek durumunda olduğu doğa yasaları var… Yani filmin sonunda anlıyoruz ki her görev dışarıdan zevkli olarak gözüküyor veya Tanrı için bile o derece kolay gözüküyor olsa bile kendine ait sorumlulukları ve özellikleri var…
Şimdi, başlığımıza geri dönelim. Evet, bizler de filmde Jim Carrey’nin olduğu üzere Tanrı ile konuşmak imkânı bulmuş olsaydık ve bizlere sadece ve sadece bir mesaj iletmek hakkımız olsaydı neyi iletirdik? Önce gelin isyan edelim, neden istediğim insan karşıma çıkmıyor? “Neden sevdiklerim beni terk ediyor, neden bu kadar yalnızım, ben ne zaman gerçek bir sevgi bulabileceğim, neden sevgide ve aşkta sürekli kaybediyorum? Sevilmeye layık değil miyim, eğer hep yalnız kalacaksam neden bu dünyaya gönderildim? Tüm diğer kişilerin sevgilileri, eşleri veya en azından birlikte oldukları kişiler olabiliyorken ben neden bir türlü bu kişi ile karşılaşamıyorum?”
Şimdi gelin biraz kızgınlık paylaşalım… “Tanrım bana verdiklerini verdiğin için teşekkür ederim ama sen hep bir verip bir alıyorsun. Para kazanıyorum ama hemen kaybediyorum, bir sevgilim oluyor fakat elimde tutamıyorum. Sürekli bir yitirmek halindeyim. Bir işe giriyorum ama hemen işler kötüye gitmeye başlıyor ve ben tüm bu kaybetmek halim dolayısı ile sana çok ama çok kızgınım. Neden bana bu şekilde davranıyorsun, diğer insanlar hep ama hep kazanabilirken ve sürekli kazanmaya devam ederlerken ben neden böyle kaybetmekteyim?”
Şimdi gelin biraz da şikayet edelim… “Tanrım, diğer insanlara aşağıdan bakar durumdayım, küçücük bir insan olduğum için kaybediyorum, beni neden bu fiziksel özellikler ile yarattın, beni yaratırken neden boyumun diğer insanlar için olduğu üzere benzer veya en azından onlara daha yakın olacak şekilde yaratmadın… Ben sana ne yaptım, beni fiziksel olarak bu derece beğenilmeyecek şekilde yarattın, ben bu bedenimden hiç memnun değilim, beni böyle bir ölçü ile neden bu dünyaya gönderdin?”
Şimdi gelin biraz diğerlerine göre karşılaştıralım, haksızlığa uğradığımızı yansıtalım… “Tanrım, X’ in çok güzel bir ailesi, her zaman ona ilgi gösteren bir eşi var. X hep çok mutlu, X’ in hayatı çok güzel. Ben X’ in hayatını yaşamak isterdim, benim eşimin de her gün bana aynı şekilde ilgi göstermesini ve çocuklarımızı daha çok sevmesini isterdim. X gibi pahalı arabalara binmek ve yazın uzun tatillere gitmek isterdim. Eğer X’in hayatını ben yaşayabilseydim, işte o zaman çok ama çok mutlu olacaktım. Benim hayatım neden bu şekilde, benim hayatım neden X’in hayatına bu kadar benzemiyor yani eğer benzemeyecekse sen beni neden X ile karşılaştırdın? Bunu hiç bilmiyor muydun, onu kıskanacağımı, onun hayatına özeneceğimi ve kendi hayatımın ne kadar anlamsız olduğunu anlayacağımı bilmiyor muydun?”
Şimdi gelin sadece “teşekkür” edelim… Tanrım bugün sana karşılıklı olarak teşekkür edebildiğim için çok mutluyum. Bugüne kadar başıma oldukça zorlu fakat bir o kadar da sonrasında neyin, neden benim için verildiğini anladığım şeyler geldi. Ben her günümü dolu dolu en önemlisi sevgi ile yaşamaya çalıştım. Kalbimin çok acıdığı zamanlar oldu ama yolumu hep kalbim ile buldum, karşıma hep doğru zamanda doğru kişiler çıktı. X veya Y’nin hayatlarına bakmak yerine ben sadece benim muhteşem, biricik ve adeta bir tasarım harikası bu hayatımı yaşadığım için, sağlıkla, huzurla ve barış içerisinde olduğum için ve bunun tek mimarı yine kendim olduğum için sana çok teşekkür ederim. Aşkı hissedebilmeme, gördüğüm anda bilmeme ve en kıymetlisi ise aşk ile dolup taşmama; bunun ehemmiyetinin derinliğini görebilmeme yol olduğun için teşekkür ederim. Nefes almama, bir beyaz gülün kokusunu duyup güzelliğini dikenindeki olağanüstülüğü gözümle görebilmeme ve elimle ona dokunabilmeme izin verdiğin için teşekkür ederim. Sadece ben olarak, bir insanın yüzünde gülümseme yaratabildiğim ve her güne bugün yaratmam ve diğer insanlara “yararım olacak” bir şeyler yapmam gerektiğini hissetmeme izin verdiğin için teşekkür ederim…
Sizin mesajınız hangisi olurdu? Sessizce bir düşünelim, bugün Tanrı karşımıza geçtiğinde, otobüste, parkta, bahçede ve sadece bir mesaj hakkımız olsaydı ona ne söylemek isterdiniz?
İlginizi çekebilir: Yaşamınızı geliştiren anlayış gerçeği: “Hakikat nedir?”Yaşamınızı geliştiren anlayış gerçeği: “