dummy

‘Sürece güven’: Hayatın getirdikleriyle barışık yaşamak

Yaşam içerisinde yürüdüğümüz yolda ilerlerken bazen hayatı kaçırdığımız anlar olabiliyor. Bir zamanlar aslında hayalini kurduğun o hayata kavuşmana rağmen; (Birebir aynısı olmasa bile!) o hayatla uyum içinde olamayabiliyorsun. Çünkü nereden bakarsan bak; o hayaline erişmiş bile olsan sorumlulukların, kendine verdiğin sözleri gerçekleştirmek için yapman gerekenler önünde dağ olup büyüyor. Ta ki sen; hazır olmayı beklemeyip, bahanelerin arkasına saklanmayı bırakıp yola koyulduğun ana dek… Çünkü hazır olmayı beklediğimiz her an, bizden ve hayatımızdan birçok şeyi de beraberinde götürüyor.

dummydummy

Son zamanlarda çok sık denk geldiğim ve kendimde daha fazla geliştirmem gerektiğini düşündüğüm bir şey varsa o da; akışta olmak, akışa güvenebilmek kavramı. Hayatın getirdiklerine gözün kapalı teslim olabilmek… Biliyorum bu birçoğumuz için yapması o kadar da kolay bir şey değil. Stres ve kaygı düzeyinin günden güne arttığı bu zaman diliminde, “hah tamam, işte akışa bıraktım, her şey mükemmel ve hayat bana ne getirecekse kabulümdür” diyebilmek göründüğü kadar basit olmasa gerek. Özellikle olumsuz bir durumun içerisindeyken, (ya da belki de bizim o an olumsuz olarak algıladığımız bir durum diyelim) ona iyi tarafından bakabilmek ve sürece güvenebilmek zor olduğu kadar bazen çok yorucu da olabiliyor.

Belki de bu süreçte öncelikli olarak şunu kabullenmeliyiz: Bugün, şu an, tam da benim zamanımda bunu yaşamam gerekiyorsa; akıntıya karşı yüzmenin pek de bir anlamı yok. Sıkışmış hissettiğim ve bazı durumların içinden çıkamayacağımı düşündüğüm böyle anlarda kendimi şu telkinle rahatlatmaya çalışıyorum; “Her şey her zaman senin beklediğin ve planladığın gibi gitmeyebilir. Bu süreç içerisinde yaşamın getirdiği birtakım kötü şeyler de olabilir, buna hazırlıksız da yakalanabilirsin. (Kaldı ki; kötü olarak tanımladığımız şeyler bile her zaman tam anlamıyla kötü değildir!) Ama gerçekten kendini olduğun halinle sürece bırakabilirsen, hayatın sana sunduğu hediyeleri daha net görebilirsin.”

Kendimle iletişimimi güçlü tutmaya başladığım ilk andan beri bunun üzerinde çalışıyorum. Çevrem beni genellikle ‘çok rahat’ bir insan olarak tanımlar. Burada kast ettiğim; Her şeyi çok da fazla takmayan, düşünmeyen, sadece olumlu düşüncelere odaklanan biri olarak… O yüzden sıklıkla onlardan şu cümleleri duyarım: “Hediye, keşke senin kadar rahat olup hiçbir şey düşünmesem”, “keşke senin kadar pozitif olabilsem”, “keşke senin kadar rahat olsam ve gelecek kaygısına düşmesem” vb…

Evet, hayatımın çoğu anında, beni aşağıya çeken düşüncelerin içinde kalmayı tercih etmiyorum. Ama her insan gibi benim de iyi ve kötü, pozitif ve negatifin gelgitlerinde kaybolduğum anlar olabiliyor. Ve evet arkadaşlar ben de gelecek kaygısına düşüyorum 🙂 Şu anda olduğu gibi…

Hatta belki de bunu kendime ilk defa bu kadar açık bir şekilde itiraf ediyorum ve net olarak söyleyebilirim ki, korkuyorum. Hem de uzun zamandır hiç korkmadığım kadar… Büyük bir emekle inşa ettiğim yeni hayatımın yerle bir olmasından, en başa dönmekten, tekrar düşmekten, yeniden kalkmak zorunda kalmaktan… Aklımdan ve kalbimden çok fazla düşünce geçiyor: “Bu aşamaya gelene kadar çok zor süreçlerden geçtin, her şeye sil baştan başlayamazsın, akışa bırakamazsın, bir şeyler yapmalısın, engel olmalısın…” ve zihnimden geçen düşüncelere bazen o kadar çok kapılıyorum ki; neredeyse bu yazıyı tamamlamak için bile bir şeylerin istediğim şekilde sonuçlanmasını bekleyecektim. Çünkü istediğim şekilde sonuçlanırsa işte o zaman “akışa güvendim ve oldu” diyebilmek daha kolay olurdu benim için.

Şu an içinden geçtiğim zorlu süreç bana şunu da öğretti; bu yolu seçtiysem ve bu yolda ilerlemek istiyorsam daha fazla çabalamalıyım. Bu dönüm noktası, bana bir şeyler anlatmak için kendini gösterdi. Eğer buradan, gönlümden geçene ulaşmış biri olarak çıkabilirsem ve yine yeterli çabayı göstermezsem biliyorum ki hayat beni yeniden aynı sürecin içine çekecek. Eğer istediğim şekilde sonuçlanmazsa, o zaman da anlayacağım ki daha fazla ihtiyacım olana doğru ilerliyorum. Yani her iki şekilde de kazançlı olabilirim.

Evren’e karşı bir şeyleri zorlamamayı öğrendim 🙂

Bir zamanlar; sıkı sıkıya tutunduğum bazı şeyleri, oldurmaya çalıştığım çok an yaşadım ve ben zorladıkça o şeyin, o objenin, o kişinin benden her seferinde bir adım daha uzaklaştığına şahit oldum. Bunu herhangi bir şeye sahip olmak olarak düşünebilirsiniz. Karşımdaki insan bunu istemediğini dile getirmesine rağmen zorla o ilişkinin içinde kalmaya çalışmak, çok yakın olduğum bir arkadaşımla birbirimizden öğreneceklerimizin bittiği ve beraber yürüdüğümüz yolun sonuna geldiğimizi fark etmiş olmama rağmen ısrarla; ‘belki eskiden olduğu gibi birbirimizi anlamaya devam edebiliriz’ diyerek kendimi defalarca kez açıklama ihtiyacı hissetmem, sonucu bariz belli olmasına rağmen o şeyden farklı bir sonuç beklemem… gibi gibi.

Tüm bunlar; belki kaybetme korkusundan, belki yeterince sevilmediğimi düşünmenin vermiş olduğu üzüntüden ve belki de yeterince anlaşılamamış olmaktan kaynaklanıyor. Ama o an bizden giden veya gitmekte olan her ne ise;  onu yolcu edebilmeyi öğrendiğimizde sanırım farklı bir oluş haline erişiyoruz. Çünkü evren, boşlukları sevmez. Giden bir şeyin yerini her zaman yenisi ve çok daha güzeli ile doldurur, öğrettiği dersler ile…

Geçenlerde okuduğum bir blog yazısında şu cümlelere rastladım ve çok hoşuma gitti: “…Akışta olmak, hayatın dalgalarını da geldiği gibi kabul etmek demektir. Bazıları sizi aşağıya çeker, bazılarıyla ise kolaylıkla sörf yaparsınız. Her ikisi de iyidir; alttan her zaman istediğimizi değil, ihtiyacımız olanı ortaya çıkaracak bir akıntının geçtiğine güvendiğimiz sürece…”

İşte böyle anlarda; bizden çok daha büyük bir gücün varlığını kabullenip ona güvenebilir ve dalgalarla sörf yapmayı seçebilirsek o zorlu durumları olabildiğince az hasarla atlatırız. Çünkü burada sonuç her ne olursa olsun; onun bize getirecekleri için gerçek bir teslimiyet halini ortaya çıkarmışız demektir.

İlginizi çekebilir: Başkalarının duygusal yüklerini omuzlamak zorunda değiliz!

Hediye Başar: Selamlar, ben Hediye! 28 yaşındayım. Akdeniz Üniversitesi Biyoloji Bölümü mezunuyum. Doğayla iç içe olmak, gökyüzünü izlemek, kuş seslerinin içinde huzurlu bir yürüyüş yapmak benim için bir tutku... Aynı zamanda çocukluğumdan beri yazı yazmak da öyle. Bu tabii ki profesyonel olarak yaptığım bir şey değil. Ancak kendimi ne zaman sıkışmış hissetsem, yazı yazarak çıkıyorum içinde bulunduğum o durumdan, bu şekilde rahatlıyorum. Bana iyi gelen, ruhumu besleyen bir yanı var. Şu anda Almanya'da yaşıyorum. Özel bir kurumda engelli bireyler ile gönüllü olarak çalışıyorum. Onların bakımı ile ilgileniyoruz ve birlikte el becerilerini geliştirici aktiviteler yapıyoruz. Onlarla yolum kesiştiği için kendimi çok şanslı ve mutlu hissediyorum. İnsanların hayatlarına bir şekilde, bir yerden dokunmayı seviyorum. Bu yüzden kendimi gönüllü olmaya adadım. Üniversiteden mezun olduktan bir süre sonra yurtdışı serüvenim başladı. Yolları, yolculukları ve o akışta karşılaştığım her şeyi seviyorum. Evrenin getirdiklerini öğrenmeye ve anlamaya çalışıyorum. Nil’in bir şarkısında da söylediği gibi; ‘’Hayatın, sana başkaları tarafından yansıtılmayan bir aslı var, onu dinle deniz kabuğu dinler gibi!’’ Buna olabildiğince kalbimi açıyorum. Kendi yaptığım pratiklerle yoga ve meditasyonda derinleşmeye çalışıyorum ve profesyonel anlamda buna devam etmeyi istiyorum. Kişisel yolculuğumda beni kendimle buluşturan, yoluma ışık tutan ve şu anki ‘Ben’ olmamı sağlayan her şeye, herkese ve özellikle her daim elimden tutup; yapabileceklerimin sınırsızlığını gösteren o küçük kız çocuğuna minnettarım. Biliyorum ki içimizdeki potansiyelleri keşfetmek için hayatta her şey mümkün! Sevgiler...

Anne evi rahatlığında seçimler: Anneler Günü’ne özel içinizi ısıtacak hediye önerileri

“An-ne”; iki hecesine dünyaları sığdıran; güven, sıcaklık, huzur, sevgi ve daha nice güzel duyguyla bizleri kucaklayan, yorgun günlerin ilacı, mutlu anların ortağı, düştüğümüzde koştuğumuz, sevincimizi ilk paylaştığımız o eşsiz kahraman. İki hece ama içinde bir ömür saklayan… Anne demek bir evin kalbi demek, sevgiyle hazırlanmış sofralar, kahve fincanında biriken mutlu anılar, bir koltukta kurulan huzur, sıcak bir evin rahatlığı demek. Çünkü bir annenin dokunduğu her şey, dünyayı biraz daha yaşanır kılar. İşte bu yüzden Anneler Günü yaklaşırken bu yıl onlara sadece bir hediye değil, hissettirdikleri o tarifsiz sıcaklığı, huzuru, ‘anne evi rahatlığını’ hediye etmek gerek. Ne de olsa her şeyin en iyisini, güzelini, rahatını, konforlusunu hak eden onlar.



Geçmişten günümüze dönüşümler geçirmiş olsa da bu özel ve anlamlı günün değişmeyen en önemli özelliği, kalbimizde ayrı bir yeri olan annelerimizi onurlandırmak için bir fırsat sunuyor oluşu. Şüphesiz ki annelerimizin bize kattığı güzellikleri bir güne sığdırmak mümkün değil ama bu özel günde özenle seçeceğimiz küçük bir hediye, onların bizim için ne kadar değerli olduğunu hissettirmek için şahane bir fırsat olabilir. Önemli olan, seçtiğimiz hediyeye sevgimizi katmak; tıpkı onların her lokmaya, her bakışa kattığı sevgi gibi. İşte birkaç sıcak öneri:

‘Anne kucağı’ gibi: Konforu eve taşıyacak hediyeler

Anne kucağının o benzersiz sıcaklığı, en zor zamanların bile en güzel ilacı değil mi? Ve evet aslında hiçbir hediye tam anlamıyla o sıcaklığı vermeye yetmez ama yine de biraz da olsa yaklaşabilir. Film keyfi için sıcacık ve yumuşacık bir battaniye, polar bir sabahlık, rahat terlikler, evin her köşesini anne sıcaklığına büründürecek ev tekstili ürünleri, yastıklar, kırlentler ve çok daha fazlası ile annelerinize bu Anneler Günü’nde huzur ve konforu hediye edebilirsiniz.

‘Anne eli değmiş’ gibi: Kişisel bakım ürünleri

Annelerimizin dokunduğu her yeri güzelleştirdiği aşikar… ‘Anne eli değmiş gibi’ dendiğinde her ne kadar lezzetli yemekler akıllara gelse de, bir atkının düğümünde, bir buklenin düzeltilmesinde de aynı özen var. Bazen son bir anne dokunuşu her şeyi bambaşka yapabilir. Annenizin kendisine de en az başkalarına gösterdiği kadar şefkatle ve özenle yaklaşması için kişisel bakım ürünlerinden şahane hediyeler seçebilirsiniz. Parfümler, cilt bakım ürünleri, saç şekillendiriciler, makyaj setleri ve çok daha fazlası bu özel günde annenizin yüzünde güller açtırabilir.

‘Annemin tarzı’ gibi: Zamansız, şık ve özel parçalar

Bazı parçalar vardır, bize hep annemizi hatırlatır. Onun yıllardır severek taşıdığı bir fular, özel günlerde takındığı bir broş ya da gençliğinden kalma bir ceket… Şimdi, o hatıraların yanına çok daha özellerini eklemenin tam zamanı. Zarif elbiseler, şık altın takılar, birbirinden güzel aksesuarlar, rahat ayakkabılar, yazlık kombinlerini tamamlayacak parçalar ve çok daha fazlası Anneler Günü’nde harika hediyelere dönüşebilir.

‘Anne sofrasından fırlamış’ gibi: Sofralara renk ve lezzet katan detaylar

Anne sofrası; her tabakta ayrı bir hikaye, her kasede ayrı bir emek ama hepsinde aynı lezzet. Kimi zaman dört gözle beklenen bayram sofralarının, kimi zaman okuldan eve dönüşte karşılayan leziz yemeklerin yıldızı annelerin sofralarını daha da güzelleştirecek, mutfakta geçirdikleri zamanları kolaylaştıracak pratik ve şık ürünler harika hediyeler olmaz mı? Şık yemek takımları, renkli masa örtüleri, kahve makineleri, mutfak robotları, airfryer’lar ve çok daha fazlası tek bir tık uzağınızda.

Pazarama’da ‘anne evi rahatlığında’ alışveriş

Annenize hissettirmek istediğiniz tüm bu duygular, bir hediyeye sığabilir mi? Belki tam olarak değil, ama Pazarama’da, onun kalbine dokunacak seçenekler sizi bekliyor.

Pazarama, binlerce ürün seçeneği, avantajlı fiyatlar, çok kanallı erişim imkanı ve güvenli ödeme alternatifleriyle size anne evi rahatlığında bir alışveriş deneyimi sunuyor. Bir hediye seçin, içine sevginizi katın ve annenize onu ne kadar çok sevdiğinizi bir kez daha gösterin. Aradığınız her şey Pazarama’da.

Ayrıca Anneler Günü’ne özel şahane kampanyalar da sizi bekliyor. Pazarama üzerinden yapacağınız 750 TL ve üzeri alışverişlerde geçerli “HEDIYE125” kupon kodu ile 125 TL indirim fırsatı yakalayabilir, eğer Pazarama Plus üyesi iseniz aynı tutardaki alışverişleriniz için “PLUS200” kupon kodunu kullanarak 200 TL’lik özel indirimden faydalanabilirsiniz. Hepsi ve daha fazlası için hemen tıklayın, tam anneme göre’ diyeceğiniz hediyeleri kaçırmayın.  Her şeyin en iyisini hak eden anneler için, bu Anneler Günü’nde sadece bir hediye değil, bir “teşekkür” armağan edin.

*Bu yazı Pazarama katkılarıyla hazırlanmıştır.

İlgili Makale
whatsapp