X

‘Sürece güven’: Hayatın getirdikleriyle barışık yaşamak

Yaşam içerisinde yürüdüğümüz yolda ilerlerken bazen hayatı kaçırdığımız anlar olabiliyor. Bir zamanlar aslında hayalini kurduğun o hayata kavuşmana rağmen; (Birebir aynısı olmasa bile!) o hayatla uyum içinde olamayabiliyorsun. Çünkü nereden bakarsan bak; o hayaline erişmiş bile olsan sorumlulukların, kendine verdiğin sözleri gerçekleştirmek için yapman gerekenler önünde dağ olup büyüyor. Ta ki sen; hazır olmayı beklemeyip, bahanelerin arkasına saklanmayı bırakıp yola koyulduğun ana dek… Çünkü hazır olmayı beklediğimiz her an, bizden ve hayatımızdan birçok şeyi de beraberinde götürüyor.

Son zamanlarda çok sık denk geldiğim ve kendimde daha fazla geliştirmem gerektiğini düşündüğüm bir şey varsa o da; akışta olmak, akışa güvenebilmek kavramı. Hayatın getirdiklerine gözün kapalı teslim olabilmek… Biliyorum bu birçoğumuz için yapması o kadar da kolay bir şey değil. Stres ve kaygı düzeyinin günden güne arttığı bu zaman diliminde, “hah tamam, işte akışa bıraktım, her şey mükemmel ve hayat bana ne getirecekse kabulümdür” diyebilmek göründüğü kadar basit olmasa gerek. Özellikle olumsuz bir durumun içerisindeyken, (ya da belki de bizim o an olumsuz olarak algıladığımız bir durum diyelim) ona iyi tarafından bakabilmek ve sürece güvenebilmek zor olduğu kadar bazen çok yorucu da olabiliyor.

Belki de bu süreçte öncelikli olarak şunu kabullenmeliyiz: Bugün, şu an, tam da benim zamanımda bunu yaşamam gerekiyorsa; akıntıya karşı yüzmenin pek de bir anlamı yok. Sıkışmış hissettiğim ve bazı durumların içinden çıkamayacağımı düşündüğüm böyle anlarda kendimi şu telkinle rahatlatmaya çalışıyorum; “Her şey her zaman senin beklediğin ve planladığın gibi gitmeyebilir. Bu süreç içerisinde yaşamın getirdiği birtakım kötü şeyler de olabilir, buna hazırlıksız da yakalanabilirsin. (Kaldı ki; kötü olarak tanımladığımız şeyler bile her zaman tam anlamıyla kötü değildir!) Ama gerçekten kendini olduğun halinle sürece bırakabilirsen, hayatın sana sunduğu hediyeleri daha net görebilirsin.”

Kendimle iletişimimi güçlü tutmaya başladığım ilk andan beri bunun üzerinde çalışıyorum. Çevrem beni genellikle ‘çok rahat’ bir insan olarak tanımlar. Burada kast ettiğim; Her şeyi çok da fazla takmayan, düşünmeyen, sadece olumlu düşüncelere odaklanan biri olarak… O yüzden sıklıkla onlardan şu cümleleri duyarım: “Hediye, keşke senin kadar rahat olup hiçbir şey düşünmesem”, “keşke senin kadar pozitif olabilsem”, “keşke senin kadar rahat olsam ve gelecek kaygısına düşmesem” vb…

Evet, hayatımın çoğu anında, beni aşağıya çeken düşüncelerin içinde kalmayı tercih etmiyorum. Ama her insan gibi benim de iyi ve kötü, pozitif ve negatifin gelgitlerinde kaybolduğum anlar olabiliyor. Ve evet arkadaşlar ben de gelecek kaygısına düşüyorum 🙂 Şu anda olduğu gibi…

Hatta belki de bunu kendime ilk defa bu kadar açık bir şekilde itiraf ediyorum ve net olarak söyleyebilirim ki, korkuyorum. Hem de uzun zamandır hiç korkmadığım kadar… Büyük bir emekle inşa ettiğim yeni hayatımın yerle bir olmasından, en başa dönmekten, tekrar düşmekten, yeniden kalkmak zorunda kalmaktan… Aklımdan ve kalbimden çok fazla düşünce geçiyor: “Bu aşamaya gelene kadar çok zor süreçlerden geçtin, her şeye sil baştan başlayamazsın, akışa bırakamazsın, bir şeyler yapmalısın, engel olmalısın…” ve zihnimden geçen düşüncelere bazen o kadar çok kapılıyorum ki; neredeyse bu yazıyı tamamlamak için bile bir şeylerin istediğim şekilde sonuçlanmasını bekleyecektim. Çünkü istediğim şekilde sonuçlanırsa işte o zaman “akışa güvendim ve oldu” diyebilmek daha kolay olurdu benim için.

Şu an içinden geçtiğim zorlu süreç bana şunu da öğretti; bu yolu seçtiysem ve bu yolda ilerlemek istiyorsam daha fazla çabalamalıyım. Bu dönüm noktası, bana bir şeyler anlatmak için kendini gösterdi. Eğer buradan, gönlümden geçene ulaşmış biri olarak çıkabilirsem ve yine yeterli çabayı göstermezsem biliyorum ki hayat beni yeniden aynı sürecin içine çekecek. Eğer istediğim şekilde sonuçlanmazsa, o zaman da anlayacağım ki daha fazla ihtiyacım olana doğru ilerliyorum. Yani her iki şekilde de kazançlı olabilirim.

Evren’e karşı bir şeyleri zorlamamayı öğrendim 🙂

Bir zamanlar; sıkı sıkıya tutunduğum bazı şeyleri, oldurmaya çalıştığım çok an yaşadım ve ben zorladıkça o şeyin, o objenin, o kişinin benden her seferinde bir adım daha uzaklaştığına şahit oldum. Bunu herhangi bir şeye sahip olmak olarak düşünebilirsiniz. Karşımdaki insan bunu istemediğini dile getirmesine rağmen zorla o ilişkinin içinde kalmaya çalışmak, çok yakın olduğum bir arkadaşımla birbirimizden öğreneceklerimizin bittiği ve beraber yürüdüğümüz yolun sonuna geldiğimizi fark etmiş olmama rağmen ısrarla; ‘belki eskiden olduğu gibi birbirimizi anlamaya devam edebiliriz’ diyerek kendimi defalarca kez açıklama ihtiyacı hissetmem, sonucu bariz belli olmasına rağmen o şeyden farklı bir sonuç beklemem… gibi gibi.

Tüm bunlar; belki kaybetme korkusundan, belki yeterince sevilmediğimi düşünmenin vermiş olduğu üzüntüden ve belki de yeterince anlaşılamamış olmaktan kaynaklanıyor. Ama o an bizden giden veya gitmekte olan her ne ise;  onu yolcu edebilmeyi öğrendiğimizde sanırım farklı bir oluş haline erişiyoruz. Çünkü evren, boşlukları sevmez. Giden bir şeyin yerini her zaman yenisi ve çok daha güzeli ile doldurur, öğrettiği dersler ile…

Geçenlerde okuduğum bir blog yazısında şu cümlelere rastladım ve çok hoşuma gitti: “…Akışta olmak, hayatın dalgalarını da geldiği gibi kabul etmek demektir. Bazıları sizi aşağıya çeker, bazılarıyla ise kolaylıkla sörf yaparsınız. Her ikisi de iyidir; alttan her zaman istediğimizi değil, ihtiyacımız olanı ortaya çıkaracak bir akıntının geçtiğine güvendiğimiz sürece…”

İşte böyle anlarda; bizden çok daha büyük bir gücün varlığını kabullenip ona güvenebilir ve dalgalarla sörf yapmayı seçebilirsek o zorlu durumları olabildiğince az hasarla atlatırız. Çünkü burada sonuç her ne olursa olsun; onun bize getirecekleri için gerçek bir teslimiyet halini ortaya çıkarmışız demektir.

İlginizi çekebilir: Başkalarının duygusal yüklerini omuzlamak zorunda değiliz!

Hediye Başar: Selamlar, ben Hediye! 28 yaşındayım. Akdeniz Üniversitesi Biyoloji Bölümü mezunuyum. Doğayla iç içe olmak, gökyüzünü izlemek, kuş seslerinin içinde huzurlu bir yürüyüş yapmak benim için bir tutku... Aynı zamanda çocukluğumdan beri yazı yazmak da öyle. Bu tabii ki profesyonel olarak yaptığım bir şey değil. Ancak kendimi ne zaman sıkışmış hissetsem, yazı yazarak çıkıyorum içinde bulunduğum o durumdan, bu şekilde rahatlıyorum. Bana iyi gelen, ruhumu besleyen bir yanı var. Şu anda Almanya'da yaşıyorum. Özel bir kurumda engelli bireyler ile gönüllü olarak çalışıyorum. Onların bakımı ile ilgileniyoruz ve birlikte el becerilerini geliştirici aktiviteler yapıyoruz. Onlarla yolum kesiştiği için kendimi çok şanslı ve mutlu hissediyorum. İnsanların hayatlarına bir şekilde, bir yerden dokunmayı seviyorum. Bu yüzden kendimi gönüllü olmaya adadım. Üniversiteden mezun olduktan bir süre sonra yurtdışı serüvenim başladı. Yolları, yolculukları ve o akışta karşılaştığım her şeyi seviyorum. Evrenin getirdiklerini öğrenmeye ve anlamaya çalışıyorum. Nil’in bir şarkısında da söylediği gibi; ‘’Hayatın, sana başkaları tarafından yansıtılmayan bir aslı var, onu dinle deniz kabuğu dinler gibi!’’ Buna olabildiğince kalbimi açıyorum. Kendi yaptığım pratiklerle yoga ve meditasyonda derinleşmeye çalışıyorum ve profesyonel anlamda buna devam etmeyi istiyorum. Kişisel yolculuğumda beni kendimle buluşturan, yoluma ışık tutan ve şu anki ‘Ben’ olmamı sağlayan her şeye, herkese ve özellikle her daim elimden tutup; yapabileceklerimin sınırsızlığını gösteren o küçük kız çocuğuna minnettarım. Biliyorum ki içimizdeki potansiyelleri keşfetmek için hayatta her şey mümkün! Sevgiler...

Geleneksel lezzetlerden vazgeçmeden bitki bazlı beslenmek isteyenlere: Fine Life Fermente Kajulu İçecek

Son yıllarda sağlıklı beslenme ve bilinçli tüketim alışkanlıklarının, daha önce hiç olmadığı kadar ilgi gördüğü kesin. Veganlık, vejetaryenlik, fleksitaryen gibi bitki bazlı beslenme türleri, sadece etik ve çevresel nedenlerle değil, aynı zamanda bütüncül sağlık açısından sunduğu çeşitli faydalar nedeniyle de dünya genelinde hızla yayılmaya devam ediyor. Bitki bazlı beslenme alışkanlıklarına yönelik talepler hızla artarken çok sayıda bitki bazlı ürün de raflardaki yerini alıyor. Özellikle süt ürünlerine alternatif arayanlar için çok sayıda ürün piyasaya sürülüyor. Bu konuda öncü isimlerden biri olan Metro Türkiye de “Sofrada herkese yer var!” mottosuyla tüketicilerin ihtiyaçlarına, yenilikçi ürünlerle cevap veriyor.



Raflarında 400’den fazla bitki bazlı ürün sunan Metro Türkiye, geleneksel lezzetlerden vazgeçmeden bitki bazlı beslenme alışkanlıklarına sahip olmanın en leziz yollarını sunuyor. Ve güzel haber; Türk mutfağının favori içeceklerinden ayrana bitki bazlı alternatif sağlıyor: Fine Life Fermente Kajulu İçecek.

Lezzetli, vegan, fermente: Ayrana bitki bazlı alternatif

Herkes için sağlıklı beslenme ve sürdürülebilirlik anlayışıyla hareket eden Metro Türkiye, beslenme trendlerine ve değişen tüketici taleplerine verdiği önemle Fine Life Fermente Kajulu İçecek’i raflara getiriyor. Geleneksel lezzetimiz ayrana bitki bazlı bir alternatif olarak öne çıkan Fine Life Fermente Kajulu İçecek, bitki bazlı beslenme alışkanlıklarını benimseyen ya da benimsemek isteyen herkesin beğenisine sunuluyor.

Metro Türkiye raflarında yerini almaya başlayan bu yenilikçi ürün, %27 oranında kaju fıstığı, tuz ve çeşitli probiyotikler içeriyor. Bunun yanı sıra katkı maddesi, koruyucu ve gluten içermemesiyle de dikkat çeken Fine Life Fermente Kajulu İçecek, hem bitki bazlı ürünleri tercih edenlerin hem de laktoz tüketmemeye önem verenlerin favorisi olmaya aday. Ayran alternatifi olarak soğuk tüketilebilen bu ürün, 250 ml’lik cam ambalajlarda satışa sunuluyor. Vlabel etiketiyle otel ve restoran gibi yeme içme işletmelerinde rahatça kullanılabilecek Fine Life Fermente Kajulu İçecek, menülere yeni vegan bir alternatif getirirken, müşteri memnuniyetini de artırma potansiyeli taşıyor.

Geçtiğimiz yıllarda süt ve yoğurt gibi hayvansal gıdalara bitki bazlı alternatifler sunmuş olan Metro Türkiye, Metro Chef Veggie Bademli ve Fındıklı içecekler ile yoğurda alternatif Metro Chef Veggie Fermente Süzme Kaju’yu ve Metro Chef Veggie Meze Serisi’ni tüketicilerle buluşturmuştu. Bu yıl ise Türk mutfağının vazgeçilmezlerinden ayrana bitki bazlı bir alternatif getirerek hem sağlıklı hem de yenilikçi bir seçeneği yani Fine Life Fermente Kajulu İçecek’i tüketicilerle buluşturuyor.

Elbette Metro Türkiye’nin raflara taşıdığı yenilikçi ürünler sadece süt ve yoğurt gibi hayvansal gıdalara bitki bazlı alternatifler ile sınırlı değil. Çok daha fazlası, raflarda çoktan yerini aldı.

Bitki bazlı geniş ürün yelpazesi: 400’den fazla çeşit



Metro Türkiye’nin raflarındaki vegan ürün yelpazesi içerisinde bitkisel bazlı hamburger ekmekten köfteye, mayonezden çikolataya çok sayıda çeşit bulunuyor. Üstelik gıda dışı vegan ürünlerin de sayısı oldukça fazla. Vegan yumuşatıcı, şampuan, sabun, hatta yağ çözücü bile bu geniş yelpazede yer alıyor. Dahası, Metro markalı ürün portföyünü de yenilikçi çeşitlerle sürekli genişleten Metro Türkiye, kendi markaları altında içli köfteden lahmacuna paçanga böreğinden haydari, havuç tarator gibi meze seçeneklerine; falafel çeşitlerinden pizzaya, ranch sostan çamaşır yumuşatıcısına kadar 50’ye yakın çeşitte gıda ve gıda dışı bitki bazlı ürün sunuyor. Eğer tüm bu ürünleri ve çok daha fazlasını incelemek isterseniz hemen tıklayıpvegan ürün yelpazesi içerisinde bitkisel bazlı hamburger ekmekten köfteye, mayonezden çikolataya çok sayıda çeşit bulunuyor. Üstelik gıda dışı vegan ürünlerin de sayısı oldukça fazla. Vegan yumuşatıcı, şampuan, sabun, hatta yağ çözücü bile bu geniş yelpazede yer alıyor. Dahası, Metro markalı ürün portföyünü de yenilikçi çeşitlerle sürekli genişleten Metro Türkiye, kendi markaları altında içli köfteden lahmacuna paçanga böreğinden haydari, havuç tarator gibi meze seçeneklerine;vegan ürün yelpazesi içerisinde bitkisel bazlı hamburger ekmekten köfteye, mayonezden çikolataya çok sayıda çeşit bulunuyor. Üstelik gıda dışı vegan ürünlerin de sayısı oldukça fazla. Vegan yumuşatıcı, şampuan, sabun, hatta yağ çözücü bile bu geniş yelpazede yer alıyor. Dahası, Metro markalı ürün portföyünü de yenilikçi çeşitlerle sürekli genişleten Metro Türkiye, kendi markaları altında içli köfteden lahmacuna paçanga böreğinden haydari, havuç tarator gibi meze seçeneklerine; Metro Türkiye’nin Bitki Bazlı & Vegan Katalogu’nu keşfedebilirsiniz.

Temel gıdadan temizlik ürünlerine, kişisel bakımdan atıştırmalıklara aradığınız her şeyi bulabileceğiniz Metro Türkiye ile sağlıklı ve sürdürülebilir bir yaşam tarzına ulaşmak artık çok daha kolay.

*Bu yazı Metro Türkiye katkılarıyla hazırlanmıştır.

İlginizi çekebilir: Vegan beslenenlere müjde: Metro Türkiye’nin zengin vegan ürün yelpazesini keşfedinVegan beslenenlere müjde: Metro Türkiye’Vegan beslenenlere müjde: Metro Türkiye’

 



İlgili Makale