X

Sürdürülebilirlik nedir: Sürdürülebilir yaşam ve sürdürülebilirliğin geleceği

İklim değişikliğinin yıkıcı etkileriyle yüzleşmeye başladığımız şu günlerde, blog yazılarında Youtube’ta, sosyal medyada ve haberlerde karşımıza en çok çıkan kavramlardan  biri sürdürülebilirlik. Sürdürülebilirlik uygulamaları, sürdürülebilir yaşam tarzı ve sıfır atık yaşam gibi konular her ne kadar yeni yeni popüler olmaya başlasa da, bu kelimesi yaşamlarımıza ilk kez Birleşmiş Milletler bünyesi altında çalışmakta olan Dünya Çevre ve Kalkınma Komisyonu’nun 1987 yılı içerisinde yayınlamış olduğu “Ortak Geleceğimiz” isimli raporla birlikte dahil oldu. Sürdürülebilirliğin nasıl tanımlandığını, hangi bileşenlerden oluştuğunu, bireysel ve kolektif anlamda sürdürülebilirlikle ilgili nasıl adımlar atıldığını ve gelecekte bizi nelerin beklediğini gelin yakından inceleyelim. 

Sürdürülebilirlik nedir? 

En basit tanımıyla sürdürülebilirlik ve sürdürülebilir yaşam tarzı özünde, gelecek nesilleri kendi ihtiyaçlarını kendi kendilerine karşılama fırsatından/becerisinden mahrum bırakmadan kendi ihtiyaçlarımızı karşılayabilmemiz anlamını taşıyor. Doğal kaynakların yanı sıra sosyal ve ekonomik kaynakları da doğaya dost bir şekilde kullanabilme amacı taşıyan sürdürülebilirlik, günümüzde modadan gıda endüstrisine pek çok farklı sektörde uzun vadeli uygulanabilirlik stratejileriyle karşımıza çıkan bir kavram.

Sürdürülebilirlik genel kanının aksine sadece çevreye dost bir yaşam tarzı sürdürmek ya da sıfır atık yaşam tarzını benimsemek anlamına gelmiyor. Doğaya saygılı bir yaşam sürdürürken sosyal eşitliği ve ekonomik faktörleri göz önünde bulundurmamak, sürdürülebilir bir yaşam için yeterli değil. Örneğin, tıp alanında kullanılan bazı malzemelerin hijyen nedeniyle tek kullanımlık olması ve plastikten yapılması şartken ya da internet ve elektrik bağlantısı için kullanılan kabloların dış kaplamasında plastik kullanılması zorunluyken sırf plastik kullanmamak adına bu ihtiyaçlardan mahrum kalmak sürdürülebilir ve gerçekçi bir beklenti değil. Yetişmeniz gereken bir toplantı varken çevreci olmak adına arabanızla değil toplu taşımayla işe gitmeye çalışmak ve toplantıya yetişememek sürdürülebilir bir yaşam tarzı benimsemeye çalışırken yaşamınızdaki çok temel ihtiyaçlarınızdan ödün vermenize neden olabilir. Bu nedenle sürdürülebilirlik kavramı atılan tüm adımların çevreci olmasından çok çevre bilincinin, ekonomik kalkınmanın ve sosyal yaşamın denge içinde bir arada var olabilmesi için atılması gereken adımları içeriyor.

Bireysel anlamda verdiğimiz her kararın çevre üzerindeki etkilerinin farkında olmak ve yaşam tarzımızı bu farkındalığı odağımıza alarak düzenlemek, sürdürülebilirliğin en önemli gerekliliklerinden biri. Tüketici olarak sürdürülebilirlikle ilgili farkındalığımız arttıkça ve iklim kriziyle birlikte daha da büyüyen kolektif hareketler hız kazandıkça, pek çok marka ve şirket de iş modellerini sürdürülebilirlik çerçevesinde yeniden şekillendirmeye devam ediyor.

Sürdürülebilirliğin üç temel bileşeni

Yukarıda da bahsettiğimiz gibi sürdürülebilirlik ve sürdürülebilir yaşam sadece doğayı korumayı ve çevreci alışkanlıklar edinmeyi değil, ekonomik faaliyetleri ve sosyal yaşamı da odağına alan bir kavram. Dolayısıyla sürdürülebilirlik, çevresel, ekonomik ve sosyal olmak üzere üç ayrı boyutta inceleniyor:

Çevresel sürdürülebilirlik

Ekolojik bütünlüğün korunması, çevreyi ilgilendiren tüm sistemlerin dengede tutulabilmesi ve doğal kaynakların insanlar tarafından kendilerini yenileyebilecekleri oranda tüketilmesini odağına alır.

Ekonomik sürdürülebilirlik

Toplumu oluşturan her bir bireyin ekonomik anlamda bağımsızlığını koruyabilmesini ve ihtiyaçlarını karşılayabilmek için ihtiyaç duyduğu tüm kaynaklara erişebilmesini hedefler. Ekonomik tüm sistemlerin birbirini desteklediği, finansal faaliyetlerin doğayla ve sosyal yaşamla uyum içinde devam ettirilebildiği, adil üretimin ve çalışma koşullarının herkes için erişilebilir olduğu bir sistemi temsil eder.

Sosyal sürdürülebilirlik

Evrensel insan hakları ve temel ihtiyaçlar, ailelerini ve toplumlarını sağlıklı ve güvende tutmak için yeterli kaynağa erişimi olan herkes tarafından ulaşılabilirdir. Yaşam kalitesi yüksek; özel yaşamda ve çalışma yaşamında hakların korunduğu, kültürel farklılıklara saygı duyulan ve ayrımcılığın olmadığı bir yaşam tarzını temsil eder.

Sürdürülebilir yaşam tarzı ne demek?

Sürdürülebilirliğin tanımı oldukça kapsamlı ve küresel anlamda sürdürülebilir bir dünya yaratmak için ekonomik faaliyetlerin düzenlenmesi, tüm ülkelerde yasal düzenlemeler yapılması ve kolektif hareketlerin desteklenmesi gerekiyor. Ancak piyasa her zaman tüketici bekletilerine uygun şekilde evrildiği için, yani talepler kendi arzlarını yaratttığı için, bireysel anlamda tüketim alışkanlıklarımızı değiştirmemiz daha büyük çapta değişiklik yapılmasına, büyük şirketlerin üretimden tedarik zincirine, kullandıkları ham maddelerden çalışma koşullarına sürdürülebilirliğe uygun düzenlemeler yapmasına aracı oluyor.

Sürdürülebilir bir yaşam tarzı benimsemek de, Dünya’nın sınırlı olan doğal kaynakların yanı sıra kendi kişisel kaynaklarımızın da kullanımını azaltmaya yönelik bir yaşam tarzını tanımlıyor. Dolayısıyla sıfır atık yaşam, bitkisel bazlı beslenme, doğal kaynakları tasarruflu kullanma, ihtiyaç duyulan kadarını satın alma, plastik kullanımını azaltma, mevsimsel beslenme, satın alınan şeylerin kaynağını sorgulama gibi tüketim davranışlarının tamamı sürdürülebilir yaşam alışkanlıkları arasında bulunuyor. Sürdürülebilir yaşam tarzı benimsemek aynı zamanda ulaşım için hangi araçları tercih ettiğimizin, ne kadar hayvansal gıda tükettiğimizin, yaşam alanlarımızda ne kadar enerji (elektrik ve doğalgaz gibi) harcadığımızın da farkında olarak, ekolojik ayak izimizi (karbon ayak izi de dahil olmak üzere) azaltmaya yönelik davranışlarımızı kapsıyor.

İlginizi çekebilir: Dünyanın dengesini korumak ve iklim değişikliğini önlemek için: Karbon ayak izimizi nasıl azaltırız?

Sürüdürülebilir yaşam felsefesi özünde, sürdürülebilirlik kavramıyla tutarlı, doğayla denge içinde ve insanın ekolojik yaşamla olan simbiyotik ilişkisine saygılı ve duyarlı bir yaşam tarzını temsil ediyor. 21. yüzyılda sürdürülebilir yaşam, doğaya saygılı ulaşım alternatiflerinin herkes için erişilebilir olduğu, yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanıldığı, geri ve ileri dönüşümün benimsendiği bir yaşam tarzını temsil ediyor.

Sürdürülebilir yaşam, endüstriyel üretimle ve sanayileşmeyle çelişkili söylemler içerdiği için, sürdürülebilir yaşamın savunucuları ve uygulayıcıları içinde bulunduğumuz yüzyılda potansiyel olarak endüstriyel bir toplumda yaşamanın ve alternatif normları, teknolojileri veya uygulamaları sürdürülebilirliğe uygun şekilde uyarlamanın zorluğuyla karşı karşıya kalabiliyor. Ancak günümüzde atılan adımlara bakıldığında, sürdürülebilirliğin geleceğinin o kadar da karanlık görünmediğini söyleyebiliriz. Yavaş şehirler, ekolojik köyler, alternatif teknolojiler ve sürdürülebilir enerji kaynakları, elektrikli otomobil üretiminin hızlanması, fosil kaynakların kullanımına getirilen sınırlamalar gibi pek çok büyük ve önemli adım, sürdürülebilirliğin öne çıkan wellness trendlerinden biri haline gelmesini hızlandıran gelişmelerin sadece birkaçı.

Peki, tüm dünyada sürdürülebilir yaşam konusunda hangi adımlar atılıyor ve bu doğrultuda gelecekte bizi nasıl gelişmeler bekliyor?

Sürdürülebilir ve kendi kendine yetebilen iş modelleri

Üretim ve tüketim nedeniyle doğaya verilen zararı onaran ve doğal kaynakları yenileyebilen ekonomik faaliyetler önümüzdeki dönemlerde hız kazanarak yaşamlarımızı etkilemeye devam edecek.  Tedarik zincirinden ulaşıma, kullanılan enerji kaynaklarından ham maddelere, tüm sektörlerde kar ve maliyet dengesini nötrleyecek, döngüsel sistemler ve kendi kendine yetebilen işletmeler ön plana çıkıyor. Tüm süreçlerini şeffaf şekilde tüketicisiyle paylaşan ve her adımında sürdürülebilirliği odağına alan markalar ve şirketler sivil toplum kuruluşlarıyla ve ekolojik yaşamla ilgili faaliyetler sürdüren topluluklarla ortak işbirlikleri gerçekleştirerek geniş kitlelerin ürettikleri ürünlere erişebilmesini hedefliyor. Tekstilden kozmetiğe, sağlık ve hijyen ürünlerinden ulaşım araçlarına çok daha geniş kitlelerce kullanılabilir hale gelen ürünler yavaş yavaş sürdürülebilir olmayan alternatiflerinin yerini almaya başladı bile.

Plastik kullanımının geleceği

İklim krizinin ve çevre kirliliğinin en önemli bileşeni olan plastikler pandeminin yarattığı ihtiyaçlar nedeniyle bir süre daha bizimle gibi görünüyor olsa da, önümüzdeki dönemde kullandığımız plastiklerin büyük bir çoğunluğunun geri dönüştürülmüş plastikler olması bekleniyor. Pandemi döneminde artan hijyen ihtiyacı nedeniyle tekrar tekrar kullanılabilen kişisel ürünlerdense, daha hijyenik olan tek kullanımlık plastiklerin, karton bardakların ve maskelerin tüketiminde hızlı bir artış yaşanıyor. Plastik bardak, pet şişe, pipet gibi ürünlerin kullanımıyla ilgili yıllar süren mücadeleler sonucu ortaya çıkan kazanımların geriye gittiği bu dönemde, sürdürülebilir seçenekler aramaya devam eden bilinçli tüketicilerin geri dönüştürülebilir ve doğada çözünebilir malzemelere talebinin artması bekleniyor. Dolayısıyla önümüzdeki dönemde plastik sektöründe geri dönüşüm ve kompost tesislerinin sayısında hızlı bir artış yaşanması bekleniyor.

İlginizi çekebilir: Plastik vs bitki bazlı ürünler: Plastik tüketimini karşılayacak kadar bitki yetiştirilebilir mi?

Ozon temizleme teknolojileri

Organik kirleticilerden arınmak için çoğumuzun eli ilk olarak kimyasallara yönelse de, temizlik malzemelerindeki kimyasalların doğaya karışması havanın, toprağın ve temiz su kaynaklarının kirlenmesinin başlıca sebeplerinden biri. Temizlik ve hijyen için sürdürülebilir bir alternatif olan ozonun hava temizliğinden yüzey temizliğine kadar pek çok alanda hijyen ve temizlik için kimyasal temizleyicilere alternatif olarak kullanılması ön planda. Ozon teknolojileri henüz kolay erişilebilir olmasalar da, ekosisteme bırakılan zararlı kimyasalların miktarının azaltılması konusunda önemli bir adım olacak.

Teknolojide sürdürülebilirlik

Elektronik cihazların kullanımı her geçen gün artıyor. Bununla birlikte, bu cihazlar madencilik endüstrisi tarafından çıkarılan yer altı kaynaklarından yapılıyor. Ormanların yok olmasına ve doğal kaynakların bilinçsizce tüketilmesine neden olan madencilik endüstrisinin en önemli gelir kaynağı olan teknoloji sektöründe de önümüzdeki dönemde daha sürdürülebilir alternatifler ön planda olacak. Teknoloji alanında sürdürülebilir olma, doğrudan alınan bir cihazın ne kadar süre kullanılabildiğiyle ilgili. Dolayısıyla teknoloji alanında sürdürülebilirliğin sağlanması adına atılan en önemli adımlar elektrikli otomobillerin ve güneş panellerinin daha fazla kullanılması, günümüzdeki teknolojik cihazlarda kullanılan lityum iyon pillerinse doğaya saygılı yollarla dönüştürülebilmesine odaklanacak.

İlginizi çekebilir: Sürdürülebilirlik, atıksız yaşam ve çevre dostu alışkanlıklar

Sürdürülebilir moda

Moda sektörü, özellikle hızlı moda (fast fashion) endüstrisi, tüketicilerin artan taleplerine yanıt vermek ve tüketimi artırmak için sık sık yeni koleksiyonlar sunmaya, dolayısıyla üretim hızını artırırken maliyeti azaltmaya yönelik adımlar attı. Sonuç: Moda endüstrisi petrol ve madencilikten sonra doğal kaynakları en çok kirleten üçüncü sektör! Çevre kirliliğinin yanı sıra,  genel olarak, moda endüstrisi diğer konularda da çok sorumlu bir sektör değil. Dolabınızdaki kıyafetlerin etiketlerini incelerseniz çoğunun Çin, Bangladeş veya Vietnam gibi uzak yerlerde yapıldığını göreceksiniz. Bunun sebebiyse ucuz iş gücü, yani binlerce insanın siz o tişörtü giyebilin diye adil olmayan koşullarda, zor şartlarda çalışması.

Kumaş yapımında kullanılan pamuk ve ketenin hızlı büyümesi için toprağın, suyun ve havanın toksik kimyasallarla ve böcek ilaçlarıyla kirletilmesi moda sektörünün doğaya verdiği zararın sadece bir kısmını oluşturuyor. Seçeneklerin çoğalması, trendlerin çok hızlı değişmesi ve kıyafetlerin görece çok daha ucuz olması çok fazla tekstil atığının oluşmasına, bu atıklar yoluyla doğaya karışan mikroplastiklerin sağlığımızı tehdit edecek boyutlara gelmesine zemin oluşturdu.

Moda sektörünün çevreye verdiği zararla ilgili farkındalık oluşması, tüketicilerin sürdürülebilir alternatiflere yönelmesini hızlandırıyor. Önümüzdeki dönemde dayanıklı malzemelerden yapılan ve uzun süre kullanılabilecek, zamansız tasarımlarıyla ön planda olan, sürdürülebilir şekilde üretilmiş ham maddelerden yapılan, üretiminde kimyasal kullanılmayan ve adil koşullarda üretilen ürünler tüketicilerin tercihi haline gelecek.

İlginizi çekebilir: Sürdürülebilir moda: Hem tarz sahibi olup hem çevreci kalabilmek

Ulaşımda sürdürülebilirlik

Dünya üstündeki tüm sera gazı emisyonlarının% 14’ünün ulaşımdan geldiğini ve çoğunun otomobillerinden kaynaklandığını biliyor muydunuz? Evet, pek çoğumuzun bildiğinin aksine, uçaklar, kargo gemileri ve hatta kamyonlar karbondioksit emisyonlarına katkıda bulunan ana unsurlar değil ve suçun çoğunu arabalar üstleniyor. 4-5 kişi değilseniz ve araba kullanıyorsanız; toplu taşıma, özellikle raylı sistemler ve otobüs kullanmak sizin için daha sürdürülebilir bir alternatif olabilir. Yakın mesafelerdeyse en ideal çözüm yürümek ve bisiklete binmek.

Bireysel olarak alınan önlemlerin yanı sıra, ulaşım sektöründe önümüzdeki günlerde çok daha kapsamlı değişimler bizi bekliyor. Elektrikli / hibrit arabalar ve elektrikli scooterlar gibi çevreci alternatiflerin popülaritesi ve endüstrisi giderek daha yüksek bir hızda büyümeye devam ediyor. Uzaktan çalışma sisteminin yaygınlaşması ve araç paylaşım uygulamalarının geliştirilmesi de, ulaşımda sürdürülebilirlikle ilgili atılması beklenen önemli adımların başında geliyor.

İlginizi çekebilir: Otomobilin geleceğinin elektrikli otomobillerde olmasının 9 nedeni Otomobilin geleceğinin elektrikli otomobillerde olmasının 9 nedeni 

Sıfır atık yaşam trendi

Sıfır atık hareketi, tıpkı doğanın kendi döngüsünde olduğu gibi, insanları her türlü kaynağı döngüsel bir şekilde kullanmaya teşvik eden bir yaşam stili. Bu nedenle, bu felsefenin nihai amacı, kaynakların doğrusal bir rota izlemesini ve okyanuslarda veya çöplüklerde çöp olarak son bulmasını önlemek. Bunun için dikkat edilmesi gereken en önemli noktalar ihtiyaç duymadığımız hiçbir şeyi satın almamak, ihtiyacımız olsa da satın aldığımız şeylerin miktarını azaltmak, kullanabileceklerimizi ileri dönüştürerek yeniden kullanmak ve en son aşamada geri dönüştürmek ya da kompost yapmak gibi adımlardan oluşuyor. Minimal yaşam tarzını odağına alan sıfır atık yaşam, paketli olan tüm ürünlerin tüketimini azaltmayı ve mümkün olabildiğince az çöp üretilmesine katkıda bulunmayı hedefliyor.

İlginizi çekebilir: Sıfır atık bir yaşam mümkün: 6 basit öneriyle atıksız hayata geçin

Uplifers: Kaliteli ve mutlu yaşam koçunuz!

‘Evdeki herkes barista’: Bosch VeroBarista ile kahve deneyiminizi zirveye taşıyın

Kahve, şüphesiz ki pek çoğumuz için lezzetli bir içecekten çok daha fazlası; adeta bir tutku, bir ritüel… Sabahın ilk ışıklarında enerji veren, gün içindeki küçük molalarda kendimizi şımartmamızı sağlayan, bazense sohbetlerin tadını ikiye katlayan en keyifli eşlikçi. O yüzden günün farklı anlarını, farklı kahvelerle taçlandırmak gibisi yok; ne de olsa her anın kendine has bir kahvesi var. Güne enerjik bir başlangıç yapmak için yoğun aromalı bir americano ya da gün içinde en sevdiğimiz tatlının yanında yumuşak içimli bir cappuccino en iyi seçim olabilir.



Peki ya bu seçimlerimizi evde barista ustalığıyla hazırlayabilir miyiz? Elbette. Bosch Tam Otomatik Kahve Makinesi VeroBarista ile günün her anına ve her damak tadına uygun lezzetli kahveler hazırlamak mümkün; çünkü VeroBarista ile evdeki herkes barista. Her fincanınızı ustalık eserine dönüştürmeye hazırsanız, işte VeroBarista ile yapabilecekleriniz:

Kahve çekirdeklerini dilediğiniz gibi öğütebilirsiniz

Barista ustalığında lezzetli kahveler hazırlayabilmenin ilk adımı, kahve çekirdeklerini doğru bir şekilde öğütmekten ve tazeliği korumaktan geçiyor. Güzel haber; VeroBarista tüm bunları sizin için yapıyor. CreamDrive, yüksek kaliteli seramik kahve öğütme ünitesi ve özel aroma koruyucu çekirdek haznesi ile günün her saati taze çekilmiş kahve çekirdekleriniz hazır.

Üstelik çekirdek öğütme inceliğini de dilediğiniz gibi ayarlayabilirsiniz. Arka arkaya iki öğütme ve ısıtma sayesinde ekstra güçlü kahvenizi tadı daha az acı olacak şekilde hazırlayabilirsiniz. AromaDouble Shot Fonksiyonu ile kahve aromasından ödün vermeden ekstra yoğun kahveler hazırlamak da mümkün. E bir barista daha ne ister, öyle değil mi?

Farklı anları, farklı kahve çeşitleriyle taçlandırabilirsiniz

Taze çekilmiş kahve çekirdeklerinin mis kokusunun yanı sıra kahve hazırlamanın en güzel yanlarından biri de hiç şüphesiz her damak zevkine uygun farklı seçenekler yapabilmek. Sert tatları sevenler, yumuşak içim tercih edenler ya da daha eğlenceli köpüklü bir şeyler arayanlar… VeroBarista’da herkes için bir şeyler var. Cappuccino, flat white, latte macchiato, sütlü kahve, OneTouch Function ile hepsini tek tuşla hazırlayabilirsiniz. Dahası, yoğun tatları seviyorsanız americanonuz da VeroBarista ile hazır.

Belirtmekte fayda var ki; bir barista ustalığında kahve hazırlayabilmek için özellikle sütlü kahvelerde doğru lezzeti yakalayabilmenin en önemli sırrı sütün sıcaklığını ve kıvamını doğru ayarlayabilmek. Neyse ki VeroBarista, ideal demleme sıcaklığı konusunda tam bir usta. Sütlü kahvelerde bile mükemmel sıcaklığı yakalıyor, süt köpüğü ve sıcak su hazırlama seçenekleri ile her kahve türünü lezzetten ödün vermeden hazırlıyor. Ayrıca sütlü kahveleriniz için de hortumlu süt adaptörü sayesinde esnek çözümler sunuyor. İster kutudan, ister şişeden, ister kendi termosundan süt alın, VeroBarista ile sonuç hep aynı; hep mükemmel.



Kişisel tercihlerinizi kaydedebilirsiniz

Geçek bir barista kahve hazırlarken mutlaka kişisel dokunuşlarıyla fark yaratır; VeroBarista da evdeki herkesin kendi ‘barista’ dokunuşunu ekleyebilmesi için kişiselleştirilmiş tercihlere göre 4 adede kadar favori kahve kaydedebilme özelliğine sahip. Böylece her yudumda tam da istediğiniz gibi bir lezzete kavuşabilirsiniz. Ayrıca evinizde baristalığı başkasına devretmeniz gereken anlarda da kahvenizin yine tam istediğiniz gibi hazırlanacağından da emin olabilirsiniz 🙂 Sıfır risk, bol lezzet…

En sevdiğiniz kahveyi, en sevdiğiniz fincanda içebilmeniz için de VeroBarista üstüne düşeni yapıyor ve yüksekliği ayarlanabilir kahve çıkışı sayesinde 15 cm yüksekliğe kadar ayarlanabiliyor. En uzun latte macchiato bardaklarınızı bile rahatlıkla kullanabilirsiniz.

Zamandan ve enerjiden tasarruf edebilirsiniz

Kahve hazırlarken lezzet kadar önemli bir şey daha varsa; o da şüphesiz ki zamandan ve enerjiden tasarruf edebilmek. VeroBarista, minimum ısınma süresiyle 45 saniye gibi çok kısa bir zamanda kahvenizi hazır hale getiriyor. Ayrıca her kahveden sonra autoMilkClean süt temizleme sistemi ile tam otomatik temizlik sunuyor ve kolayca çıkartılabilir damlama tepsisi, kahve posası kabı ve süt ağızlıkları bulaşık makinesinde yıkanabiliyor. Yani kahve keyfiniz bittiğinde sizi temizlikle hiç yormuyor. Ve son olarak ZeroEnergy Auto-off otomatik kapanma özelliği ile belirlenen saatten sonra enerji tasarrufu yapmak için kapanıyor, sizi düşündüğü kadar çevreyi de düşünüyor. Kim hem çok lezzetli kahveler yapan hem de akıllı özellikleriyle kahve hazırlamayı mükemmel bir deneyime dönüştüren böylesi bir yardımcıyı evinde istemez ki?

Siz de evinizin baristası olmaya hazırsanız, en lezzetli kahveleri kendi damak tadınıza göre ayarlamak ve her defasında mükemmel sonuçlar elde etmek için hemen tıklayabilir, VeroBarista ile tanışabilirsiniz.

*Bu yazı Bosch katkılarıyla hazırlanmıştır.





21 Günde Ustalaş: Hayatınızı dönüştürmenin kısa rehberi

Günümüz dünyasında insanlar hızlı ve etkili çözümler ararken, uzun vadeli değişikliklerin ne kadar süre gerektirdiği sorusu akıllarda yer ediyor. Araştırmalar, bir alışkanlık kazanmanın 21 günlük bir süreç olduğunu belirtiyor. Bu gerçek, “21 Günde Ustalaş” serisini şekillendiren temel düşünce. Omega Yayınları’nın yayımladığı ve Marie-Claire Carlyle, Leon Nacson ve David A. Phillips gibi alanında prestijli yazarların katkıda bulunduğu seri, hayatın farklı alanlarında bir dönüşüm yaşamak isteyen okurlara kısa ama derinlemesine bir yolculuk sunuyor. Peki, bu serinin her kitabı, okura nasıl dokunuyor? Gelin, seriye birlikte göz atalım.



Marie-Claire Carlyle-Para Mıknatısı: Zenginliğe Giden Yolda Bir Yol Haritası

Serinin ilk kitabı olan Para Mıknatısı, parayla olan ilişkimize yeni bir perspektif getiriyor. Carlyle, paranın sadece maddi bir unsur olmadığını, aynı zamanda kişisel değerimizin ve başkalarına sunduğumuz katkının bir yansıması olduğunu öne sürüyor. Kitap, okuyucuları “zengin” olmanın ötesine taşıyarak, yaşamlarında gerçekten neye değer verdiklerini sorgulamalarına yardımcı oluyor. Paranın bir enerji olduğu fikri üzerine kurulu bu kitap, hayata daha fazla refah çekmek isteyenler için önemli adımlar sunuyor. Okur, mevcut finansal alışkanlıklarını gözden geçirmeye ve “para mıknatısı” olma yolunda ilerlemeye davet ediliyor. Carlyle’ın dili basit ama etkileyici. Kitap, “Paranın Değeri” ve “Niyet Etmenin Gücü” gibi bölümlerle, paraya olan bakış açınızı tamamen değiştirebilir. Ancak bu kitap, sadece bir kişisel gelişim kitabı değil; alışkanlıkları kökten dönüştürmek isteyen herkes için bir rehber niteliğinde. Para ve refah konusunda mevcut düşünce kalıplarını yıkmak isteyen okurlar için güçlü bir başlangıç noktası sunuyor.

Leon Nacson-Rüyalar: Bilinçaltınızı Keşfetmek İçin Bir Araç

Serinin ikinci kitabı olan Rüyalar, sadece uyku sırasında yaşadığımız olayların ötesinde, bilinçaltımızın derinlerine bir yolculuk yapmamıza yardımcı oluyor. Nacson, rüyaların anlamını çözebilmek için onları hatırlamanın önemini vurgularken, okuyuculara kendi rüya günlüğünü tutmanın faydalarından bahsediyor. Modern yaşamın karmaşasında, rüyalarla ilgili sembollerin ve temaların nasıl çözüleceğine dair pratik bilgiler sunuyor. Kitap, rüya yorumlamada bireysel deneyime önem vererek okuyucunun kendi rüyalarının dilini öğrenmesini sağlıyor. Rüyaların sembolizmi üzerine yoğunlaşan bölümler, okurun bilinçaltına dair ipuçlarını yakalamasını kolaylaştırıyor. “Düşmek, Uçmak ve Kovalanmak” gibi herkesin yaşamış olabileceği rüya temalarına açıklık getirirken, kişinin ruhsal yolculuğunda bir rehber olma niteliği taşıyor. Nacson, rüyaların günlük hayatımızdaki yansımalarına dikkat çekiyor; bu da kitabı okura bilinçaltıyla ilgili derin bir keşif fırsatı sunan önemli bir araç haline getiriyor.

David A. Phillips-Numeroloji: Sayıların Gizemli Dünyası

Üçüncü kitap Numeroloji ise, yaşamın derin sırlarını anlamak için sayıların gücüne odaklanıyor. Phillips, Pisagor’un öğretilerine dayanan bu kadim bilim dalını modern hayata uyarlayarak, insanların kendilerini ve çevrelerindekileri daha iyi anlamalarına yardımcı olmayı hedefliyor. Numeroloji, sadece kişilik analizi değil; aynı zamanda kariyer seçimleri, ilişkiler ve ruhsal gelişim açısından da rehberlik sunuyor. Phillips, kitabında sayılara dair teorik bilgilere ek olarak, gerçek dünyadan ünlü örnekler sunarak konuyu daha somut bir hale getiriyor. “Ruh Sayıları” ve “Adların Gücü” gibi bölümler, okurların kişisel yaşamlarına dair önemli çıkarımlar yapmasına olanak tanıyor. Numerolojiye ilgi duymayanlar bile, bu kitap sayesinde yaşamlarını yeni bir gözle değerlendirmeye başlayabilir.

21 Günlük Yolculuk: Alışkanlıklar ve Dönüşüm

Bu seri, alışkanlıkların nasıl şekillendiğine ve yaşamda yeniye yer açmanın neden önemli olduğuna dair kapsamlı bir rehber niteliğinde. Her kitap, 21 gün boyunca okuru derin bir içsel yolculuğa çıkarıyor ve bir yandan kısa süreli bir rehber gibi görünse de her birinin arkasında büyük bir felsefi altyapı bulunuyor. Para Mıknatısı, finansal refahın anahtarlarını sunarken; Rüyalar bilinçaltımızı çözmemize yardım ediyor ve Numeroloji kişisel potansiyelimizi anlamamıza kapı aralıyor. Bu serinin en büyük gücü, herkesin hayatında bir noktada değişiklik yapma ihtiyacını hissetmesi ve 21 gün boyunca süren bu küçük ama etkili adımların, büyük dönüşümlere yol açma potansiyelinde yatıyor. Her kitap, farklı bir tema etrafında dönse de ortak payda: Bireyin kendi gücünün farkına varmasını sağlamak ve bunu bir alışkanlığa dönüştürmek.



Sonuç olarak, “21 Günde Ustalaş” serisi, hayatta bir adım öne geçmek ve yeni bir başlangıç yapmak isteyenler için ilham verici bir çalışma. Her kitabın derinliği, okurun kendine dair yeni keşifler yapmasına olanak tanıyor. Seriyi okurken hem kişisel gelişiminize katkıda bulunacak hem de alışkanlıklarınızı yeniden gözden geçireceksiniz. Hayatta yeni bir sayfa açmak için siz de bu 21 günlük yolculuğa çıkmaya hazır mısınız?

Bu yazı Deniz Poyraz tarafından kaleme alınmıştır.

İlginizi çekebilir: Yaratıcılık bir hayal mi? Yaratıcı olmak mümkün mü? İyi ama nasıl?





İlgili Makale