Sürdürülebilir moda: Hem tarz sahibi olup hem çevreci kalabilmek
Bildiğiniz üzere düzenli olarak sizler için sıfır atık ve çevre kirliliği üzerine bilgilendirici konular hakkında yazılar paylaşıyorum. Bu hafta hangi konuya değineceğime ise bir türlü karar veremiyordum, günlerce düşündüm durdum. Sonra muhteşem bir şey oldu; Met Gala! 6 Mayıs’ta düzenlenen galada genellikle bir tema belirlenir ve ünlü isimler o temaya uygun, çoğu zaman da uçuk kaçık diyebileceğim “farklı” kıyafetler giyerler. Bilginin ışık hızında yayıldığı internet çağında habersiz kalmak ne mümkün, gala gecesine ait görseller sosyal medyaya yağmur gibi yağdı. Ben de ünlülerin giydiklerine göz gezdirip “ne değişik kıyafetler bunlar” diye düşünürken, onu gördüm.
Gisele Bündchen’in giydiği pembe elbise, kendisi kadar göz alıcıydı, bayılmıştım! Ancak elbiseyi benim için daha da harika yapan özelliği, sürdürülebilir olmasıydı. Biraz daha eskiye gittiğimde, kendisinin daha önce de sürdürülebilir kıyafetler giydiğini ve bu konuda ne kadar duyarlı olduğunu gördüm. Böylece, bu haftanın konusu da kafamda şekillendi.
Peki nedir sürdürülebilir moda?
Modanın karanlık yüzü
Moda sektörünün, çevreye verdiği hasar bakımından petrol sektöründen hemen sonra geldiğini biliyor muydunuz? Toksik kumaş boyaları, pamuk tarlaları ve yün kaynağı olan koyunlar için harcanan su miktarı, nakliye sırasında taşıtların havaya saldığı zehirli gazlar, bu sektörün sadece üretim aşamasında bile ne derece zarar verebileceğini gösteriyor. Dünya genelinde belirlenen su kirliliğinin %20’sini tek başına tekstil atıkları oluşturuyor. Bu tekstil atıkları Hindistan, Kamboçya ve Bangladeş’teki nehirleri kirleten, tarım arazilerini kullanılmaz hale getiren etkenlerin başında geliyor. Tekstil üretiminin yarattığı çevre tahribatından en çok etkilenen ülkelerden biri ise kuşkusuz ki Çin.
Bunun bir de tüketim kısmı var; neredeyse her hafta yeni koleksiyon çıkaran ve dün satın aldığınız ürünü yarın modası geçmiş ilan eden “fast fashion” anlayışı yüzünden dayanıksız, kullanışsız, kısa ömürlü ürünler piyasayı dolduruyor. Genellikle uygun fiyatlarda satışa çıktıkları için çokça tercih ediliyor, kısa sürede de hasar gördüğü veya demode olduğu için çöpe atılıyorlar. Atık sahaları bunlar gibi az kullanılmış kıyafetlerle dolu! Bu atıklarla ne yapacağını bilemeyen devletler çareyi, bazı plastiklere yaptıkları gibi bu kıyafetleri yakmakta buluyor. Sadece ABD’de bir yılda 13 milyon ton kıyafet bu sebeple imha edilmekte.
Mesele sadece çevre de değil, bunun bir de sosyoekonomik yönü var. Çok sayıda ürünü çok hızlı şekilde üretmek için çok sayıda işçi gerekli, ancak ürünleri ucuza satmak için de giderler azaltılmalı. Bu durum, pek çok dünya markasının üçüncü dünya ülkelerinde, karın tokluğuna bile yetmeyecek ücretlerle işçileri, hatta çocuk işçileri çalıştırması gibi sosyal bir felakete sebep olmuş durumda. Bu konuda daha detaylı bilgi edinmek isteyenlere “The True Cost” belgeselini izlemelerini kesinlikle öneririm.
Moda sektörünün çevreye ve çalışanlara verdiği bu korkunç zararlara karşı, daha insancıl, daha çevreci bir moda anlayışı inşa etmek gerekliliği doğdu. Sürdürülebilir moda fikri de ilk bu sebeple ortaya atıldı ve şimdiden pek çok insanı etkisi altına aldı.
Sürdürülebilir moda nedir?
Sürdürülebilir moda, üretim aşamasında çevreyi tahrip etmeyen, çalışanlar için daha kaliteli ve güvenli çalışma ortamı sunan, ortaya çıkarılan ürünlerin daha sağlam, kaliteli, uzun ömürlü ve geri dönüşümünün mümkün olduğu bir moda anlayışıdır. Tekstil Mühendisi İrem Yanpar Coşdan’ın deyimiyle amaç “Moda yoluyla çevreye verilen zararı en aza indirmek, sosyal katkıyı maksimuma çıkarmak.”
Bu amaç için şirketler, bir yandan kendi kar oranını korurken, diğer yandan da çalışan haklarını gözetmeli, daha doğal ve çevre dostu hammaddelere yönelmeli ve koleksiyonlarını bu anlayışa uygun tasarlamalıdırlar. Sadece modacıların, şirketlerin ve üreticilerin dikkat etmesi yeterli değil, bilinçli tüketiciler olarak bizim de yapabileceğimiz pek çok şey var. Şimdi neler yapabileceğimizi tek tek inceleyelim.
- Var olanı korumak: İlk yapılacak olan, elimizdeki kıyafetleri mümkün olan en uzun süre değerlendirmek olacaktır. Kullanma talimatlarını iyi okumalı, hor kullanmadan, yıpratmaktan kaçınarak kullanmalıyız. Düğmesi kopan, fermuarı patlayan ürünleri hemen çöpe atmak yerine tadilat ettirerek hem kullanım ömrünü uzatmış, hem de yenisini satın almayarak tasarruf etmiş oluruz.
- Aynı kıyafetleri giymekten çekinmemek: Çoğu insanda, özellikle davetlerde giyilen kıyafetler söz konusu olduğunda, “bir giydiğimi bir daha giymemeliyim/giyemem” gibi garip bir düşünce var. Hâlbuki böyle bir gereklilik yok, ayıp da değil, utanılacak bir şey de değil. Hatta ünlüler arasında yayılan Green Carpet Challenge sayesinde kırmızı halıda bile aynı kıyafetlerin farklı davetlerde giyildiğine şahit oluyoruz. Dünyanın gözü üzerlerinde olan insanlar hiç çekinmeden bunu yapabiliyorsa, biz de pekâlâ yapabiliriz.
- İleri dönüşüm yapmak: Elimizdeki kıyafet artık tamir olamayacak, kurtarılamayacak hale geldiyse, ondan vazgeçmeden önce onu dönüştürmeyi denemeliyiz. Rengi solmuş pamuklu tişörtlerden toz bezi yapmak, yırtılmış kot pantolonları şorta dönüştürüp artan kumaşlardan cüzdan dikmek, yırtılmış/delinmiş çorapların bilek kısmındaki lastikten saç tokası yaratmak gibi çözümlerle hem çöpünüzü doldurmamış, hem de kendi tasarımınız olan yepyeni ürünlere sahip olmuş olursunuz.
- İkinci el ürünlere şans vermek: Değerini kaybetmemiş, kullanılabilir durumda olan ancak sahibi tarafından artık kullanılmak istenmeyen ürünleri yeniden kullanıma kazandırabiliriz. Bu büyükannenizin çeyizinden kalma vintage bir hırka da olabilir, ikinci el dükkanlarında satılan başka bir ürün de. Anısı ve hikayesi olan eşyalar her daim moda!
- Sürdürülebilir markaları tercih etmek: Çevreye duyarlı, çalışanların haklarına saygılı, doğal hammaddeler ve geri dönüştürülmüş materyaller kullanmaktan çekinmeyen markaları tercih etmek, hem sürdürülebilir moda anlayışına sahip kuruluşların ve girişimcilerin önünü açacak, hem de diğer markaların kendilerine çekidüzen vermesine sebep olacaktır. Biz de toksik boyalar ve doğada çözünmeyen polyester, naylon gibi sentetik iplikler içermeyen kıyafetlerimizi yıllarca keyifle ve sağlıkla giymenin tadını çıkarırız.
- Etiketleri iyi okumak: Nasıl ki yiyecek, içecek alışverişi yaparken içerik listesine bakıyoruz, tekstil alışverişi yaparken de alacağımız ürünün etiketini iyi okumak önem taşıyor. Üretim yeri Çin, Hindistan, Vietnam, Bangladeş vb. olan ve sentetik malzemeler kullanılmış, kimyasal işlem görmüş ürünleri tercih etmemeye özen göstermeliyiz. Üretiminde bu hataları yapan firmalarla yollarımızı ayırmalıyız.
Dünya çapında sürdürülebilir moda adına yapılan önemli gelişmeler de yok değil. Renkli pamuk yetiştirme çalışmaları, kumaş boyama ihtiyacını ortadan kaldıracak gibi görünüyor. Hayvanlardan elde edilen malzemeleri üretmenin daha vegan yolları araştırılıyor; mantarlardan deri benzeri malzemeler ve maya hücrelerinin proteinlerini kullanarak ipek üretiliyor. Sürdürülebilir moda anlayışına sahip firmalar çoğalıyor, yeni girişimciler taze fikirleri ile moda sektörünün yol açtığı sorunları engelleyecek yeni çözüm önerileri sunuyor. Organik pamuktan, okaliptüs ağaçlarından ve bambudan hem doğaya hem cilde dost kumaşlar üretiliyor. Üretim aşamasında bazı markalar güneş ve rüzgar enerjisi kullanarak yenilenebilir kaynaklardan faydalanıyor. Sevilen blogger’lar kendin-yap fikirlerini takipçileri ile paylaşarak ileri dönüşümü insanlara anlatıyor.
Bu gelişmeler bize gösteriyor ki dünya genelinde sürdürülebilirlik bilinci artmakta, insanlar ellerinden geleni yapmaya çalışarak çevre için adım atmaktalar. Biz de bu gelişimin bir parçası olup üzerimize düşeni yaparak moda sektörünün kökten değişmesini sağlayabilir ve güzel görünmeyi ihmal etmeden çevreyi koruyabiliriz.
Kaynaklar:
Ruhundoysun.com
Modakariyeri.com
TheMagger.com
İlginizi çekebilir: Sıfır atık rehberi 6: Kişisel bakım