X

Süpermen nerede: Kurtarıcı beklemek mi, rasyonel terapi mi?

Düzenli olarak yazmaya başladığım 2016 senesinden beri ardı arkası kesilmeyen travmalara maruz kalıyoruz. Darbe girişimi, terör saldırıları, savaşlar, şiddet ve istismar olayları, ekonomik kriz, depremler, yangınlar ve seller gibi olayların baş etme kapasitemizi iyice aşması ve bir öncekinin yaralarını saramadan üst üste gerçekleşmesi sebebiyle oldukça zorlanıyoruz. Güvenlik duygumuz zeminden sarsılmış durumda. Bir de üstüne devlet büyüklerinin güven duygusunu hiç de beslemeyen, açıkça kutuplaştıran söylemleri öfke uyandırıyor. Psikanalitik açıdan bakacak olursak hükümet ve devlet, bilinçli düşüncemizden bağımsız olarak zihnimizde anne-baba imgelerine karşılık geliyor. Devlet kavramı zihnimizde hem besleyici, bakım veren bir anne hem de koruyucu bir baba. İşte devleti temsil eden figürler bu koruyuculuk işlevini yerine getiremediğinde, narsisist ebeveynleri tarafından ihmal ve suistimal edilmiş çocuklar gibi çaresizlik içinde bir kurtarıcı, belki de bir Süpermen gelmesini bekliyoruz.

Travmatize olmuş bir zihnin bilinçdışı olarak böyle bir beklentiye girmesi oldukça anlaşılır. Çünkü zorlayıcı yaşam olayları sebebiyle güvenlik duygusunun bozulması regresyona (gerileme) yol açarak gelişimsel olarak ilk dönemlerdeki savunma mekanizmalarını devreye sokuyor. Tüm bunlara çözüm olarak savunmaların getirdiği irrasyonellikten sıyrılıp, olan bitene daha rasyonel (akılcı) bakmak faydalı olabilir. İşte bu sebeple bu yazımda yine bir öceki yazımda anlatmış olduğum Rasyonel Duygucu Davranışçı Terapiden (RDDT) bahsetmek istiyorum. Yazı boyunca RDDT’ye kısaca Rasyonel Terapi diyeceğim.

Rasyonel Terapi, insanların isteklerini veya arzularını mutlaklık içeren talebe dönüştürdüklerinde sorunlar yaşadığını varsayıyor. Genelde insanlar psikolojik olarak zorlandıklarında isteklerinin mutlaka olmak zorunda olduğunu düşünürler ve arzu etmek ile gerçekte olan arasındaki farkı ayrıştıramazlar. Duygusal uyum kişinin talep ettiği şey ile evrenin (veya dünyanın) bunu sağlamak zorunda olmaması gerçeği arasındaki ayrımın farkına varması ile ilgili. Yani uyum sağlamak, arzular ve gerçekler arasındaki ayrımı yapmaktan geçiyor.

Rasyonel Terapinin kurucusu Albert Ellis kuramını George Kelly’nin Bireysel İnşa Terapisi (Personal Construct Therapy) kavramına dayandırdığını söylüyor. Buna göre dünyanın nasıl işlediğini anlamak, zorluklarla baş çıkma ve hayatta kalma stratejilerinin geliştirilmesinde ilk adımı oluşturuyor. Bunda danışanların dünyayı yeterince açıklamakta başarısız olan ve uyumsuz davranışlara sürükleyen kurgulardan vazgeçip esnek hale gelmelerine yardım etmek esas. Kelly’nin kuramı aynı zamanda yapılandırmacı yöntemlere de öncülük etmiş ki bunlar terapinin, bir kişinin epistemolojisini anlamak ya da dünyayı anlamasındaki felsefesini ortaya çıkarmak gibi bir görevinin olduğunu söylüyor.

Rasyonel Terapi birtakım felsefi varsayımlara dayanıyor. Bunların ilki bilimsel yönteme bağlılık. Ellis’e göre bilimsel yöntemi bir kişinin hayatına uygulamak duygusal rahatsızlığın ve fayda sağlamayan davranışların azalmasına yardımcı oluyor. İnsanlar şayet tüm inanışlarının, şemalarının, algılarının ve sıkı sıkıya tutundukları doğruların yanlış olabileceğini fark etselerdi daha iyi bir durumda olabilirlerdi. Rasyonel Terapinin dayandığı ikinci felsefi varsayım, diyalektik yani akıl yürütme becerisi. Diyalektiğin tersi olan mantıksız (hatalı) akıl yürütmeye ilişkin tipik bir örnek ise şöyle:

Mükemmel olmak zorundayım.
Şu anda bir hata yaptım, bu çok korkunç!
Bu benim kusurlu olduğumu ve dolayısıyla işe yaramaz biri olduğumu kanıtlıyor.

Böyle bir akıl yürütme “kendini değersizleştirme” dediğimiz irrasyonel inanışa yol açıyor. Şimdi bu mantık yürütmeyi bir sorgulayalım: Hata yapmış olmam kusurlu olduğum anlamına gelebilir ama bu yargı değersiz ve işe yaramaz biri olduğum sonucuna götürüyor mu? Elimizdeki veri pek götürür gibi görünmüyor. Ancak iki uçlu ve esnekliğe mahal vermeyen dikotom düşünce şekli böyle bir sonuca ulaştırabilir. Dikotom düşüncede sadece iki kategori vardır: “Mükemmel” ve “işe yaramaz”.

Rasyonel Terapinin dayandığı diğer bir felsefi varsayım da, Genel Anlam Bilim, yani Semantiktir. Genel Anlam Bilim bir felsefeden çok, dil çalışması olup dilin yapısı ve kullanımının insanın yaşadıklarını ve iletişimini nasıl şekillendirdiği ve hatta çarpıttığını inceliyor. Bu alanda ufuk açıcı kişi Alfred Korzybski olup en ünlü eseri “Bilim ve Akıl Sağlığı, Aristocu Olmayan Sistemlere Giriş ve Genel Semantik” kitabıdır. Genel Anlam Bilim (Semantik) bilişsel esnekliği, örtük varsayımların farkındalığını, hipotezlerin spesifikasyonu ve sınanmasını ve fikirlerin ampirik doğrulamasını savunan bilimsel yöntemi takip etmek suretiyle duygusal rahatsızlıklardan korunulabileceğini ve daha işlevsel hale gelineceğini savunuyor. Korzybski’nin bu kitabı, bilimsel bir düşünce yapısının insanı duygusal uyuma götüreceğine ilişkin Ellis’in hipotezine kaynak teşkil etmiş gibi görünüyor.

Yukarıda bahsetmiş olduğum insan işlevselliğinin üç ana psikolojik boyutu var: Düşünceler, duygular ve davranışlar. Bu üç yön birbiriyle iç içe ve ilişki halinde. Dolayısıyla bireyler bir olay hakkındaki düşünme tarzlarını değiştirirlerse büyük olasılıkla o olay hakkında farklı hisseder ve ona göre davranırlar. Tüm bu bilgiler doğrultusunda Rasyonel Terapi yaklaşımındaki ana fikirler yedi temel prensiple özetlenebilir:

  • Rasyonel Terapi kuramının temel prensibi düşüncelerin insan duygularının en önemli belirleyicisi olduğudur. Basitçe söylemek gerekirse düşündüğümüzü hissederiz. Bizi kötü hissettiren olaylar ve ya diğer insanlar değildir, bunu bilişsel olarak kendi kendimize yaparız.
  • İrrasyonel (mantıksız) düşünce duygusal sıkıntının önemli bir belirleyicisidir.
  • İşlevsel olmayan rahatsızlık veren duyguları değiştirmenin en etkili yolu düşüncelerin analizi ile işe başlamaktır.
  • İnsanlar irrasyonel ve rasyonel düşünmeye doğal bir yatkınlık içindedirler. Kişinin kültürü bu inançların belirli içeriklerini sağlamaktadır.
  • Duygular insana dikkat ve eylem gerektiren bir sorunu olduğuna işaret etmek için vardır.
  • Birçok çağdaş psikoloji kuramı gibi Rasyonel Terapi kuramı da davranışlar üzerinde kişinin geçmişinin etkilerinden çok, duygular ve davranışlar üzerindeki şimdiki zamanın yakınsal etkileri üzerinde durur. Geçmişteki olumsuz olaylar rahatsızlıklara neden olabilir çünkü kişi o olaylar hakkında irrasyonel bir şekilde düşünmeyi öğrenmiş ve zaman içerisinde bu düşünceleri aktif bir biçimde tekrar tekrar kullanmaya devam etmiştir. Ellis, bununla ilgili olarak Sigmund Freud’dan bir alıntıya atıfta bulunmuştur: “Geçmiş önemlidir çünkü onu dolaştığınız her yerde yanınızda taşımayı sürdürdüğünüz için.”
  • Her ne kadar bu tarz değişimler bir anda olmasa da inanışlar değiştirilebilir, irrasyonel inanışlar rasyonel inanışlara çevrilebilir, tabiki istikrarlı ve ısrarcı bir gayret ile.

Peki, nedir bizi mutsuz eden, işlevselliğimizi bozan bu irrasyonel inanışlar? İrrasyonel inanışlar depresyon, anksiyete (korku, kaygı), utanç, suçluluk ve öfke dahil olmak üzere tüm işlevsiz duygulara yol açan düşüncelere verilen isim. İrrasyonel inanışlar “kişinin pozitif bir şeye ulaşma isteği veya negatif bir şeyi önleme isteksizliğinin bilişsel dışavurumu” olarak tanımlanıyor. Başka bir ifadeyle söyleyecek olursak irrasyonel bir inanış, olumsuz bir sonucu ortadan kaldırmak amacıyla var olan bir gerçeğin değişmesi gerektiğine ilişkin aşırı bir talepkarlık hali. Yani irrasyonel inanışlar, gerçekte olanın olduğundan farklı olmasını talep ettiren ve olanı kabul etmeyi reddettiren, kişinin acısını artıran inanışlar. Bu tanımlamalara dayanarak bir irrasyonel inanışın aşağıdaki özellikleri taşıdığını söyleyebiliriz:

  • Mutlak, ikili çatallıdır (ya hep ya hiç gibi), katıdır ve esnekliğe mahal vermez.
  • Mantığa dayalı değildir.
  • Gerçeklik ile bağdaşmaz.
  • Kişinin hedefine ulaşmasına yardımcı olmaz.
  • Sağlıksız/işlevsel olmayan duygulara sebep olur.

Dolayısıyla rasyonel, yani işlevsel bir inanışın özellikleri bunların tam tersidir.

İrrasyonel inanışlar; aşırı talepkarlık, felaketleştirme, rahatsız olmaya katlanamama, kendini veya diğerlerini kınama/değersizleştirme şeklinde dört tanedir. Aşırı talepkarlık, olay ve durumlar hakkında gerçekçi olmayan ve kesinlik içeren bir beklentidir ya da bireyin diğerlerinin kendisinin istediği gibi olmaları gerektiğine dair yine gerçekçi olmayan ve kesinlik içeren bir beklentisidir. Felaketleştirme, bir durumun olumsuz sonuçlarının aşırı derecede abartılmasıdır, bu yaklaşım sadece hoş olmayan bir olayı “korkunç bir olay” haline getirir. Rahatsız olmaya katlanamama, kolaylığa veya rahat olmaya dair taleplerden kaynaklanır ve rahatsızlığa yönelik bir tahammülsüzlüğü yansıtır. İnsan değerinin bütünsel değerlendirmesi ise, kendisi veya başkaları olsun, bir kişinin derecelendirilebileceğini ve kendisinin veya bazı insanların değersiz olduğunu ima eden inanışlardır.

Öyleyse insanlar neden irrasyoneldir?

Peki irrasyonel düşünceler bize bu kadar zarar veriyorsa neden böyle düşünmekte ısrar ediyoruz? Burada bir dizi faktör devreye giriyor. İlk olarak dilimizdeki, hikayelerdeki, şarkılardaki ve filmlerdeki yaygın kültürel klişeler bu eğilimi güçlendiriyor. İkincisi, belki de irrasyonel olduğumuz zaman yaşadığımız bir tür heyecan bunu pekiştiriyor. Çarpıtma ve abartma gibi heyecan verici irrasyonel inanışları çevremizdeki kişilerden dikkat ve sempati toplamamızı sağladığından bırakamıyor olabiliriz.

Başka bir bakış açısı da şöyle diyor: Belki de irrasyonel düşünmek suretiyle kısa vadeli kazançlar sağlıyoruz. Örneğin kişi içten içe değersiz olduğunu düşünüyorsa, bu düşünce hedeflerine ulaşma yönünde bir çaba göstermemesini meşrulaştırabiliyor. Bununla birlikte, insanların niçin irrasyonel olduklarının belki de en temel sebebini yine Ellis söylemiş: Hemen hemen herkes kimi zaman irrasyonel düşünür, bu insani bir durumdur. Böyle bir açıklama oldukça işlevsel görünüyor çünkü danışanların irrasyonel inanışları için kendilerini suçlamayı kesmelerine olanak veriyor.

Rasyonel Terapi ismindeki “rasyonel” kelimesinden dolayı duyguları ortadan kaldırmayı amaçladığı izlenimini verebilir. Ancak kuram tüm duyguların ortadan kaldırılması gerektiğini söylemiyor. Olumsuz bir olay haliyle negatif bir duyguya yol açıyor. Ancak işlevsel negatif duygular ile işlevsel olmayan negatif duygular arasında bir fark var. Rasyonel inanışlar negatif işlevsel duygulara yol açarken, irrasyonel inanışlar negatif işlevsiz duygulara yol açıyor.

Rasyonel terapiyle ilgili eleştiri gelen ikinci argüman da, insanlar şayet olayların “korkunç” olduğuna inanmazlarsa bunları değiştirmek için harekete geçmez ve duyarsızlaşırlar düşüncesi. Ancak “rasyonel” demek olayların pasif kabulü anlamına gelmiyor. İşte bu sebeple Rasyonel Terapinin vurguladığı olaylara akılcı yaklaşım, insan ihmalinden kaynaklanan sorunlara duyarsız olmayı ve hiçbir şey yapmamayı, pasif kalmayı kastetmiyor. Aksine birbirine karışmış, olan bitene ilişkin algımızı çarpıtan duygu ve düşüncelerimizi ayrıştırarak sorunların çözümüne yönelik daha sağlıklı bir yaklaşım sunuyor.

Bizi bu durumdan kurtaracak bir süper kahraman, Kripton gezegeninden bir Süpermen gelir mi bilmem ama kendi kendimize yaptığımız bilişsel çarpıtmaların farkına vararak kendimize yardımcı olabilir ve öfkelendiğimiz sorunlara çözüm bulmak için bir adım atabiliriz. Yazımı 3 Doors Down’ın “Kryptonite” şarkısıyla bitirmek istiyorum.

Online psikolojik danışmanlık süreci hakkında bilgi almak için bana ayselkeskin2004@yahoo.com vasıtasıyla ulaşabilirsiniz.

Kaynak:
Digiuseppe, R., Doyle, K., Dryden, W., Backx, W. (2014). A Practitioner’s Guide To Rational-Emotive Behavior Therapy. Third Edition. Oxford University Press.

İlginizi çekebilir: Rasyonel Duygucu Bilişsel Davranışçı Terapi: Sorumluluk sadece sana ait

Aysel Keskin: Merhaba ben Aysel Keskin. Psikolojik Danışman ve Psikoterapistim. 2006 yılında Marmara Üniversitesi Psikolojik Danışmanlık bölümünden mezun olduktan sonra, Türk Deniz Kuvvetlerinde yedi senelik bir kurumsal hayat deneyimim oldu. Kurumsal hayat deneyimimin ardından, çocukluk tutkum olan psikolojiye bir de seyahat tutkum eklendiği için okyanus ötesine giderek bir süre Amerika’nın Kalifornia ve Oregon eyaletlerinde yaşadım. Tüm psikoterapi yaklaşımlarını bilmekle beraber uzmanlaşmanın gerekliliğine inanarak, kanıta dayalı terapi yaklaşımlarından Süre Sınırlı Psikanalitik Psikoterapi (SSPP), Jungian Psikoterapi ve Rasyonel Psikoloji Enstitüsü Preferred Partner of The Albert Ellis Institute onaylı, APA (American Psychological Association) Kredili Rasyonel Duygucu & Bilişsel Davranışçı Terapi Eğitimlerini (süpervizyonlar dahil) tamamladım. Sorunların bütüncül ele alınması gerektiğine, beden ve zihnin dengesini kurduğumuzda hayatımızda olumlu değişimler olacağına inanıyorum. Beden ve zihin sağlığınız her şeyden önemli. Bana ayselkeskin2004@yahoo.com eposta adresinden ulaşabilirsiniz. Sağlık ve sevgi ile kalın. Instagram: ayselkeskin.psk.dan

LEGO’dan hem çocukları hem yetişkinleri mutlu edecek en mükemmel yılbaşı hediyeleri

Yeni yıl, soğuk günleri sıcacık bir sevgiyle sarmalayan, neşe ve heyecan dolu büyülü bir dönem. Öyle ki yalnızca taptaze başlangıçların değil; sevdiklerimizi mutlu edecek fırsatların da habercisi. Bu özel dönemi daha da unutulmaz kılmanın ve yılbaşı coşkusunu sevdiklerimizle paylaşmanın en keyifli yollarından biri ise hiç şüphesiz gözlerden kalpler çıkaracak mükemmel yeni yıl hediyeleri. Peki ama gerçek anlamda mükemmel bir hediye bulmak mümkün mü?



Çocukken çok kolay olan hediye seçimi konusu, ne yazık ki yetişkinlikte zor bir hal alabiliyor. O zamanlar en sevdiğimiz karakterin yeni çıkan bir kitabı ya da havalı yeni bir oyuncak, bizi mutlu etmeye yeterdi. Ama büyüdükçe işler biraz karıştı… İhtiyaçlar, istekler, beklentiler, arzular, hepsi değişti, karmaşıklaştı. Haliyle, bir yetişkini ‘gerçekten’ mutlu edebilecek o ‘mükemmel’ hediyeyi bulmak da zorlu bir sanata dönüştü. Ama çözüm, sandığımızdan çok daha yakında olabilir. Belki de oyuna ve yaratıcılığa yeniden kucak açmak, tüm bu karmaşıklığı alıp götürmeye yetebilir. Siz de bu yıl sevdiklerinizi gerçekten heyecanlandıracak bir hediyenin peşine düştüyseniz aradıklarınızı LEGO’da bulabilirsiniz. Çocuklar için olduğu kadar yetişkinler için de oyunun, yaratıcılığın ve rahatlamanın kapılarını aralayan LEGO’da herkese uygun yüzlerce çeşit var:

Estetik ve dekoratif dokunuşları sevenlere özel

Çevrenizde gördüğü her boş duvarı doldurmak için hemen zihninde tasarım yapmaya başlayan ya da boş rafları estetik detaylarla dekore etmeye bayılan sevdikleriniz varsa, onlar için en iyi yılbaşı hediyesi bir LEGO’dan bir sanat eseri, doğadan bir parça veya mimari bir detay olabilir:

  • LEGO® Art Mona Lisa: Dekorasyonun yanı sıra sanat ve tarih meraklısı sevdikleriniz için Mona Lisa’nın 3D versiyonu şahane bir yeni yıl armağanı olabilir. Sevdiklerinizin duvarlarını süsleyerek yaşam alanlarına enerji katacak bu özel hediye, onların yaratıcı duygularını da harekete geçirebilir.
  • LEGO® Icons Yalıçapkını Kuşu: Doğanın dokunuşlarını yaşam alanlarına taşıyacak LEGO® Icons Yalıçapkını Kuşu, canlı renkleriyle sevdiklerinize yılbaşı coşkusunu yansıtırken mutluluktan gözlerinden kalpler çıkartabilir.

Enerjisini doğadan alanlara özel

Doğaya, yeşile, bitkilere düşkün, enerjisini, ilhamını büyüleyici çiçeklerden ve renklerden alan sevdikleriniz için de en mükemmel hediyeler, yine LEGO’da:

  • LEGO® Icons Orkide: Orkidelerin bitkiler aleminde çok özel bir yeri olduğu tartışılmaz. Siz de sevdiklerinize onların sizin için ne kadar özel olduğunu hissettirmek istiyorsanız bu seti kaçırmayın. 5 taban yaprağı ve 2 hava kökü ile gerçekçi bir görünüme sahip bu ikonik orkide setini görenler canlısından ayırmakta zorlanabilirler 🙂
  • LEGO® Icons Erik Çiçeği: Bu set, sevdiklerinize güzel bir kırmızı çiçeği tomurcuktan açmaya ve tam çiçeklenmeye kadar inşa etme fırsatı sunuyor. Üstelik sevdikleriniz bu seti sergilemekten de büyük haz duyacak. Hem şık bir dekor hem de yaratıcı bir yapım süreci, ikisi de bu mükemmel hediyede.

Hız, heyecan ve adrenalin tutkunlarına özel

Hız, şüphesiz ki büyük bir tutku. Özgürlüğüne düşkün, heyecanı seven, teknolojiye ve otomobil dünyasına meraklı herkes için LEGO’da şahane hediyeler bulabilirsiniz:

  • LEGO® Technic Mercedes-Benz G 500 Professional Line: Mercedes-Benz tutkusu olan herkesi heyecanlandıracak, otantik özelliklerle dolu ikonik G Serisi’nden bir model, mükemmel bir yılbaşı hediyesinden çok daha fazlası olabilir. Baştan sona adeta bir mühendislik deneyimi sunan bu modelin sevdiklerinizi çok mutlu edeceği kesin.
  • LEGO® Technic Emirates Team New Zealand AC75 Yat: Maceranın sudaki halini seven ve yelken sporuna da merak duyan sevdiklerinizi mutlu etmek için fazla düşünmenize gerek yok. Aradığınız hediye LEGO Technic Emirates Team New Zealand AC75 Yat. Biraz çılgın, biraz heyecanlı, en çok da kusursuz… Emin olun sevdikleriniz bu seti hem yaparken hem de sergilerken çok keyif alacak.

Sinemaseverlere özel

Beyaz perdenin büyüsüne kapılan sevdiklerinize, onların bu tutkusunu daha da derinleştirecek hediyelerle unutulmaz deneyimler sunabilirsiniz:

  • LEGO® Star Wars™ Millennium Falcon™: Çoğu sinemaseverin gönlünde taht kurmuş en özel serilerden biri hiç şüphesiz ki Star Wars. Star Wars™ Millennium Falcon’un kokpiti, uydu çanağı, topları ve diğer ikonik detaylarıyla sevdikleriniz inşa sürecini tamamlarken kendilerini galaksinin derinliklerinde bir macerada da hissedebilirler.
  • LEGO® Disney™ Genç Aslan Kral Simba: Sevdiklerinizin sinema tutkusunu nostaljik rüzgarlarla buluşturmak isterseniz, aradığınız mükemmel hediye yine LEGO’da. Onları LEGO® Disney™ Genç Aslan Kral Simba ile çocukluk anılarına doğru bir yolculuğa çıkarabilirsiniz.

Oyunculara ve uzay meraklılarına özel

Uzayın sınırsız gizemini merak eden ya da en zorlu oyunları bile tek hamlede geçmeyi başarabilen sevdikleriniz varsa, onlar için de en mükemmel yeni yıl hediyeleri LEGO’da:

  • LEGO® Super Mario™ Super Mario World™: Mario ve Yoshi: Mario, şüphesiz ki hem çocukların hem yetişkinlerin gönlünde büyük yer tutan en ikonik oyunlardan biri. Eğlenceli bir nostaljik tur, keyifli bir oyun deneyimi ya da rahatlatıcı bir aktiviteden çok daha fazlasını sunacak bu set, sevdiklerinize yepyeni bir dünya yaratmak için ilham verebilir.
  • LEGO® Technic NASA Apollo Ay Taşıtı – LRV: Kozmik maceracılar için en şahane hediye: NASA Apollo Ay Taşıtı (LRV) modeli. Sevdiklerinizi yıldızlara götürüp geri getirecek bu özel hediye, bambaşka dünyaların kapısını onlar için aralarken yaratıcı duygularını da harekete geçirebilir.

Bonus: Mırmır Pati ile eğlenceyi geri getirin

LEGO’nun sonsuz olasılıklarla dolu dünyasında en mükemmel hediyeler de eğlence de oyun da bitmez… Mırmır Pati, oyunu her yaştan insan için geri getiriyor ve herkesi yılın bu büyülü zamanını çok daha keyifli geçirmeye davet ediyor.

Mutlu bir yer inşa etmek isteyen herkes için mükemmel hediyeler ve çok daha fazlası LEGO’da. Hemen tıklayın ve sevdiklerinizi mutlu etmeye erkenden başlayın.

*Bu yazı LEGO katkılarıyla hazırlanmıştır.

İlgili Makale