X

İyi bir gözlemci olmanın püf noktaları

İyi bir gözlemci olmak

Daha gelişmiş bilişsel yetenekler için beynin işleme sistemlerinden nasıl yararlanılır?

MIT (Massachusetts Institute of Technology)araştırmacılarına göre, beynimiz bir görüntüyü sadece 13 milisaniyede anlamlandırabiliyor. Diğer bir deyişle gördüklerimizi anlamlandırabilmek için belirli konseptler arıyoruz; ve bunu ışık hızında yapıyoruz.

Bazı insanlar bu doğal yetiyi gerçek bir yeteneğe dönüştürebiliyorlar. Adli psikoloji profesörü ve PHD’li yazar Katherine Ramsland, Ocak 2014’de Psychology Today’de yer alan makalesinde bu kişilere “Süper Gözlemciler” adını verdi. Süper gözlemciler bir takım özel egzersizlerle ve rutinlerle ortalama bir insandan daha fazlasını görebilen insanlar. Ramsland, bu egzersizleri ve rutinleri süper gözlemcilerin 5 alışkanlığı olarak yazısında listeliyor. Bunu yaparken dünyanın en ünlü dedektifi Sherlock Holmes’un yaratıcısı Sir Arthur Conan Doyle’a ve ona ilham kaynağı olmuş mentörü, Doktor Joseph Bell’e de atıfta bulunuyor.

Joseph Bell 19. yüzyılda yaşamış İskoç bir cerrahtı. Edinburgh Üniversitesi’nde eğitmenlik yaparken Sir Arthur Conan Doyle ile tanıştı ve onun hocası oldu. Bell’in muhteşem gözlem ve tümdengelim yetenekleri vardı; ve bu yetenekler tanı koyma konusunda ona çok yardımcı oluyordu. Sir Arthur Conan Doyle ise hocasına duyduğu derin hayranlıkla ve aldığı ilhamla ünlü Sherlock Holmes karakterini yarattı

Sir Arthur Conan Doyle; Profesoru Dr. Joseph Bell; ve yarattığı kurgusal karakter Sherlock Holmes.

Ramsland’a göre Dr. Joseph Bell gibi yüksek gözlem yeteneği olan gerçek insanları ya da Sherlock Holmes gibi kurgusal karakterleri, psişik güçleri olan medyumlar gibi düşünmemeliyiz. Bu, insanüstü bir yetenek değil. Bu insanların elde ettiği yüksek gözlem avantajı kendilerini sürekli olarak bu doğrultuda eğitmelerinden ileri geliyor. Bunun sonucunda da sıradan insanların gözlemlerinden çok daha sofistike ve tutarlı gözlemler yapabiliyorlar. Katherine Ramsland’ın listesine dönecek olursak; iyi bir gözlemci olmak için:

1. Gözlem yapılan konuyla ilgili elinizdeki detaylara bütünüyle hakim olun. 

Örneklemek gerekirse, Bell daha tanışmadığı hastalarında pek çok ipucu ve detay görebiliyordu. O kişinin mesleği, ev hayatı, aktiviteleri, genel sağlık durumu gibi. Bunu yapabiliyordu çünkü daha önce meslekler, yara izleri, kıyafetler, duruş, hastalıklar ve aksanlar (diyalektler) gibi spesifik detaylarla ilgili kendini defalarca denemiş ve belirli kalıpları öğrenmişti.

2. Bilginin uygulamaları için tetikte olun ve bunları test edin.

Çalışmalara göre, yeni nesil doktorlar gözlemsel yetilerini eskiye oranla daha az kullanıyor ve daha az geliştiriyor. Bunun yerine laboratuvar testleri ve radyoloji gibi daha kesin yöntemlerle çalışıyorlar ve dolayısıyla klinik gözlem yetenekleri köreliyor.

Harvard Tıp Fakültesi’nde profesör olan Dr. Joel Katz, gözlem yetenekleri konusunda kafa yormadan önce kendi özgeçmişiyle ilgili düşündü. Dahiliye Uzmanı olmadan önce Dr. Joel Katz bir grafik tasarımcıydı. Katz, sanat yorumculuğunun da tıpkı tıp mesleğindeki gibi doğası gereği belirsiz olduğunu ve gözlemciyi eksik veri ile karar alma durumuna zorladığını biliyordu. Sanat ve tıptaki bu benzerliği fark ettiğinde bu iki disiplini birbirine bağladı; ve aslında bu da biri bir sonraki alışkanlığa götürüyor.

4. Çeşitli yetenekleri ve farklı arka planları bütünleştiren çalışmalar yapın.

Katz, sanat yorumculuğu ve tıp arasındaki benzerlikten yola çıkarak eşsiz bir fikir geliştirdi. Hem sanat hem de tıp dünyasından çeşitli meslektaşlarını yardıma çağırdı ve bir deney yürüttü. Deneyin amacı sanat eserlerini gözlemlemenin ve yorumlamanın tıpta muayene, teşhis ve tanı yeteneklerini güçlendirip güçlendirmeyeceğini görmekti. Bu önseziyi test etmek için, Katz ve meslektaşları 10 haftalık bir kurs tasarladı ve bazı öğrencilerini bu kursa davet etti. Deneyde 24 öğrenci deney grubunu, 32 öğrenci kontrol grubunu oluşturdu.  Kontrol grubu normal müfredata devam ederken, deney grubu her hafta Boston Güzel Sanatlar Müzesi’ni ziyaret ederek sanat eserlerinin gözlemlenmesi etkinliklerine katıldı. Bu egzersizler, sanat yorumculuğunun tıbbi teşhisle olan bağlantısının açıklandığı teorik derslerle de desteklendi.  Öğrenciler müzenin içinde gezinerek Gauguin, Picasso, Pollock, Monet ve Munch gibi sanatçıların resim ve heykellerini gözlemlediler.

Boston Güzel Sanatlar Müzesi

Antik yerli sanatçıları gözlemlerken ‘biçimin sanat eserinde yarattığı etki’ üzerine kafa yordular; ve aynı metodu solunum rahatsızlığı olan hastalarına uyarladılar. Solunum rahatsızlıklarında mide nasıl hareket ediyor?  Ses nasıl yaratılıyor ve yansıtılıyor? Duruşa ve kaslara ne oluyor?

4. Uygulamalarda yaratıcı ve esnek olun; yeni bakış açıları kazanın.

Kursun sonunda katılımcılar görsel yetenek sınavına tabi tutuldular ve sonuçlar kontrol grubuyla kıyaslandı. Sanat müzesindeki etkinlikleri tamamlayan öğrenciler diğerlerine göre çok daha fazla gözlem yapıyordu. Ortalama olarak görüntü başına 5.41 daha fazla gözlem yapabiliyorlardı ve gözlemlerinde daha üst düzey bir açıklayıcılık vardı. Özetle, bu öğrenciler normal müfredata devam eden kontrol grubu öğrencilerinden çok daha iyi ve hassas gözlemler yapabiliyordu. Ayrıca eleştirel düşünme yeteneklerinde de artışlar vardı. Sanatsal yorumculuk, öğrencilerin tıpta bilinen yorumların ötesine geçmelerine ve vakalara farklı açılardan bakmalarına yardımcı olmuştu.

5. Gözlemsel yeteneklerin gelişmesi için elinizdeki bütün fırsatları değerlendirin.

Son madde aslında şimdiye kadar yazılanların özeti niteliğinde. Dikkat ve bağlantı kurma yeteneği insan üstü bir yetenek değil ve hepimizin içinde var olan, keskinleştirilebilen, doğal bir yeti. Eleştirel düşünmek ve daha sofistike çıkarımlar yapabilmek içinse en önemlisi, elimize geçen her fırsatı değerlendirmek. Bu kapsamda etrafımızdaki her türlü olay ve durum aslında potansiyel birer inceleme fırsatı. Bu fırsatları kullanarak bu yetimizi daha ileri taşıyabilir, daha doğru tahminlerde bulunabilir ve bu tahminlerle etrafımızda olan bitenleri çok daha iyi yorumlayabiliriz.

Kaynak: Psychology Today

Uplifers: Kaliteli ve mutlu yaşam koçunuz!

‘Evdeki herkes barista’: Bosch VeroBarista ile kahve deneyiminizi zirveye taşıyın

Kahve, şüphesiz ki pek çoğumuz için lezzetli bir içecekten çok daha fazlası; adeta bir tutku, bir ritüel… Sabahın ilk ışıklarında enerji veren, gün içindeki küçük molalarda kendimizi şımartmamızı sağlayan, bazense sohbetlerin tadını ikiye katlayan en keyifli eşlikçi. O yüzden günün farklı anlarını, farklı kahvelerle taçlandırmak gibisi yok; ne de olsa her anın kendine has bir kahvesi var. Güne enerjik bir başlangıç yapmak için yoğun aromalı bir americano ya da gün içinde en sevdiğimiz tatlının yanında yumuşak içimli bir cappuccino en iyi seçim olabilir.



Peki ya bu seçimlerimizi evde barista ustalığıyla hazırlayabilir miyiz? Elbette. Bosch Tam Otomatik Kahve Makinesi VeroBarista ile günün her anına ve her damak tadına uygun lezzetli kahveler hazırlamak mümkün; çünkü VeroBarista ile evdeki herkes barista. Her fincanınızı ustalık eserine dönüştürmeye hazırsanız, işte VeroBarista ile yapabilecekleriniz:

Kahve çekirdeklerini dilediğiniz gibi öğütebilirsiniz

Barista ustalığında lezzetli kahveler hazırlayabilmenin ilk adımı, kahve çekirdeklerini doğru bir şekilde öğütmekten ve tazeliği korumaktan geçiyor. Güzel haber; VeroBarista tüm bunları sizin için yapıyor. CreamDrive, yüksek kaliteli seramik kahve öğütme ünitesi ve özel aroma koruyucu çekirdek haznesi ile günün her saati taze çekilmiş kahve çekirdekleriniz hazır.

Üstelik çekirdek öğütme inceliğini de dilediğiniz gibi ayarlayabilirsiniz. Arka arkaya iki öğütme ve ısıtma sayesinde ekstra güçlü kahvenizi tadı daha az acı olacak şekilde hazırlayabilirsiniz. AromaDouble Shot Fonksiyonu ile kahve aromasından ödün vermeden ekstra yoğun kahveler hazırlamak da mümkün. E bir barista daha ne ister, öyle değil mi?

Farklı anları, farklı kahve çeşitleriyle taçlandırabilirsiniz

Taze çekilmiş kahve çekirdeklerinin mis kokusunun yanı sıra kahve hazırlamanın en güzel yanlarından biri de hiç şüphesiz her damak zevkine uygun farklı seçenekler yapabilmek. Sert tatları sevenler, yumuşak içim tercih edenler ya da daha eğlenceli köpüklü bir şeyler arayanlar… VeroBarista’da herkes için bir şeyler var. Cappuccino, flat white, latte macchiato, sütlü kahve, OneTouch Function ile hepsini tek tuşla hazırlayabilirsiniz. Dahası, yoğun tatları seviyorsanız americanonuz da VeroBarista ile hazır.

Belirtmekte fayda var ki; bir barista ustalığında kahve hazırlayabilmek için özellikle sütlü kahvelerde doğru lezzeti yakalayabilmenin en önemli sırrı sütün sıcaklığını ve kıvamını doğru ayarlayabilmek. Neyse ki VeroBarista, ideal demleme sıcaklığı konusunda tam bir usta. Sütlü kahvelerde bile mükemmel sıcaklığı yakalıyor, süt köpüğü ve sıcak su hazırlama seçenekleri ile her kahve türünü lezzetten ödün vermeden hazırlıyor. Ayrıca sütlü kahveleriniz için de hortumlu süt adaptörü sayesinde esnek çözümler sunuyor. İster kutudan, ister şişeden, ister kendi termosundan süt alın, VeroBarista ile sonuç hep aynı; hep mükemmel.



Kişisel tercihlerinizi kaydedebilirsiniz

Geçek bir barista kahve hazırlarken mutlaka kişisel dokunuşlarıyla fark yaratır; VeroBarista da evdeki herkesin kendi ‘barista’ dokunuşunu ekleyebilmesi için kişiselleştirilmiş tercihlere göre 4 adede kadar favori kahve kaydedebilme özelliğine sahip. Böylece her yudumda tam da istediğiniz gibi bir lezzete kavuşabilirsiniz. Ayrıca evinizde baristalığı başkasına devretmeniz gereken anlarda da kahvenizin yine tam istediğiniz gibi hazırlanacağından da emin olabilirsiniz 🙂 Sıfır risk, bol lezzet…

En sevdiğiniz kahveyi, en sevdiğiniz fincanda içebilmeniz için de VeroBarista üstüne düşeni yapıyor ve yüksekliği ayarlanabilir kahve çıkışı sayesinde 15 cm yüksekliğe kadar ayarlanabiliyor. En uzun latte macchiato bardaklarınızı bile rahatlıkla kullanabilirsiniz.

Zamandan ve enerjiden tasarruf edebilirsiniz

Kahve hazırlarken lezzet kadar önemli bir şey daha varsa; o da şüphesiz ki zamandan ve enerjiden tasarruf edebilmek. VeroBarista, minimum ısınma süresiyle 45 saniye gibi çok kısa bir zamanda kahvenizi hazır hale getiriyor. Ayrıca her kahveden sonra autoMilkClean süt temizleme sistemi ile tam otomatik temizlik sunuyor ve kolayca çıkartılabilir damlama tepsisi, kahve posası kabı ve süt ağızlıkları bulaşık makinesinde yıkanabiliyor. Yani kahve keyfiniz bittiğinde sizi temizlikle hiç yormuyor. Ve son olarak ZeroEnergy Auto-off otomatik kapanma özelliği ile belirlenen saatten sonra enerji tasarrufu yapmak için kapanıyor, sizi düşündüğü kadar çevreyi de düşünüyor. Kim hem çok lezzetli kahveler yapan hem de akıllı özellikleriyle kahve hazırlamayı mükemmel bir deneyime dönüştüren böylesi bir yardımcıyı evinde istemez ki?

Siz de evinizin baristası olmaya hazırsanız, en lezzetli kahveleri kendi damak tadınıza göre ayarlamak ve her defasında mükemmel sonuçlar elde etmek için hemen tıklayabilir, VeroBarista ile tanışabilirsiniz.

*Bu yazı Bosch katkılarıyla hazırlanmıştır.





21 Günde Ustalaş: Hayatınızı dönüştürmenin kısa rehberi

Günümüz dünyasında insanlar hızlı ve etkili çözümler ararken, uzun vadeli değişikliklerin ne kadar süre gerektirdiği sorusu akıllarda yer ediyor. Araştırmalar, bir alışkanlık kazanmanın 21 günlük bir süreç olduğunu belirtiyor. Bu gerçek, “21 Günde Ustalaş” serisini şekillendiren temel düşünce. Omega Yayınları’nın yayımladığı ve Marie-Claire Carlyle, Leon Nacson ve David A. Phillips gibi alanında prestijli yazarların katkıda bulunduğu seri, hayatın farklı alanlarında bir dönüşüm yaşamak isteyen okurlara kısa ama derinlemesine bir yolculuk sunuyor. Peki, bu serinin her kitabı, okura nasıl dokunuyor? Gelin, seriye birlikte göz atalım.



Marie-Claire Carlyle-Para Mıknatısı: Zenginliğe Giden Yolda Bir Yol Haritası

Serinin ilk kitabı olan Para Mıknatısı, parayla olan ilişkimize yeni bir perspektif getiriyor. Carlyle, paranın sadece maddi bir unsur olmadığını, aynı zamanda kişisel değerimizin ve başkalarına sunduğumuz katkının bir yansıması olduğunu öne sürüyor. Kitap, okuyucuları “zengin” olmanın ötesine taşıyarak, yaşamlarında gerçekten neye değer verdiklerini sorgulamalarına yardımcı oluyor. Paranın bir enerji olduğu fikri üzerine kurulu bu kitap, hayata daha fazla refah çekmek isteyenler için önemli adımlar sunuyor. Okur, mevcut finansal alışkanlıklarını gözden geçirmeye ve “para mıknatısı” olma yolunda ilerlemeye davet ediliyor. Carlyle’ın dili basit ama etkileyici. Kitap, “Paranın Değeri” ve “Niyet Etmenin Gücü” gibi bölümlerle, paraya olan bakış açınızı tamamen değiştirebilir. Ancak bu kitap, sadece bir kişisel gelişim kitabı değil; alışkanlıkları kökten dönüştürmek isteyen herkes için bir rehber niteliğinde. Para ve refah konusunda mevcut düşünce kalıplarını yıkmak isteyen okurlar için güçlü bir başlangıç noktası sunuyor.

Leon Nacson-Rüyalar: Bilinçaltınızı Keşfetmek İçin Bir Araç

Serinin ikinci kitabı olan Rüyalar, sadece uyku sırasında yaşadığımız olayların ötesinde, bilinçaltımızın derinlerine bir yolculuk yapmamıza yardımcı oluyor. Nacson, rüyaların anlamını çözebilmek için onları hatırlamanın önemini vurgularken, okuyuculara kendi rüya günlüğünü tutmanın faydalarından bahsediyor. Modern yaşamın karmaşasında, rüyalarla ilgili sembollerin ve temaların nasıl çözüleceğine dair pratik bilgiler sunuyor. Kitap, rüya yorumlamada bireysel deneyime önem vererek okuyucunun kendi rüyalarının dilini öğrenmesini sağlıyor. Rüyaların sembolizmi üzerine yoğunlaşan bölümler, okurun bilinçaltına dair ipuçlarını yakalamasını kolaylaştırıyor. “Düşmek, Uçmak ve Kovalanmak” gibi herkesin yaşamış olabileceği rüya temalarına açıklık getirirken, kişinin ruhsal yolculuğunda bir rehber olma niteliği taşıyor. Nacson, rüyaların günlük hayatımızdaki yansımalarına dikkat çekiyor; bu da kitabı okura bilinçaltıyla ilgili derin bir keşif fırsatı sunan önemli bir araç haline getiriyor.

David A. Phillips-Numeroloji: Sayıların Gizemli Dünyası

Üçüncü kitap Numeroloji ise, yaşamın derin sırlarını anlamak için sayıların gücüne odaklanıyor. Phillips, Pisagor’un öğretilerine dayanan bu kadim bilim dalını modern hayata uyarlayarak, insanların kendilerini ve çevrelerindekileri daha iyi anlamalarına yardımcı olmayı hedefliyor. Numeroloji, sadece kişilik analizi değil; aynı zamanda kariyer seçimleri, ilişkiler ve ruhsal gelişim açısından da rehberlik sunuyor. Phillips, kitabında sayılara dair teorik bilgilere ek olarak, gerçek dünyadan ünlü örnekler sunarak konuyu daha somut bir hale getiriyor. “Ruh Sayıları” ve “Adların Gücü” gibi bölümler, okurların kişisel yaşamlarına dair önemli çıkarımlar yapmasına olanak tanıyor. Numerolojiye ilgi duymayanlar bile, bu kitap sayesinde yaşamlarını yeni bir gözle değerlendirmeye başlayabilir.

21 Günlük Yolculuk: Alışkanlıklar ve Dönüşüm

Bu seri, alışkanlıkların nasıl şekillendiğine ve yaşamda yeniye yer açmanın neden önemli olduğuna dair kapsamlı bir rehber niteliğinde. Her kitap, 21 gün boyunca okuru derin bir içsel yolculuğa çıkarıyor ve bir yandan kısa süreli bir rehber gibi görünse de her birinin arkasında büyük bir felsefi altyapı bulunuyor. Para Mıknatısı, finansal refahın anahtarlarını sunarken; Rüyalar bilinçaltımızı çözmemize yardım ediyor ve Numeroloji kişisel potansiyelimizi anlamamıza kapı aralıyor. Bu serinin en büyük gücü, herkesin hayatında bir noktada değişiklik yapma ihtiyacını hissetmesi ve 21 gün boyunca süren bu küçük ama etkili adımların, büyük dönüşümlere yol açma potansiyelinde yatıyor. Her kitap, farklı bir tema etrafında dönse de ortak payda: Bireyin kendi gücünün farkına varmasını sağlamak ve bunu bir alışkanlığa dönüştürmek.



Sonuç olarak, “21 Günde Ustalaş” serisi, hayatta bir adım öne geçmek ve yeni bir başlangıç yapmak isteyenler için ilham verici bir çalışma. Her kitabın derinliği, okurun kendine dair yeni keşifler yapmasına olanak tanıyor. Seriyi okurken hem kişisel gelişiminize katkıda bulunacak hem de alışkanlıklarınızı yeniden gözden geçireceksiniz. Hayatta yeni bir sayfa açmak için siz de bu 21 günlük yolculuğa çıkmaya hazır mısınız?

Bu yazı Deniz Poyraz tarafından kaleme alınmıştır.

İlginizi çekebilir: Yaratıcılık bir hayal mi? Yaratıcı olmak mümkün mü? İyi ama nasıl?





İlgili Makale