İletişim, hayatımızı kolaylaştırmak için sahip olduğumuz en büyük avantajlardan biri. Özellikle zihnimizi rahatlatmak, kalbimize bir nefes aldırmak için taşıdıklarımızın bir kısmını dış dünyaya akıtmak hepimize çoğu zaman iyi gelmiyor mu? Bir sorunu veya bir mutluluğu paylaştıkça altında hissettiğimiz baskı hafifliyor, bize hem duyguyu yaşamak, hem de harekete geçmek için alan açılıyor gibi geliyor bana. Bununla birlikte bugün bu konuya başka bir yerden yaklaşmak istiyorum; yaşadığın her ne ise hemen dışarıyla iletişmek yerine öncelikle kendinle bağlantı kurmaya ne dersin?
Sence iletişim ne demek? Bana göre bende doğan, büyüyen, canlanan duygu ve düşünceleri çevremdekilerle paylaştığım bir yol. Bazen kelimelerle, bazen beden diliyle, bazen sadece sessizlikle ve daha bir sürü başka yolla iletişim kurmamız mümkün. Etrafıma baktığımda iletişim kurabildiğimiz kadar kuramadığımız anları da gözlemliyorum. İşte tam bu esnada durup “Ben bunu neden paylaşıyorum, gerçekten tam olarak neyi istiyorum?” diye sormanın çok kıymetli olduğuna inanıyorum.
Hayatta her şeyin dengesini gözetmenin bize çok katkısı oluyor. İletişim kurmak kadar kurmamak da bir denge diye düşünüyorum. Yani bazen içimizde olan bitenin, canlanan ve sönenin ne olduğunu anlamlandırmak için bizim de zamana ihtiyacımız oluyor. Genelde içimizdekileri aceleyle paylaşma güdüsüne kapıldığımızda henüz biz büyük resmi göremezken iletişimde olduğumuz kişiyi de kendi çözümleme sürecimize sürükleyebiliyoruz. İletişemediğimiz zamanlara baktığımda ortak özelliklerinden birinin bu olduğunu fark ettiğim için bugün sana iletişmeme opsiyonunu hatırlatmak istiyorum.
Mesela bir bardak su hayal et, içine bir çimdik kum atmış olalım. O kum dibe düşene kadar su hali hazırda olduğu berraklıkta olmaz, biraz zaman vermek, izlemek, sakinleşmeye alan yaratmak gerekir. İşte bizim içimizde canlanan kimi fikirler veya duygular için de aynı benzetmeyi kullanabiliriz.
Henüz bulanık bir suyken başkasıyla iletişim kurmak bizi nasıl etkiler dersin? Aklımızdan, kalbimizden veya ruhumuzdan akan her ne ise ilk ve öncelikli sorumlu biziz. Olup biteni anlamlandırmak ve kabul etmek de kendini tanıma ve sevme sürecinde yürüdüğümüz bir patika. Eğer yaşadıklarımızı önce biz demlendirip biraz uzaktan bakmayı başarabilirsek iç rahatlığına ulaşma, doğru iletişim kurma ve önümüzdeki alternatifleri görme şansımızın çok daha yüksek olduğuna inanıyorum. O yüzden bugün her ne dönüyorsa içinde, dışarıya akıtmadan önce kendine biraz zaman ve alan yaratmaya, sakince durup izlemeye ne dersin?
İlginizi çekebilir: Mutluluğunuza katkıda bulunmak elinizde: İlham verici 5 öneri