X

Suçluluk yara almış egonun sesidir; pişmanlıksa kalpten gelir

Suçluluk ve pişmanlık arasında kesin sınırlar çizmek mümkün olmasa da bu duyguların günlük hayatımızda birbirinin yerine kullanıldığını görüyoruz ve bu nedenle çoğu zaman kasti olarak yapmadığımız bir şeyden dolayı kendimizi gereksiz yere suçlayabiliyoruz. Hâlbuki bu noktada hislerimizin suçluluktan öte ve yargılayıcı iç sesimizden uzak, daha olumluya dönüştürücü bir pişmanlık olduğunu fark etmemiz önem taşıyor.

Psikolog Gökçe Çakır, suçluluğu bireylerin içinde yaşadığı çevrenin kurallarına, değer yargılarına ve dini kurallarına ters davrandıklarını düşünmeleri sonucu içten gelen ve susmayan kavurucu bir ses olarak tanımlıyor. Etik, ahlaki veya yasal sebeplerden dolayı ya da yanlış olduğunu bile bile yaptığımız bir hareketten, aldığımız tavırdan dolayı suçluluk duymamız normal. Öte yandan, insanlar kendilerini gereksiz yere suçlu itham ettiklerinde bu durum üzerlerinde ciddi bir duygusal baskı yaratarak olumsuz ve yaralayıcı öz-hükümlere dönüşür.

Şöyle düşünelim: Suçlu hissettiğimiz yaşantı ya da olay üzerinde aslında bir kontrolümüz yoktu ya da bu olumsuzluğa doğrudan ya da kasti olarak biz sebep olmadık. Bu durumda hislerimizi suçlulukla yoğurmak ne kadar yardımcı olabilir? Hissettiğimiz aslında nedir? Bu pişmanlıktır; geçmişe dönüp baktığımızda “keşke öyle değil de böyle yapsaydım,” “şu şekilde yapsam daha iyiydi” gibi cümleler kuruyorsak, bu, yaptığımız şeyin o sırada yanlışlığının ya da uygunsuzluğunun farkında değiliz demektir.

“Keşke” anahtar kelime gibi gözüküyor. Her ne kadar bu kelime olumsuz çağrışımlar uyandırsa da, her ne kadar “keşke”lerimizi azaltmaya çalışsak da, suçluluk ve pişmanlığı birbirinden ayırma noktasında “keşke” yardımımıza koşuyor gibi. “Keşke babam öldüğünde yanında olsaydım.”

Bundan dolayı üzülmek, pişmanlık duymak çok olağan ama öldüğünde babanızın elini tutamadığınız için kendinizi suçlu hissetmeniz doğru değil, çünkü ne babanızın ölümü üzerinde söz söyleme gücünüz vardı ne de onun durumunun ağırlaştığını biliyordunuz. Babanızın saatlerinin sayılı olduğunu bile bile ve yanına ulaşmak elinizden geldiği halde bunu yapmadıysanız, bu pişmanlıktan biraz daha ağır bir his yaratacaktır.

Evet, suçluluk. Yine de hayatı kendinize zindan etme derecesine kadar derin bir suçluluğa gömülmek ne babanızın sizi görmek isteyeceği bir durum olurdu ne de size ve çevrenize bir faydası dokunur. Böyle durumlarda, kendimizi suçlamamak mümkün değil ama önemli olan geriye dönüp baktığımızda dersler çıkarıp çıkaramadığımızdır: Gelecekte aynı durumda kalmamak için düşüncelerimizi ve davranışlarımızı değiştirebiliyor muyuz? Dönüşebiliyor muyuz?

Suçluluk ve pişmanlık çoğu zaman birbirine karışsa da suçluluğun kişiliğinize dönük olduğunu fark etmek önemli. “Böyle davrandığıma göre kötü bir insanım, yetersizim.” Kötü bir insan olduğunuz fikri suçluluğu besleyen zehirdir. Pişmanlık ise doğamız gereği kötü niyetli, ahlaksız ya da yetersiz olduğumuza dair hiçbir ima içermez. Evet, halen geçmişte yapmamayı dilediğiniz bir şey yapmışsınızdır ama pişmanlık hissi sizi sağlıklı bir şekilde yönlendirerek kapıldığınız kötü duygulardan çıkarır ve “bundan sonra ne yapabilirim” sorusunu sordurur. “Aynı durumu yaşamamak için ne yapabilirim?”

Suçlulukta konuşan yara almış egodur. “Ne kadar kötü bir anneyim. Çocuğuma söz geçiremiyorum.” “Annemi daha sık görmeliyim, gerçekten vefasız biriyim.” “Öfkelenmeyeceğim diye kendime söz vermiştim ama yine çileden çıktım. Bunu bile başaramayacak kadar acizim.”

Kendimize böyle saldırdığımızda, aynı hatalara yeniden düşmemek için kontrolü ele alacağımızı umarız. Ama bu asla işe yaramaz. Davranışlarımızı değiştirmek yargılayıcı iç sese kulak vermeye değil niyetimizi değiştirmeye bağlıdır.

Pişmanlık, daha samimidir, daha kalbe yakın. Suçluluk, egoist zihnin sesidir. Pişmanlığınızda dürüstseniz, gerçekten büyük bir değişim süreci başlamıştır ve kontrolcü bir zihinden öğrenmeye, gelişmeye ve dönüşüme açık bir tavra yönelmişsinizdir. Ancak gerçek bir pişmanlık sayesinde başkasını neden ve ne kadar üzdüğümüzü görebiliriz. Ki bu noktada empatinin gücü devreye giriyor. Pişmanlıklarımızı empatiyle ve gerçek bir değişim kararlılığıyla dönüştürerek suçluluk hissinden azat olabilir, kuyudan çıkma gayretini gösterebiliriz.

O halde, suçluluğu sağlıklı pişmanlıktan ayrı bir yere koymak gerekir. Suçluluk sizi doğuştan gelen kötü ve şeytani bir yanınız olduğuna inandırır ve benliğinizi hedef alır. Özünüzü kurutur, sizi felce uğratır. Sağlıklı pişmanlık ise dönüştürücü bir vicdan azabı yaratarak öncelikle hata yapabileceğimizi kabullenmeyi sağlar ve bizi daha sorumlu davranmaya, daha dikkatli olmaya iter. Özünüzü yaralamaz, sizi aslı olmayan bir utanç ve huzursuzluğa mahkûm etmez.

Kaynaklar:
The-difference between guilt and regret
Guilt vs remorse
Guit and Regret in Grief
Lisa Bonchek Adams: a psychologist’s perspective Lisa Bonchek Adams: a psychologist’
huffpost.com: guilt vs remorse
Psikolog Gökçe Çakır: Suçluluk Duygusu

İlginizi çekebilir:
Mükemmeliyetçiliğin en büyük besin kaynağı: Utanç ve yargılanma korkusu
Öfkeye yenik düşmemek için empatinin gücünü kullanın
Gerçek benliğimizi nasıl besleyebiliriz: 5 öneriyle ruhunuzu besleyin

Burcu Uluçay: Sözcüklerle, cümlelerle dahası dille uğraşmayı hep sevdim. Bunun üniversitede mütercim tercümanlık okumamda önemli bir payı oldu. 2012’de Marmara Üniversitesi’nden mezun olduğumda bir sene kadar çeşitli alanlarda çevirmenlik yaptım. “Şirket-bazlı” çevirmenliğin pek bana göre olmadığını anlayınca daha “naif” bir yönü olan yayıncılık dünyasına yöneldim. Fakat The University of Westminster’da Cultural and Critical Studies (Kültürel Çalışmalar) yüksek lisans programını burslu okuma şansı kapımı çalınca –pırrr– Londra’ya uçtum. 2014’te elimde afili diplomamla yurda döndüm. Ama yalnız değildim: Ben ve anoreksiya nervoza birlikte gelmiştik! Londra’ya gitmeden de ufak ufak “yoldayım” dese de pek aldırış etmediğim bu yeme bozukluğu artık sağlığım başta olmak üzere tüm hayatımı etkiliyordu ve kendisini yenmek için halen mücadele veriyorum. Bir taraftan asıl mesleğimi yani çevirmenlik ve editörlük çalışmalarımı sürdürsem de altı aydan uzun bir zamandır tam zamanlı işim buymuş gibi anoreksiya nervozadan iyileşmeye çalışıyorum. Yeme bozukluklarının nedenlerini, tedavi yollarını, iyileşen hastaların öykülerini ve güncel araştırmaları didik didik edip okumaya başladığımda tüm isteğim kendimi bu azaptan kurtarmaktı. Fakat zamanla yeme bozuklukları hakkında Türkçe yazılmış kaynakların İngilizcedekilere göre yetersiz kaldığını gördüm. Üzücü değil mi sizce de? Hele de yeme bozuklukları dünyanın hemen her yerinde bütün yaş grupları için gittikçe tehlikeli bir hal alırken. Tabii bir de yeme bozukluğu yaşayan kişilerin ailelerini, yakınlarını, arkadaşlarını düşünmek lazım. Sevdiklerine yardımcı olmak için daha güvenilir ve güncel içeriklere ulaşsalar ne güzel olur! Böylece önce kendi ailem ve yakınlarım için okuduklarıma dayanarak çeviriler ve derlemeler yapmaya başladım. TEDTalks’ta yeme bozuklukları, kaygı bozukluğu, yoga ve meditasyon gibi konularda ilham verici konuşmalar olduğunu biliyordum çünkü hemen hepsini izlemiş/dinlemiştim. Aralarında Türkçe altyazı çevirisi olmayanlar vardı. TEDTalks’un gönüllü çevirmenler projesine dâhil olup çeviriler yaptım. Sonra blog açma fikri geldi. Blogumda hem yabancı kaynaklardan edindiğim bilgileri hem de kendi deneyimlerimden yola çıkarak yazdığım içerikleri paylaşmaya başladım. Yazdıkça yazdıkça anladım ki paylaşmak ihtiyacım varmış. İtiraf etmek. Yeme bozukluklarının ciddi bir zihinsel rahatsızlık olduğunu, dahası bunu bizim “seçmediğimizi” bilin demek. Böyle böyle Uplifers’la yollarımız keşişti. Yeme bozuklukları hakkında yerleşmiş yanlış düşünceleri değiştirmek için buradaki birlikteliğimizden aldığımız güç önemli bir adım olsun. Yeme bozukluklarının zihnimize işkence eden kötücül sesine birlikte “dur” diyebileceğimize inanıyorum! Bana buradan ulaşabilirsiniz: burcu.ulucay@yahoo.com Bloguma göz atmak isterseniz: https://sahteseslereelveda.wordpress.com/

LEGO’dan hem çocukları hem yetişkinleri mutlu edecek en mükemmel yılbaşı hediyeleri

Yeni yıl, soğuk günleri sıcacık bir sevgiyle sarmalayan, neşe ve heyecan dolu büyülü bir dönem. Öyle ki yalnızca taptaze başlangıçların değil; sevdiklerimizi mutlu edecek fırsatların da habercisi. Bu özel dönemi daha da unutulmaz kılmanın ve yılbaşı coşkusunu sevdiklerimizle paylaşmanın en keyifli yollarından biri ise hiç şüphesiz gözlerden kalpler çıkaracak mükemmel yeni yıl hediyeleri. Peki ama gerçek anlamda mükemmel bir hediye bulmak mümkün mü?



Çocukken çok kolay olan hediye seçimi konusu, ne yazık ki yetişkinlikte zor bir hal alabiliyor. O zamanlar en sevdiğimiz karakterin yeni çıkan bir kitabı ya da havalı yeni bir oyuncak, bizi mutlu etmeye yeterdi. Ama büyüdükçe işler biraz karıştı… İhtiyaçlar, istekler, beklentiler, arzular, hepsi değişti, karmaşıklaştı. Haliyle, bir yetişkini ‘gerçekten’ mutlu edebilecek o ‘mükemmel’ hediyeyi bulmak da zorlu bir sanata dönüştü. Ama çözüm, sandığımızdan çok daha yakında olabilir. Belki de oyuna ve yaratıcılığa yeniden kucak açmak, tüm bu karmaşıklığı alıp götürmeye yetebilir. Siz de bu yıl sevdiklerinizi gerçekten heyecanlandıracak bir hediyenin peşine düştüyseniz aradıklarınızı LEGO’da bulabilirsiniz. Çocuklar için olduğu kadar yetişkinler için de oyunun, yaratıcılığın ve rahatlamanın kapılarını aralayan LEGO’da herkese uygun yüzlerce çeşit var:

Estetik ve dekoratif dokunuşları sevenlere özel

Çevrenizde gördüğü her boş duvarı doldurmak için hemen zihninde tasarım yapmaya başlayan ya da boş rafları estetik detaylarla dekore etmeye bayılan sevdikleriniz varsa, onlar için en iyi yılbaşı hediyesi bir LEGO’dan bir sanat eseri, doğadan bir parça veya mimari bir detay olabilir:

  • LEGO® Art Mona Lisa: Dekorasyonun yanı sıra sanat ve tarih meraklısı sevdikleriniz için Mona Lisa’nın 3D versiyonu şahane bir yeni yıl armağanı olabilir. Sevdiklerinizin duvarlarını süsleyerek yaşam alanlarına enerji katacak bu özel hediye, onların yaratıcı duygularını da harekete geçirebilir.
  • LEGO® Icons Yalıçapkını Kuşu: Doğanın dokunuşlarını yaşam alanlarına taşıyacak LEGO® Icons Yalıçapkını Kuşu, canlı renkleriyle sevdiklerinize yılbaşı coşkusunu yansıtırken mutluluktan gözlerinden kalpler çıkartabilir.

Enerjisini doğadan alanlara özel

Doğaya, yeşile, bitkilere düşkün, enerjisini, ilhamını büyüleyici çiçeklerden ve renklerden alan sevdikleriniz için de en mükemmel hediyeler, yine LEGO’da:

  • LEGO® Icons Orkide: Orkidelerin bitkiler aleminde çok özel bir yeri olduğu tartışılmaz. Siz de sevdiklerinize onların sizin için ne kadar özel olduğunu hissettirmek istiyorsanız bu seti kaçırmayın. 5 taban yaprağı ve 2 hava kökü ile gerçekçi bir görünüme sahip bu ikonik orkide setini görenler canlısından ayırmakta zorlanabilirler 🙂
  • LEGO® Icons Erik Çiçeği: Bu set, sevdiklerinize güzel bir kırmızı çiçeği tomurcuktan açmaya ve tam çiçeklenmeye kadar inşa etme fırsatı sunuyor. Üstelik sevdikleriniz bu seti sergilemekten de büyük haz duyacak. Hem şık bir dekor hem de yaratıcı bir yapım süreci, ikisi de bu mükemmel hediyede.

Hız, heyecan ve adrenalin tutkunlarına özel

Hız, şüphesiz ki büyük bir tutku. Özgürlüğüne düşkün, heyecanı seven, teknolojiye ve otomobil dünyasına meraklı herkes için LEGO’da şahane hediyeler bulabilirsiniz:

  • LEGO® Technic Mercedes-Benz G 500 Professional Line: Mercedes-Benz tutkusu olan herkesi heyecanlandıracak, otantik özelliklerle dolu ikonik G Serisi’nden bir model, mükemmel bir yılbaşı hediyesinden çok daha fazlası olabilir. Baştan sona adeta bir mühendislik deneyimi sunan bu modelin sevdiklerinizi çok mutlu edeceği kesin.
  • LEGO® Technic Emirates Team New Zealand AC75 Yat: Maceranın sudaki halini seven ve yelken sporuna da merak duyan sevdiklerinizi mutlu etmek için fazla düşünmenize gerek yok. Aradığınız hediye LEGO Technic Emirates Team New Zealand AC75 Yat. Biraz çılgın, biraz heyecanlı, en çok da kusursuz… Emin olun sevdikleriniz bu seti hem yaparken hem de sergilerken çok keyif alacak.

Sinemaseverlere özel

Beyaz perdenin büyüsüne kapılan sevdiklerinize, onların bu tutkusunu daha da derinleştirecek hediyelerle unutulmaz deneyimler sunabilirsiniz:

  • LEGO® Star Wars™ Millennium Falcon™: Çoğu sinemaseverin gönlünde taht kurmuş en özel serilerden biri hiç şüphesiz ki Star Wars. Star Wars™ Millennium Falcon’un kokpiti, uydu çanağı, topları ve diğer ikonik detaylarıyla sevdikleriniz inşa sürecini tamamlarken kendilerini galaksinin derinliklerinde bir macerada da hissedebilirler.
  • LEGO® Disney™ Genç Aslan Kral Simba: Sevdiklerinizin sinema tutkusunu nostaljik rüzgarlarla buluşturmak isterseniz, aradığınız mükemmel hediye yine LEGO’da. Onları LEGO® Disney™ Genç Aslan Kral Simba ile çocukluk anılarına doğru bir yolculuğa çıkarabilirsiniz.

Oyunculara ve uzay meraklılarına özel

Uzayın sınırsız gizemini merak eden ya da en zorlu oyunları bile tek hamlede geçmeyi başarabilen sevdikleriniz varsa, onlar için de en mükemmel yeni yıl hediyeleri LEGO’da:

  • LEGO® Super Mario™ Super Mario World™: Mario ve Yoshi: Mario, şüphesiz ki hem çocukların hem yetişkinlerin gönlünde büyük yer tutan en ikonik oyunlardan biri. Eğlenceli bir nostaljik tur, keyifli bir oyun deneyimi ya da rahatlatıcı bir aktiviteden çok daha fazlasını sunacak bu set, sevdiklerinize yepyeni bir dünya yaratmak için ilham verebilir.
  • LEGO® Technic NASA Apollo Ay Taşıtı – LRV: Kozmik maceracılar için en şahane hediye: NASA Apollo Ay Taşıtı (LRV) modeli. Sevdiklerinizi yıldızlara götürüp geri getirecek bu özel hediye, bambaşka dünyaların kapısını onlar için aralarken yaratıcı duygularını da harekete geçirebilir.

Bonus: Mırmır Pati ile eğlenceyi geri getirin

LEGO’nun sonsuz olasılıklarla dolu dünyasında en mükemmel hediyeler de eğlence de oyun da bitmez… Mırmır Pati, oyunu her yaştan insan için geri getiriyor ve herkesi yılın bu büyülü zamanını çok daha keyifli geçirmeye davet ediyor.

Mutlu bir yer inşa etmek isteyen herkes için mükemmel hediyeler ve çok daha fazlası LEGO’da. Hemen tıklayın ve sevdiklerinizi mutlu etmeye erkenden başlayın.

*Bu yazı LEGO katkılarıyla hazırlanmıştır.

İlgili Makale