Şubat ayının son haftasına girmişken hız kesmeden öz şefkat yolculuğumuza devam ediyoruz. Bu yoldaki dördüncü durağımız duygusal öz şefkat. Birçoğumuz için duygularla baş etmek pek kolay değil. Bazen onları yaşamaktansa, içimize attığımız veya yokmuş gibi davrandığımız bile oluyor. Ama bu demek değil ki kayboluyorlar. Tam tersine bedenimizde hapsolup bize zarar verebiliyorlar.
Zorlayıcı duygularla karşılaştığımızda onları görmezden gelmek ya da kendimizi içten içe suçlamak, bunun zamanla alışkanlık haline gelmesine neden oluyor. Negatif duygular sonrasında kendimizle ilgili negatif düşünceleri ve davranışları tekrarladıkça, bunlar artık otomatik tepkilerimiz haline geliyor. Ve bir sonraki duyguda kendimizi, kendimize karşı yine kötü davranırken buluyoruz.
Halbuki yapabileceğimiz en iyi şey, bu durumlarda kendimizin en yakın arkadaşı olmak. Yakın bir arkadaşımız gibi kendimizi desteklemek ve iyi bakmak. Bunu yaparken her alışkanlık kazanma sürecinde olduğu gibi çaba göstermeye istekli olmak gerekiyor. İstekli olalım ki otomatik tepkimiz yerine daha şefkatli olan düşünce ve davranışların tohumlarını ekebilelim. İstekli olalım ki kendimizi sevme yolunda somut adımlar atabilelim.
Duygusal şefkat göstererek kendimizin en yakın arkadaşı olma yolunda ilk kurtarıcımız kendimize sempati gösterebilmek. Yaşadığımız duyguları inkar etmektense bu durumu kabul edebilmek ve ne olursa olsun duygularımıza anlayış gösterebilmek çok değerli. Çünkü ancak kabul edince o duyguyu layığınca yaşayabiliyor ve zamanını doldurduğunda serbest bırakabiliyoruz.
Bir diğer duygusal öz şefkat gösterme yöntemi de kendimize karşı bağışlayıcı olabilmek. Yaşadığımız bazı olaylar sonrasında duygusal olarak zorlanmamızın üstüne bir de kendimizi suçlayarak bu zorluğu iki katına çıkarabiliyor, kendimize işkence edebiliyoruz. “Neden öyle yaptın”lar, “bunu hak ettin”ler… Halbuki o durumlarda sanki en yakın arkadaşımız böyle bir durum yaşıyormuş gibi bakabilirsek, arkadaşımıza ne derdik diye düşünüp o cevabı kendimize söyleyebilirsek o zaman bilinçli bir çaba gösteriyoruz demektir. Kendimizi bağışlamak, “Ne olursa olsun senin yanındayım” diyebilmek ve yatıştırıcı olabilmek duygusal öz şefkat için çok çok kıymetli. Hem zaten önce biz kendi yanımızda olmalıyız ki başkaları da yanımızda olabilsin.
Bize keyif veren aktiviteleri yapmak da duygusal öz şefkati pekiştirecektir. Zorlandığımız durumlarda bazen hak ettiğimizi düşünerek o zorlu duyguya tutunabiliyoruz. Keyifli bir aktiviteye yer vermekse, duygu durumumuzu iyileştiriyor. Zorlamadan, doğası gereği yaptığımız anda bizi yatıştıran aktiviteleri yapmayı hatırlamak duygusal öz şefkat alışkanlığımızı pekiştiriyor. Keyifli bir şarkı açmak, dans etmek, lezzetli bir yemek pişirmek, evcil hayvanımızla oynamak bu tür aktivitelere örnek olarak verilebilir. Bu aktiviteleri sadece zor zamanlarda yapmak değil, günlük hayatımıza da dahil etmek duygusal stabilitemizi artıracaktır. Güne mutlu bir şarkı ile başlamak ya da sabah kahvesi… Tanıdık geldi, değil mi?
Kendinin en yakın arkadaşı olarak duygusal öz şefkatini kendine gösterebilirsin. Sempati göstermek, bağışlayıcı olmak ve keyif veren aktiviteleri yapmak bunun için uygulayabileceğin üç önemli yoldur. Sen de kendinle duygusal olarak nasıl ilgilendiğini analiz edebilir, buna göre önerdiğim üç yolu uygulayabilir ya da yenilerini keşfedebilirsin.
Daha fazla öneri için beni Instagram hesabımdan takip etmeyi unutma!
İlginizi çekebilir: Şubat’ta kendinizi sevin: İlişkisel öz şefkat için güçlü bağlar kur