X

“Biz suyuz”: Su içmek için susamayı beklemeyin

Su içmek; yorgunluğu azaltmak, ruh halini ve sindirimi iyileştirmek, hastalıklarla mücadele etmek için atabileceğiniz en güçlü adımlardan biri.

Bizde olmayan bir şeye ihtiyacımız varmış gibi düşünmeyin, biz suyuz. Vücudumuzun %70 kadarı su, aynı zamanda Dünya’nın % 70 kadarı da su. Bu bir tesadüf olabilir mi? Çünkü su, hem bireysel hem de ekosistemde yaşam için doğrudan bir etkiye sahip.

Su H2o’dan çok daha fazlası. Hücrelerimize nüfuz etmekle kalmaz, hücreler arasında zihinsel ve fiziksel bilgilerin aktarılmasını da sağlar. Bedenimize enerji taşıyan bir madde olmasının dışında beden içindeki bilgileri de ileten eşsiz bir madde. Peki o bütün bu görevleri nasıl yerine getirebiliyor?

“Su gıdadır”

Su yapısındaki fiziksel özelliği ile bedende sindirim, dolaşım ve arınma olarak birçok görevi yerine getiriyor. Su sayesinde toksinler bedenden dışarı atılır, metabolizmamız çalışır ve sindirim gerçekleşir. Bedenimiz gerçekten de doğanın bir mucizesidir. Hayatta kalmaya ve yeni hayatlar yaratmaya programlı olan bedenimiz ihtiyaç duyduğu tüm bilgiye sahiptir. Doğal dengesini koruma ve bozulduğunda yeniden kurma becerisi, kendi kendini iyileştirme gücü var. Su bilgiyi toplar ve aktarır. Biz sindirimden tutunda düşünmeye kadar her türlü fonksiyonu su sayesinde yaparız. Suyun gerçek bir ‘gıda’ olduğunu, hatta tüm diğer gıdalardan daha çok ihtiyacımız olduğunu unutuyoruz. Sadece biz değil, Tıp dünyası da ‘gıda piramitleri’ne suyu eklemiyor. Gıda maddesi olan su, hayatın devam etmesini sağlayan enerji sağlayan bir bilgi taşıyıcıdır. Yapmamız gereken tek şey düşen enerjimizin farkına varmak ve onu yeniden arttırmanın yollarını aramaktır.

Enerjimiz yeniden arttığında sistem dengeye gelir, tekrar canlı ve sağlıklı hissederiz. Hastalık bir enerji eksikliğidir ve ortaya çıkan işaretler sadece bedende bir hastalık olduğunu bize haber verir. Hasta olduğunuzda işaretlerin bastırılması ile kök sorunu gözden kaçırır, geçici bir süre iyileşirsiniz. İyileşmek, enerji eksikliğini tam olarak nereden kaynaklandığını bulunması ve giderilmesi ile gerçekleşir. Kendinizi bilinçlendirerek bedeninize ihtiyacı olan enerjiyi sağladığınızda bedeninizin bağışıklık sistemi güçlenecek ve biraz zaman alan doğal bir süreçte iyileşme olacaktır. Çünkü iyileşme kişinin tamamen bilincinin farkında olma sürecidir.

Yaş aldıkça bedenimizdeki fonksiyonların yavaşlaması ile ciltte bozulmalar olması ile suya ihtiyaç artar. Yine yaş ile birlikte susama hissine duyarlılık da azaldığından bu dönemde susamayı beklemeden düzenli aralıklarla su içilmeli. Yaş almanın en önemli özelliği olan farkındalık ile dikkatli davranarak eksik olan bilgi ve enerjiyi tamamlayabiliriz. Bu eksikliği tamamlamak için su başta olmak üzere gıdalardaki bilgilerden faydalanmalıyız.

Su ile ilgili bir adım daha ileri gidelim mi?

Suyun kaldırma gücü sayesinde bizler ayakta durabiliyoruz. Bedenimizde hiç su olmasaydı uzay boşluğunda öylece salınıp dururduk. Son zamanlarda hareket etmeye isteksizseniz lütfen hemen ne kadar su içtiğinizi kontrol edin. Beden sıvınızdaki kaldırma gücü azalmış olabilir. Vücudumuzdaki % 70’den fazla su bizi olduğumuz yere çiviler. Su değirmenlerini düşünün. Bedenimizdeki sıvıların sürekli hareket halinde olması kalbimizi çalıştırıyor. Bu sıvı akışı sayesinde biz evrenin ritmi ile bağlantı kuruyoruz. Bu bağlantı koptuğunda tekrar enerji sağlamak için ilk önce su içelim.

Haydi yazımı okumaya ara verin, birlikte kocaman oda sıcaklığında bir bardak su hazırlayın. Sadece sağlıklı olmak için değil bilincinizi geliştirmek için de kana kana için. Az içtiğinizde ilk zarar gören organlarımızdan biri beyin desem. Peki beynimizin de %70’ den fazlasının su olması tesadüf mü? Vücudumuzun, beynimizin, dünyanın…

Su aynı zamanda hafızasında yaşam enerjisini ve geçtiği her yerden topladığı aktarılmış şifa bilgilerini taşır. Hafızasına aldığı bilgileri kişiye özel dosyada toplar. Eğer vücudumuza doğru bilgiler aktarırsak şifalanıyoruz. Bu hem sizi hem de ilişkide olduklarınızı etkiliyor.

İspatı var mı?

Durgun suya bir taş atmışlığınız mutlaka vardır. İç içe geçen yuvarlak halkalar oluşur hatta bu halkalar aslında üç boyutludur. Halkalar sadece yüzeyde bizim gördüğümüz küçükten büyüğe gelişmez, derinlere, dibe doğru da gider.

Peki bu neyi anlatır bize?

Su halka halka bize bilgiyi aktarır.

‘Kelimelerine dikkat et .’

Durgun suya değil de hayatınızın tam ortasına bir taş attığınızı düşünün. Kelimelerin gücü beyninizde dolaşan sudan geliyor. Ve kelimeler ister sessiz olsun ister sese dönüşsün, sizi ve tabii ki sözü söylediğiniz kişiye etki etme, cesaretlendirme bazen de endişelendirme gücü var.

Dünyaca ünlü Japon bilim adamı doktor. Masaro Emoto‘nun çalışmalarını duymuşsunuzdur. Bu bilgiyle su; depoladığı olumlu bilgilerle bizi şifalandırırken negatif bilgilerle hasta ediyor. Gördüğünüz gibi su dolu beyninize ne yüklerseniz düşünceleriniz de ona dönüşür. Su içmek için susamayı beklemeyi bırakacağız.

Suyun iyileştirici gücü için :

  • Susamadan su için
  • Temiz ve doğal su için
  • Sularınızı camda saklayın
  • Su içerken aklınızdan olumlu düşünceler geçirin

Suyu ne zaman içmelisiniz?

  • Uyanır uyanmaz
  •  Yatmadan önce
  • Spordan önce ve hemen sonrasında
  • Banyodan sonra
  • Yemekten 30 dakika önce- yemekten 2 saat sonra
  • Halsizken
  • Hastayken
  • İdrarımız koyu ve kokulu ve miktarı az ise
  • Terimiz, ağız kokumuz varsa
  • Kas kramplarımız varsa
  • Baş ağrısı, halsizlik hissediyorsak
  • Berrak su berrak zihin

Buz suyuz, temiz yaşamak ve temiz düşünmek istiyorsak suyumuzu korumalı, ne içtiğimizi bilmeliyiz.

Pre menopoz döneminde su ile birlikte bazı alışkanlıklarımızı yenilemeliyiz. Doğru beslenme için tıklayın.

İlginizi çekebilir: Eliminasyonun çok bilinmeyen 10 faydası

Pelin Bozkurt Bilgic: Well-being Şef ve Well-being Uzmanı Pelin Bozkurt Bilgiç’in ortaokul yıllarından beri yemek yapmak ve sunmakla ilgili amatör heyecanı uzun yıllar devam etti. Mutfakta geçirdiği keyifli saatler sonrasında hobi olarak başlayan yolculuk, bir süre sonra hayatının büyük bir kısmını kaplar oldu. Sağlıklı ve dengeli beslenme ile kendi yaşamında bütünlüğü yakalayan Pelin Bozkurt Bilgiç, hayatı boyunca edindiği bilgileri hazırladığı eğitimler, seminerler, kitaplar ve TV programları ile paylaşmaktadır. Yakaladığı ve deneyimlediği bütünlüğü özellikle konuklarını geleneksel anlamış içinde ancak modern tariflerle ağırlamak adına ‘Sağlıklı Misafir Sofram’ yemek kitabını çıkardı. Sosyal medyada çok aktif olan Pelin Bozkurt Bilgiç’in Bizim Ev Tv’de ‘Pelin’le Lezzetli Sofralar’ isimli yemek programı bulunmakta ve sıklık başka programlara konuk olarak katılmaktadır. Hedefi; insanların diyet stresinden uzaklaşıp sağlıklı ve Holistik bakış açısı ile kadim bilgilerin ışığı altında yeni ve sürdürülebilir yaşam modeli ile yeme hijyeni ve günlük ritüellerin önemini anlatmak ve yaymaktır. Şişli Terakki Lisesi ardından İ.Ü İletişim Fakültesi’nde okuyan Pelin Bilgiç, ikinci kariyerini ise; sadece fiziksel beslenme değil, bütünsel yaşamı da besleyen farklı alanlarda birbirini destekleyen eğitimlerle ilerletti. Çok değerli hocalardan sağlık-beslenme-yaşam döngüsünü araştıran Cornell Ü. Nutrition and Healthy Living eğitimini almıştır. Okan Üniversitesi Öğretim Görevlisi, Wellbeing Derneği Yönetim Kurulu Üyesidir. Aldığı diğer eğitimler arasında: Deepak Chopra Ayurvedik Yoga ve meditasyon Terapisti Eğitimi, Wellbeing Uzmanlığı Eğitimi (Ebru Şinik), Biruni Ü.Aromaterapi ve Fitoterapi Eğitimi, Bach Çiçekleri Terapisi (Güner Yaman), Biointegratif Nefes Terapistliği Eğitimi (Dr.Ömer Önder), Fonksiyonel Yaşam Sağlık Koçluğu Eğitimi (Mehmet Mahir Atasoy), Burnell 3. Age Woman Enstitüsü Eğitimi, Well-Aging Beslenme koçluğu Eğitimi (Prf Dr Pelin Arıbal), Neurocoaching ICF onaylı Koçluk Eğitimi (Sinan Canan) ve Mindfullness Stres Yönetimi (Prof Dr.Zümra Atalay) yer almaktadır.

Aldığımız iki nefesten biri denizden: #MaviNefesProjesi

Denizler, gezegenimizin kalbinde atan en önemli yaşam kaynakları. Sadece tatil rotalarını ya da en şahane manzaraları süslemekle kalmayan bu su ve hayat kaynaklarımız, gezegenimizin dengesi ve canlı yaşamlarının devamı için de kritik bir rol sahibi. Çünkü, ihtiyaç duyduğumuz oksijenin yarısından fazlası denizlerden geliyor. Ancak, denizlerimizin karşı karşıya olduğu tehditler, ekosistemin geleceğini tehlikeye atıyor.



İklim değişikliği, çevre kirliliği, insan müdahaleleri, plastik atıklar, petrol sızıntıları veya müsilaj gibi pek çok faktör, denizleri kirletmekle kalmıyor geleceğimizi de adım adım yok etmeye başlıyor. Çünkü denizlerdeki kirlilik, hem denizdeki hem de karadaki canlı yaşamını tehdit ediyor ve ekosistemin dengesini bozarak gezegenimizin geleceğinden çalıyor.

Denizlerimizin ve gezegenimizin karşı karşıya olduğu tehditler karşısında sessiz kalmayan Garanti BBVA, DenizTemiz Derneği/TURMEPA iş birliğiyle sürdürdüğü Mavi Nefes Projesi ile bu yıl da denizlerimize, yani yaşam kaynağımıza, sahip çıkıyor. Mavi Nefes Projesi, başta plastikler olmak üzere deniz çöplerinin toplanmasına ve deniz ekosisteminin korunmasına katkı sağlıyor ve denizlerimizdeki oksijen kaynakları olan deniz çayırlarını ve mercanları çoğaltıyor.

“Dünyaya iyi bakıyoruz, geleceğe iyi bakıyoruz.”

“Dünyaya iyi bakıyoruz, geleceğe iyi bakıyoruz.” misyonuyla yola çıkan Garanti BBVA, DenizTemiz Derneği/ TURMEPA ile birlikte hem deniz kirliliğini azaltmak hem de denizlerdeki biyoçeşitliliği korumak ve deniz ekosistemini rehabilite etmek için uzun soluklu bilimsel koruma ve izleme çalışmaları yürütüyor.

Mavi Nefes Projesi kapsamında Eylül 2021-Haziran 2024 döneminde Marmara Denizi, Adrasan ve Van Gölü’nde yaklaşık 200 bin kişinin günlük üretimine eşit 230 ton katı ve sıvı atık toplandı, uygun olan atıkların geri dönüşüme kazandırılması içinse çalışmalar sürüyor.



Projenin eğitim ayağında ise deniz temizliği konusundaki farkındalığı artırmak amacıyla ortaokul öğrencilerine ve öğretmenlerine denizlerin önemi, deniz ekosisteminin korunması ve sürdürülebilir su kaynakları için bireysel sorumluluklar konularında eğitimler veriliyor. Mavi Nefes Eğitim Otobüsü ve çevrim içi eğitimlerle 3 yıl boyunca 8 ilde yaklaşık 80 bin öğrenciye ulaşıldığı biliniyor.

Bu başarılı iş birliği, hem denizlerimize hem de gezegenimize hayat verirken; temiz denizlerin, sağlıklı ve uzun ömürlü bir yaşamın temelini olduğunu da bir kez daha bizlere hatırlatıyor. Denizlerdeki deniz çayırlarını ve mercanları koruyup çoğaltmak için çalışmaların sürdürüldüğü Mavi Nefes Projesi sayesinde “aldığımız iki nefesten biri denizden” diyen Garanti BBVA, DenizTemiz Derneği/ TURMEPA ile tertemiz ve sağlıklı yarınların kapısını aralıyor. Bu başarılı iş birliğinden ilham alarak geleceğimizden çalmak yerine geleceğimizi korumak için çalışmak ve denizlerin yaşam kaynağımız olduğunu her an hatırlamak ve hatırlatmak, hepimizin yarınlarımıza yapacağımız en büyük yatırım.

*Bu yazı Garanti BBVA katkılarıyla hazırlanmıştır.



Orkid, “Sporla Güçlen” projesine verdiği destekle kız çocuklarının geleceğine ışık tutuyor

Bir kız çocuğu düşünün: Günün ilk ışıklarıyla birlikte koşuya çıkan, her sabah elinde topuyla antrenman yapan, büyük bir hevesle hem bedenini hem de zihnini beslemek için yıllarca gönül verdiği spor dalı uğruna çalışmaya devam eden ve uzun yıllar sonra gözlerinden ışıklar saçarak ilk kupasını milyonların önünde havaya kaldıran… Ne harika bir tablo, öyle değil mi?



Toplumun her köşesinde, binlerce kız çocuğu bu anı yaşamayı hak ediyor. Ancak, ne yazık ki birçoğu için spor; erişilmesi çok güç bir lüks, uzak bir hayal gibi kalıyor hayatları boyunca. Oysa spor, sağlığın, özgüvenin, azmin, başarının, kararlılığın, istikrarın temellerini atan, kız çocuklarının güçlü bireyler olarak yetişmesine katkı sağlayan en önemli araçlardan biri. Bu önemin farkında olan ve kız çocuklarını spor yoluyla güçlendirmek isteyen Orkid, Watsons iş birliği ile Türkiye Milli Olimpiyat Komitesi’nin (TMOK) Diyarbakır, Gaziantep ve Şanlıurfa’da yürüttüğü “Sporla Güçlen” projesine destek veriyor.

Geleceğe atılan adımlar: Kız çocukları, ‘sporla güçleniyor’

Türkiye’de kadınları ilk kez hijyenik pedle buluşturan P&G’nin kadın bakım markası Orkid, 45 yılı aşkın süredir dünyadaki tüm kadınların hayatını kolaylaştırmak, onları her alanda desteklemek için imza attığı çalışmalarına bir yenisini daha ekleyerek “Sporla Güçlen” projesiyle kız çocuklarının yanında oluyor.

Kız çocuklarına sporla yeni yollar açmayı ve kız çocuklarının geleceğini aydınlatmayı hedefleyen Orkid, yürüttüğü bu iş birliğiyle kız çocuklarının eğitim ve spor yaşamlarını desteklemeyi, onların fiziksel, zihinsel ve sosyal gelişimlerine katkı sağlamayı amaçlıyor. Kız çocuklarının hayatta karşılaşacakları tüm zorluklar karşısında çok daha güçlü durmalarını sağlayan, onların bütüncül gelişimini desteklerken duygusal dayanıklılık kazanmalarına da zemin hazırlayan sporun gücü, yadsınamayacak kadar fazla. Öyle ki; Orkid’in, İpsos ile Türkiye genelinde gerçekleştirdiği araştırmaya göre; ergenlik döneminde spor yapan kadınların %77’si, sporun bugün oldukları kişi olmalarına yardımcı olduğunu belirtiyor. Dahası, yapılan bu araştırmaya göre; ergenlik döneminde spor yapan kızlar, istedikleri kişi olmalarına yardımcı olabilecek özgüven ve becerileri sporla kazanıyor.

Buna rağmen genç kızların neredeyse yarısının düzenli spor yapmadığı sonucuna ulaşan Orkid, TMOK ve Watsons iş birliği ile kız çocuklarının sporla güçlenmesi için onların yanında yer alıyor. Kız çocuklarının hem eğitimlerine hem de spora devam etmelerine yönelik gerekli spor malzemelerinin temin edilmesini destekleyen Sporla Güçlen projesi ile Diyarbakır, Gaziantep ve Şanlıurfa’da bulunan okullardaki kız öğrenciler dönem boyunca badminton, basketbol ve voleybol dallarında eğitim alıyor.



Kadınların daha özgüvenli olmasını destekleyen ve spor ile olan bağlarını güçlendirmeye odaklanan bir marka olarak Orkid, hiçbir kız çocuğunun bu haklarından mahrum kalmaması için çalışıyor. Bu sayede geleceğin sağlıklı, özgüvenli, başarılı ve belki de milli sporcuları bugünden yetişmeye başlıyor. Gelecek nesillerin hayallerine ulaşmalarına yardımcı olmak için onların yanında olmaya ve onları cesaretlendirmeye devam eden Orkid, kız çocuklarına yeterli imkan sağlandıkça daha eşit ve aydınlık yarınların mümkün olduğuna inanıyor.

Kız çocuklarını genç yaşta sporla tanıştırarak onların kendi potansiyellerini keşfetmelerine olanak tanıyan bu projenin ve başta Orkid ile Watsons olmak üzere projenin tüm destekçilerinin ülkemize ve dünyaya ilham olması, kız çocuklarının ışıl ışıl bir geleceğe doğru çok daha emin adımlarla yürümesi hepimizin en büyük temennisi.

Güçlü kadınlar, güçlü yarınlar için, #SporlaGüçlen projesine destek veren Orkid ürünlerini Watsons’ta keşfetmek için tıklayın.

*Bu yazı Orkid katkılarıyla hazırlanmıştır.



Sofralarda sürdürülebilir şıklığın yeni adı: Porland Re-Gen

Doğaya olan etkimiz, her gün attığımız adımlarla yeniden şekilleniyor. Günlük yaşamımızda aldığımız kararlar, tüketim alışkanlıklarımız ve yaşam tarzımız, doğa üzerinde hiç silinmeyecek izler bırakıyor, üstelik bu izler günden güne daha da derinleşiyor. Ulaşım tercihlerimizden yeme-içme alışkanlıklarımıza, satın aldığımız ürünlerden şehir hatta ülke dışından verdiğimiz siparişlere kadar hayatımızın her alanında karşımıza çıkan bu etki, yani karbon ayak izimiz, aynı zamanda günlük yaşamda kullandığımız eşyalarla da yakından ilişkili. Ne yediğimiz, ne içtiğimiz kadar yediklerimizi-içtiklerimizi nasıl tükettiğimiz de karbon ayak izimiz üzerinde etki sahibi.



Bu durumun farkında olan ve çevre bilinciyle hareket eden Porland, kırık porselenleri yeniden hayata döndüren Re-Gen Koleksiyonu ile sürdürülebilirlik anlayışını bir adım daha ileriye taşıyor ve dünyada bir ilke imza atıyor. Dünyaya karşı sorumluluk ilkesini odağına alarak üretim süreçlerini yürüten Porland, bu yenilikçi adımıyla bize de gezegenimize olan sorumluluklarımızı bir kez daha hatırlatıyor. İklim krizine karşı geliştirdiği iş modeli sayesinde çevre dostu üretim ve sıfır atık felsefesini benimseyen vizyoner marka, Re-Gen Koleksiyonu ile hem sofraları iyi tasarımla buluşturuyor hem de daha sürdürülebilir bir dünya için yeni şanslar yaratıyor.

Kırık porselenlerden geleceğe: Daha sürdürülebilir bir dünya

Re-Gen ile artık kırık porselenler, sıradan bir atık olmaktan çıkıyor ve yeniden işlenerek hem doğaya hem insana hem de gezegenimize dost bir anlayışı temsil ediyor. Doğayla her şekilde uyumlu, sosyal açıdan faydalı, toplumsal olarak kapsayıcı ve kültürel bağlamda sürdürülebilir bir yaklaşımın öncüsü olan Re-Gen Koleksiyonu, ayrıca tamamen doğal bileşenlerle üretildiği için bakteri ve mikrop barındırmıyor. Dayanıklı ve uzun ömürlü olmasının yanı sıra sağlıklı bir kullanım deneyimi de sunuyor.

Böylece, koleksiyonda yer alan her bir parça sadece bir tabak ya da kupa olmaktan öte, doğaya saygılı ve sürdürülebilir bir yaşam döngüsünün parçası haline geliyor ve gezegenimize olan borcumuzu ödeme yolunda atılmış küçük ama etkili bir adımı simgeliyor.

Doğanın estetik yansıması, sofralara taşınıyor

Porselenin yeniden hayat bulduğu bu koleksiyon, Salda, Ontario, Birdsong ve One and Only isimli dört farklı tasarımdan oluşuyor ve ömürlük desen garantisiyle de zarafetini uzun yıllar koruyor. Re-Gen, sadece estetik açıdan harikalar sunmakla kalmıyor, aynı zamanda çevresel sorumluluğun mükemmel bir örneği olma misyonunu da üstlenerek döngüsel ekonomiye katkı sağlıyor.



Koleksiyonda yer alan her bir parça, doğanın izlerini üzerinde taşıyor. Doğanın sakinliğini, huzurunu, zarafetini yansıtan bu parçalar, sağlıklı, şık ve sürdürülebilir sofralar sunarken sadece bugünü değil, yarını da düşünerek hareket etmemiz gerektiğini hatırlatıyor. Ve günlük hayatın içerisinde çoğu zaman fark etmediğimiz küçük tercihlerin bile ne kadar büyük öneme sahip olduğunu gösteriyor.

İlhamını doğadan alan Re-Gen Koleksiyonu’nun bir parçası olan Salda, Türkiye’nin güneydoğusunda bir volkanik krater gölü olan Salda’nın eşsiz kumsalını yansıtırken; Kanada’nın en güzel eyaletlerinden Ontario’nun masmavi göllerinden esinlenilerek yaratılan Ontario ise mavinin her tonunda derinleştirici bir etki sunuyor. Öte yandan, kuş seslerinin doğadaki varlığını temsil eden yaprak, çiçek ve kuş motifleriyle bezeli Birdsong ise huzur ve mutluluk duygularını sofralarda ön plana çıkarıyor. Gökyüzünün en ihtişamlı halini yansıtan One and Only tasarımları ise göz alıcı renkleriyle doğanın büyülü dokunuşlarını sofralara taşıyor. Karbon emilimini azaltma amacıyla tasarlanan ve güncel teknolojiler kullanılarak üretilen bu koleksiyon, porselen atıklarını sanatla buluştururken geleceğe de şekil veriyor.

Geçen bir yıldaki sürdürülebilirlik çalışmalarıyla 61 ton plastik, 169 ton kağıt, 80 ton ahşap, 80.800 ton su, 301 ton porseleni geri kazandıran Porland, bu sayede 735 ton CO2 emisyonunun engellenmesine öncülük etti. Sürdürülebilirliğe sağladığı katkılarla sektörün öncüsü olan ve ilklere imza atan Porland’ın ilham verici Re-Gen Koleksiyonu’nu daha yakından keşfetmek için hemen tıklayın.

*Bu yazı Porland katkılarıyla hazırlanmıştır.



“Türkiye’nin Kadın Girişimcisi Yarışması” için başvurular başladı

İnsanlığın varoluşundan bu yana kadınlar, toplumda pek çok ilham veren, güçlü roller üstlendi. Her ne kadar toplumsal cinsiyet eşitsizliği kadınların mücadelesini her dönemde zorlaştırmış olsa da; günümüzde kadınlar iş hayatından siyasete, eğitimden medyaya toplumun pek çok alanında yer almaya, seslerini duyurmaya ve görünürlüklerini güçlendirmeye devam ediyorlar. Artık başarılı kadın hikayelerinin pek çok örneği var; özellikle de girişimcilik sektöründe.



Kadınlar girişimcilik dünyasına isimlerini altın harflerle yazdırmaya ve pek çok farklı sektörde muhteşem izlere imza atmaya devam ettikçe, kadın girişimcilerin hikayelerini paylaşmalarına aracı olacak pek çok etkinlik ve yarışma düzenleniyor. Böylelikle hem kadınların girişimcilik konusunda daha aktif olmalarına hem de ilham verici hikayelerini diğer kadınlarla paylaşmalarına olanak sağlanıyor. Bu yarışmaların ilki ve en köklülerinden biri de Türkiye’nin Kadın Girişimcisi Yarışması.

 “Türkiye’nin Kadın Girişimcisi Yarışması, kadın girişimcilerin çevrelerinde yarattığı farka ve faydaya da odaklanırken, girişimcilikteki başarısını Türkiye’ye duyuran kadınların başka kadınlara katkı sağlama konusundaki motivasyonlarını da artıyor. Kadın girişimcileri ve kooperatifleri, büyük bir heyecanla gerçekleşen jüri değerlendirmesi sonucu belirlediğimiz birincilerden biri olması için Türkiye’nin Kadın Girişimcisi Yarışması’na başvurmaya davet ediyoruz.” – Garanti BBVA Genel Müdür Yardımcısı Sibel Kaya

Garanti BBVA, Ekonomist Dergisi ve KAGİDER iş birliğiyle: Türkiye’nin Kadın Girişimcisi Yarışması

Türkiye’de, kadın girişimcilere yönelik çeşitli çalışmalar yürüten ilk özel banka olan Garanti BBVA, girişimcilik konusuna büyük önem veren, konuyu sayfalarına taşıyan Ekonomist Dergisi ve Türkiye’de kadın girişimciliği ve liderliğini geliştirmeyi hedefleyen sivil toplum örgütü KAGİDER’in iş birliğiyle 2006 yılından bu yana kesintisiz olarak gerçekleşen Türkiye’nin Kadın Girişimcisi Yarışması” bu yıl 18. kez düzenleniyor.

Yarışmada başvurular, Türkiye’nin Kadın Girişimcisi, Türkiye’nin Teknolojide Gelecek Vadeden Kadın Girişimcisi, Türkiye’nin Yöresinde Sürdürülebilir Fark Yaratan Kadın Girişimcisi, Türkiye’nin Kadın Sosyal Etki Girişimcisi ve Türkiye’nin Kadın Kooperatifi olmak üzere 5 kategoride değerlendiriliyor.



Yarışmanın kazananları ise Şubat ayında yapılacak olan ödül töreni ile açıklanacak. “Türkiye’nin Kadın Girişimcisi” ödülünü alacak girişimci 250.000 TL, “Türkiye’nin Yöresinde Sürdürülebilir Fark Yaratan Kadın Girişimcisi”, “Türkiye’nin Teknolojide Gelecek Vadeden Kadın Girişimcisi”, “Türkiye’nin Kadın Sosyal Etki Girişimcisi” ve “Türkiye’nin Kadın Kooperatifi” kategorilerinin birincileri ise 200 biner TL’lik ödülün sahibi olacak.

“Kadın girişimciliğinin sürdürülebilir kalkınmaya olan etkisini görmek ve bu başarıları ödüllendirmek bizim için büyük bir mutluluk. Kadın girişimcilerin ekonomiye kazandırdığı değer, ülkemizin geleceği için büyük önem taşıyor. Yarışmaya katılacak tüm kadınlara başarılar diliyorum. Hep birlikte, kadınların gücünü daha da ileriye taşıyacağız.” – KAGİDER Yönetim Kurulu Başkanı Esra Bezircioğlu

2025 yılının kadın girişimcisi siz olabilirsiniz

Hikayenizle tüm kadınlara ilham olmak ve başarılarınızı tüm Türkiye’ye duyurmak istiyorsanız; 15 Kadım 2024 tarihine kadar www.garantibbvakadingirisimci.com adresindeki formu doldurarak yarışmaya başvurabilirsiniz.

“Türkiye’de kadının ekosisteme katkısını daha da artırmayı, girişimci kadınları cesaretlendirmeyi amaçladığımız bu yarışma önemli bir aşama kaydetti. 17 yılda 45 bin başvuru olmamız, yıllar içinde kategori sayısının bir iken geçen yıl itibarıyla beşe çıkması çok kıymetli. Ekonomist dergisi, Garanti BBVA ve KAGİDER olarak kadın girişimcilerimizi yarışmamıza davet ediyoruz.” –Ekonomist Dergisi Yayın Yönetmeni Talip Yılmaz



İlgili Makale