X

Beden-ruh-renk ekseninde Styleboom stili

Styleboom’dan renkli stil önerileri

Blog macerası 2009’da başlamış olsa da, aslında çok daha önce başlamış yazmaya, biriktirmeye Styleboom. Ve bir gün eşinin de desteğiyle paylaşmaya karar verince, bugünlere kadar gelmiş; stil önerileri, incelemeleri, sanat yazıları, trend raporları ve günaydın pabuçlarıyla; en çok takip edilen bloggerlardan olmuş.

Severek takip ettiğimiz Styleboom’u, blogunu, stilini ve hamilelik sürecini bir de kendisinden dinleyelim istedik.

1. Styleboom kimdir, neler yapar?

Styleboom çok sevdiği anime karakterlerinden biri gibi neşeli, coşkulu, gürültülü bir tiptir. Esas mesleğim akademisyenlik, ekonomi doktoruyum. ODTÜ mezunuyum ve bu yıla kadar da ODTÜ’de eğitim veriyordum, dönem başı itibari ile artık İstanbul’da bir özel bir de devlet üniversitesinde çalışıyorum. Çok çalışan, çok okuyan, çok gezen, çok sinema seven, çok keşfeden, çok hız yapan ve  çok paylaşan biriyim. 34 yaşındayım ve 4 senelik evliyim, şu sıra da bebek bekliyorum, takipçilerimin tabiriyle babyboom’u 🙂

2. Styleboom süreci nasıl başladı? Blogunuzu açmanızdaki motivasyonunuz neydi? Devam etme gücünü veren nedir?

Styleboom’dan renkli stil önerileri

Esasen yazı yazmaya, paylaşmaya blog ile başlamadım, ODTÜ’de okulda her öğrenciye, her hocaya verilen bir domain alan vardır. Ben de burada pek çok yazı ve paylaşım yapıyordum, ama sadece moda değil, meraklısı olduğum her konuda: otomobiller, mekanlar, animeler vs vs. Daha sonra özellikle yabancı bloglarla tanışınca ben de bir blog açmalıyım diye karar verdim, ama o sırada evlendim, hayatım değişti vs. Değişmeyen tek şey benim hala sürekli bilgisayarın mas aüstüne biriktirmeye devam etmem oldu, ben biraz fazla detaycı ve mükemmelci biri olduğumdan herşeyi dört dörtlük olmadan bir blog açmayayım diyip erteliyordum, sonunda bir gün eşim “hadi bugün” dedi 🙂 Ben de “create a blog” tuşuna bastım.

Motivasyonum tamamen bana keyif veren, zevk veren, neşelendiren bir konuda biriktirdiklerimi, fikirlerimi, benim penceremden nasıl göründüğünü yazmak. Blogumda dikkat edilirse çok görsel var ama bir o kadar da uzundur yazılarım, yazmayı hep sevdim.

Devam etme gücünü de, öncelikle blogumun da artık sanki organik bir varlık olduğunu, doğduğunu, büyüdüğünü, gelişip güzelleştiğini ve bu yüzden de ilgilenilmeyi hak ettiğini düşünmem, bana hala ilk günkü keyfi vermesi, hala hiç sıkmamış olması ve elbette biricik takipçileri. Styleboom artık sadece benim bile değil, biz birbirinin gününe  dahil olabilen güzel enerjileriz.

3. Bloggerlık sizin için bir hobi mi? Yoksa ikinci bir meslek olarak görüyor musunuz?

Benim için başlangıçta hobiydi ama evet artık bir mesleğe dönüştü, iki mesleğim var diyorum rahatlıkla (bu rahatlıkla olayın da rahat olduğu hissini vermesin de). İlki için ne kadar zaman, emek, fedakarlık yapıyorsam; blogum için de yapıyorum. Uykumdan yemeğime, günümün, haftamın nasıl programlanacağına kadar  büyük yer kaplıyor hayatımda. Sonuçta bir medyanın tek kişilik şövalyesisiniz: içerik yaratıcısı, editörü, grafik tasarımcısı, gerektiğinde fotoğrafçısı, modeli, PR’ı, her şeyi sizsiniz.

Şimdi Twitter’la ve Instagram’la artık paylaşımlar yapmak daha kolay, Pinterest’le albümler hazırlamak daha kolay, ama bloggerlık bambaşka bir disiplin, yazmayı çok sevmek, kalıcı olmasını istemek gerektiriyor. Diğer paylaşımlar ne kadar keyif verici olsa da, blogun bir “tarihi” var.

Styleboom’dan renkli stil önerileri

4. Blog yazmaktaki amacınız kafanızı boşaltıp rahatlamak mı, deneyimlerinizi paylaşmak ve yol göstermek mi?

Blog öyle kişisel bir şey ki, bu söylediklerinizin hepsini kapsıyor. Çünkü öncelikle siz neyseniz blog da o. Bazen sevdiğim/deneyimlediğim/mutlaka anlatmalıyım dediğim şeyleri paylaştığım alan, bazen hakikaten de içimi dökecek bir mecra, ben öyle akıl vermeyi, hele hele en nefret ettiğim şey olan genellemeler yapmayı sevmem o yüzden yol göstermek demeyelim de işte bazen de bencelerimi sıralayabildiğim yer.

5. Hamilelik sürecinizde blogunuz nasıl devam edecek? Babyboomla ilgili daha çok haber alabilecek miyiz?

Hamileliğim hep çok sakınarak söylüyorum ama gayet iyi seyrettiğinden (burada tu tu tuu 41 kere diyelim:))  ve çok sıkıntılar yaşamadığımdan blogumun güncelliğini ya da disiplinini olumsuz etkilemedi. Tek fark stil postlarıma yerleşen göbek ve bu yeni süreçte benim için de yeni olan şeylerin paylaşımı. İnsanoğlunun yeni bir yaşama tepkisi, aşkı muazzam, takipçilerim bu sürecin enerjik ve mutlu geçmesinde resmen rol oynuyorlar, durup dururken bir sürü insandan güzel şeyler duyan bir anne ve karnındaki bebeği nasıl mutlu olmaz ki! Babyboom blogda ben olduğum sürece olacak diye umuyorum:) Ne de olsa biz artık ayrılmaz bir ikiliyiz.

Styleboom’dan renkli stil önerileri

6. Hamile yogası yapmaya nasıl karar verdiniz? Etkilerini görüyor musunuz?

Ben uzun yıllardır pilates yapan biriyim ve bebek beklediğimi öğrenince günlük yürüyüşün yanına hamile pilatesini eklerim diye düşünüyordum. Ama pilates eğitmenim de özellikle normal doğum düşündüğümü söyleyince bana hamile yogasını önerdi. “Doğuma sadece fiziken değil, ruhen de hazır olmak, meditasyon yapmak sana yarayacak” dedi ve ben de onun tavsiyesiyle yöneldim. Etkilerini o kadar net görüyorum ki, gerçekten de başlamadan önce bu kadar inanmıyordum. Seanslara gittiğim YogaŞala özellikle bu konuda çok destekleyici.

7. Yoga için tercih ettiğiniz kıyafetler neler? Rahatlık ne kadar ön planda?

Rahatlık çok çok önemli. Ben hep göbeğimi sıkmayan ama sarmalayan bir tayt ve beni çok sıkmayan pamuklu bir üst tercih ediyorum.

Styleboom’dan renkli stil önerileri

8. Şık olmanın esas kuralı vücut tipine göre giyinmek midir? Hamileliğiniz süresince sizin tarzınızda nasıl değişiklikler oldu?

Şık olmanın tek kuralı bu değildir ama en başta gelenlerinden biri evet vücudunu iyi tanımak ve proporsiyonuna, tenine, saçına, hatta ruhuna göre giyinmektir. Hamilelik benim tarzımı kökünden değiştirdi, çünkü benim çok belirgin özellikle 50’lere 60’lara selam duran, dar, kalıplı, kemerli, kuplarla vücuda oturan çok feminen bir stilim vardı. Şimdi o kuplara ve kemerlere haliyle bu göbeciği sığdıramıyoruz. Ama kendimi de hamileyim diye illa sevimli olmalı bu kadın moduna sokmadım, salaş olmalı moduna da sokmadım. Rahat hissettiğim kıyafetleri yine kendime göre şıklaştırıp yorumladım. Uzun, dar ama esnek kumaşlı elbiseler, robadan bollaşan çok mini ama roba kısmı  kemerler ya da aksesuarlarla şıklaşan elbiseler favorilerim. Göbeğim büyüdükçe daha düz renklere ama bol aksesuara yöneldim. Bugüne dek bir nefret ilişkisi yaşasam da taytlar resmen hamile dostu bunu anladım, ama taytın bana verdiği o giydim çıktım salaşlık hissini yok etmek için onu zevkime göre hoş üstlerle tamamladım.

9. Uplifers okuyucularına kendi tarzlarını doğru şekilde oturtabilmeleri için önerileriniz nelerdir?

Bence 3 aşaması var: beden-ruh-renk. Öncelikle kendilerini iyi tanımaları, vücutlarına hakim olmaları ve o vücudu sevmeleri. Başka bir bedenin içinde değiller, o bedenin içindeler. Bence çırılçıplak soyunup aynanın karşısına geçsinler, omuzlarına, boyunlarına, bacaklarına dikkatle baksınlar ve oranlarını belirlesinler. Proporsiyonlarını birbirine uyumlu hale getirebilmek için neler giymeliler bunu öğrenmeliler. Daha sonra içlerine dönsünler; giyinmek aynı zamanda ruhu besleyen bir şey, her dönemden, filmden, kitaptan kendi vücuduna göre bir şeyler seçip giyebilir insan. Çünkü seçenek çok, öyle çok ki! İnternetten ya da imkanları varsa uzmanlardan ten, saç, göz renklerine en güzel giden renkleri belirleyip, kendilerine mutluluk veren renklerin doğru tonlarını seçsinler.

Styleboom’dan renkli stil önerileri

En önemlisi moda kurbanı, trend kölesi olmasınlar. Bu ülke kadınları malum boy ortalamamıza rağmen dizüstü çizmeyi baş tacı etti! Hayır moda diye bunu yapmak zorunda değiliz. Binlerce trend içinden mutlaka bize uygunları vardır.

İlham alalım ama taklit etmeyelim, benim mottom bu!

10. Uplifers hakkında neler düşünüyorsunuz?

Uplifers bana neşeli, fresh, farklı farklı pencereleri olan, ve o pencerelerden bakması keyif veren bir yer gibi geldi 🙂

Styleboom’dan renkli stil önerileri
Styleboom’dan renkli stil önerileri

Görseller Styleboom‘un kişisel blogundan alınmıştır.

Uplifers: Kaliteli ve mutlu yaşam koçunuz!

‘Evdeki herkes barista’: Bosch VeroBarista ile kahve deneyiminizi zirveye taşıyın

Kahve, şüphesiz ki pek çoğumuz için lezzetli bir içecekten çok daha fazlası; adeta bir tutku, bir ritüel… Sabahın ilk ışıklarında enerji veren, gün içindeki küçük molalarda kendimizi şımartmamızı sağlayan, bazense sohbetlerin tadını ikiye katlayan en keyifli eşlikçi. O yüzden günün farklı anlarını, farklı kahvelerle taçlandırmak gibisi yok; ne de olsa her anın kendine has bir kahvesi var. Güne enerjik bir başlangıç yapmak için yoğun aromalı bir americano ya da gün içinde en sevdiğimiz tatlının yanında yumuşak içimli bir cappuccino en iyi seçim olabilir.



Peki ya bu seçimlerimizi evde barista ustalığıyla hazırlayabilir miyiz? Elbette. Bosch Tam Otomatik Kahve Makinesi VeroBarista ile günün her anına ve her damak tadına uygun lezzetli kahveler hazırlamak mümkün; çünkü VeroBarista ile evdeki herkes barista. Her fincanınızı ustalık eserine dönüştürmeye hazırsanız, işte VeroBarista ile yapabilecekleriniz:

Kahve çekirdeklerini dilediğiniz gibi öğütebilirsiniz

Barista ustalığında lezzetli kahveler hazırlayabilmenin ilk adımı, kahve çekirdeklerini doğru bir şekilde öğütmekten ve tazeliği korumaktan geçiyor. Güzel haber; VeroBarista tüm bunları sizin için yapıyor. CreamDrive, yüksek kaliteli seramik kahve öğütme ünitesi ve özel aroma koruyucu çekirdek haznesi ile günün her saati taze çekilmiş kahve çekirdekleriniz hazır.

Üstelik çekirdek öğütme inceliğini de dilediğiniz gibi ayarlayabilirsiniz. Arka arkaya iki öğütme ve ısıtma sayesinde ekstra güçlü kahvenizi tadı daha az acı olacak şekilde hazırlayabilirsiniz. AromaDouble Shot Fonksiyonu ile kahve aromasından ödün vermeden ekstra yoğun kahveler hazırlamak da mümkün. E bir barista daha ne ister, öyle değil mi?

Farklı anları, farklı kahve çeşitleriyle taçlandırabilirsiniz

Taze çekilmiş kahve çekirdeklerinin mis kokusunun yanı sıra kahve hazırlamanın en güzel yanlarından biri de hiç şüphesiz her damak zevkine uygun farklı seçenekler yapabilmek. Sert tatları sevenler, yumuşak içim tercih edenler ya da daha eğlenceli köpüklü bir şeyler arayanlar… VeroBarista’da herkes için bir şeyler var. Cappuccino, flat white, latte macchiato, sütlü kahve, OneTouch Function ile hepsini tek tuşla hazırlayabilirsiniz. Dahası, yoğun tatları seviyorsanız americanonuz da VeroBarista ile hazır.

Belirtmekte fayda var ki; bir barista ustalığında kahve hazırlayabilmek için özellikle sütlü kahvelerde doğru lezzeti yakalayabilmenin en önemli sırrı sütün sıcaklığını ve kıvamını doğru ayarlayabilmek. Neyse ki VeroBarista, ideal demleme sıcaklığı konusunda tam bir usta. Sütlü kahvelerde bile mükemmel sıcaklığı yakalıyor, süt köpüğü ve sıcak su hazırlama seçenekleri ile her kahve türünü lezzetten ödün vermeden hazırlıyor. Ayrıca sütlü kahveleriniz için de hortumlu süt adaptörü sayesinde esnek çözümler sunuyor. İster kutudan, ister şişeden, ister kendi termosundan süt alın, VeroBarista ile sonuç hep aynı; hep mükemmel.

Kişisel tercihlerinizi kaydedebilirsiniz

Geçek bir barista kahve hazırlarken mutlaka kişisel dokunuşlarıyla fark yaratır; VeroBarista da evdeki herkesin kendi ‘barista’ dokunuşunu ekleyebilmesi için kişiselleştirilmiş tercihlere göre 4 adede kadar favori kahve kaydedebilme özelliğine sahip. Böylece her yudumda tam da istediğiniz gibi bir lezzete kavuşabilirsiniz. Ayrıca evinizde baristalığı başkasına devretmeniz gereken anlarda da kahvenizin yine tam istediğiniz gibi hazırlanacağından da emin olabilirsiniz 🙂 Sıfır risk, bol lezzet…

En sevdiğiniz kahveyi, en sevdiğiniz fincanda içebilmeniz için de VeroBarista üstüne düşeni yapıyor ve yüksekliği ayarlanabilir kahve çıkışı sayesinde 15 cm yüksekliğe kadar ayarlanabiliyor. En uzun latte macchiato bardaklarınızı bile rahatlıkla kullanabilirsiniz.

Zamandan ve enerjiden tasarruf edebilirsiniz

Kahve hazırlarken lezzet kadar önemli bir şey daha varsa; o da şüphesiz ki zamandan ve enerjiden tasarruf edebilmek. VeroBarista, minimum ısınma süresiyle 45 saniye gibi çok kısa bir zamanda kahvenizi hazır hale getiriyor. Ayrıca her kahveden sonra autoMilkClean süt temizleme sistemi ile tam otomatik temizlik sunuyor ve kolayca çıkartılabilir damlama tepsisi, kahve posası kabı ve süt ağızlıkları bulaşık makinesinde yıkanabiliyor. Yani kahve keyfiniz bittiğinde sizi temizlikle hiç yormuyor. Ve son olarak ZeroEnergy Auto-off otomatik kapanma özelliği ile belirlenen saatten sonra enerji tasarrufu yapmak için kapanıyor, sizi düşündüğü kadar çevreyi de düşünüyor. Kim hem çok lezzetli kahveler yapan hem de akıllı özellikleriyle kahve hazırlamayı mükemmel bir deneyime dönüştüren böylesi bir yardımcıyı evinde istemez ki?

Siz de evinizin baristası olmaya hazırsanız, en lezzetli kahveleri kendi damak tadınıza göre ayarlamak ve her defasında mükemmel sonuçlar elde etmek için hemen tıklayabilir, VeroBarista ile tanışabilirsiniz.

*Bu yazı Bosch katkılarıyla hazırlanmıştır.



21 Günde Ustalaş: Hayatınızı dönüştürmenin kısa rehberi

Günümüz dünyasında insanlar hızlı ve etkili çözümler ararken, uzun vadeli değişikliklerin ne kadar süre gerektirdiği sorusu akıllarda yer ediyor. Araştırmalar, bir alışkanlık kazanmanın 21 günlük bir süreç olduğunu belirtiyor. Bu gerçek, “21 Günde Ustalaş” serisini şekillendiren temel düşünce. Omega Yayınları’nın yayımladığı ve Marie-Claire Carlyle, Leon Nacson ve David A. Phillips gibi alanında prestijli yazarların katkıda bulunduğu seri, hayatın farklı alanlarında bir dönüşüm yaşamak isteyen okurlara kısa ama derinlemesine bir yolculuk sunuyor. Peki, bu serinin her kitabı, okura nasıl dokunuyor? Gelin, seriye birlikte göz atalım.



Marie-Claire Carlyle-Para Mıknatısı: Zenginliğe Giden Yolda Bir Yol Haritası

Serinin ilk kitabı olan Para Mıknatısı, parayla olan ilişkimize yeni bir perspektif getiriyor. Carlyle, paranın sadece maddi bir unsur olmadığını, aynı zamanda kişisel değerimizin ve başkalarına sunduğumuz katkının bir yansıması olduğunu öne sürüyor. Kitap, okuyucuları “zengin” olmanın ötesine taşıyarak, yaşamlarında gerçekten neye değer verdiklerini sorgulamalarına yardımcı oluyor. Paranın bir enerji olduğu fikri üzerine kurulu bu kitap, hayata daha fazla refah çekmek isteyenler için önemli adımlar sunuyor. Okur, mevcut finansal alışkanlıklarını gözden geçirmeye ve “para mıknatısı” olma yolunda ilerlemeye davet ediliyor. Carlyle’ın dili basit ama etkileyici. Kitap, “Paranın Değeri” ve “Niyet Etmenin Gücü” gibi bölümlerle, paraya olan bakış açınızı tamamen değiştirebilir. Ancak bu kitap, sadece bir kişisel gelişim kitabı değil; alışkanlıkları kökten dönüştürmek isteyen herkes için bir rehber niteliğinde. Para ve refah konusunda mevcut düşünce kalıplarını yıkmak isteyen okurlar için güçlü bir başlangıç noktası sunuyor.

Leon Nacson-Rüyalar: Bilinçaltınızı Keşfetmek İçin Bir Araç

Serinin ikinci kitabı olan Rüyalar, sadece uyku sırasında yaşadığımız olayların ötesinde, bilinçaltımızın derinlerine bir yolculuk yapmamıza yardımcı oluyor. Nacson, rüyaların anlamını çözebilmek için onları hatırlamanın önemini vurgularken, okuyuculara kendi rüya günlüğünü tutmanın faydalarından bahsediyor. Modern yaşamın karmaşasında, rüyalarla ilgili sembollerin ve temaların nasıl çözüleceğine dair pratik bilgiler sunuyor. Kitap, rüya yorumlamada bireysel deneyime önem vererek okuyucunun kendi rüyalarının dilini öğrenmesini sağlıyor. Rüyaların sembolizmi üzerine yoğunlaşan bölümler, okurun bilinçaltına dair ipuçlarını yakalamasını kolaylaştırıyor. “Düşmek, Uçmak ve Kovalanmak” gibi herkesin yaşamış olabileceği rüya temalarına açıklık getirirken, kişinin ruhsal yolculuğunda bir rehber olma niteliği taşıyor. Nacson, rüyaların günlük hayatımızdaki yansımalarına dikkat çekiyor; bu da kitabı okura bilinçaltıyla ilgili derin bir keşif fırsatı sunan önemli bir araç haline getiriyor.

David A. Phillips-Numeroloji: Sayıların Gizemli Dünyası

Üçüncü kitap Numeroloji ise, yaşamın derin sırlarını anlamak için sayıların gücüne odaklanıyor. Phillips, Pisagor’un öğretilerine dayanan bu kadim bilim dalını modern hayata uyarlayarak, insanların kendilerini ve çevrelerindekileri daha iyi anlamalarına yardımcı olmayı hedefliyor. Numeroloji, sadece kişilik analizi değil; aynı zamanda kariyer seçimleri, ilişkiler ve ruhsal gelişim açısından da rehberlik sunuyor. Phillips, kitabında sayılara dair teorik bilgilere ek olarak, gerçek dünyadan ünlü örnekler sunarak konuyu daha somut bir hale getiriyor. “Ruh Sayıları” ve “Adların Gücü” gibi bölümler, okurların kişisel yaşamlarına dair önemli çıkarımlar yapmasına olanak tanıyor. Numerolojiye ilgi duymayanlar bile, bu kitap sayesinde yaşamlarını yeni bir gözle değerlendirmeye başlayabilir.

21 Günlük Yolculuk: Alışkanlıklar ve Dönüşüm

Bu seri, alışkanlıkların nasıl şekillendiğine ve yaşamda yeniye yer açmanın neden önemli olduğuna dair kapsamlı bir rehber niteliğinde. Her kitap, 21 gün boyunca okuru derin bir içsel yolculuğa çıkarıyor ve bir yandan kısa süreli bir rehber gibi görünse de her birinin arkasında büyük bir felsefi altyapı bulunuyor. Para Mıknatısı, finansal refahın anahtarlarını sunarken; Rüyalar bilinçaltımızı çözmemize yardım ediyor ve Numeroloji kişisel potansiyelimizi anlamamıza kapı aralıyor. Bu serinin en büyük gücü, herkesin hayatında bir noktada değişiklik yapma ihtiyacını hissetmesi ve 21 gün boyunca süren bu küçük ama etkili adımların, büyük dönüşümlere yol açma potansiyelinde yatıyor. Her kitap, farklı bir tema etrafında dönse de ortak payda: Bireyin kendi gücünün farkına varmasını sağlamak ve bunu bir alışkanlığa dönüştürmek.

Sonuç olarak, “21 Günde Ustalaş” serisi, hayatta bir adım öne geçmek ve yeni bir başlangıç yapmak isteyenler için ilham verici bir çalışma. Her kitabın derinliği, okurun kendine dair yeni keşifler yapmasına olanak tanıyor. Seriyi okurken hem kişisel gelişiminize katkıda bulunacak hem de alışkanlıklarınızı yeniden gözden geçireceksiniz. Hayatta yeni bir sayfa açmak için siz de bu 21 günlük yolculuğa çıkmaya hazır mısınız?

Bu yazı Deniz Poyraz tarafından kaleme alınmıştır.

İlginizi çekebilir: Yaratıcılık bir hayal mi? Yaratıcı olmak mümkün mü? İyi ama nasıl?



İlgili Makale