X

Stres ve depresyonun benzerlikleri nelerdir, birbirinden nasıl ayrılırlar?

Yoğun iş temposu, pandeminin yarattığı ve pandemi sonrasında da devam eden psikolojik etkiler, ekonomik zorluklar, hızla değişen dünyaya adapte olamama, ailevi problemler veya ikili ilişkilerde yaşanan iniş çıkışlar gibi farklı sorunlar, günlük hayatımızda sıkça stres ve depresyon terimleri ile karşılaşmamıza sebep olabiliyor. Kendimizde veya yakın çevremizde bulunan insanlarda gözlemlediğimiz olumsuz ruh hali, “Stres mi depresyon mu?” sorusunu akıllara getiriyor.

Kendimizi kötü hissettiğimizde veya belli başlı semptomları deneyimlemeye başladığımızda içinde bulunduğumuz durumu değerlendirmeye çalışırız; “Acaba stresli miyim yoksa depresyona mı girdim?” diye düşünmeye başlarız. Aynı soruyu etrafımızdaki insanlarda fark ettiğimiz olumsuz değişimler üzerine de sorma eğiliminde bulunuruz. Peki, bu iki kavram bu kadar iç içe girmişken nasıl birbirinden ayırabiliriz? Bu yazımızda birbirlerinin yerine sıkça kullanılan, çoğu zaman sanki eş anlamlı iki kavrammış gibi bahsedilen stres ve depresyonun farklı yönleri üzerine konuşacağız.

Stres ve depresyon

Stres ve depresyonun ilk bakışta birbirleriyle karıştırılmasına neden olan bazı ortak özellikleri vardır: Bağışıklık sistemini olumsuz yönde etkileme, 7’den 70’e her yaş grubundaki bireylerde görülebilme, enerji düşüklüğü ve motivasyon eksikliğine neden olma, iştah ve uyku problemlerini ortaya çıkarma gibi olumsuz durumlar, çoğu zaman bu kavramların benzer olduklarını düşündürür. Oysa ki, stres ve depresyon ikiz kardeşler gibi görünseler de aslında aralarında belirgin farklar vardır.

Stres, vücudun günlük yaşamda karşılaşılan olaylardan etkilenmesi sonucu fiziksel, psikolojik ve duygusal olarak tepki vermesidir. Tek başına bir hastalık olmamasına karşın birçok hastalığın zeminini oluşturabilir. Depresyon ise uzun süren üzüntü hali ve ilgi kaybıyla kendini gösteren bir duygu durum bozukluğudur ve vakit kaybetmeden üzerine çalışılması gerekir.

İki kavramı daha derinlemesine incelemeden önce sadece tanımlarına bakıldığında bile aslında en büyük fark olarak stresin vücudun verdiği bir tepki, depresyonun ise ciddiye alınması gereken bir duygu durum bozukluğu olduğu söylenebilir.

Stres, kontrol altına alınabilir bir tepkidir

Stres, insanoğlunun var olduğu ilk günden beri, herkesin deneyimlediği fizyolojik bir tepkidir. Modern çağda stres faktörlerinin artmış olması, stres tepkisinin kronik hale gelmesine ve yoğun strese bağlı farklı durumların ortaya çıkmasına neden olmuştur. Hayatlarımızda ciddi kararlar aldığımız dönemlerde; evlenme, iş değiştirme, yeni bir şehre taşınma, önemli bir sınava girme veya bir ilişkiye başlama gibi dönüm noktalarında kendimizi stresli hissederiz; sebebi içinden geçmekte olduğumuz süreçtir, değişimdir. Bu nedenle stres “durumsal“dır; yani gelir ve gider. Örneğin, hayatınızı etkileyeceğini düşündüğünüz bir sınavın öncesinde stresli olmanız tahmin edilebilir bir durumdur, sınavı atlattıktan ve sonuçlarını aldıktan sonra yaşadığınız stresin de geçeceğini bilirsiniz, o nedenle stres depresyona kıyasla daha kısa ömürlüdür.

Stres, vücudun savunma mekanizmasını harekete geçirir. Belki daha çok yemek yersiniz, belki iştahınız kapanır yemek istemezsiniz ya da stresli olduğunuzda kendinizi çok yorgun hissetmenize rağmen uyuyamazsanız, uykunuz kaçar; sebebi, vücudunuzun aslında stres faktörlerine karşı tepki gösteriyor olmasıdır.

Vücut, strese karşı harekete geçer. Bir nevi sizi uyarır, bir şeyleri değiştirmeniz için sinyal verir. Depresyon ise bir şeylerle başa çıkabilme yetisinin kaybolduğu noktada oluşur, vücut bunun için önleyici bir sinyal vermez. Depresyonu deneyimleyen kişinin uzman kontrolünde tedaviye başlaması yapılması gereken en doğru hamledir. Stres ise çoğu zaman farklı teknikler ile yönetilebilir. Örneğin, meditasyon yapmak, farkındalık çalışmalarına katılmak, doğada daha fazla zaman geçirmek, spor yapmak veya nefes egzersizleri uygulamak gibi birçok farklı yöntem stresle ve stresin ortaya çıkardığı olumsuz durumlarla baş etmekte etkilidir.

İlginizi çekebilir: Stresi yönetmek için kullanabileceğiniz 12 maddelik eylem planı

Önemli not: Stresi, depresyondan ayıran bir olumlu özelliği vardır: Optimum seviyedeki stres, motivasyon kaynağına dönüşebilir. Yapılan araştırmalar, düşük dozda yaşanan stresin motivasyonu tetiklediğini ortaya çıkarıyor.

Stres, yukarıda da bahsettiğimiz gibi tek başına bir hastalık olmamasına rağmen kontrol altına alınamadığında farklı hastalıkların oluşumunu destekleyebilir. Genellikle, stresin en hızlı ve yoğun bir şekilde etkilediği organ olan mide, yoğun stres karşısında ağrımaya başlar. Benzer bir şekilde cilt hastalıkları da stres yüzünden hızlı bir şekilde oluşabilir. Saç dökülmesi ya da sivilce oluşumu gibi istenmeyen durumların altında stresin yatması sıkça karşılaşılan bir durumdur. Fiziksel sorunların yanı sıra stres yönetiminde başarılı olamayan kişilerin düşük libido şikayetleri yaşadıkları da yapılan bilimsel çalışmalarda yer almaktadır.

Stres, bireyin yaşam kalitesini düşürebilecek etkiler yaratmasına rağmen kontrol altına alınabilir ve çeşitli tekniklerle yönetilerek üstesinden gelinebilir bir reaksiyondur. Fakat, stres kontrol altına alınamadığında ve çok uzun süre devam ettiğinde kişinin depresyona girme ihtimalini artırır, o zaman da zaman kaybetmeden uzman desteğine ve uygun tedaviye ihtiyaç duyulur.

Depresyon, tedavi gerektiren bir hastalıktır

Depresyon, beyni etkileyen bir hastalıktır ve kişinin tek başına halledebileceği, iyileştirebileceği basit bir durum değildir. Stresi yönetmek için kişinin kendi kendine uygulayabileceği çeşitli teknikler olsa da depresyon için bu durum geçerli değildir. Nasıl ki grip olduğumuzda ya da enfeksiyon kaptığımızda iyileşebilmek için doktora gidiyor ve uygun ilaçları kullanarak tedaviye başlıyorsak, depresyonu iyileştirmek için de uzman görüşüne başvurmak gerekiyor.

Sevilen birisinin kaybı, trajik kazalar, madde kullanımı, genetik yatkınlık, kronik stres veya çeşitli ilaçların depresyonun ortaya çıkmasında tetikleyici rol oynayabilir. Yaşanan benzer trajik olaylar, her bireyde aynı etkiyi yaratmaz, o nedenle “Depresyonun kesin sebebi şudur” şeklinde bir yorumlama mümkün değildir.

Uykusuzluk, iştahsızlık ya da enerji kaybı gibi yaşam kalitesini olumsuz etkileyen ve strese benzer semptomlar gösterse de depresyon, kişinin hayatında daha ciddi etkiler yaratabilir. Hayattan zevk alamama, hiçbir şey ile mutlu olamama, unutkanlık, dikkatsizlik, umutsuzluk, çaresizlik, kişilik değişikliği, kendine zarar verme ve yaşama isteksizliği gibi karamsar duygular depresyonun en önemli belirtilerindendir. Uzun süren mutsuzluk hali, yaşamaya karşı isteksiz olma, tüm sosyal ortamlardan kendini çekme ve hayattaki her şeye karşı ilgisini kaybetme durumları kişinin vakit kaybetmeden yardım alması gerektiğinin göstergesidir.

Depresyonun tanılanmasında ilk adım psikiyatrik muayane ile gerçekleşir, hastanın yaşadıkları dinlenir. Aynı zamanda, depresyonunun şiddetinin belirlenmesi ve uygun tedaviye başlanabilmesi için psikometrik testlere, çeşitli kan tahlillerine ve beyin MR’ı sonuçlarına da başvurulur.

Önemli not: Kendinizde ya da çevrenizde depresyon belirtilerini gözlemliyorsanız yardımın ulaşılmaz olmadığını ve depresyonun kendiliğinden ortadan kalkamayacağını hatırlayın.

İlginizi çekebilir: Depresyonda olan birine söylenmemesi gereken 9 şey

Kaynak: lifehack,  psikiyatri.org, medicalpark, acıbadem

Uplifers: Kaliteli ve mutlu yaşam koçunuz!

‘Evdeki herkes barista’: Bosch VeroBarista ile kahve deneyiminizi zirveye taşıyın

Kahve, şüphesiz ki pek çoğumuz için lezzetli bir içecekten çok daha fazlası; adeta bir tutku, bir ritüel… Sabahın ilk ışıklarında enerji veren, gün içindeki küçük molalarda kendimizi şımartmamızı sağlayan, bazense sohbetlerin tadını ikiye katlayan en keyifli eşlikçi. O yüzden günün farklı anlarını, farklı kahvelerle taçlandırmak gibisi yok; ne de olsa her anın kendine has bir kahvesi var. Güne enerjik bir başlangıç yapmak için yoğun aromalı bir americano ya da gün içinde en sevdiğimiz tatlının yanında yumuşak içimli bir cappuccino en iyi seçim olabilir.



Peki ya bu seçimlerimizi evde barista ustalığıyla hazırlayabilir miyiz? Elbette. Bosch Tam Otomatik Kahve Makinesi VeroBarista ile günün her anına ve her damak tadına uygun lezzetli kahveler hazırlamak mümkün; çünkü VeroBarista ile evdeki herkes barista. Her fincanınızı ustalık eserine dönüştürmeye hazırsanız, işte VeroBarista ile yapabilecekleriniz:

Kahve çekirdeklerini dilediğiniz gibi öğütebilirsiniz

Barista ustalığında lezzetli kahveler hazırlayabilmenin ilk adımı, kahve çekirdeklerini doğru bir şekilde öğütmekten ve tazeliği korumaktan geçiyor. Güzel haber; VeroBarista tüm bunları sizin için yapıyor. CreamDrive, yüksek kaliteli seramik kahve öğütme ünitesi ve özel aroma koruyucu çekirdek haznesi ile günün her saati taze çekilmiş kahve çekirdekleriniz hazır.

Üstelik çekirdek öğütme inceliğini de dilediğiniz gibi ayarlayabilirsiniz. Arka arkaya iki öğütme ve ısıtma sayesinde ekstra güçlü kahvenizi tadı daha az acı olacak şekilde hazırlayabilirsiniz. AromaDouble Shot Fonksiyonu ile kahve aromasından ödün vermeden ekstra yoğun kahveler hazırlamak da mümkün. E bir barista daha ne ister, öyle değil mi?

Farklı anları, farklı kahve çeşitleriyle taçlandırabilirsiniz

Taze çekilmiş kahve çekirdeklerinin mis kokusunun yanı sıra kahve hazırlamanın en güzel yanlarından biri de hiç şüphesiz her damak zevkine uygun farklı seçenekler yapabilmek. Sert tatları sevenler, yumuşak içim tercih edenler ya da daha eğlenceli köpüklü bir şeyler arayanlar… VeroBarista’da herkes için bir şeyler var. Cappuccino, flat white, latte macchiato, sütlü kahve, OneTouch Function ile hepsini tek tuşla hazırlayabilirsiniz. Dahası, yoğun tatları seviyorsanız americanonuz da VeroBarista ile hazır.

Belirtmekte fayda var ki; bir barista ustalığında kahve hazırlayabilmek için özellikle sütlü kahvelerde doğru lezzeti yakalayabilmenin en önemli sırrı sütün sıcaklığını ve kıvamını doğru ayarlayabilmek. Neyse ki VeroBarista, ideal demleme sıcaklığı konusunda tam bir usta. Sütlü kahvelerde bile mükemmel sıcaklığı yakalıyor, süt köpüğü ve sıcak su hazırlama seçenekleri ile her kahve türünü lezzetten ödün vermeden hazırlıyor. Ayrıca sütlü kahveleriniz için de hortumlu süt adaptörü sayesinde esnek çözümler sunuyor. İster kutudan, ister şişeden, ister kendi termosundan süt alın, VeroBarista ile sonuç hep aynı; hep mükemmel.



Kişisel tercihlerinizi kaydedebilirsiniz

Geçek bir barista kahve hazırlarken mutlaka kişisel dokunuşlarıyla fark yaratır; VeroBarista da evdeki herkesin kendi ‘barista’ dokunuşunu ekleyebilmesi için kişiselleştirilmiş tercihlere göre 4 adede kadar favori kahve kaydedebilme özelliğine sahip. Böylece her yudumda tam da istediğiniz gibi bir lezzete kavuşabilirsiniz. Ayrıca evinizde baristalığı başkasına devretmeniz gereken anlarda da kahvenizin yine tam istediğiniz gibi hazırlanacağından da emin olabilirsiniz 🙂 Sıfır risk, bol lezzet…

En sevdiğiniz kahveyi, en sevdiğiniz fincanda içebilmeniz için de VeroBarista üstüne düşeni yapıyor ve yüksekliği ayarlanabilir kahve çıkışı sayesinde 15 cm yüksekliğe kadar ayarlanabiliyor. En uzun latte macchiato bardaklarınızı bile rahatlıkla kullanabilirsiniz.

Zamandan ve enerjiden tasarruf edebilirsiniz

Kahve hazırlarken lezzet kadar önemli bir şey daha varsa; o da şüphesiz ki zamandan ve enerjiden tasarruf edebilmek. VeroBarista, minimum ısınma süresiyle 45 saniye gibi çok kısa bir zamanda kahvenizi hazır hale getiriyor. Ayrıca her kahveden sonra autoMilkClean süt temizleme sistemi ile tam otomatik temizlik sunuyor ve kolayca çıkartılabilir damlama tepsisi, kahve posası kabı ve süt ağızlıkları bulaşık makinesinde yıkanabiliyor. Yani kahve keyfiniz bittiğinde sizi temizlikle hiç yormuyor. Ve son olarak ZeroEnergy Auto-off otomatik kapanma özelliği ile belirlenen saatten sonra enerji tasarrufu yapmak için kapanıyor, sizi düşündüğü kadar çevreyi de düşünüyor. Kim hem çok lezzetli kahveler yapan hem de akıllı özellikleriyle kahve hazırlamayı mükemmel bir deneyime dönüştüren böylesi bir yardımcıyı evinde istemez ki?

Siz de evinizin baristası olmaya hazırsanız, en lezzetli kahveleri kendi damak tadınıza göre ayarlamak ve her defasında mükemmel sonuçlar elde etmek için hemen tıklayabilir, VeroBarista ile tanışabilirsiniz.

*Bu yazı Bosch katkılarıyla hazırlanmıştır.





21 Günde Ustalaş: Hayatınızı dönüştürmenin kısa rehberi

Günümüz dünyasında insanlar hızlı ve etkili çözümler ararken, uzun vadeli değişikliklerin ne kadar süre gerektirdiği sorusu akıllarda yer ediyor. Araştırmalar, bir alışkanlık kazanmanın 21 günlük bir süreç olduğunu belirtiyor. Bu gerçek, “21 Günde Ustalaş” serisini şekillendiren temel düşünce. Omega Yayınları’nın yayımladığı ve Marie-Claire Carlyle, Leon Nacson ve David A. Phillips gibi alanında prestijli yazarların katkıda bulunduğu seri, hayatın farklı alanlarında bir dönüşüm yaşamak isteyen okurlara kısa ama derinlemesine bir yolculuk sunuyor. Peki, bu serinin her kitabı, okura nasıl dokunuyor? Gelin, seriye birlikte göz atalım.



Marie-Claire Carlyle-Para Mıknatısı: Zenginliğe Giden Yolda Bir Yol Haritası

Serinin ilk kitabı olan Para Mıknatısı, parayla olan ilişkimize yeni bir perspektif getiriyor. Carlyle, paranın sadece maddi bir unsur olmadığını, aynı zamanda kişisel değerimizin ve başkalarına sunduğumuz katkının bir yansıması olduğunu öne sürüyor. Kitap, okuyucuları “zengin” olmanın ötesine taşıyarak, yaşamlarında gerçekten neye değer verdiklerini sorgulamalarına yardımcı oluyor. Paranın bir enerji olduğu fikri üzerine kurulu bu kitap, hayata daha fazla refah çekmek isteyenler için önemli adımlar sunuyor. Okur, mevcut finansal alışkanlıklarını gözden geçirmeye ve “para mıknatısı” olma yolunda ilerlemeye davet ediliyor. Carlyle’ın dili basit ama etkileyici. Kitap, “Paranın Değeri” ve “Niyet Etmenin Gücü” gibi bölümlerle, paraya olan bakış açınızı tamamen değiştirebilir. Ancak bu kitap, sadece bir kişisel gelişim kitabı değil; alışkanlıkları kökten dönüştürmek isteyen herkes için bir rehber niteliğinde. Para ve refah konusunda mevcut düşünce kalıplarını yıkmak isteyen okurlar için güçlü bir başlangıç noktası sunuyor.

Leon Nacson-Rüyalar: Bilinçaltınızı Keşfetmek İçin Bir Araç

Serinin ikinci kitabı olan Rüyalar, sadece uyku sırasında yaşadığımız olayların ötesinde, bilinçaltımızın derinlerine bir yolculuk yapmamıza yardımcı oluyor. Nacson, rüyaların anlamını çözebilmek için onları hatırlamanın önemini vurgularken, okuyuculara kendi rüya günlüğünü tutmanın faydalarından bahsediyor. Modern yaşamın karmaşasında, rüyalarla ilgili sembollerin ve temaların nasıl çözüleceğine dair pratik bilgiler sunuyor. Kitap, rüya yorumlamada bireysel deneyime önem vererek okuyucunun kendi rüyalarının dilini öğrenmesini sağlıyor. Rüyaların sembolizmi üzerine yoğunlaşan bölümler, okurun bilinçaltına dair ipuçlarını yakalamasını kolaylaştırıyor. “Düşmek, Uçmak ve Kovalanmak” gibi herkesin yaşamış olabileceği rüya temalarına açıklık getirirken, kişinin ruhsal yolculuğunda bir rehber olma niteliği taşıyor. Nacson, rüyaların günlük hayatımızdaki yansımalarına dikkat çekiyor; bu da kitabı okura bilinçaltıyla ilgili derin bir keşif fırsatı sunan önemli bir araç haline getiriyor.

David A. Phillips-Numeroloji: Sayıların Gizemli Dünyası

Üçüncü kitap Numeroloji ise, yaşamın derin sırlarını anlamak için sayıların gücüne odaklanıyor. Phillips, Pisagor’un öğretilerine dayanan bu kadim bilim dalını modern hayata uyarlayarak, insanların kendilerini ve çevrelerindekileri daha iyi anlamalarına yardımcı olmayı hedefliyor. Numeroloji, sadece kişilik analizi değil; aynı zamanda kariyer seçimleri, ilişkiler ve ruhsal gelişim açısından da rehberlik sunuyor. Phillips, kitabında sayılara dair teorik bilgilere ek olarak, gerçek dünyadan ünlü örnekler sunarak konuyu daha somut bir hale getiriyor. “Ruh Sayıları” ve “Adların Gücü” gibi bölümler, okurların kişisel yaşamlarına dair önemli çıkarımlar yapmasına olanak tanıyor. Numerolojiye ilgi duymayanlar bile, bu kitap sayesinde yaşamlarını yeni bir gözle değerlendirmeye başlayabilir.

21 Günlük Yolculuk: Alışkanlıklar ve Dönüşüm

Bu seri, alışkanlıkların nasıl şekillendiğine ve yaşamda yeniye yer açmanın neden önemli olduğuna dair kapsamlı bir rehber niteliğinde. Her kitap, 21 gün boyunca okuru derin bir içsel yolculuğa çıkarıyor ve bir yandan kısa süreli bir rehber gibi görünse de her birinin arkasında büyük bir felsefi altyapı bulunuyor. Para Mıknatısı, finansal refahın anahtarlarını sunarken; Rüyalar bilinçaltımızı çözmemize yardım ediyor ve Numeroloji kişisel potansiyelimizi anlamamıza kapı aralıyor. Bu serinin en büyük gücü, herkesin hayatında bir noktada değişiklik yapma ihtiyacını hissetmesi ve 21 gün boyunca süren bu küçük ama etkili adımların, büyük dönüşümlere yol açma potansiyelinde yatıyor. Her kitap, farklı bir tema etrafında dönse de ortak payda: Bireyin kendi gücünün farkına varmasını sağlamak ve bunu bir alışkanlığa dönüştürmek.



Sonuç olarak, “21 Günde Ustalaş” serisi, hayatta bir adım öne geçmek ve yeni bir başlangıç yapmak isteyenler için ilham verici bir çalışma. Her kitabın derinliği, okurun kendine dair yeni keşifler yapmasına olanak tanıyor. Seriyi okurken hem kişisel gelişiminize katkıda bulunacak hem de alışkanlıklarınızı yeniden gözden geçireceksiniz. Hayatta yeni bir sayfa açmak için siz de bu 21 günlük yolculuğa çıkmaya hazır mısınız?

Bu yazı Deniz Poyraz tarafından kaleme alınmıştır.

İlginizi çekebilir: Yaratıcılık bir hayal mi? Yaratıcı olmak mümkün mü? İyi ama nasıl?





İlgili Makale