Çevrenizde olan bitenlere nasıl bakıyor, onları nasıl anlamlandırıyorsunuz? Üzerinize üzerinize gelen olaylara nasıl atıfta bulunuyorsunuz? Tüm bu sorular sizin olaylara verdiğiniz anlamlarla ilişkilidir ve bu anlam bir deyimle “sizin gözünüzdekidir!” Tehlike, stres ve kaygı tam buradadır. Tehlike, siz tam olarak nerede gördüyseniz oradadır, ne şiddette olduğunu düşünüyorsanız stres yanıtınız ona göre gelecektir ve kaygınız da burada vereceğiniz yanıtlara göre oluşacaktır.
Bu duruma Aaron Beck isimli bir psikiyatristin hastalarından birinden örnek verelim: Hasta, kayakçıları tepeye çıkaran teleferikle zirveye eriştiğinde nefesinin daraldığını hatırladı (Bu muhtemelen atmosfer basıncının azalması ile ortaya çıkmıştı). Nefesinin kesilmesinin bir kalp hastalığının işareti olabileceğini düşündü ve nefesi daralan, sonra da damar tıkanıklığı sebebiyle birkaç ay önce ölen ağabeyi aklına geldi. Damarlarının tıkanıyor olduğunu gerçekten ciddi olarak düşünmeye başladığında artan derecede kaygı duymaya başladı. İşte bu noktada kendini güçsüz hissetti, terledi ve baygınlık geçirdi. Hasta bu semptomları, kalp krizinin elle tutulur kanıtları olarak yorumladı ve ölümün eşiğinde gezindiğini hissetti. Hastanedeki acil odasında muayene edildiğinde ortaya çıkan normal elektrokardiyogram onu tatmin etmedi. Hastalığın testlerde henüz kendini göstermediğine inanıyordu… Çünkü hala onun gözünde gördüğü; kalp hastası olduğu hatta kalp krizi geçirdiğiydi ve birazdan ölebileceğiydi.
Aslında olaylara verdiği anlamlar, yorumlar zihnine gelen düşüncelere verdiği önemle değil de tamamen gerçek yaşananlarla değerlendirilebilseydi o an ne kadar huzurlu olurdu… Bu zihnin bir düşünce ile aşırı meşgul olması ile ilgilidir. Stres uyanıklığı (her an tetikte olma hali) devam ettiği için böyle durumları yaşamak her zaman çok daha kolay olacaktır. Yani sürüp giden stresiniz (kronik stres) varsa her an patolojik durumlar ortaya çıkabilir. Ve bu bir kısır döngü gibi, devam eden kaygılar neticesinde her olayı tehdit olarak algılamanıza yol açar. Burada durumun güven verici bir şekilde ortaya çıkarılması ve kaygıyı yaratan alarmın yanlış olduğunun anlaşılması önemlidir. Olayları bir süre durup tekrar değerlendirmeyi başarabilirsek alarm olarak nitelendirdiklerimizin aslında tehdit oluşturmadığını anlayabiliriz. Stres uyanıklığını ortadan kaldırmak istiyorsak da yapmamız gereken budur; olaylara verdiğimiz tepkileri, yani kendi gözümüzdekini değiştirmek…
İlginizi çekebilir: Olumsuz duygularla baş etme stratejisi: Duygusal yeme