X

Star Wars üzerine spiritüel bir bakış: Dönüşüm ve uyanış

Star Wars aslında bir uyanış ve dönüşüm filmidir. Macera, galaksi, uzaylılar içine yedirilmiş, “Işık ve Karanlık” arasındaki savaşı anlatan, varoluşumuzun gerçeğine uyanmamıza yol gösteren bir yapıt. Bu kadar sevilmesinin sebeplerinden birisi de zaten gerçeği bilen ruhumuz ve özümüzün bunu hissetmesi. Aslında içimizde ve derinlerde yaşamın bizim dünyamızdan ibaret olmadığı, galakside yalnız olmadığımız gerçeğini bize fantezi boyutunda da olsa gösteriyor olması. Hem bu şekilde rasyonel zihinler için bile kabul etmesi çok daha kolaylaşıyor.

“Kahraman’ın Yolculuğu” seminerimde Anakin Skywalker’ın Darth Vader’e dönüşmesinin hikayesini örnek veriyorum. Fantastik bir film üzerinden verilen bilgilerin tamamı bu yaşadığımız dünyayı ve buradaki karanlığı ışığa dönüştürebilmemiz için birçok mesaj içeriyor. İzleyenin bilinç seviyesine göre algılayabileceği şekilde filmin içine farklı şekillerde kodlanmış durumda. Başlıca kodlardan birisi de isimlerde saklı, ana karakterlerin isimleri rollerini temsilen özenle seçilmiş ve ilk bakışta anlaşılmıyor. (Filmdeki isimlerin anlamlarını yazının sonunda bulabilirsiniz).

Verilen mesajların birçoğu Anakin’in ve oğlu Luke Skywalker’ın yolculuğunda saklı. Filmdeki ana tema baba-oğul ilişkisi, anne, baba, çocuk üçlemesi üzerine kurulu. Birçok dinde her daim geçen kutsal üçlü.

Aslında şeytan da yeniden affedilerek kurtulabilecek olan, babasının sözünden çıkmış bir melek değil miydi sadece?

Anakin Skywalker’ın Darth Vader’e dönüşmesi ve kurtuluş yolculuğu

Star Wars serisinin çekilen ilk üç bölümünde ana kahraman Luke Skywalker’ın içindeki dönüşüm ile birlikte kahramanlık yolculuğunu izliyoruz. Daha sonra çekilen ama hikayenin geçmişini anlatan üçlü seriyi eklediğimizde Luke’un babası, karanlık gücün başı Darth Vader’ın çocukluğunu ve aslında ışığın koruyucularından en güçlü Jedi iken nasıl karanlığa dönüştüğünü görüyoruz. Bana göre aslında tüm serideki öz ve ana tema bu, ki altı film de tamamlandığında ortaya çıkıyor ve tüm süreci anlıyoruz.

Yeni çekilen yedinci film “Güç Uyanıyor” ise temayı bambaşka bir boyuta taşıyor. Galaksiyi kurtaracak olan ilahi dişil enerji, Tanrıçanın Yükselişini izleyeceğiz.

Anakin’in yolculuğuna baktığımızda; Jedi Qui-gon Anakin’in üstün yeteneklerini keşfediyor ve bir Jedi olarak yetiştirilmesi için yanına alıyor.

Kaderine yazılmış olan geleceğine, ona verilmiş olan yeteneklerini keşfedebilmesi ve geliştirebilmesi için çıkacağı yolculukta annesinden ayrılmak zorunda kalıyor.

Star Wars‘un özü; annesinden ayrılmak zorunda kalan minik Anakin’in veda sahnesinde saklıdır;

  • A: Yapamayacağım. (Anakin potansiyelini gerçekleştirmek üzere çıktığı yolda ilk sınavı ile karşı karşıya gelir. En değerli varlığı annesinden ayrılmak zorunda kalır.)
  • A: Seni bir daha görebilecek miyim? (En büyük korkusu olacak)
  • A: Umarım. (Umut)
  • A: Evet. (İnanç)
  • A: Muhtemelen. (Şüphe)
  • A: Senin için geri döneceğim anne, söz veriyorum. (Söz ve bunu gerçekleştiremeyişinin acısı karanlığa giden ilk tohumları ekecek.)

Qui-gon başkente dönüp Anakin ile ilgili bilgileri Jedi Konseyine sunduğunda yaşından dolayı çok da olumlu olmayan bir tepki ile karşılaşır. Burada aslında 5-6 yaşlarında bir çocuğun inanç sisteminin şekillenmiş olduğuna işaret edildiğini görebiliyoruz.

Anakin’nin de ileride Darth Vader’a dönüşmesine sebep olacak duyguları, korku ve endişeleri, Jedi konseyi ve Yoda tarafından en baştan uyarılmaktadır.

Kendi hayatlarımızda da, en başta gördüğümüz ve hissettiğimiz, aslında her zaman doğrudur ama bu hoşumuza gitmeyen bir şeyse çoğu kez biz bu durumu görmezden geliriz ve değiştirebileceğimizi düşünürüz, aynen filmde Qui-gon’un yaptığı gibi.

  • Y: Nasıl hissedersin sen?
  • A: Soğuk efendim. (hislerinin farkında değil, fiziksel bedenini hissediyor sadece)
  • Y: Korkar mısın sen?
  • A: Hayır efendim. (Kendi korkusunun farkında değil)
  • Y: İçini görebiliriz biz senin, yapabiliriz.
  • Konsey üyesi 1: Duygularının farkında ol.
  • Konsey üyesi 2: Düşüncelerin annenin etrafında geziniyor.
  • A: Onu özlüyorum.
  • Y: Onu kaybetmekten korkuyorsun düşünüyorum ki. (En derin korkusu)
  • A: Bunun herhangi bir şeyle ne ilgisi var? (İnkar, farkında olmamak, gerçeği görmek istememek)
  • Y: HER ŞEY.
  • Korku karanlığa giden yoldur, korku öfkeye, öfke nefrete, nefret acıya götürür. (Karanlık tarafı seçmenin esası)
  • Senin içinde çok korku hissediyorum.

Anakin seçilmiş kişidir, gücü dengeleyecek en güçlü Jedi. Fakat asi, isyankar ve kuralları dinlemekte zorlanan ruhu ile yoğun yaşadığı duygularına; karanlık, korku ve endişe dolu düşüncelerine yenik düşmektedir. Çocukluğundan gelen en büyük korkularını besleyerek sonunda gerçeğe dönüştürecektir. Galaksiyi kurtaracak kişidir ama en sevdiği kişi olan annesini öldürülmekten kurtaramaz, son anda yetiştiği için annesi kollarında ölür. Anakin işte burada acısına yenik düşerek bir Jedi olarak asla yapmaması gereken şekilde annesini öldüren tüm kabileyi, çocuklar dahil olmak üzere, yok ederek içindeki karanlığı daha da büyütür. Annesinin mezarındaki sözleri şöyledir;

  • A: Seni kurtaracak kadar güçlü değildim anne. (Kendini suçlama, acı)
  • A: Yeterince güçlü değildim.
  • A: Ama söz veriyorum bir daha başarısız olmayacağım. (Yine tutulamayacak bir söz ve aynı acıyı tekrar yaşama korkusu)
  • A: Seni çok özlüyorum. (Serbest bırakamama, bağımlılık)

Annesinin ölümü ile korkusu yok olmaz, daha da büyüyerek hayatındaki en sevdiği diğer kadına projekte olur, eşi Padme’ye. İçindeki korkuları öfke ile birleşerek kabuslar olarak gecelerine sızmakta, ruhunu kemirmektedir. Sürekli rüyasında Padme’nin öldüğünü ve onu kurtaramadığını görmektedir. Tekrar aynı acıyı yaşamanın korkusu onu sürekli kemirmektedir ve işte karanlık tam da bu noktadan onu ele geçirecektir.

Bu konuyu Master Yoda’ya danıştığında, Jedi Ustası ona kurtuluş yolunu sunacak fakat Anakin bunu alamayacaktır;

  • Y: Geleceği hissederken dikkatli olmalısın Anakin, kaybetme korkusu karanlığa giden yoldur.
  • A: Bu vizyonların gerçek olmasına izin vermeyeceğim Master Yoda. (yine tutamayacağı bir söz verecektir, olacak olana veya olması gerekene baş kaldırmaktadır halbuki kabul verse, teslimiyete geçse aslında belki de ancak o zaman sonucu değiştirebilecektir.)
  • Y: Ölüm yaşamın doğal bir parçasıdır, etrafında güce dönüşenleri kutla, yas tutma, özleme onları, bağımlılık kıskançlığa götürür.
  • A: Ne yapmalıyım Master Yoda?
  • Y: Kaybetmekten korktuğun her şeyi serbest bırakmaya eğitmelisin kendini. (İşte hepimizin de bu hayatta yapmayı öğrenmesi gereken şey tam da bu değil midir?)

Mastery, Ustalık Star Wars serisinin tüm bölümlerinde Jedi eğitimleri üzerinden gösterilecek, öğretilecektir. Ustalık zaten kendi üzerinde hüküm kurma yetisi, kendi duygu ve düşüncelerini kontrol edebilmektir. Bu şekilde içinde yaşadığın hayat, yaşam olarak adlandırdığın gerçekliği, realiteyi şekillendirebilme yetisine ulaşabilmektir.

Biz de hayatımızda insanlar, insanlık olarak kendi karanlık duygu ve düşüncelerimizi dönüştürmek yerine etrafımızda olan dünyayı kontrol etmeye, yönetmeye çalışıyoruz. Oysa ki etrafımızda gördüğümüz her şey aslında sadece ve sadece bizim iç dünyamızın bir yansımasıdır. Karşındaki kişiyi, olayı, durumu suçlamak veya değiştirmeye çalışmak, saçını taramak için aynaya bakıp aynayı taramaya benzer. Şu anda dünyamızda da herkes bunu yapmıyor mu? Durup sadece kendimizi dönüştürebilsek belki de her şey zaten hemen düzelecek.

Anakin’in yolculuğuna geri dönecek olursak, en güçlü ve seçilmiş kişi olmasına rağmen en sevdiği annesini kurtaramamanın acısı ve eşini de kaybedeceği en büyük korkusunu aslında kendisi gerçekleştirecektir. Eşini kurtarabilmek için her şeyi yapmaya hazır hale geldiğinde karanlık onu baştan çıkarmayı başaracaktır. “Karanlık tarafı ve onun güçlerini öğren ve böylece eşini kurtar” diyerek ruhunu ele geçirir. Aslında her şeyi sevgi uğruna göze almıştır, karanlığa bile itaat etmeyi, ama sevgi değil bağımlılık, kaybetme korkusudur onu esir alan.

Ölümün bile bir son olmadığı, ilahi takdirde her şeyin olması gerektiği gibi olduğu gerçeği ile kabul ve teslimiyet öğretisini geçebilmesi için önüne sunulan sınavlardan geçemeyen, Anakin Skywalker, artık DarthVader olacaktır.

Onun karanlığa dönmesinin acısı eşi Padme’yi öldürecektir. Kendi kendini gerçekleştiren kehanet olarak, gerçekliğini yaratacaktır. Anakin’in gücü onun korkularını da güçlü kılacak, başa çıkması gereken sınavı da o denli büyük olacaktır. Yeniden ışığın yolunu bulabilmek için karanlıktan geçmesi gerekecektir.

Hepimiz kendi hayat yolculuğumuzda benzer sınavlardan geçmiyor muyuz? Kalbimiz kırıldığında intikam yeminleri edip bir daha asla sevmeyeceğim dediğimiz zamanlar, haksızlığa uğradığımız, zayıf kaldığımız, ezildiğimiz zamanları ileride başkalarından çıkararak onlara da aynı acıyı yaşatmıyor muyuz? Ve bu böylece devam edip gidiyor. Bu sefer farklı olsa, kırsak bu döngüyü… Tüm bunları serbest bıkabilsek kim olur, nasıl davranırdık acaba?

Darth Vader ve Padme’nin oğlu Luke Skywalker işte farklı bir seçim yapar. Tam da bu sebepten ötürü hikayenin kahramandır. Babasının kim olduğunu öğrendiğinde ve onu karanlığa dönüştürmek için çeşitli hilelere başvurup en sonunda öldürmekle tehdit ettiğinde babasının içinde hala olduğuna inandığı iyiliğe, özüne teslim olur. “Ben seni öldürmeyeceğim, istersen beni öldür” der. Onun inancı ve ışığı ikisini de kurtaracaktır.

Aslında geçmiş üçlemenin sonradan yapılmış olması da bize en büyük karanlığı tanıdıktan sonra onun nasıl bu hale dönüştüğünü görme fırsatı veriyor. Darth Vader’ın içindeki muhteşem potansiyeli olan masum çocukla sonra tanışıyoruz. Burada gösterilen, en büyük kötülüğe sahip olduğunu sandığımız kişinin içinde bile, özünde sevgi ve ışık olduğu.

Bizim hayatımızda Darth Vader’lık yapmış olanları, biz de Luke gibi affedebilir, onun içindeki ışığa inanarak kendimizi ve onu kurtarabilir, gerçekliğimizi değiştirebilir miyiz acaba? Bu kişinin içindeki masum çocuğu görüp onun acılarını anlayabilir miyiz? Her şeye rağmen sevgide kalıp onu da sevebilir miyiz? Yaşamın belki de bu en büyük sınavını verebilir miyiz? Kendimize bu soruları sorma cesaretini gösterebilir miyiz?

Yedinci Film “Güç Uyanıyor”: İlahi tanrıçanın yükselişi

Uzun zamandır beklenen efsanenin geri dönüşünde en önemli tema güçlü Jedi adayının ve başrolün saf ve masum bir genç kız olmasıdır. Rey bu dünyayı değiştirecek olan ilahi feminen enerjiyi, tanrıçayı temsil ediyor.

Rey, yalnız ve tek başına ailesini kaybetmiş ve karın tokluğuna metal parçaları toplayan bir genç kızdır. İçinde taşıdığı güçten, köklerinden, atalarından ve ona miras kalan yeteneklerinden habersiz yaşam mücadelesi vermektedir. Bu aslında her birimizin, özellikle de kadınların içindeki Rey’i temsil ediyor.

Çağlar boyunca, hatta Adem ve Havva’dan beri, korkulduğu ve yanlış anlaşıldığı için, baştan çıkarıcı, kötülüklerin anası sanıldığı için ezilmeye, bastırılmaya, köleleştirilmeye çalışılan dişil enerjinin yeniden doğuşunu Rey’in gücünde görebiliriz.

Dişil enerji, kadın demek değildir, dişil ve eril enerji hepimizin içinde mevcuttur. Eril/maskülen enerji, aksiyon alan, koruyucu, rasyonel, savaşçı tarafımızken, dişil/feminen enerji, yumuşak, kabul veren, besleyen, şefkat gösteren, affeden, sevgi özünü taşır.

Dünya, bildiğimiz tarih boyunca, bugüne kadar maskülen enerji ile yönetildi. Oysa bizi sevgiye götürecek, Star Wars savaşlarındaki gibi ışık ve karanlığın savaşında zafer kazanmamızı sağlayacak olan dişil enerjinin kabulü, şefkati ve sevgisidir. Oysa ki yaşadığımız dünyada kadınlar erkeklerle başa çıkabilmek için maskülen güçlerine sığındılar, erkekleşmek zorunda kaldılar, erkekler bu durum karşısında şaşkın, güçlerini yitiriyor gibi hissettiler. Şimdi hem kadının, hem erkeğin kendi içindeki dişil ve eril enerjiyi dengelemeyi öğrenmesi gerekiyor.

Sanıyorum ilerleyen bölümlerde bunu göreceğiz. Leia ve Han Solo’nun oğlu Kyle Ren bu sefer Darth Vader yerine geçen karanlık güçtür. Filmin son sahnesinde Kyle Ren ile Rey ışın kılıçları ile savaşırlar. Kadın-erkek olarak karşı karşıya gelmeleri ve ancak Rey’in onun güçleri ile başa çıkabilmesi feminen enerjinin gücünü sembolize ediyor. Aralarındaki akrabalık ilişkileri de yine serinin ilerleyen bölümlerine saklanmış, kardeş ya da kuzen olma ihtimalleri büyük bir olasılık olarak duruyor.

Aslında bir erkek ismi olan ve Kral anlamına gelen Rey isminin kullanılmış olması da başka bir sembolizm. Gelecekte oluşacak Işık İmparatorluğunun Kralı, Kraliçesi olabileceğini gösteriyor. Aslında dişil ve eril enerjiyi, serinin başlangıcında Anakin ve Padme çiftinde de görüyoruz. Padme lotus çiçeği ismi ile saflığı ve ışığı temsil ediyor. Birçok özelliğimizi de genlerle ailemizden ve atalarımızdan miras aldığımız göz önüne alınarak Padme ve Anakin çiftinin farklı genlerini taşıyan yeni nesil temsilcileri Luke ve Leia’da ışık olarak tezahür ederken, bir sonraki nesil Rey ve Kyle Ren’de ışık ve karanlık olarak karşımıza çıkıyor.

Serinin sonunda ışık kazanacak ve tüm galakside barışın sağlandığı ve karanlık gücün olmadığı bir varoluş görebilecek miyiz bilmiyorum, umarım. Star Peace, “No More Wars, Always Love”, Yıldız Barışları, “Savaş Yok, Her Zaman Sevgi” adı uygun olurdu böyle bir filme. Peki ya ışık kazandığında ve her şey harika olduğunda nasıl bir film olurdu? Konu ne olurdu? Herkesin ne kadar mutlu olduğu, potansiyelini gerçekleştirdiği, cennet gibi dünyalar ve galaksiler arası seyahatler edip kim birbirine daha çok sevgi veriyor yarışmaları düzenlendiği… Nasıl bir his verirdi böyle bir senaryo?

Şahane mi olurdu, yoksa çok sıkıcı mı gelirdi? Savaş sahneleri olmadan ve karanlık olmadan sıkıcı ve durağan olduğunu düşünüyorsan, bu acaba hayatına nasıl yansıyor, savaş ve maceraya mı ihtiyaç duyuyorsun eğlenebilmek için, hala ışığı görebilmek için karanlığa mı ihtiyacın var? Ancak kendi içimizde her şeyin yolunda olduğu bir dünyadan keyif alabildiğimizde bunu realitemizde yaratabiliriz, ki bunu önce bilincimizde başarmak zorundayız. Bu her sözümüzden, okuduğumuz her kitaptan, düşüncemizden, izlediğimiz filmlerden yansıyacaktır hayatımıza.

Tabii her şey bakış açısı, bunlar benim önemli olduğunu öngördüğüm temalardan derlediklerim, görüşlerim. Star Wars, nereden bakarsanız, ona göre algıladığınız bir dünya sunuyor aslında; araştırdıkça, bakan gözler, duyan kulaklar ve açık bir zihinle baktıkça daha keşfedeceğimiz çok sırlar barındırdığına inanıyorum.

Güç sizinle olsun ve her daim ışıkla ve sevgiyle kalın…

İsimlerin anlamları

Anakin Skywalker: İki anlamı var; birincisi, “savaşçı”, ki burada ışık savaşçısı anlamında. İkinci anlamı “Tanrılardan doğma”, ki annesi Anakin’in babasının olmadığını ve öylece hamile kaldığını ifade ettiğinde bir tür peygamberliğe atıfta bulunuluyor ve bu isminde de verilmiş.

Skywalker yıldızlarda yürüyen anlamında manası oldukça açıkça ortaya konmuş.

Darth Vader: Karanlık Baba; Darth İngilizce dark kelimesinin uyarlaması, Vader da Felemenkçe baba anlamına geliyor.

Padme Amidala: Padme lotus çiçeği demek. Tibet Budistlerinin “Mücevher Lotus Çiceği” anlamına gelen Sanskritçe bir mantra olan “Om Mani Padme Hum”daki lotus çiçeğidir ve spiritüel anlamda aydınlanma yolculuğunu sembolize eden çok önemli bir çiçektir. Daha sonra Anakin’in çocuklarının annesi ve eşi olacak cennet gibi bir yer olan Naboo gezegeninin Kraliçesi Padme Amidala’ya bu ismin verilmiş olması da tesadüf değildir.

Yoda: Bilgelik

Luke Skywalker: Luke Latince ışık, İncil’e göre beyaz, parlayan ışıklı.

Leia: İngilizce çimenlik yeşillik alan, Hawaii’de cennettin çocuğu, cennet çiçekleri; dinlerde bulunan Leah adından geliyor olabilir.

Kyle Ren: Ren Şövalyelerinden gelen bir isim.

Rey: İspanyol kökenli, daha çok erkeklere koyulan, kral anlamına gelen isim.

NOT: Akşam Gazetesi, 3 Ocak 2016’da yayınlanan yazımın uzun versiyonudur.

İlginizi çekebilir: Dönüşüm yolculuğu: Yarattığımız hapishaneden kaçmaya çalışırken bizi hangi tuzaklar bekler?

Zekiye Olgaçay: “Ruhsal Rönesans” kitabının yazarıdır. Babasının büyükelçi olması nedeni ile çocukluğunu Brezilya, Mısır, Kuwait, Çekoslovakya, İngiltere gibi dünyanın birçok farklı ülkesinde, 5 farklı kıtada geçirdi. Lise yıllarından itibaren İstanbul’da yaşamaya başladı ve iletişim fakültesinden mezun olduktan sonra pazarlama ve iletişim sektöründe on beş yıllık profesyonel iş hayatı süresince birçok farklı şirkette yöneticilik pozisyonlarında çalıştı. Kalbini ve iç sesini dinleyerek 2000 yılında başladığı dönüşüm yolculuğunda öncelikle kişisel gelişim alanında dünyanın değişik yerlerinden çeşitli eğitmenlerin Türkiye'deki organizasyonlarını gerçekleştirdi. Bu süreçte, dönüşüm alanında dünyanın önde gelen eğitmenleri ile birebir çalışma fırsatı oldu, birçok eğitim aldı, seminerlerine katıldı. Kendini keşfetme yolculuğunda yaşam amacının; “başka insanların hayatlarına olumlu yönde katkıda bulunmak ve bu dünyayı daha iyi bir yer haline getirmek” olduğunu keşfederek yeni hayatının her adımını buna göre yaratmaktadır. Dönüşümsel yaşam koçu, regresyon terapisti ve şamanik çalışmalarla, kendi bireysel deneyimlerini katıldığı çalışmaların öğretileri ile birleştirerek seansları ve seminerleri ile kişilerin hayatlarını dönüştürmeleri için rehberlik ederken kendi yolculuğuna ve gelişimine devam etmektedir.

‘Evdeki herkes barista’: Bosch VeroBarista ile kahve deneyiminizi zirveye taşıyın

Kahve, şüphesiz ki pek çoğumuz için lezzetli bir içecekten çok daha fazlası; adeta bir tutku, bir ritüel… Sabahın ilk ışıklarında enerji veren, gün içindeki küçük molalarda kendimizi şımartmamızı sağlayan, bazense sohbetlerin tadını ikiye katlayan en keyifli eşlikçi. O yüzden günün farklı anlarını, farklı kahvelerle taçlandırmak gibisi yok; ne de olsa her anın kendine has bir kahvesi var. Güne enerjik bir başlangıç yapmak için yoğun aromalı bir americano ya da gün içinde en sevdiğimiz tatlının yanında yumuşak içimli bir cappuccino en iyi seçim olabilir.



Peki ya bu seçimlerimizi evde barista ustalığıyla hazırlayabilir miyiz? Elbette. Bosch Tam Otomatik Kahve Makinesi VeroBarista ile günün her anına ve her damak tadına uygun lezzetli kahveler hazırlamak mümkün; çünkü VeroBarista ile evdeki herkes barista. Her fincanınızı ustalık eserine dönüştürmeye hazırsanız, işte VeroBarista ile yapabilecekleriniz:

Kahve çekirdeklerini dilediğiniz gibi öğütebilirsiniz

Barista ustalığında lezzetli kahveler hazırlayabilmenin ilk adımı, kahve çekirdeklerini doğru bir şekilde öğütmekten ve tazeliği korumaktan geçiyor. Güzel haber; VeroBarista tüm bunları sizin için yapıyor. CreamDrive, yüksek kaliteli seramik kahve öğütme ünitesi ve özel aroma koruyucu çekirdek haznesi ile günün her saati taze çekilmiş kahve çekirdekleriniz hazır.

Üstelik çekirdek öğütme inceliğini de dilediğiniz gibi ayarlayabilirsiniz. Arka arkaya iki öğütme ve ısıtma sayesinde ekstra güçlü kahvenizi tadı daha az acı olacak şekilde hazırlayabilirsiniz. AromaDouble Shot Fonksiyonu ile kahve aromasından ödün vermeden ekstra yoğun kahveler hazırlamak da mümkün. E bir barista daha ne ister, öyle değil mi?

Farklı anları, farklı kahve çeşitleriyle taçlandırabilirsiniz

Taze çekilmiş kahve çekirdeklerinin mis kokusunun yanı sıra kahve hazırlamanın en güzel yanlarından biri de hiç şüphesiz her damak zevkine uygun farklı seçenekler yapabilmek. Sert tatları sevenler, yumuşak içim tercih edenler ya da daha eğlenceli köpüklü bir şeyler arayanlar… VeroBarista’da herkes için bir şeyler var. Cappuccino, flat white, latte macchiato, sütlü kahve, OneTouch Function ile hepsini tek tuşla hazırlayabilirsiniz. Dahası, yoğun tatları seviyorsanız americanonuz da VeroBarista ile hazır.

Belirtmekte fayda var ki; bir barista ustalığında kahve hazırlayabilmek için özellikle sütlü kahvelerde doğru lezzeti yakalayabilmenin en önemli sırrı sütün sıcaklığını ve kıvamını doğru ayarlayabilmek. Neyse ki VeroBarista, ideal demleme sıcaklığı konusunda tam bir usta. Sütlü kahvelerde bile mükemmel sıcaklığı yakalıyor, süt köpüğü ve sıcak su hazırlama seçenekleri ile her kahve türünü lezzetten ödün vermeden hazırlıyor. Ayrıca sütlü kahveleriniz için de hortumlu süt adaptörü sayesinde esnek çözümler sunuyor. İster kutudan, ister şişeden, ister kendi termosundan süt alın, VeroBarista ile sonuç hep aynı; hep mükemmel.



Kişisel tercihlerinizi kaydedebilirsiniz

Geçek bir barista kahve hazırlarken mutlaka kişisel dokunuşlarıyla fark yaratır; VeroBarista da evdeki herkesin kendi ‘barista’ dokunuşunu ekleyebilmesi için kişiselleştirilmiş tercihlere göre 4 adede kadar favori kahve kaydedebilme özelliğine sahip. Böylece her yudumda tam da istediğiniz gibi bir lezzete kavuşabilirsiniz. Ayrıca evinizde baristalığı başkasına devretmeniz gereken anlarda da kahvenizin yine tam istediğiniz gibi hazırlanacağından da emin olabilirsiniz 🙂 Sıfır risk, bol lezzet…

En sevdiğiniz kahveyi, en sevdiğiniz fincanda içebilmeniz için de VeroBarista üstüne düşeni yapıyor ve yüksekliği ayarlanabilir kahve çıkışı sayesinde 15 cm yüksekliğe kadar ayarlanabiliyor. En uzun latte macchiato bardaklarınızı bile rahatlıkla kullanabilirsiniz.

Zamandan ve enerjiden tasarruf edebilirsiniz

Kahve hazırlarken lezzet kadar önemli bir şey daha varsa; o da şüphesiz ki zamandan ve enerjiden tasarruf edebilmek. VeroBarista, minimum ısınma süresiyle 45 saniye gibi çok kısa bir zamanda kahvenizi hazır hale getiriyor. Ayrıca her kahveden sonra autoMilkClean süt temizleme sistemi ile tam otomatik temizlik sunuyor ve kolayca çıkartılabilir damlama tepsisi, kahve posası kabı ve süt ağızlıkları bulaşık makinesinde yıkanabiliyor. Yani kahve keyfiniz bittiğinde sizi temizlikle hiç yormuyor. Ve son olarak ZeroEnergy Auto-off otomatik kapanma özelliği ile belirlenen saatten sonra enerji tasarrufu yapmak için kapanıyor, sizi düşündüğü kadar çevreyi de düşünüyor. Kim hem çok lezzetli kahveler yapan hem de akıllı özellikleriyle kahve hazırlamayı mükemmel bir deneyime dönüştüren böylesi bir yardımcıyı evinde istemez ki?

Siz de evinizin baristası olmaya hazırsanız, en lezzetli kahveleri kendi damak tadınıza göre ayarlamak ve her defasında mükemmel sonuçlar elde etmek için hemen tıklayabilir, VeroBarista ile tanışabilirsiniz.

*Bu yazı Bosch katkılarıyla hazırlanmıştır.





21 Günde Ustalaş: Hayatınızı dönüştürmenin kısa rehberi

Günümüz dünyasında insanlar hızlı ve etkili çözümler ararken, uzun vadeli değişikliklerin ne kadar süre gerektirdiği sorusu akıllarda yer ediyor. Araştırmalar, bir alışkanlık kazanmanın 21 günlük bir süreç olduğunu belirtiyor. Bu gerçek, “21 Günde Ustalaş” serisini şekillendiren temel düşünce. Omega Yayınları’nın yayımladığı ve Marie-Claire Carlyle, Leon Nacson ve David A. Phillips gibi alanında prestijli yazarların katkıda bulunduğu seri, hayatın farklı alanlarında bir dönüşüm yaşamak isteyen okurlara kısa ama derinlemesine bir yolculuk sunuyor. Peki, bu serinin her kitabı, okura nasıl dokunuyor? Gelin, seriye birlikte göz atalım.



Marie-Claire Carlyle-Para Mıknatısı: Zenginliğe Giden Yolda Bir Yol Haritası

Serinin ilk kitabı olan Para Mıknatısı, parayla olan ilişkimize yeni bir perspektif getiriyor. Carlyle, paranın sadece maddi bir unsur olmadığını, aynı zamanda kişisel değerimizin ve başkalarına sunduğumuz katkının bir yansıması olduğunu öne sürüyor. Kitap, okuyucuları “zengin” olmanın ötesine taşıyarak, yaşamlarında gerçekten neye değer verdiklerini sorgulamalarına yardımcı oluyor. Paranın bir enerji olduğu fikri üzerine kurulu bu kitap, hayata daha fazla refah çekmek isteyenler için önemli adımlar sunuyor. Okur, mevcut finansal alışkanlıklarını gözden geçirmeye ve “para mıknatısı” olma yolunda ilerlemeye davet ediliyor. Carlyle’ın dili basit ama etkileyici. Kitap, “Paranın Değeri” ve “Niyet Etmenin Gücü” gibi bölümlerle, paraya olan bakış açınızı tamamen değiştirebilir. Ancak bu kitap, sadece bir kişisel gelişim kitabı değil; alışkanlıkları kökten dönüştürmek isteyen herkes için bir rehber niteliğinde. Para ve refah konusunda mevcut düşünce kalıplarını yıkmak isteyen okurlar için güçlü bir başlangıç noktası sunuyor.

Leon Nacson-Rüyalar: Bilinçaltınızı Keşfetmek İçin Bir Araç

Serinin ikinci kitabı olan Rüyalar, sadece uyku sırasında yaşadığımız olayların ötesinde, bilinçaltımızın derinlerine bir yolculuk yapmamıza yardımcı oluyor. Nacson, rüyaların anlamını çözebilmek için onları hatırlamanın önemini vurgularken, okuyuculara kendi rüya günlüğünü tutmanın faydalarından bahsediyor. Modern yaşamın karmaşasında, rüyalarla ilgili sembollerin ve temaların nasıl çözüleceğine dair pratik bilgiler sunuyor. Kitap, rüya yorumlamada bireysel deneyime önem vererek okuyucunun kendi rüyalarının dilini öğrenmesini sağlıyor. Rüyaların sembolizmi üzerine yoğunlaşan bölümler, okurun bilinçaltına dair ipuçlarını yakalamasını kolaylaştırıyor. “Düşmek, Uçmak ve Kovalanmak” gibi herkesin yaşamış olabileceği rüya temalarına açıklık getirirken, kişinin ruhsal yolculuğunda bir rehber olma niteliği taşıyor. Nacson, rüyaların günlük hayatımızdaki yansımalarına dikkat çekiyor; bu da kitabı okura bilinçaltıyla ilgili derin bir keşif fırsatı sunan önemli bir araç haline getiriyor.

David A. Phillips-Numeroloji: Sayıların Gizemli Dünyası

Üçüncü kitap Numeroloji ise, yaşamın derin sırlarını anlamak için sayıların gücüne odaklanıyor. Phillips, Pisagor’un öğretilerine dayanan bu kadim bilim dalını modern hayata uyarlayarak, insanların kendilerini ve çevrelerindekileri daha iyi anlamalarına yardımcı olmayı hedefliyor. Numeroloji, sadece kişilik analizi değil; aynı zamanda kariyer seçimleri, ilişkiler ve ruhsal gelişim açısından da rehberlik sunuyor. Phillips, kitabında sayılara dair teorik bilgilere ek olarak, gerçek dünyadan ünlü örnekler sunarak konuyu daha somut bir hale getiriyor. “Ruh Sayıları” ve “Adların Gücü” gibi bölümler, okurların kişisel yaşamlarına dair önemli çıkarımlar yapmasına olanak tanıyor. Numerolojiye ilgi duymayanlar bile, bu kitap sayesinde yaşamlarını yeni bir gözle değerlendirmeye başlayabilir.

21 Günlük Yolculuk: Alışkanlıklar ve Dönüşüm

Bu seri, alışkanlıkların nasıl şekillendiğine ve yaşamda yeniye yer açmanın neden önemli olduğuna dair kapsamlı bir rehber niteliğinde. Her kitap, 21 gün boyunca okuru derin bir içsel yolculuğa çıkarıyor ve bir yandan kısa süreli bir rehber gibi görünse de her birinin arkasında büyük bir felsefi altyapı bulunuyor. Para Mıknatısı, finansal refahın anahtarlarını sunarken; Rüyalar bilinçaltımızı çözmemize yardım ediyor ve Numeroloji kişisel potansiyelimizi anlamamıza kapı aralıyor. Bu serinin en büyük gücü, herkesin hayatında bir noktada değişiklik yapma ihtiyacını hissetmesi ve 21 gün boyunca süren bu küçük ama etkili adımların, büyük dönüşümlere yol açma potansiyelinde yatıyor. Her kitap, farklı bir tema etrafında dönse de ortak payda: Bireyin kendi gücünün farkına varmasını sağlamak ve bunu bir alışkanlığa dönüştürmek.



Sonuç olarak, “21 Günde Ustalaş” serisi, hayatta bir adım öne geçmek ve yeni bir başlangıç yapmak isteyenler için ilham verici bir çalışma. Her kitabın derinliği, okurun kendine dair yeni keşifler yapmasına olanak tanıyor. Seriyi okurken hem kişisel gelişiminize katkıda bulunacak hem de alışkanlıklarınızı yeniden gözden geçireceksiniz. Hayatta yeni bir sayfa açmak için siz de bu 21 günlük yolculuğa çıkmaya hazır mısınız?

Bu yazı Deniz Poyraz tarafından kaleme alınmıştır.

İlginizi çekebilir: Yaratıcılık bir hayal mi? Yaratıcı olmak mümkün mü? İyi ama nasıl?





İlgili Makale