İtiraf et. Sen de bir stalkersın.


Stalkerlığın başka bir boyutunu da bugünlerde ben yaşıyorum sevgili seyirciler.
Ama benimki eski sevgili falan değil.
Tamamen güzel erkekleri takip etmek üzerine kurulu bir sosyal medya stalkerlığım oluştu 🙁
Paris metrosunun erkekleriyle gözlerimize bayram ettiren Mecsmetroparis, kahve içerken bizi bizden alan erkekleri abartılı pozlarla gözümüze sokan menandcoffee gibi hesapları takip edip oralardaki güzel güzel adamları da takibe alıyorum.
Bir de utanmadan fotoğrafları beğeniyorum.
Sonra bir de düşünüyorum ya biri ‘like’ geçmişime baksa, ne düşünür?
Sonra boşver ya diyorum.
Güzel insanlara bakarak günümü güzelleştiriyorum.
Tekrar dönüp bakıyorum, aslında dünyanın bir ucundaki bir adamın profiline giriyorum.
Arkadaşlarını, ailesini herkesi görüyorum.
Sıkıntıdan hepsine de teker teker bakıyorum.
Vay be diyorum, ne hayatlar var!
Öyle mi gerçekten?
Gerçekten de hayatlar bu kadar güzel mi?
Hayatlarının güzel olmasında bir sakınca yok da, küresel bir köyde yaşamamız sanki biraz problemli artık…
Bir kere kira ödediğin, fatura ödediğin, aşık olduğun, işsiz kalabildiğin, sevdiklerini kaybedebildiğin bir dünyada herkesin hayatının bu kadar müthiş olması imkansız.
Fakat bu algının pek çok insan üzerinde yarattığı depresif etki yadsınamaz.
Hadi ben Lüsyenim. Çok şey gördüm geçirdim, neyin ne olduğunu anlıyorum.
Ona rağmen bu profillere girip pis bir kıskanca dönüşebiliyorum.
Sıradan insanlar ne yapsın 🙂
Evet, güzel hayatlar yaşıyor olmanın kimseye bir sakıncası olmamalı elbette.
Ama unutulmaması gereken bir şey var.
Sosyal medyada siz siz değilsiniz.
Onlar da onlar değil.
Siz insanları gerçek hayatta tanımaya ve anlamaya çalışın.
Gördükleriniz sizi mutsuz ve umutsuz hale getirmesin.
Kendi hayatınız en güzel ve en önemli olanı.
Seçilmiş kişiliklerle yaratılan yalan dünyaların salgıladığı sahte mutluluk hormonlarının esiri olmayın.
Kendi gerçek hayatınızın başrolünü siz oynayın, böylesi çok daha eğlenceli!
Yazarın diğer yazıları için tıklayın.