Sportif meseleler arasında biraz trekking yapalım
Bugün biraz oradan oraya atlayacağım; aklımda bir şeyler kalmasın, gün yüzüne kavuşup aydınlıkla buluşsunlar diye.
Enerji depom hazır
Şu anda zaman gece yarısını 3 geçmekte ve ben henüz oturabildim bilgisayarın karşısına. Birkaç saattir, şifa niyetine hazırladığım granola ile uğraşmaktaydım da. Sonuç gayet başarılı, ama olacakları önceden kestiremediğim için ne fotoğraf çektim, ne de tarifi birebir kaydettim. Söz, bir dahakine tüm adımları paylaşacağım. Hatta granolayla kalmayacak, başka sağlıklı ve enerji deposu yiyecek, içecek önerileriyle de çıkacağım karşınıza. Huyum kurusun, denemediğim hiçbir şeyi önermem, başkasının önerdiğini de pek itinayla denerim. Olmaz çünkü. Uymaz bünye bünyeye. Birine iyi gelen, diğerine pek yavan geliverir. Umarım zevklerimiz uyuşuyordur sizlerle. Bu arada yoğurdumu da mayaladım, sabaha hazır olunca eşlik edebilir granolaya. Gizli olmayan tarifleriniz varsa e-mail atar mısınız acaba? Bakarsınız deneyip paylaşırım buradan.
Yarışlar kazanç kapısı oldu hepten
Ne mutludur ki koşanların sayısı günden güne artıyor, bu potansiyeli gören organizatörlerin de… Şimdi gelin, eğri oturup doğru konuşalım. Yapılan her iş, her emek mutlaka hak ettiği değeri bulmalıdır. Bu konuda hem fikiriz, değil mi? O halde rica edelim de, sadece gerçekten ‘iş’ten anlayanlar yarış ve koşu konseptli organizasyonlar düzenlesinler. Kişilerin kendi başlarına da kolayca koşabilecekleri parkurlar için inanılmaz kayıt ücretleri isteyerek, aksaklık üstüne aksaklık yaşatarak ne olur daha en baştan soğutmayın koşmaya yeni karar vermiş olanları. Her mesleğin bir acemilik dönemi vardır ve eğer acemi olmaya cesaret edebilirseniz usta olursunuz. (Bu yazının ardından çok kişinin bana kızacağını biliyorum ama kusura bakmayın, bunları hissediyorum.)
Şirketler, markalar, çalışanlarına sahip çıkmayanlar
Sevgili markalar, size bir haberim var: Bünyenizde barındırdığınız ve pek, pek çok maaş ödediğiniz, o anlı şanlı title’lara sahip bazı kişiler, görevlerini layıkıyla yerine getir(e)miyorlar. Eğer getiriyor olsalardı; şirketinizdeki finans direktörünün, mühendisin, iş güvenliği uzmanının aynı zamanda iyi bir koşucu olduğunu, dişinden, tırnağından arttırıp yurt dışındaki maratonlara bile gittiğini, parası yetmeyince arkadaşlarının hediye ettiği ayakkabıyla 130 km’lik dağ yollarında saatlerce ilerlediğini fark eder ve sürekli bunca kalabalığın içine giren, çoğu kez kürsüye çıkan kişinin neden markaları adına koşmadığını sorgulamaya başlarlardı? Ama nerede? Yapmıyorlar nedense… Yılda bir kere, tek bir koşu olsa neyse, ama artık ayrı ayrı pek çok alternatif var, hem asfaltta hem de arazide koşanlar için. Hepsine birden ne kayıt parası ne de malzeme parası yetişir. Lütfen çalışanlarınıza sahip çıkın, tutkularının farkına varın ve istedikleri noktaya ulaşabilmeleri için onları her anlamda desteklemeye gönüllü olun. Karşılığını kat be kat alacağınızdan kuşkunuz olmasın.
Her şeye rağmen hareket etmek lazım
Eğer hala bahane bulabiliyorsanız hareketli yaşama başlamamak için, tüm zorluklara rağmen triatlon yapmış 2 kardeşin size söyleyecekleri var.
Sonra da paralimpik sporcu Juan Jose Mendez Fernandez’in öğüdü ile noktalayalım yazıyı.
Not: Koşularda görüp de yanıma geliyor, yazılarımdan dolayı beni tanıdığınızı söylüyorsunuz ya; çok tatlısınız. Sizlerle tanışmak, sayemde koşmaya başladığınız duymak öyle bir keyif ki tarif edemem.
Not: Kabak Koyu’ndaki Yoga Festivali’ne yolunuz düşecekse bu aralar, 1-4 Haziran tarihleri arasındaki her sabah, saat 07:00’da Bu Kızlar Nereye Koşuyor ekibi ile birlikte Likya Yolu’nuı turlamaya ne dersiniz?
Yazmaya, tanışmaya devam edelim: [email protected]
Yazarın diğer yazıları için tıklayınız.