X

“İnanıyorum, öyleyse varım”: Spinoza ve sağ beyne övgü

“İnsan istencinden ya da arzularından bağımsız bir dizi saltık değere başvurarak insan eylemlerinin açıklanmaya çalışılmasının ümitsiz bir çaba olduğunun bütünüyle ayırdında olunduğu bir felsefe çizgisi uyarınca yürümenin gereğini savunmaktadır.”

Amsterdam’da Yahudi bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelen Spinoza, hayatının ilk yıllarında ciddi bir dini eğitimden geçmiştir. Haham olmak üzere okula verildikten sonra dini bilgilerden çokta fazla tatmin olmadığını hissederek okuldan ayrılmış, zaman içinde başta Descartes, Hobbes ve Bacon gibi dönemin başlıca filozoflarıyla vakit geçirdiği Hristiyan bir topluluğun içerisine girmiştir. Hristiyan bir kitleyle bir arada olması ve ortaya attığı savlar Yahudi kesimi tarafından tepki görecek seviyeye ulaşmış olacak ki, cemiyetten kovularak Amsterdam’ı terk etmiştir. Ne kadar acıdır ki, Descartes’in felsefesine yeni bakış açıları ekleyerek geliştirdiği felsefe teorileri Spinoza’nın ölümünden yüzyıl sonra ancak fark edilmiş ve yayınlanmıştır. Çalışmalarıyla gördüğü büyük tepkiler nedeniyle hayatının geri kalanını acı içinde yaşamıştır.

Descartes’ten tümdengelimci ve matematiksel insan kavramı, Spinoza’yı geometrik metaforlar yapmaya, hem insan doğası hem de dünya düzeni hakkında değişmez yasalar zincirini kurmaya yöneltmiştir. Matematiğin her zaman çok önemli ve ayrılamaz bir önemi olduğunun altını çizmiş ve sarsılmaz güvenini Etika’da dile getirmiştir.

Ancak, geometride olduğu gibi, bir sonuca varmak için verilen verilerin doğru ve mantıksal olduğunu kabul etmenin gerektiğini öne sürmüştür. Bu düşünceden hareketle, Spinoza da sistemini kurmaya ve felsefesini oturtmaya Tanrı’nın varlığını kabul ederek başlamıştır. Tanrı tüm türetilmiş varlıkları kendinden yarattığı için, Tanrı’yı anlamadan diğer varlıkları anlamanın mümkün olmadığına inanmıştır. Bu inancı geometriye oturtmuş olması, matematiğe dair sarsılmaz inancını gözler önüne sermiştir. Aynen geometride olduğu gibi Tanrı ve diğer her şey arasındaki bağ, geometride tek ve ayrı olan şekillerin birbiriyle birleşmesi gibidir. Spinoza’ya göre, eğer nesneler incelenebiliyorsa bu uzay sayesindedir ve insan anlaşılmak isteniyorsa da bu da ancak Tanrı’nın varlığını kabul etmek sayesinde olacaktır. Bu bakış açısıyla birlikte Spinoza, Descartes’ın us ile ulaşılan gerçeklik kavramına bambaşka boyutlar eklenmiş ve böylece ruhu açıkta bırakan boşlukları kapatmıştır.

Spinoza’ya göre maddi dünyadaki her varlığın ruhani dünyada bir karşılığı vardır

Spinoza’ya göre maddi dünyadaki her varlığın ruhani dünyada bir karşılığı vardır. Gerçek dünyanın düzeni ideal dünya ile aynıdır. Sonlu ve sonsuz olarak ikiye ayrılan varlıklar bütünlüğünde sonlu olanlar, madde özelinde nesneler, ruh özelinde düşüncelerdir. Sonsuz olan ise madde özelinde hareket ve durgunluk, ruh özelinde ise psişik olaylardır.

Buradan hareketle, nörolojik açıdan bakıldığında Spinoza, Descartes’in sağ beyin savunusuna sol beyni dahil ederek bütüncül bir yaklaşımı felsefeye getirmiştir. Sol beyin felci geçiren insanların yaşadıkları deneyimi düşüncelerden ayrışarak ve evren bütünlüğünün farkına vardıkları bir tanım olarak anlatmaları, varlıklarının ötesinde bir sistemsel bütünlükle temasa geçtiklerini iddia etmeleri, bu savı destekler niteliktedir.

Spinoza’ya göre evrende herhangi bir rastlantıdan söz etmek mümkün değildir. Madde dünyasındaki her şey, bir nedenler zincirine bağlıdır. Aynı kural ruh dünyası için de geçerlidir. Bir düşünce, önceki bütün düşünceler ile bağlantılı olmak zorundadır. İstenç özgürlüğünü reddeden bu bakış açısını “Havaya atılan bir taş düşseydi, kendi isteğiyle yere düştüğünü iddia ederdi” sözüyle açıklamıştır.

Spinoza insan doğasının bugüne en yakın felsefi açıklamalarından birini ortaya çıkarmış ve arkasından gelen öğrencilerinin de yeni yorumlamalar getiremeyeceği kendi içine kapalı bir sistem kurmuştur. Bu nedenle onun yaklaşımı Spinozacılık olarak tarihe geçmiştir. Yaklaşımındaki tutarlı zincirleme sistemiyle, Hegel tarafından “Bir filozof olmak için önce Spinozacı olmalısınız, eğer Spinozacılığınız yoksa, hiçbir felsefeniz de yoktur.” lafıyla anılmıştır.

Sol beynin egemenliğini savunan yaklaşımları insan istencinden ya da arzularından bağımsız bulduğunu, gerçekliğin sadece düşünmekle değil düşündüğümüz şeyi gerçek anlamda içimizde hissetmemizle mümkün olabileceğini vurgulamıştır. Descartes’in “Düşünüyorum öyleyse varım” savına “İnanıyorum öyleyse varım” diye karşılık vererek matematiksel ve sistematik sol beynin yerine ruhsal ve sezgisel olan sağ beyni öne çıkarmıştır.

 

İlginizi çekebilir:

René Descartes yapay zekanın kurucusu mudur?
Zihnin akışı ve bütünselliği: Hegel’e göre zihin nasıl ele alınmalıdır?

Psikolog & Nörobilim Uzmanı Güliz Altınbaşak: Bahçeşehir Üniversitesi Psikoloji Bölümünden tam burslu olarak mezun oldu. Şu anda Dialectical Behavior Therapy (DBT) Turkey Danışmanlık Merkezi’nde Program Koordinatörü ve The Life-Co Wellbeing Merkezi’nde Mental Wellness Program Koordinatörü olarak çalışmaktadır. The LifeCo Wellbeing merkezi bünyesinde meditasyon odaklı olmak üzere mindfulness (farkındalık), duygu regülasyonu, stres yönetimi ve kişilerarası iletişim becerileri üzerine eğitim kampları düzenlemektedir. Ayrıca, savaş mağdurlarına yönelik mesleki eğitim, savaş sonrası travma ve formal eğitim projeleri yürütmektedir. Davranış Bilimleri Enstitüsü Yetişkin ve Aile Danışmanlık Merkezi’nde EMDR odaklı projelerde çalıştı. TOÇEV Tüvana Okuma İstekli Çocuk Eğitim Vakfı’nda Psikolog ve Eğitmen olarak görev aldı. “Doğudaki Ebeveyn ve Çocukları Bilinçlendirme Projesi” kapsamında birçok ilde araştırma yaptı ve eğitimler verdi. Norveç, Azerbaycan, Slovenya ve İspanya’da “Dezavantajlı Grupların Bilinçlendirilmesi ve Hayat Şartlarının Yükseltilmesi” konusundaki projelerde Ülke Koordinatörlüğü yaptı. Maltepe Kapalı İnfaz Ceza Kurumu’nda hükümlülerle çalıştı. Aynı dönemde Avrupa Şafak Hastanesi’nde bağımlılık üzerine çalışmalar yaptı. Çocuklara Yeniden Özgürlük Vakfı’nda gönüllü olarak görev alarak suça eğilimli çocuklar için çalışmalar düzenledi. “Erkek Homoseksüeller ve Heteroseksüellerin Suçluluk Utanç ve Kaygı Düzeylerinin Karşılaştırılması” üzerine yaptığı araştırmayı 17. Ulusal Psikoloji Kongresi’nde, “Kanser Hastaları için Mindfulness Odaklı Mental Wellness” çalışmasını “VIII Ibero American Congress of Clinical and Health Psychology Congress” Porto Riko’da sundu.

Geleneksel lezzetlerden vazgeçmeden bitki bazlı beslenmek isteyenlere: Fine Life Fermente Kajulu İçecek

Son yıllarda sağlıklı beslenme ve bilinçli tüketim alışkanlıklarının, daha önce hiç olmadığı kadar ilgi gördüğü kesin. Veganlık, vejetaryenlik, fleksitaryen gibi bitki bazlı beslenme türleri, sadece etik ve çevresel nedenlerle değil, aynı zamanda bütüncül sağlık açısından sunduğu çeşitli faydalar nedeniyle de dünya genelinde hızla yayılmaya devam ediyor. Bitki bazlı beslenme alışkanlıklarına yönelik talepler hızla artarken çok sayıda bitki bazlı ürün de raflardaki yerini alıyor. Özellikle süt ürünlerine alternatif arayanlar için çok sayıda ürün piyasaya sürülüyor. Bu konuda öncü isimlerden biri olan Metro Türkiye de “Sofrada herkese yer var!” mottosuyla tüketicilerin ihtiyaçlarına, yenilikçi ürünlerle cevap veriyor.



Raflarında 400’den fazla bitki bazlı ürün sunan Metro Türkiye, geleneksel lezzetlerden vazgeçmeden bitki bazlı beslenme alışkanlıklarına sahip olmanın en leziz yollarını sunuyor. Ve güzel haber; Türk mutfağının favori içeceklerinden ayrana bitki bazlı alternatif sağlıyor: Fine Life Fermente Kajulu İçecek.

Lezzetli, vegan, fermente: Ayrana bitki bazlı alternatif

Herkes için sağlıklı beslenme ve sürdürülebilirlik anlayışıyla hareket eden Metro Türkiye, beslenme trendlerine ve değişen tüketici taleplerine verdiği önemle Fine Life Fermente Kajulu İçecek’i raflara getiriyor. Geleneksel lezzetimiz ayrana bitki bazlı bir alternatif olarak öne çıkan Fine Life Fermente Kajulu İçecek, bitki bazlı beslenme alışkanlıklarını benimseyen ya da benimsemek isteyen herkesin beğenisine sunuluyor.

Metro Türkiye raflarında yerini almaya başlayan bu yenilikçi ürün, %27 oranında kaju fıstığı, tuz ve çeşitli probiyotikler içeriyor. Bunun yanı sıra katkı maddesi, koruyucu ve gluten içermemesiyle de dikkat çeken Fine Life Fermente Kajulu İçecek, hem bitki bazlı ürünleri tercih edenlerin hem de laktoz tüketmemeye önem verenlerin favorisi olmaya aday. Ayran alternatifi olarak soğuk tüketilebilen bu ürün, 250 ml’lik cam ambalajlarda satışa sunuluyor. Vlabel etiketiyle otel ve restoran gibi yeme içme işletmelerinde rahatça kullanılabilecek Fine Life Fermente Kajulu İçecek, menülere yeni vegan bir alternatif getirirken, müşteri memnuniyetini de artırma potansiyeli taşıyor.

Geçtiğimiz yıllarda süt ve yoğurt gibi hayvansal gıdalara bitki bazlı alternatifler sunmuş olan Metro Türkiye, Metro Chef Veggie Bademli ve Fındıklı içecekler ile yoğurda alternatif Metro Chef Veggie Fermente Süzme Kaju’yu ve Metro Chef Veggie Meze Serisi’ni tüketicilerle buluşturmuştu. Bu yıl ise Türk mutfağının vazgeçilmezlerinden ayrana bitki bazlı bir alternatif getirerek hem sağlıklı hem de yenilikçi bir seçeneği yani Fine Life Fermente Kajulu İçecek’i tüketicilerle buluşturuyor.

Elbette Metro Türkiye’nin raflara taşıdığı yenilikçi ürünler sadece süt ve yoğurt gibi hayvansal gıdalara bitki bazlı alternatifler ile sınırlı değil. Çok daha fazlası, raflarda çoktan yerini aldı.

Bitki bazlı geniş ürün yelpazesi: 400’den fazla çeşit



Metro Türkiye’nin raflarındaki vegan ürün yelpazesi içerisinde bitkisel bazlı hamburger ekmekten köfteye, mayonezden çikolataya çok sayıda çeşit bulunuyor. Üstelik gıda dışı vegan ürünlerin de sayısı oldukça fazla. Vegan yumuşatıcı, şampuan, sabun, hatta yağ çözücü bile bu geniş yelpazede yer alıyor. Dahası, Metro markalı ürün portföyünü de yenilikçi çeşitlerle sürekli genişleten Metro Türkiye, kendi markaları altında içli köfteden lahmacuna paçanga böreğinden haydari, havuç tarator gibi meze seçeneklerine; falafel çeşitlerinden pizzaya, ranch sostan çamaşır yumuşatıcısına kadar 50’ye yakın çeşitte gıda ve gıda dışı bitki bazlı ürün sunuyor. Eğer tüm bu ürünleri ve çok daha fazlasını incelemek isterseniz hemen tıklayıpvegan ürün yelpazesi içerisinde bitkisel bazlı hamburger ekmekten köfteye, mayonezden çikolataya çok sayıda çeşit bulunuyor. Üstelik gıda dışı vegan ürünlerin de sayısı oldukça fazla. Vegan yumuşatıcı, şampuan, sabun, hatta yağ çözücü bile bu geniş yelpazede yer alıyor. Dahası, Metro markalı ürün portföyünü de yenilikçi çeşitlerle sürekli genişleten Metro Türkiye, kendi markaları altında içli köfteden lahmacuna paçanga böreğinden haydari, havuç tarator gibi meze seçeneklerine;vegan ürün yelpazesi içerisinde bitkisel bazlı hamburger ekmekten köfteye, mayonezden çikolataya çok sayıda çeşit bulunuyor. Üstelik gıda dışı vegan ürünlerin de sayısı oldukça fazla. Vegan yumuşatıcı, şampuan, sabun, hatta yağ çözücü bile bu geniş yelpazede yer alıyor. Dahası, Metro markalı ürün portföyünü de yenilikçi çeşitlerle sürekli genişleten Metro Türkiye, kendi markaları altında içli köfteden lahmacuna paçanga böreğinden haydari, havuç tarator gibi meze seçeneklerine; Metro Türkiye’nin Bitki Bazlı & Vegan Katalogu’nu keşfedebilirsiniz.

Temel gıdadan temizlik ürünlerine, kişisel bakımdan atıştırmalıklara aradığınız her şeyi bulabileceğiniz Metro Türkiye ile sağlıklı ve sürdürülebilir bir yaşam tarzına ulaşmak artık çok daha kolay.

*Bu yazı Metro Türkiye katkılarıyla hazırlanmıştır.

İlginizi çekebilir: Vegan beslenenlere müjde: Metro Türkiye’nin zengin vegan ürün yelpazesini keşfedinVegan beslenenlere müjde: Metro Türkiye’Vegan beslenenlere müjde: Metro Türkiye’

 

İlgili Makale