Söz konusu mutluluksa zihin çoğu zaman yanıltır – 2: Mutluluk varsayımlarıyla baş etmek
“Söz konusu mutluluksa, zihin çoğu zaman yanıltır” başlıklı yazımda zihnimizin mutluluk konusunda bizi yanıltmaya adeta ant içmiş gibi davrandığından bahsetmiştim. Bizi mutlu edeceğini düşündüğümüz şeylerle ilgili çoğu zaman yanılıyoruz. Ancak zihnimizin bu yanılgılarıyla baş etmek için uygulayabileceğimiz yöntemlere de sahibiz. Bu yazıda mutluluk seviyemizi artırmak için yanılgılarımızla nasıl baş edebileceğimizi keşfedeceksiniz.
Şeylere değil deneyimlere yatırım yap
İtiraf edelim hepimiz almak istediğimiz bir giysi, akıllı telefon, araba, mobilya gibi şeyler için büyük heyecan duyabiliyoruz. En büyük mutluluk yanılgılarımız da genelde işte bu maddi “şeyler”le ilgili. Satın aldığımız eşyalar ya da materyallerin bizi sandığımızdan uzun süreyle ve büyük yoğunlukta mutlu hissettireceğini zannediyoruz.
Harika şeylere büyük anlam yüklüyoruz. Oysa özellikle de eşyalara, değişmeyen statik şeyler oldukları için çok çabuk alışma özelliğine sahibiz. Buna hedonik adaptasyon deniyor. Satın aldığımız şeyler artık “sonsuza dek” bizim oluyor ve statik oldukları için değişmiyorlar. Değişmeyen ve hep bizim olacağını bildiğimiz şeyleri çabuk kanıksıyoruz ve kısa bir süre sonra bu şeylerle ilgili zannettiğimiz kadar iyi hissetmemeye başlıyoruz. Bir de yetmezmiş gibi ilk başta hissettiğimiz mutluluğu yeniden hissetmek için bu sefer farklı bir şeyin peşinden giderek hedonik döngünün içine giriyoruz; mutluluk ihtiyacımızı karşılayabilmek için şeylerin peşinden koşma alışkanlığı…
Bu durumla baş etmenin en kolay yolu en başta ihtiyacımız olmayan şeylere bizi mutlu edecekleri inancıyla yatırım yapmamak. Bunun yerine deneyimlere yatırım yaptığımızda kendimizi çok daha uzun süreyle iyi hissediyoruz. (Yapılan bir deneye göre 4 hafta sonrasında bile iyi hissetme hallerindeki yükselme devam ediyor.) Bunun birkaç sebebi var; ilk olarak deneyimler eşyalar gibi statik değil, dinamik ve değişkenler. Tatil deneyimini ele alalım; sonlu olduğu, yani biteceği için tatilde yaşadığımız deneyimler daha kıymetli oluyor. Tatili kanıksayamıyoruz. (Elbette 6 aylık bir tatilden bahsetmiyorsak, çünkü belli bir uzunluğu geçtiğinde ve durağanlaştığında tatil bile etkisini kaybedebilir.)
Tatil deneyimlerimizi başkalarıyla paylaşmak ve sonrasında hatırlamak da aynı olumlu duyguları yeniden hissetmemizi sağlıyor. Bir sanat galerisi gezmek, yemek kursuna gitmek, hobileri hayata geçirmek, oyun oynamak gibi deneyimleri hayatımıza daha çok katmak ve bunlara yatırım yapmak, şeylere yatırım yapmaktan daha fazla ve daha uzun süreyle mutlu eder.
Kanıksadıklarını yeniden “değer”lendir
Sonsuza kadar bizim olacağını düşündüğümüz şeyleri kanıksıyoruz ve ilk başlarda bize hissettirdikleri yüksek mutluluğu hissedemez oluyoruz. Deli gibi kazanmayı istediğimiz okula girdiğimizde, birlikte olmak istediğimiz kişiyi elde ettiğimizde, terfi ettiğimizde ya da çalışmak istediğimiz şirkette işe alındığımızda, maaşımız arttığında hissettiğimiz o yüksek mutluluk bir süre sonra flulaşmaya başlıyor. İlk zamanlarda hissettiğimiz mutluluğu zamanla hissedemez oluyoruz.
Bu sahip olduğumuz ve zamanla kanıksadığımız şeyleri hiç elde etmemiş olduğumuzu ya da onlarla son günümüz olduğunu düşünmek mutluluğumuzda ani bir artış sağlıyor. Bunun sebebi bir şeyin bitebilecek olması ihtimalini düşünmenin hedonik adaptasyonu engellemesi ve sahip olduğumuz şeyler için minnettarlık duygusunu açığa çıkarması. Kim bilir, kaybetme korkusuyla aşk arasındaki derin ilişkinin sebebi belki de bu…
Sosyal karşılaştırma dozunu azalt
Sosyal karşılaştırmayla (onların hayatları daha keyifli, daha güzel, başarılı, çekici, şanslı ya da zenginler düşünceleri) fazlasıyla zaman geçiriyor ve bundan olumsuz etkilendiğini hissediyorsan sosyal medya hesaplarını silebilirsin. Biliyorum bu teklif çoğumuz için çok zor, o yüzden alternatif senaryolarım da var; silmek zor geliyorsa sosyal medya diyeti yapmayı deneyebilirsin; 1 gün, 1 hafta, 1 ay… Zaman sınırlamasını sen koy. Amaç bir süre sosyal medya olmadan nasıl hissedeceğini gözlemlemek.
Diğer alternatif feed’ini sosyal karşılaştırma dozunu azaltacak şekilde düzenlemek, bir başka deyişle kendini kıyasladığın ve bunun sonucunda olumsuz hissettiğin kişileri takip etmeyi bırakarak, ilgi alanlarına, hobilerine hitap eden ya da seni güldüren, iyi hissettiren hesapları takip etmeye başlayabilir, böylece mutluluğuna yatırım yapabilirsin.
En güçlü sezgileri çoğu zaman yanlış olan, karşılaştırmalar üzerinden düşünen, çabuk alışan ve adapte olan bir zihne sahip olup, onun mutlulukla ilgili bizi yanıltan tüm bu yapısal özelliklerinin farkında olmayan bizler, ancak kasıtlı stratejik önlemler alarak hedonik döngünün getirdiği bağımlılık ve hayal kırıklıklarından kaçınabiliriz. Otomatik olarak daha fazla tüketmek ya da sürekli karşılaştırma yapmak yerine bilinçli olarak elimizdekilerin kıymetini ve bizi nelerin mutlu edeceğini bilecek şekilde alışkanlıklar geliştirmek hayattan tatmin olma seviyemizi yükseltir.
Kocaman sevgiler…
İlginizi çekebilir: Mutlu olmak için kullanabileceğiniz en iyi strateji: Minnettarlık