X

Sosyal medyanın üzerinizdeki 5 etkisi ve bunları kontrol etmenin yolları

Women Media Center‘ın 2014 yıllık raporuna göre sosyal medya sitelerini kadınların yüzde 71’i erkeklerin ise yüzde 62’si kullanıyor. Twitter’ı kullanan kadınların sayısı, erkeklerin sayısından 40 milyon daha fazla. Facebook’taki paylaşımların yüzde 62’si kadınlar tarafından yapılıyor. Kadınların Facebook listelerindeki arkadaşlarının sayısı, erkeklerinkinden yüzde 8 daha fazla.

2012 yılında Harvard Üniversitesi tarafından yapılan bir araştırma ise Facebook ve diğer sosyal medya sitelerinin güzel bir yemek veya seks kadar keyif verdiğini ortaya koymuştu. Sosyal medya, insanın bir çeşit kendini ifade etme yönünü harekete geçiriyor. Bu da beynin ödül merkezindeki dopaminle ilgili bölgesine dokunuyor.

Öte yandan, 2012 yılında yapılan bir başka araştırma sosyal medyada kendimizi daha çok başkalarıyla kıyaslamaya meyilli olduğumuz için bir çeşit yetersizlik duygusunu artırabildiğini ortaya koymuştu.

 Sosyal medya bizleri daha mutlu mu, daha mutsuz mu yapıyor?

Aslında sosyal medyanın sizi nasıl etkilediği, sizin onu nasıl kullandığınıza bağlı. Teknolojinin başka alanlarında olduğu gibi sosyal medya da ruh halinizi yükseltebilir ya da sizi strese sokabilir. Örneğin iş yerindeyken sosyal medyaya 10 dakikalığına göz atıp bir şeyler paylaşıp, başkalarının paylaşımlarına yorum yapmanın çalışanların ruh halini iyileştirdiği tespit edilmiş. Ancak geceleri uyumadan önce Facebook ve Twitter’la ilgilenmenin uyku bozukluklarına neden olduğu ve bu yüzden gün içinde dikkat eksikliği yarattığı biliniyor.

İlgili yazı: Sosyal medya insanı yalnızlaştırıyor

Siz de sosyal medya kullanımınızı kendinize göre sınırlandırabilir ve sizi iyi hissettirecek şekilde belirleyebilirsiniz. Uplifers olarak sosyal medyanın sizin üzerinizdeki 5 etkisini ve bunları kendi hayatınıza nasıl uyarlayabileceğinizi
derledik:

1. Kendini ifade etme iyi hissettirir

Bilim insanları, kendinden bahsetmenin insanı iyi hissettirdiğini söylüyor. PNAS dergisinde sonuçları yayımlanan bir araştırmaya göre kendini ifade etme, beyindeki ödül mekanizmasıyla ilgili nöral ve davranışsal mekanizmalarla etkileşime giriyor. Yapılan bir araştırmada, uzmanlar katılımcılara üç seçenek sunuyorlar:

– Kendi fikirlerinden ve davranışlarından bahsetme
– Bir başkasının davranışlarını yargılama
– Önemsiz bir soruya yanıt verme

Katılımcılara kendilerinden bahsetmedikleri sürece para ödülü olduğu söyleniyor ve böylelikle katılımcıların kendinden bahsetmek için paradan ne kadar vazgeçebildikleri ölçülmeye çalışıyor. Araştırma sonucunda insanların kendini ifade etmek için potansiyel kazançlarının yüzde 17’sini kaybettikleri tespit ediliyor.

İlgili yazı: Sosyal medyanın pekiştirdiği ‘fırsatları kaçırma korkusu’ndan kurtulmanın yolları

Hepimiz kendi kişisel tecrübelerimizden bahsetmeyi, düşüncelerimizi ve duygularımızı ifade etmeyi seviyoruz. Sosyal medya da bunu yapabilmek için bizlere kolay erişilebilir bir yol sunuyor ve böylelikle beyindeki ödül mekanizmasını harekete geçiriyor.

İş yerindeyken sosyal medyaya 10 dakikalığına göz atıp bir şeyler paylaşıp, başkalarının paylaşımlarına yorum yapmanın çalışanların ruh halini iyileştirdiği tespit edilmiş.

Sosyal medyanın bu özelliğine bağımlı olmak ise çok kolay. Eğer bağımlısı olmak istemiyorsanız, sosyal medya kullanımınızı sınırlandırın. Örneğin yemeklerden 10 dakika önce sosyal medya hesaplarınıza bakın ve daha sonra telefonunuzu bir kenara bırakıp etrafınızda olup bitenle ilgilenmeye geri dönün.

2. Eğlenceli paylaşımlar okumak ruh halinizi yükseltir

Bilimsel araştırmalar, sosyal medya üzerinden paylaşılan ruh halinin bulaşıcı olduğunu gösteriyor. Bir arkadaşınız Facebook’tan işten yeni ayrıldığını ve depresyonda olduğunu paylaştığında, siz de bundan hızla etkilenip kendinizi iyi hissederken birden huzursuz bir ruh haline bürünebilirsiniz. Ancak eğlenceli paylaşımlar da hızlı bir şekilde ruh halinizi değiştirip, sizi enerjik bir havaya sokabilir.

Bu açıdan sosyal medyadan kötü etkilenmemek için negatif kişileri takip etmeyi bırakın ve kendiniz de sosyal medyadan pozitif mesajlar vermeye çalışın. 2012 yılında yapılan bir çalışma, evcil hayvanların fotoğraflarına bakmanın veya eğlenceli kedi videoları izlemenin ruh halinizi iyileştirip, sizi daha üretken yapabileceğini göstermişti.

İlgili yazı: Sosyal medyada pozitif mesajlar daha hızlı yayılıyor

3. Sosyal medya sizi kıskanç yapabilir

Bu aslında sosyal medyanın en karanlık yönlerinden biri. Yaz olunca siz bilgisayar başında iş yaparken arkadaşlarınızın nasıl da güneşin ve denizin tadını çıkardığını görmek size kendinizi kötü hissettirebilir, “Ben nerede yanlış yapıyorum” şeklinde sorgulamalara girmenize sebep olabilir.

2015 yılında British Columbia Üniversitesi’nde yapılan bir araştırma kapsamında 1.100 Facebook kullanıcısı incelendi ve hepsinde potansiyel negatif tepkiler ve kıskançlık duygusunun ortak olduğu tespit edildi. En çok kıskançlık yaratan paylaşımlar da tatil, konser veya arkadaş buluşmalarına ait olanlar.

Eğer siz de benzer duygular yaşıyorsanız, arkadaşlarınızın da sizinle aynı durumda olduğunu aklınıza getirin. Onlar da sizin gibi yaşadıkları en güzel anları paylaşıyorlar. Deniz kıyısında geçirilmiş bir gün, tüm hayatlarının her zaman
güzellikler içinde geçtiği anlamına gelmiyor. Bir arkadaşınıza karşı kıskançlık duyduğunuzu hissettiğinizde, şükretmeniz gereken beş şeyi aklınıza getirin.

4. İletişimde kalma baskısı anksiyeteye neden olabilir

Kıskançlık dışında sosyal medya hakkında en çok şikayet edilen bir başka konu da her zaman kontrol etme, güncelleme, yanıt verme baskısı yaratması. 2015 yılında yapılan bir araştırma, sosyal medyada her zaman erişilebilir olma baskısının anksiyete ve depresyona neden olabildiğini gösteriyor. Bu konuda yapılan birçok araştırma da benzer sonuçlar veriyor.

İlgili yazı: 24 saat sosyal medyada ulaşılabilir olma isteği, ergenlikte kaygı ve depresyona sebep oluyor

Siz de sosyal medyada her zaman erişilebilir olma baskısı yaşıyorsanız, kendinize molalar verin. Günün belli saatlerinde tüm sosyal medya hesaplarınızı ve bildirimlerinizi kapatın ve kendinize “sessiz” bir ortam sağlayın.

En çok kıskançlık yaratan paylaşımlar tatil, konser veya arkadaş buluşmalarına ait olanlar.

5. Sosyal medya kadınlarda stresi azaltabilir

Bu size tutarsız gelebilir ancak yine konunun başına dönmek gerekirse, her şey sosyal medyayı nasıl kullandığınıza göre değişiyor.

2015 yılında Pew Araştırma Merkezi tarafından yapılan bir çalışmaya göre, bazı teknolojilerin kullanımı kadınlarda stresin azalmasıyla ilişkili olabilir. Yani kadınlar daha fazla fotoğraf paylaşıp, Twitter’ı daha sık kullandıkça, stres seviyelerinde azalma görülüyor. Dahası bu teknolojileri kullanmayan kadınlarla kullananlar kıyaslandığında, günde birçok defa Twitter hesabını kontrol eden, 25 mail alıp gönderen, iki fotoğraf paylaşan kadınların stres seviyesinin yüzde 21 daha düşük olduğu gözlemlenmiş.

Peki bunun sebebi ne? Aslında bu durum tamamen kadınların doğasından kaynaklanıyor. Kadınlar paylaşmayı seviyor. Paylaşmak hem kadınlar hem de erkekler için faydalı olabilir ancak araştırmalar, kadınların erkeklere göre duygusal deneyimlerini daha geniş ölçekte paylaşmaya meyilli olduklarını gösteriyor.

Ancak duygularınızı sosyal medya üzerinden paylaşırken de dikkatli olmakta fayda var. Negatif etkileri olabilecek duygularınızı paylaşırken üzerine daha dikkatli düşünebilirsiniz.

Kaynak:
WomensHealth

Uplifers: Kaliteli ve mutlu yaşam koçunuz!

‘Evdeki herkes barista’: Bosch VeroBarista ile kahve deneyiminizi zirveye taşıyın

Kahve, şüphesiz ki pek çoğumuz için lezzetli bir içecekten çok daha fazlası; adeta bir tutku, bir ritüel… Sabahın ilk ışıklarında enerji veren, gün içindeki küçük molalarda kendimizi şımartmamızı sağlayan, bazense sohbetlerin tadını ikiye katlayan en keyifli eşlikçi. O yüzden günün farklı anlarını, farklı kahvelerle taçlandırmak gibisi yok; ne de olsa her anın kendine has bir kahvesi var. Güne enerjik bir başlangıç yapmak için yoğun aromalı bir americano ya da gün içinde en sevdiğimiz tatlının yanında yumuşak içimli bir cappuccino en iyi seçim olabilir.



Peki ya bu seçimlerimizi evde barista ustalığıyla hazırlayabilir miyiz? Elbette. Bosch Tam Otomatik Kahve Makinesi VeroBarista ile günün her anına ve her damak tadına uygun lezzetli kahveler hazırlamak mümkün; çünkü VeroBarista ile evdeki herkes barista. Her fincanınızı ustalık eserine dönüştürmeye hazırsanız, işte VeroBarista ile yapabilecekleriniz:

Kahve çekirdeklerini dilediğiniz gibi öğütebilirsiniz

Barista ustalığında lezzetli kahveler hazırlayabilmenin ilk adımı, kahve çekirdeklerini doğru bir şekilde öğütmekten ve tazeliği korumaktan geçiyor. Güzel haber; VeroBarista tüm bunları sizin için yapıyor. CreamDrive, yüksek kaliteli seramik kahve öğütme ünitesi ve özel aroma koruyucu çekirdek haznesi ile günün her saati taze çekilmiş kahve çekirdekleriniz hazır.

Üstelik çekirdek öğütme inceliğini de dilediğiniz gibi ayarlayabilirsiniz. Arka arkaya iki öğütme ve ısıtma sayesinde ekstra güçlü kahvenizi tadı daha az acı olacak şekilde hazırlayabilirsiniz. AromaDouble Shot Fonksiyonu ile kahve aromasından ödün vermeden ekstra yoğun kahveler hazırlamak da mümkün. E bir barista daha ne ister, öyle değil mi?

Farklı anları, farklı kahve çeşitleriyle taçlandırabilirsiniz

Taze çekilmiş kahve çekirdeklerinin mis kokusunun yanı sıra kahve hazırlamanın en güzel yanlarından biri de hiç şüphesiz her damak zevkine uygun farklı seçenekler yapabilmek. Sert tatları sevenler, yumuşak içim tercih edenler ya da daha eğlenceli köpüklü bir şeyler arayanlar… VeroBarista’da herkes için bir şeyler var. Cappuccino, flat white, latte macchiato, sütlü kahve, OneTouch Function ile hepsini tek tuşla hazırlayabilirsiniz. Dahası, yoğun tatları seviyorsanız americanonuz da VeroBarista ile hazır.

Belirtmekte fayda var ki; bir barista ustalığında kahve hazırlayabilmek için özellikle sütlü kahvelerde doğru lezzeti yakalayabilmenin en önemli sırrı sütün sıcaklığını ve kıvamını doğru ayarlayabilmek. Neyse ki VeroBarista, ideal demleme sıcaklığı konusunda tam bir usta. Sütlü kahvelerde bile mükemmel sıcaklığı yakalıyor, süt köpüğü ve sıcak su hazırlama seçenekleri ile her kahve türünü lezzetten ödün vermeden hazırlıyor. Ayrıca sütlü kahveleriniz için de hortumlu süt adaptörü sayesinde esnek çözümler sunuyor. İster kutudan, ister şişeden, ister kendi termosundan süt alın, VeroBarista ile sonuç hep aynı; hep mükemmel.



Kişisel tercihlerinizi kaydedebilirsiniz

Geçek bir barista kahve hazırlarken mutlaka kişisel dokunuşlarıyla fark yaratır; VeroBarista da evdeki herkesin kendi ‘barista’ dokunuşunu ekleyebilmesi için kişiselleştirilmiş tercihlere göre 4 adede kadar favori kahve kaydedebilme özelliğine sahip. Böylece her yudumda tam da istediğiniz gibi bir lezzete kavuşabilirsiniz. Ayrıca evinizde baristalığı başkasına devretmeniz gereken anlarda da kahvenizin yine tam istediğiniz gibi hazırlanacağından da emin olabilirsiniz 🙂 Sıfır risk, bol lezzet…

En sevdiğiniz kahveyi, en sevdiğiniz fincanda içebilmeniz için de VeroBarista üstüne düşeni yapıyor ve yüksekliği ayarlanabilir kahve çıkışı sayesinde 15 cm yüksekliğe kadar ayarlanabiliyor. En uzun latte macchiato bardaklarınızı bile rahatlıkla kullanabilirsiniz.

Zamandan ve enerjiden tasarruf edebilirsiniz

Kahve hazırlarken lezzet kadar önemli bir şey daha varsa; o da şüphesiz ki zamandan ve enerjiden tasarruf edebilmek. VeroBarista, minimum ısınma süresiyle 45 saniye gibi çok kısa bir zamanda kahvenizi hazır hale getiriyor. Ayrıca her kahveden sonra autoMilkClean süt temizleme sistemi ile tam otomatik temizlik sunuyor ve kolayca çıkartılabilir damlama tepsisi, kahve posası kabı ve süt ağızlıkları bulaşık makinesinde yıkanabiliyor. Yani kahve keyfiniz bittiğinde sizi temizlikle hiç yormuyor. Ve son olarak ZeroEnergy Auto-off otomatik kapanma özelliği ile belirlenen saatten sonra enerji tasarrufu yapmak için kapanıyor, sizi düşündüğü kadar çevreyi de düşünüyor. Kim hem çok lezzetli kahveler yapan hem de akıllı özellikleriyle kahve hazırlamayı mükemmel bir deneyime dönüştüren böylesi bir yardımcıyı evinde istemez ki?

Siz de evinizin baristası olmaya hazırsanız, en lezzetli kahveleri kendi damak tadınıza göre ayarlamak ve her defasında mükemmel sonuçlar elde etmek için hemen tıklayabilir, VeroBarista ile tanışabilirsiniz.

*Bu yazı Bosch katkılarıyla hazırlanmıştır.





21 Günde Ustalaş: Hayatınızı dönüştürmenin kısa rehberi

Günümüz dünyasında insanlar hızlı ve etkili çözümler ararken, uzun vadeli değişikliklerin ne kadar süre gerektirdiği sorusu akıllarda yer ediyor. Araştırmalar, bir alışkanlık kazanmanın 21 günlük bir süreç olduğunu belirtiyor. Bu gerçek, “21 Günde Ustalaş” serisini şekillendiren temel düşünce. Omega Yayınları’nın yayımladığı ve Marie-Claire Carlyle, Leon Nacson ve David A. Phillips gibi alanında prestijli yazarların katkıda bulunduğu seri, hayatın farklı alanlarında bir dönüşüm yaşamak isteyen okurlara kısa ama derinlemesine bir yolculuk sunuyor. Peki, bu serinin her kitabı, okura nasıl dokunuyor? Gelin, seriye birlikte göz atalım.



Marie-Claire Carlyle-Para Mıknatısı: Zenginliğe Giden Yolda Bir Yol Haritası

Serinin ilk kitabı olan Para Mıknatısı, parayla olan ilişkimize yeni bir perspektif getiriyor. Carlyle, paranın sadece maddi bir unsur olmadığını, aynı zamanda kişisel değerimizin ve başkalarına sunduğumuz katkının bir yansıması olduğunu öne sürüyor. Kitap, okuyucuları “zengin” olmanın ötesine taşıyarak, yaşamlarında gerçekten neye değer verdiklerini sorgulamalarına yardımcı oluyor. Paranın bir enerji olduğu fikri üzerine kurulu bu kitap, hayata daha fazla refah çekmek isteyenler için önemli adımlar sunuyor. Okur, mevcut finansal alışkanlıklarını gözden geçirmeye ve “para mıknatısı” olma yolunda ilerlemeye davet ediliyor. Carlyle’ın dili basit ama etkileyici. Kitap, “Paranın Değeri” ve “Niyet Etmenin Gücü” gibi bölümlerle, paraya olan bakış açınızı tamamen değiştirebilir. Ancak bu kitap, sadece bir kişisel gelişim kitabı değil; alışkanlıkları kökten dönüştürmek isteyen herkes için bir rehber niteliğinde. Para ve refah konusunda mevcut düşünce kalıplarını yıkmak isteyen okurlar için güçlü bir başlangıç noktası sunuyor.

Leon Nacson-Rüyalar: Bilinçaltınızı Keşfetmek İçin Bir Araç

Serinin ikinci kitabı olan Rüyalar, sadece uyku sırasında yaşadığımız olayların ötesinde, bilinçaltımızın derinlerine bir yolculuk yapmamıza yardımcı oluyor. Nacson, rüyaların anlamını çözebilmek için onları hatırlamanın önemini vurgularken, okuyuculara kendi rüya günlüğünü tutmanın faydalarından bahsediyor. Modern yaşamın karmaşasında, rüyalarla ilgili sembollerin ve temaların nasıl çözüleceğine dair pratik bilgiler sunuyor. Kitap, rüya yorumlamada bireysel deneyime önem vererek okuyucunun kendi rüyalarının dilini öğrenmesini sağlıyor. Rüyaların sembolizmi üzerine yoğunlaşan bölümler, okurun bilinçaltına dair ipuçlarını yakalamasını kolaylaştırıyor. “Düşmek, Uçmak ve Kovalanmak” gibi herkesin yaşamış olabileceği rüya temalarına açıklık getirirken, kişinin ruhsal yolculuğunda bir rehber olma niteliği taşıyor. Nacson, rüyaların günlük hayatımızdaki yansımalarına dikkat çekiyor; bu da kitabı okura bilinçaltıyla ilgili derin bir keşif fırsatı sunan önemli bir araç haline getiriyor.

David A. Phillips-Numeroloji: Sayıların Gizemli Dünyası

Üçüncü kitap Numeroloji ise, yaşamın derin sırlarını anlamak için sayıların gücüne odaklanıyor. Phillips, Pisagor’un öğretilerine dayanan bu kadim bilim dalını modern hayata uyarlayarak, insanların kendilerini ve çevrelerindekileri daha iyi anlamalarına yardımcı olmayı hedefliyor. Numeroloji, sadece kişilik analizi değil; aynı zamanda kariyer seçimleri, ilişkiler ve ruhsal gelişim açısından da rehberlik sunuyor. Phillips, kitabında sayılara dair teorik bilgilere ek olarak, gerçek dünyadan ünlü örnekler sunarak konuyu daha somut bir hale getiriyor. “Ruh Sayıları” ve “Adların Gücü” gibi bölümler, okurların kişisel yaşamlarına dair önemli çıkarımlar yapmasına olanak tanıyor. Numerolojiye ilgi duymayanlar bile, bu kitap sayesinde yaşamlarını yeni bir gözle değerlendirmeye başlayabilir.

21 Günlük Yolculuk: Alışkanlıklar ve Dönüşüm

Bu seri, alışkanlıkların nasıl şekillendiğine ve yaşamda yeniye yer açmanın neden önemli olduğuna dair kapsamlı bir rehber niteliğinde. Her kitap, 21 gün boyunca okuru derin bir içsel yolculuğa çıkarıyor ve bir yandan kısa süreli bir rehber gibi görünse de her birinin arkasında büyük bir felsefi altyapı bulunuyor. Para Mıknatısı, finansal refahın anahtarlarını sunarken; Rüyalar bilinçaltımızı çözmemize yardım ediyor ve Numeroloji kişisel potansiyelimizi anlamamıza kapı aralıyor. Bu serinin en büyük gücü, herkesin hayatında bir noktada değişiklik yapma ihtiyacını hissetmesi ve 21 gün boyunca süren bu küçük ama etkili adımların, büyük dönüşümlere yol açma potansiyelinde yatıyor. Her kitap, farklı bir tema etrafında dönse de ortak payda: Bireyin kendi gücünün farkına varmasını sağlamak ve bunu bir alışkanlığa dönüştürmek.



Sonuç olarak, “21 Günde Ustalaş” serisi, hayatta bir adım öne geçmek ve yeni bir başlangıç yapmak isteyenler için ilham verici bir çalışma. Her kitabın derinliği, okurun kendine dair yeni keşifler yapmasına olanak tanıyor. Seriyi okurken hem kişisel gelişiminize katkıda bulunacak hem de alışkanlıklarınızı yeniden gözden geçireceksiniz. Hayatta yeni bir sayfa açmak için siz de bu 21 günlük yolculuğa çıkmaya hazır mısınız?

Bu yazı Deniz Poyraz tarafından kaleme alınmıştır.

İlginizi çekebilir: Yaratıcılık bir hayal mi? Yaratıcı olmak mümkün mü? İyi ama nasıl?





İlgili Makale