X

Sosyal medya trendlerinin bilinçaltındaki güç: Ayna nöronlar

Sosyal medyanın hayatımızdaki etkisi giderek artarken, trendlerin nasıl ortaya çıktığı ve neden hızla yayıldığı soruları da merak uyandırıyor. Peki, bazı şeyler neden trend olur? Son yıllarda neden herkes birbirine benzemeye başladı? Ekonomik durum kötü olsa bile tüketimin artmasının ardındaki neden nedir? Bu soruların yanıtları, beynimizin derinliklerinde yer alan ayna nöronların büyüleyici işleyişinde saklı.

Ayna nöronların keşfi ve işleyişi

Ayna nöronlar, 1992 yılında İtalyan bilim insanı Giacomo Rizzolatti ve ekibi tarafından makak maymunları üzerinde yapılan deneyler sırasında keşfedildi. Bu nöronlar, bireylerin bir eylemi gerçekleştirirken ve aynı eylemi başkasında gözlemlerken aktif hale gelir. Örneğin, bir maymun bir cevize uzandığında ve başka bir maymunun da aynı eylemi yaptığını gördüğünde, ayna nöronları harekete geçer. Bu keşif, insanların birbirleriyle etkileşime geçme ve taklit etme süreçlerini anlamamıza büyük katkı sağladı.

Sosyal medyanın etkisi ve ayna nöronlar

Sosyal medya, bireylerin birbirleriyle sürekli ve hızlı etkileşimde bulunmalarını sağlar. Milyarlarca insanın sosyal medya hesapları üzerinden birbirlerini takip etmesi, meraklarını gidermesi ve ilgi alanlarını keşfetmesi, ayna nöronların tetiklenmesiyle ilgilidir. Bir ürün veya davranışın sosyal medyada popüler hale gelmesi, kullanıcıların da aynı şeyi yapma isteğini artırır. Örneğin, Instagram’da popüler bir ürünün tanıtılması, kullanıcıların da o ürünü satın almasına yol açar.

Trendlerin oluşumu ve yayılımı

İnsanlar, doğaları gereği kayıptan kaçınma ve çoğunluğa ayak uydurma eğilimindedir. Sosyal medya, bu eğilimi besleyen bir ortam sunar. Instagram gibi platformlar, belirli trendlerin hızla yayılmasına katkı sağlar. Örneğin, bir influencer’ın tanıttığı ürünün kısa sürede milyonlarca kişi tarafından benimsenmesi, ayna nöronların etkisiyle açıklanabilir. İnsanlar, başkalarının sahip olduğu veya yaptığı şeylere sahip olma isteği duyarak, trendlerin bir parçası olma eğilimindedir. Bu durum, “Onda var, bende de olmalı!” düşüncesini tetikler ve hızla yayılan trendlerin oluşmasına yol açar.

Ekonomik durum ve tüketim alışkanlıkları

Ekonomik koşullar ne kadar zor olursa olsun, tüketim alışkanlıklarının artmasında ayna nöronların rolü büyüktür. Tüketim, günümüzde sembolik bir değer taşır ve sosyal kimliğin bir göstergesidir. Ayna nöronlar, hedefe yönelik her türlü hareketi tetikleyen nöronlardır. Dopamin adı verilen mutluluk hormonu da bu süreçte önemli bir rol oynar. Dopamin, kısa süreli mutluluk hissi vererek, insanların mantıklı düşünmeden alışveriş yapmalarına neden olabilir. Bu durum, ekonomik sıkıntılar olsa bile insanların alışveriş yapmaya devam etmelerini açıklar.

Estetik ve güzellik algısı

Sosyal medya, estetik kaygıların ve güzellik algısının şekillenmesinde önemli bir rol oynar. İnsanlar, influencerların ve fenomenlerin güzellik standartlarına uyma çabası içine girerler. Bu, psikanalist Jacques Lacan’ın belirttiği gibi, bireylerin kendilerini başkaları tarafından nasıl algılandıklarına odaklanmalarıyla ilgilidir. Sosyal medya filtreleri ve uygulamaları, bireylerin kendilerini daha çekici göstermek için kullandıkları araçlardır. Bu durum, estetik operasyonların artmasına ve insanların birbirine benzemeye başlamasına neden olur.

Taklit ve sosyal öğrenme

Ayna nöronlar, sadece davranışları taklit etmemize yardımcı olmakla kalmaz, aynı zamanda öğrenme süreçlerimizde de kritik bir rol oynar. Sosyal medya platformları, insanların birbirlerinin davranışlarını gözlemleyerek öğrenmelerine olanak tanır. Bu süreç, “taklitçi nöronlar” olarak da adlandırılan ayna nöronların etkinliği ile gerçekleşir. Giacomo Rizzolatti ve Craighero’nun çalışmalarına göre, insanların diğer türlerden farklı olarak “taklit ederek” öğrendiklerini ve bunun insan kültürünün temelinde yattığını vurgulamışlardır.

Ayna nöronların pazarlama ve reklam üzerindeki etkisi

Ayna nöronlar, pazarlama ve reklam dünyasında da önemli bir rol oynar. Markalar ve pazarlamacılar, insanların birbirlerini taklit etme eğiliminden yararlanarak ürünlerini ve hizmetlerini tanıtırlar. Sosyal medyada influencerlar tarafından tanıtılan ürünler, geniş kitlelere ulaştığında bu ürünlerin popülerleşme hızı artar. Kampanyalar, indirimler ve özel günlerde yapılan tanıtımlar, insanların ayna nöronlarının tetiklenmesiyle daha fazla ilgi çeker ve tüketimi artırır. Özellikle büyük alışveriş kampanyaları ve “Black Friday” gibi etkinlikler, bu etkileşim sürecini hızlandırır.

Sosyal medya ve dopamin döngüsü

Sosyal medya, dopamin döngüsünü harekete geçirerek kullanıcıların sürekli etkileşimde kalmasını sağlar. Bir gönderiyi beğenmek, paylaşmak veya yorum yapmak, dopamin salınımını tetikleyerek kısa süreli mutluluk hissi yaratır. Bu durum, kullanıcıların sosyal medyada daha fazla vakit geçirmesine ve trendleri takip etmesine neden olur. Ayna nöronlar ve dopamin arasındaki bu ilişki, sosyal medyanın bağımlılık yapıcı etkisini de açıklar.

Bireysel farkındalık ve bilinçli kullanım

Ayna nöronların ve dopamin döngüsünün etkilerini bilmek, sosyal medyayı daha bilinçli kullanmamıza yardımcı olabilir. Sosyal medya trendlerine kapılmadan önce, ihtiyaçlarımızı ve isteklerimizi sorgulamak önemlidir. Bilinçli tüketim alışkanlıkları geliştirerek, ekonomik durumu ne olursa olsun daha sağlıklı ve sürdürülebilir bir yaşam tarzı benimseyebiliriz. Aynı zamanda, sosyal medyada estetik kaygılara kapılmadan, kendi benzersizliğimizi koruyarak özgün ve sağlıklı bir güzellik algısı geliştirebiliriz.

Ayna nöronlar ve toplumsal etkileşim

Ayna nöronlar, yalnızca bireysel davranışları değil, toplumsal etkileşimleri de şekillendirir. İnsanların birbirleriyle empati kurmalarını, duygusal bağlar oluşturmalarını ve sosyal normları benimsemelerini sağlar. Sosyal medya, bu etkileşimlerin hızla yayılmasına ve geniş kitlelere ulaşmasına olanak tanır. Toplumsal olaylar, kampanyalar ve sosyal hareketler, ayna nöronlar sayesinde hızla yayılır ve büyük kitleler tarafından desteklenir.

Gelecekte ayna nöronların rolü

Ayna nöronlar, sosyal medya trendlerinin ve tüketim alışkanlıklarının ardındaki bilimsel gerçeği ortaya koyar. Gelecekte, ayna nöronların etkisi daha fazla incelenecek ve bu bilgiler pazarlama, eğitim ve psikoloji gibi alanlarda daha etkin kullanılacaktır. İnsanların davranışlarını taklit etme ve empati kurma yetenekleri, sosyal medya platformlarının gelişimiyle birlikte daha da önem kazanacaktır.

Sonuç

Ayna nöronlar, sosyal medya trendlerinin, estetik kaygıların ve tüketim alışkanlıklarının ardındaki gizli kahramanlardır. İnsanların birbirlerini taklit etme ve sosyal onay arayışı, sosyal medya platformlarında belirgin hale gelir. Bu bilinçle, sosyal medya kullanımı ve tüketim alışkanlıkları konusunda daha bilinçli bir yaklaşım geliştirmek, bireylerin ve toplumların daha sağlıklı kararlar almasına yardımcı olabilir.

Sosyal medya çağında, ayna nöronların etkisini anlamak, bireylerin birbirlerini taklit etme ve trendleri takip etme süreçlerini daha iyi kavramamıza yardımcı olur. Bu sayede, sosyal medya kullanımı ve tüketim alışkanlıkları konusunda daha bilinçli bir yaklaşım geliştirebiliriz. Ayna nöronların büyüleyici dünyası, sosyal medya trendlerini ve bireysel davranışlarımızı anlamamızda kilit bir rol oynamaya devam edecektir.

Kübra Güney: Merhaba, ben Kübra Güney. Uzun yıllar boyunca sağlık alanında çalışarak insanların bedenlerine şifa olmanın tatminini yaşadım. Ancak bir gün, kendimi bulma ve içsel huzuru keşfetme yolunda yeni bir serüvene atılmam gerektiğini fark ettim. Bu arayış beni psikoloji okumaya ve başka ruhlara şifa olma misyonuyla mindfulness ve meditasyon alanında derinlemesine eğitimler almaya yönlendirdi. Hayatın karmaşasında yolda olma halinin bana en iyi gelen şey olduğunu keşfettiğimde, içimdeki seyahat tutkusunu dünya ile paylaşmaya karar verdim. Bu amaçla açtığım Instagram hesabım, (@gezginselblog) kısa sürede gezgin bir kitleye ilham verici içerikler sunmaya başladı. Artık, her bir yolculuk, sadece bir rota değil, aynı zamanda ruhun derinliklerine yapılan bir keşif. Hem psikoloji hem seyahat alanında bu yolda öğrendiğim, deneyimlediğim bilgi ve tecrübeleri paylaşmak benim için bu yolun bir parçası. Hayatta en önemli şeyin, her anın tadını çıkarmak ve kendimize olan yolculuğumuzu hiç bitmeyen bir serüven olarak görmek olduğuna inanıyorum.

Akbank’tan sürdürülebilirlik yolunda ilham veren bir rehber

Sürdürülebilirlik, günümüz dünyasında her zamankinden çok daha büyük bir öneme sahip. Çünkü, doğal kaynaklarımız hızla tükenirken yalnızca kendi geleceğimizden çalmakla kalmıyor, gelecek nesillerin sahip olabileceği yaşamdan da çalıyoruz. İklim değişikliği ve çevresel sorunlar bir yana, kişisel tercihlerimiz, hızla artan tüketim alışkanlıkları, teknolojik gelişmeler ve daha pek çok sebep, sürdürülebilirliğin ne kadar hayati bir gündem olduğunu defalarca gözler önüne seriyor. Artık yalnızca bugünü değil, yarınları da düşünerek doğal kaynaklarımızı korumak, geleceğimizi ve gelecek nesillerin geleceğini garanti altına almak, daha yaşanabilir bir dünya yaratmak için adımlar atmalı, değişimi geç kalmadan başlatmalıyız. Sürdürülebilirlik, artık bir tercih değil; kendimiz için, dünyamız için, geleceğimiz için benimsememiz gereken bir zorunluluk. Aksi halde yarınlar, hayalini kurduğumuz yarınlardan çok uzak olacak.



Bu bağlamda sürdürülebilirlik konusunu merkezine alan ve hem bireysel hem toplumsal farkındalığı artırmayı hedefleyen Akbank, sürdürülebilir bir gelecek inşa etmek için “Sürdürülebilirlik insan için, #Hepimizİçin” diyor ve sürdürülebilirlik odaklı bloguyla bizleri buluşturuyor. Sürdürülebilirliği yalnızca çevresel boyutuyla ele almayan, sosyal ve ekonomik boyutunu da göz önünde bulunduran Akbank, bu önemli konuda liderlik ederek sürdürülebilirliğin her yönüyle ilgili bilgi ve farkındalık dolu içerikleri kaleme alıyor. Hem sürdürülebilirlik konusunda neler yapabileceğini merak eden herkese hem de bu konudaki bilgi birikimini artırmak isteyenlere geleceğimizi koruma yolunda ilham verici bir rehber oluyor. Peki, bu rehberde başka neler var, gelin yakından bakalım.

Akbank Sürdürülebilirlik Blog’da neler var?

Akbank, sürdürülebilirlik konusundaki farkındalığı artırmayı amaçladığı bu blogda, bireyleri harekete geçmeye teşvik edecek güncel bilgileri ve sürdürülebilir alışkanlıkları hayata dahil etmenin pratik yollarını aktarıyor. ‘Herkes için sürdürülebilirlik’ mesajını paylaşarak toplumun tüm kesimlerini kapsamayı ve bireysel olarak atılabilecek adımlar konusunda da ilham vermeyi amaçlıyor.

“Sürdürülebilirlik, çevrenin yanında insan için, toplumun gelişmesi için” anlayışını benimseyen Akbank, eğitimden gönüllülüğe, yatırımdan sanata her alanda toplumun kalkınması ve sürdürülebilir yarınlar için çalışıyor. Bu bağlamda Akbank’ın sürdürülebilirlik blogunda yer alan, farklı alanlara hitap eden başlıklardan bazıları ise şöyle:

Sürdürülebilir Kalkınma İçin: Toplumsal Cinsiyet Eşitliği

Toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanmasının hem toplumsal bilincin artmasında hem de kalkınmanın sağlanmasında kritik bir öneme sahip olduğunu biliyor muydunuz? Akbank, blogunda yer verdiği Sürdürülebilir Kalkınma İçin: Toplumsal Cinsiyet Eşitliği yazısında bu konuyu detaylıca ele alıyor ve UN Women’ın verilerinden yola çıkarak toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanmasının getireceği faydaları, ekonomik, sosyal ve daha pek çok açıdan sürdürülebilirlik bağlamında değerlendiriyor.

Yeşil Bütçe Nasıl Oluşturulur?

Sürdürülebilir bir yaşam biçimi benimsemenin en önemli adımlarından biri de hiç şüphesiz bireysel olarak finansal sürdürülebilirliği sağlamaktan geçiyor, bunun da en etkili yolu bireysel yeşil bütçeler oluşturmak. Yeşil Bütçe Nasıl Oluşturulur? yazısında Akbank, çevreyi korumaya odaklanan harcamaların nasıl planlanacağından yeşil bütçe oluşturmanın pratik yollarına kadar pek çok kolay uygulanabilir yöntem paylaşıyor.



5 Adımda Minimalist Yaşama Geçiş

Günümüzde hızla yaygınlaşan tüketim çılgınlığının hem bütçeye hem doğaya verdiği zarar aşikar. Bu tüketim alışkanlıkları, doğal kaynakların bilinçsizce harcanmasından karbon ayak izinin artmasına, çevre kirliliğinden biyoçeşitlilik kaybına kadar gezegenin doğal dengesini bozan pek çok olumsuz sonucun ortaya çıkmasına zemin hazırlıyor. Karşılığında ise ‘az, çoktur’ anlayışını benimseyen minimalizm, bu gereksiz harcama alışkanlıklarına bir panzehir olma görevi üstleniyor. Akbank’ın sürdürülebilirlik blogunda yer alan 5 Adımda Minimalist Yaşama Geçiş yazı da modern dünyada minimalist alışkanlıklar benimsemenin yollarını aktarıyor.

Sanatta Sürdürülebilirlik

Sürdürülebilirliğin genellikle pek değinilmeyen ya da bağlantısı sorgulanmayan fakat aslında çokça göz önünde bulunan kısmı; sürdürülebilirlik ve sanat ilişkisi üzerine hiç düşündünüz mü? Sanat, yüzyıllardır toplumsal bilinci artırmada ve en zor görünen konuları bile daha anlaşılır kılmada güçlü bir iletişim aracı. Bu gücü onu sürdürülebilirlik konusunda da etkili bir özneye dönüştürüyor. Sanat eserlerinde kullanılan materyallerden sanatçıların toplumsal konulara farkındalık yaratmak amacıyla benimsedikleri yaklaşımlara kadar sanat ve sürdürülebilirlik bağını pek çok açıdan ele almak mümkün. Akbank Sürdürülebilirlik Blog’ta yer alan Sanatta Sürdürülebilirlik başlıklı paylaşım da bu bağın ne denli güçlü olduğuna dikkat çekiyor.

Sürdürülebilir Turizm, Karbon Nötr, Doğa Dostu Teknoloji ve dahası

Sürdürülebilirliği tüm yönleriyle ele alan Akbank, blogunda daha pek çok konuya dikkat çekiyor. Sürdürülebilir turizmden, karbon nötr kavramına, doğa dostu teknolojik gelişmelerden sürdürülebilirlik alanında öne çıkan yeni trendlere kadar yaşama, insana, dünyaya ve geleceğe dair her alanda sürdürülebilirliğin önemine ve etkisine değiniyor. Hayatın her alanına yayılan stratejilere ihtiyacımız olduğunun farkında olan Akbank, sürdürülebilirliğin kalbinde insan var diyor ve toplumsal dönüşüm için bütünsel bir yaklaşım benimsemenin gerekliliğini vurguluyor.

Siz de çok geçmeden bir adım atmak ve daha yaşanılabilir bir dünya için bugünden neleri değiştirebileceğinizi öğrenmek istiyorsanız Akbank’ın sürdürülebilirlik odaklı bu blogunu takip edebilir, hem kendiniz hem de gelecek nesiller için değişimi başlatabilirsiniz.

*Bu yazı, Akbank katkılarıyla hazırlanmıştır.



Orkid, “Sporla Güçlen” projesine verdiği destekle kız çocuklarının geleceğine ışık tutuyor

Bir kız çocuğu düşünün: Günün ilk ışıklarıyla birlikte koşuya çıkan, her sabah elinde topuyla antrenman yapan, büyük bir hevesle hem bedenini hem de zihnini beslemek için yıllarca gönül verdiği spor dalı uğruna çalışmaya devam eden ve uzun yıllar sonra gözlerinden ışıklar saçarak ilk kupasını milyonların önünde havaya kaldıran… Ne harika bir tablo, öyle değil mi?



Toplumun her köşesinde, binlerce kız çocuğu bu anı yaşamayı hak ediyor. Ancak, ne yazık ki birçoğu için spor; erişilmesi çok güç bir lüks, uzak bir hayal gibi kalıyor hayatları boyunca. Oysa spor, sağlığın, özgüvenin, azmin, başarının, kararlılığın, istikrarın temellerini atan, kız çocuklarının güçlü bireyler olarak yetişmesine katkı sağlayan en önemli araçlardan biri. Bu önemin farkında olan ve kız çocuklarını spor yoluyla güçlendirmek isteyen Orkid, Watsons iş birliği ile Türkiye Milli Olimpiyat Komitesi’nin (TMOK) Diyarbakır, Gaziantep ve Şanlıurfa’da yürüttüğü “Sporla Güçlen” projesine destek veriyor.

Geleceğe atılan adımlar: Kız çocukları, ‘sporla güçleniyor’

Türkiye’de kadınları ilk kez hijyenik pedle buluşturan P&G’nin kadın bakım markası Orkid, 45 yılı aşkın süredir dünyadaki tüm kadınların hayatını kolaylaştırmak, onları her alanda desteklemek için imza attığı çalışmalarına bir yenisini daha ekleyerek “Sporla Güçlen” projesiyle kız çocuklarının yanında oluyor.

Kız çocuklarına sporla yeni yollar açmayı ve kız çocuklarının geleceğini aydınlatmayı hedefleyen Orkid, yürüttüğü bu iş birliğiyle kız çocuklarının eğitim ve spor yaşamlarını desteklemeyi, onların fiziksel, zihinsel ve sosyal gelişimlerine katkı sağlamayı amaçlıyor. Kız çocuklarının hayatta karşılaşacakları tüm zorluklar karşısında çok daha güçlü durmalarını sağlayan, onların bütüncül gelişimini desteklerken duygusal dayanıklılık kazanmalarına da zemin hazırlayan sporun gücü, yadsınamayacak kadar fazla. Öyle ki; Orkid’in, İpsos ile Türkiye genelinde gerçekleştirdiği araştırmaya göre; ergenlik döneminde spor yapan kadınların %77’si, sporun bugün oldukları kişi olmalarına yardımcı olduğunu belirtiyor. Dahası, yapılan bu araştırmaya göre; ergenlik döneminde spor yapan kızlar, istedikleri kişi olmalarına yardımcı olabilecek özgüven ve becerileri sporla kazanıyor.

Buna rağmen genç kızların neredeyse yarısının düzenli spor yapmadığı sonucuna ulaşan Orkid, TMOK ve Watsons iş birliği ile kız çocuklarının sporla güçlenmesi için onların yanında yer alıyor. Kız çocuklarının hem eğitimlerine hem de spora devam etmelerine yönelik gerekli spor malzemelerinin temin edilmesini destekleyen Sporla Güçlen projesi ile Diyarbakır, Gaziantep ve Şanlıurfa’da bulunan okullardaki kız öğrenciler dönem boyunca badminton, basketbol ve voleybol dallarında eğitim alıyor.



Kadınların daha özgüvenli olmasını destekleyen ve spor ile olan bağlarını güçlendirmeye odaklanan bir marka olarak Orkid, hiçbir kız çocuğunun bu haklarından mahrum kalmaması için çalışıyor. Bu sayede geleceğin sağlıklı, özgüvenli, başarılı ve belki de milli sporcuları bugünden yetişmeye başlıyor. Gelecek nesillerin hayallerine ulaşmalarına yardımcı olmak için onların yanında olmaya ve onları cesaretlendirmeye devam eden Orkid, kız çocuklarına yeterli imkan sağlandıkça daha eşit ve aydınlık yarınların mümkün olduğuna inanıyor.

Kız çocuklarını genç yaşta sporla tanıştırarak onların kendi potansiyellerini keşfetmelerine olanak tanıyan bu projenin ve başta Orkid ile Watsons olmak üzere projenin tüm destekçilerinin ülkemize ve dünyaya ilham olması, kız çocuklarının ışıl ışıl bir geleceğe doğru çok daha emin adımlarla yürümesi hepimizin en büyük temennisi.

Güçlü kadınlar, güçlü yarınlar için, #SporlaGüçlen projesine destek veren Orkid ürünlerini Watsons’ta keşfetmek için tıklayın.

*Bu yazı Orkid katkılarıyla hazırlanmıştır.



İlgili Makale