dummy

Sosyal medya kötü bir bağımlılık mı yoksa güzel anılar mı?

2012 yılının ilk aylarında açtığım Instagram hesabım 2024’ün son ayında çalınmıştı. Dile kolay neredeyse 13 senelik anılarım gitmişti…

dummydummy

Yıl 2012, hayatımın en eğlenceli iş yerinde çalışıyorum. Bugün hala o firmada birlikte çalıştığım iş arkadaşlarımla ne kadar güzel zamanlar geçirdiğimizi konuşuruz. Instagram, Türkiye’de yeni duyulmaya başlıyor. Hemen açtık tabii bir IG hesabı. Ben o zamanlar Pinterest hastasıyım ama. IG yerine boş vakitlerimde Pinterest’te panolar oluşturuyorum, sonradan yıllarca dönüp bakmayacağım…

Hani diyoruz ya, son yıllarda sosyal medyada bütün hayatlarımızı paylaşıyoruz diye, siz ne diyorsunuz!? İlk paylaşımlarımızı görseniz dalga geçersiniz! Hele Facebook’ta ilk yıllardaki paylaşımlarımızdan hiç bahsetmiyorum bile.

Hesabımı ilk açtığım dönemlerde yakın bir iş arkadaşımla tatile gidiyorduk, o benden birkaç gün önce gitmişti sanırım, ben de valizimi paylaşmışım Instagram’da gitmeden bir gece önce, bak ne kombinler yaptım diye. Sanki kendisine direkt mesaj gönderemezmişim de…

Sosyal medya ile ilgili yıllar önce de bir yazı yazmıştım. Sosyal medyada gördüğümüz o özenilen hayatlar gerçekten de özendiren hayatlar mı sizce, yoksa hayatlarımız o kadar tekdüze bir hal aldı ki, bizim hayatımız dışındaki her hayata özenebilecek duruma mı geldik dersiniz?

Neyse, bu da belki başka bir günün konusu olur, kim bilir.

Instagram diyorum, nasıl da hayatımızın merkezine koymuşsak artık kendisini, geçtiğimiz ay hesabımın çalınmasıyla içimi kaplayan hüzün gereksiz olduğu kadar benim için gerçekti de. Sonuçta 13 yıl diyorum size…

3 farklı ülke, 4 ev, 4 taşınma, kim bilir kaç kalp kırıklığı, 2 büyük kayıp, mutlu eden içerikler, kimi zaman keyifli kimi zaman hüzünlü paylaşımlar, 8 farklı iş, 5 sektör ve daha neler neler…

Tüm bunları aklımda da kalbimde de biriktiriyorum elbette ama istediğim her an açıp bakamamak ne kadar üzücü anlayabiliyor musunuz acaba, yoksa sıradan mı geliyor sizlere?

Düşünüyorum da, özellikle pandemiden sonra takip ettiğim birçok IG hesabı, ya bana bir şeyler öğreten, ya da hayatımın farklı alanlarında kullanabileceğim bilgiler paylaşan hesaplar olmuştu. Tabii hikayelerimde ‘çoğunlukla’ herşeyi ya da şöyle diyeyim, o an içimden gelen herşeyi paylaştığım kaçınılmaz bir gerçekti gerçek olmasına da, dağın arkasında benim gördüğüm ve bildiğim inanın çok farklıydı…

Yeni açtığım hesabımda ise eskiden takip ettiğim birçok hesabı hatırlamadığım için takip edemiyor olmam da bir başka üzücü yanı hesabımı kaybetmiş olmamın ya neyse.

Sosyal medya benim de birçoğunuzda olduğu gibi hayatımda o kadar yer edinmişti ki, her sabah gözümü açtığım ilk an IG anılarıma bakamayacak olmam, hesabımı kaybetmemle birlikte beni en çok üzen şey olmuştu diyebilirim doğrusu. Birçoğuna mantıksız gelse de, ben anılarıyla ya da anılarında yaşayan birisi olarak, bundan 3 sene 5 sene ya da bilmem kaç sene önce o gün nasıl bir güne başladım, nasıl bir ruh halindeydim, neredeydim, kimlerleydim, neler yapıyordum hep önemseyen biri olmuşumdur çünkü. İşte bu sebepten diyebilirim ki sizlere, her gün anılarımı görememek sanki onları geride bırakmışım gibi hissettirmekte bazen.

Halbuki öyle mi? Kaybettiklerim de, hala hayatımda olanlar da, hatta beni kaybedenler de hala anılarımın en güzel köşesinde değiller mi sanki? Onları hatırlamak için neden bir uygulamaya ihtiyaç duyuyorum ki? Ben en güzel günlerimin de, en acı anlarımın da tarihini hafızama kazımamışım gibi, neden bir telefona bakmadan bunların hiçbirini anımsamayacak olmaktan korkuyorum ki?

Hayat aslında başkalarındansa bizim onu nasıl gördüğümüz değil mi? Başkalarının hayatımız ile ilgili bildiklerindense, bizim kendi hayatımız ile ilgili bildiklerimiz, anılarımız değil mi?

Peki siz ne düşünüyorsunuz sevgili okurlarım? Sizce bu sosyal medyaya olan bağımlılığımız hayatlarımızı zindana mı çeviriyor, yoksa kontrolünü elimizde tutabildiğimiz sürece aslında bizlere mutluluk mu veriyor dersiniz?

Hayatımızdaki renklerin sadece sosyal medyada gösterdiklerimizle sınırlı kalmadığı, ruhumuzda da en coşkulu şekilde yaşayabildiğimiz günlerde buluşmak dileğiyle…

İlginizi çekebilir: Giden bir yıla karşı gelen bir yılın farkı ve dahası

Gizem Okut: 1986 yılında İstanbul'da doğdum ve Kıbrıslı'yım. 2010 yılında DAÜ'de Turizm ve Otel İşletmeciliği bölümünü bitirdikten sonra Londra'da moda yazarlığı da dahil olmak üzere moda ile ilgili kurslara katıldım. Bir buçuk senelik bir Londra macerasının ardından tatil için gittiğim İstanbul'da ailemle kalmaya karar verdim ve İstanbul'da çeşitli firmalarda Stil Editörlüğü, Sosyal Medya Yönetimi, Müşteri İlişkileri gibi farklı pozisyonlarda çalıştım. 2016'da Kıbrıs'a geri dönmem ile birlikte üniversite yıllarımda staj yaptığım ve ülkenin en eski otellerinden olan Dome Hotel'de Misafir İlişkileri ve Sosyal Medya Yönetimi pozisyonlarında 2 yıl çalıştım. Daha sonra turizm sektörüne ait olmadığıma karar vererek ani bir kararla birbirinden tamamen farklı sektörlerde, birbirinden farklı işlerde çalıştım ve çalışmaya da devam ediyorum. Yazı yazmak, kitap okumak, müzik dinlemek, plajda vakit geçirmek gibi vazgeçemeyeceğim hobilerimin yanı sıra, seramik objeler yaratmak, bahçe ile uğraşmak, farklı tarifler denemek gibi hobilerim de mevcut. Şu hayattan istediğim üç şey; sağlık, barış, huzur.

Anne evi rahatlığında seçimler: Anneler Günü’ne özel içinizi ısıtacak hediye önerileri

“An-ne”; iki hecesine dünyaları sığdıran; güven, sıcaklık, huzur, sevgi ve daha nice güzel duyguyla bizleri kucaklayan, yorgun günlerin ilacı, mutlu anların ortağı, düştüğümüzde koştuğumuz, sevincimizi ilk paylaştığımız o eşsiz kahraman. İki hece ama içinde bir ömür saklayan… Anne demek bir evin kalbi demek, sevgiyle hazırlanmış sofralar, kahve fincanında biriken mutlu anılar, bir koltukta kurulan huzur, sıcak bir evin rahatlığı demek. Çünkü bir annenin dokunduğu her şey, dünyayı biraz daha yaşanır kılar. İşte bu yüzden Anneler Günü yaklaşırken bu yıl onlara sadece bir hediye değil, hissettirdikleri o tarifsiz sıcaklığı, huzuru, ‘anne evi rahatlığını’ hediye etmek gerek. Ne de olsa her şeyin en iyisini, güzelini, rahatını, konforlusunu hak eden onlar.



Geçmişten günümüze dönüşümler geçirmiş olsa da bu özel ve anlamlı günün değişmeyen en önemli özelliği, kalbimizde ayrı bir yeri olan annelerimizi onurlandırmak için bir fırsat sunuyor oluşu. Şüphesiz ki annelerimizin bize kattığı güzellikleri bir güne sığdırmak mümkün değil ama bu özel günde özenle seçeceğimiz küçük bir hediye, onların bizim için ne kadar değerli olduğunu hissettirmek için şahane bir fırsat olabilir. Önemli olan, seçtiğimiz hediyeye sevgimizi katmak; tıpkı onların her lokmaya, her bakışa kattığı sevgi gibi. İşte birkaç sıcak öneri:

‘Anne kucağı’ gibi: Konforu eve taşıyacak hediyeler

Anne kucağının o benzersiz sıcaklığı, en zor zamanların bile en güzel ilacı değil mi? Ve evet aslında hiçbir hediye tam anlamıyla o sıcaklığı vermeye yetmez ama yine de biraz da olsa yaklaşabilir. Film keyfi için sıcacık ve yumuşacık bir battaniye, polar bir sabahlık, rahat terlikler, evin her köşesini anne sıcaklığına büründürecek ev tekstili ürünleri, yastıklar, kırlentler ve çok daha fazlası ile annelerinize bu Anneler Günü’nde huzur ve konforu hediye edebilirsiniz.

‘Anne eli değmiş’ gibi: Kişisel bakım ürünleri

Annelerimizin dokunduğu her yeri güzelleştirdiği aşikar… ‘Anne eli değmiş gibi’ dendiğinde her ne kadar lezzetli yemekler akıllara gelse de, bir atkının düğümünde, bir buklenin düzeltilmesinde de aynı özen var. Bazen son bir anne dokunuşu her şeyi bambaşka yapabilir. Annenizin kendisine de en az başkalarına gösterdiği kadar şefkatle ve özenle yaklaşması için kişisel bakım ürünlerinden şahane hediyeler seçebilirsiniz. Parfümler, cilt bakım ürünleri, saç şekillendiriciler, makyaj setleri ve çok daha fazlası bu özel günde annenizin yüzünde güller açtırabilir.

‘Annemin tarzı’ gibi: Zamansız, şık ve özel parçalar

Bazı parçalar vardır, bize hep annemizi hatırlatır. Onun yıllardır severek taşıdığı bir fular, özel günlerde takındığı bir broş ya da gençliğinden kalma bir ceket… Şimdi, o hatıraların yanına çok daha özellerini eklemenin tam zamanı. Zarif elbiseler, şık altın takılar, birbirinden güzel aksesuarlar, rahat ayakkabılar, yazlık kombinlerini tamamlayacak parçalar ve çok daha fazlası Anneler Günü’nde harika hediyelere dönüşebilir.

‘Anne sofrasından fırlamış’ gibi: Sofralara renk ve lezzet katan detaylar

Anne sofrası; her tabakta ayrı bir hikaye, her kasede ayrı bir emek ama hepsinde aynı lezzet. Kimi zaman dört gözle beklenen bayram sofralarının, kimi zaman okuldan eve dönüşte karşılayan leziz yemeklerin yıldızı annelerin sofralarını daha da güzelleştirecek, mutfakta geçirdikleri zamanları kolaylaştıracak pratik ve şık ürünler harika hediyeler olmaz mı? Şık yemek takımları, renkli masa örtüleri, kahve makineleri, mutfak robotları, airfryer’lar ve çok daha fazlası tek bir tık uzağınızda.

Pazarama’da ‘anne evi rahatlığında’ alışveriş

Annenize hissettirmek istediğiniz tüm bu duygular, bir hediyeye sığabilir mi? Belki tam olarak değil, ama Pazarama’da, onun kalbine dokunacak seçenekler sizi bekliyor.

Pazarama, binlerce ürün seçeneği, avantajlı fiyatlar, çok kanallı erişim imkanı ve güvenli ödeme alternatifleriyle size anne evi rahatlığında bir alışveriş deneyimi sunuyor. Bir hediye seçin, içine sevginizi katın ve annenize onu ne kadar çok sevdiğinizi bir kez daha gösterin. Aradığınız her şey Pazarama’da.

Ayrıca Anneler Günü’ne özel şahane kampanyalar da sizi bekliyor. Pazarama üzerinden yapacağınız 750 TL ve üzeri alışverişlerde geçerli “HEDIYE125” kupon kodu ile 125 TL indirim fırsatı yakalayabilir, eğer Pazarama Plus üyesi iseniz aynı tutardaki alışverişleriniz için “PLUS200” kupon kodunu kullanarak 200 TL’lik özel indirimden faydalanabilirsiniz. Hepsi ve daha fazlası için hemen tıklayın, tam anneme göre’ diyeceğiniz hediyeleri kaçırmayın.  Her şeyin en iyisini hak eden anneler için, bu Anneler Günü’nde sadece bir hediye değil, bir “teşekkür” armağan edin.

*Bu yazı Pazarama katkılarıyla hazırlanmıştır.

İlgili Makale
whatsapp