X

Sosyal medya hayatınızı ele geçirmesin: 6 adımda detoks

Günde kaç saatinizi sosyal medyada geçiriyorsunuz? Sosyal medyayı hangi amaçla kullanıyorsunuz? Siz de günümüz insanlarının ezici çoğunluğu gibi sosyal medya bağımlısı mısınız?

Sosyal medya bağımlılığının ardında yatan en büyük sebeplerden biri onaylanma ihtiyacımız. Gerçekten de sosyal medya onaylanma ihtiyacımıza karşılık vermiyor mu sizce de? Bütün aldığımız “like”lar bizim o bitmek tükenmek bilmeyen onaylanma isteğimize hitap etmiyor mu?

Sosyal medyada istediğimiz onayı çok hızlı bir şekilde almamız bizi gerçek hayatta da yaptığımız işlerden jet hızında onay alma beklentisine itiyor. Bir fotoğraf koyuyoruz ve iki, üç dakika gibi kısa bir süre içinde o arzu ettiğimiz onayı alıyor ve rahatlıyoruz.

Bu olay size sigara içince rahatlayan bir bağımlının tepkisini anımsattıysa çok haklısınız, çünkü araştırmalara göre sosyal medya beynimizin ödül mekanizmasını tetikliyor. Çeşitli araştırmalar bize Facebook kullanımının beynimizde bulunan accumbens çekirdeği denen bir bölgeyi uyardığını gösteriyor. Bu bölgenin ödül, gülme, zevk, bağımlılık ve plasebo etkisinde önemli bir rol oynadığı düşünülmektedir. Anlayacağınız sosyal medyada paylaştığımız fotoğraflarımızın beğeni kazanması bu ödül merkezine etki ediyor ve sanal da olsa bizim onay ihtiyacımızı gideriyor.

Ancak bu bağımlılık yüzünden değerli vaktimizi boş boş harcıyoruz. İngilizcede “Başıboş bir zihin şeytanın oyun sahasıdır” diye çok güzel bir laf var. Gerçekten de öyle. Tamam, sosyal medyanın insana iyi gelen bir tarafı da var, ancak karşımıza çıkan paylaşımların ezici çoğunluğu boş boş vakit geçirmemize, zihnimizi çöple doldurmaya yönelik.

Yaşlandığımızda geçmişe dönüp hayatımızla ne yaptığımızı kendimize sorduğumuzda, cevaplarımız arasında “falanca ünlünün kirpiklerini boyamasını seyrettim, kedi videolarına baktım, tanımadığım insanlara sosyal medya üzerinden ağza alınmayacak hakaretler ettim” mi olacak? Biz gerçekten vaktimizi bu şekilde geçirmek istediğimizden emin miyiz?

Sosyal medyanın aynı zamanda romantik ilişkilerle ilgili bir boyutu da var. Artık sosyal medyanın evlilikleri bitirme nedenlerinden biri haline geldiği hepimizin malumu. Bir araştırmaya göre ABD’de 2009 yılı sonlarında hazırlanan her altı boşanma dilekçesinden birinde Facebook adının geçtiği gözlemlenmiş. Yani artık boşanma nedenlerinden biri Facebook. İnsanlar Facebook üzerinden gayet kolay bir şekilde eski sevgililerine ya da eskiden hoşlandığı kişilere ulaşabiliyor. Ortada hiçbir kötü niyet olmasa da sevgilisinin ya da eşinin eski sevgilisiyle Facebook arkadaşı olması kişileri ister istemez rahatsız ediyor.

Düşünün Facebook olmadan önce izini kaybettiğiniz, artık ne yaptığını bilmediğiniz eski sevgilinizi Facebook pat diye önünüze getiriyor. Eğer mevcut ilişkiniz biraz sorunluysa Facebook üzerinden eski ilişkinize doğru yönelmeniz an meselesi haline geliyor. Bu olay internet bağımlılığı ile birleşince, siz artık mevcut ilişkinize yatırım yapmak yerine, sanal ilişkinize odaklanıyorsunuz.

Olay sadece eski sevgililerle bitmiyor tabii. Eşinizin gerçek hayatta tanımadığı, ancak bir tek kendinin bileceği bir nedenden dolayı Facebook arkadaşı olduğu, karşı cinsten bir kişinin varlığı da size rahatsızlık verebilir. Eşlerin o kişilerin fotoğraflarını, paylaşımlarını beğenmesi ilişkide huzursuzluğa ve kavgalara yol açabilir. Artı eşinizin karşı cinsten olan Facebook arkadaşlarına özel mesajlar yazıp yazmadığını bilmemek de her şeyi daha kötü hale getiriyor.

Hani “Tüfek icat oldu mertlik bozuldu” denir ya, bundan esinlenerek Facebook icat oldu aşklar bozuldu diyebiliriz. Çünkü artık Facebook gibi siteler, WhatsApp gibi uygulamalar yüzünden sanal aldatma diye bir kavram ortaya çıktı. Sanal aldatmayla birlikte eşinizin ilgi duyduğu insan artık eşinize bir cep telefonu, bir bilgisayar uzaklığında. Ve sanal aldatma, gerçek aldatma gibi can acıtıcı bir olay. Hatta bazen daha can acıtıcı: Düşünün eşinizle evdesiniz, siz başka bir işle meşgulken eşiniz ya da sevgiliniz hoşlandığı insanla yazışıyor.

Teknoloji, insanları tatminsizliğe ittiği için artık insanlar eşleriyle olan en ufak sıkıntıda bu sanal ilişkilerden medet umuyorlar. Ancak sanal ilişkileri gerçeğe dönüştüğünde, o ilişkilerin de sorunlar içereceğini göz ardı ediyorlar.

Sosyal medyanın bir başka etkisi de mahremiyet duygusu üzerinde. Bundan bir on beş sene önce bize Facebook ya da Instagram gibi mecralardan bahsetseler ve kendi hayatımızın en özel detaylarını bu platformlarda paylaşacağımızı söyleseler, bunu söyleyenlere herhalde deli gözüyle bakardık. Oysa şu an tam da bunu yapıyoruz.

Tabii ki herkes istediğini paylaşmakta serbest ama sosyal medya yüzünden sizce de artık mahremiyet duygusunu hızlı bir şekilde unutmaya başlamadık mı? Örneğin biri çıkıyor hasta olan bir yakınının kolunda serumlarla bir fotoğrafını paylaşıyor. Bir başkası annesinin pijamalı ev halini paylaşıyor. Biz gerçekten de birbirimizin bu kadar ev hallerini görmek, bu kadar özel hayatlarının içine girmek istediğimize emin miyiz?

Sizi bilmiyorum ama ben sadece resimlerini seviyorum diye takip ettiğim bir ressamın pijamalı, saç baş dağınık halinin pat diye önüme düşmesinden rahatsız oluyorum. Sosyal medyanın bu durumu bizi gerçek dünyada da özensiz hallere sürüklüyor. Bizim zevklerimizi basitleştiriyor. Nezaketimizi yitirmemize yol açıyor. Bir yanlışın milyonlarca kişi tarafından yapılması, o yanlışı doğru kılmaz. İnsan ırkı olarak bayağı kötü bir yere sürüklendiğimizin farkında mısınız? Bu gidişe bir dur dememiz gerekiyor artık. Peki kendimizi sosyal medyanın kötü etkilerinden korumak için neler yapabiliriz?

Sosyal medyanın hayatınızı ele geçirmemesi için 6 öneri

  1. Sosyal medya kullanımınıza bir limit koyun. Örneğin günde sadece 1 saat kullanın.
  2. Sosyal medyada nasıl vakit geçirdiğinize dikkat edin. Size kötü gelen, aşağı çeken hesapları takip etmekten vazgeçin.
  3. Bir paylaşım yaparken düşünün. Özel hayatınızın her detayını dünya ile paylaşmak istediğinize gerçekten de emin misiniz?
  4. Takip ettiğiniz hesapların altına yorum yaparken de düşünmekte fayda var. Yazacak iyi bir şeyimiz yoksa, en iyisi fikrimizi kendimize saklamak.
  5. Sosyal medyayı neden bu kadar çok kullanma ihtiyacı duyduğunuzu analiz edin. Sosyal medya hangi ihtiyacınızı karşılıyor?
  6. Arkadaşlarınızla dışarı çıktığınızda cep telefonu kullanmama kuralını uygulayın ve dikkatinizi telefonlarınız yerine birbirinize verin.

Hepimize gerçek dünya ile sanal dünya arasındaki dengeyi iyi kuracağımız, bize iyi gelen, ruhumuzu besleyen hesapları takip edeceğimiz, sanal ilişkiler yerine gerçek ilişkilerimize yatırım yapacağımız ve de sosyal medya kullanımımıza limit koyup onun yerine güneşin doğuşunu ya da batışını seyretmeye zaman ayıracağımız “organik” günler diliyorum.

Sorularınız için bana rsolaker@gmail.com adresinden ulaşabilirsiniz. İyimser olmakla ilgili psikoloji egzersizlerini ise Instagram hesabımdanrsolaker@gmail.com  paylaşıyorum.

Bu yazının tüm hakları Rana Kutvan’a ve Uplifers’a aittir. İzinsiz ve uygun şekilde referans verilmeksizin kopyalanması, çoğaltılması ve başka mecralarda paylaşılması kesinlikle yasaktır.

İlginizi çekebilir: Sosyal medyanın negatif seslerini susturun: İç huzurunuz için 4 öneri

Psikolog Rana Kutvan: İstanbul doğumlu olan Rana Kutvan lise öğrenimini Nişantaşı Kız Lisesi’nde tamamladı. Önce LCC’de bir sene akabinde de İstasyon Sanat Merkezi’nde iki sene süren bir moda eğitimi aldıktan sonra çeşitli firmalarda stilist olarak görev aldı. 1997-2008 tarihleri arasında New York’ta ikamet etti. Türkiye’de almış olduğu moda eğitimini Parsons School of Design’dan almış olduğu derslerle pekiştirdi. Kutvan moda eğitiminin yanı sıra City University of New York’a bağlı Hunter College’da Psikoloji ve Sanat Tarihi üzerine çift anadal lisans eğitimi görerek cum laude (yüksek onur) derecesiyle mezun oldu. Hunter College’a devam ettiği süre zarfında dünyanın önde gelen psikologlarından Albert Ellis’in Enstitüsünde staj yaptı. Bu staj süresince Ellis’in bulmuş ve de geliştirmiş olduğu Rational Emotive Behavior Therapy (REBT)’i yakından inceleme fırsatı buldu. Kutvan, Albert Ellis Enstitüsündeki stajının yanı sıra New York’un önemli psikoloji enstitülerinin düzenlediği workshoplara katıldı. Kutvan 2008 Mayıs ayında Türkiye’nin ilk Kişisel Gelişim ve Stil Danışmanlığı merkezi Karakter A’yı kurdu. Kurumsal ve bireysel hizmetler veren Rana Kutvan’ın referansları arasında Braun, CNN TÜRK, Aras Kargo, TURKCELL, Kuveyt Türk, Doğan Holding gibi şirketler vardır. Kutvan bireylere ve kurumlara Stres Yönetimi, Kadın Liderliği, İş Özel Yaşam Dengesi, Zaman Yönetimi, Kadın Ruhu isimli workshop çalışmaları düzenlemektedir. Kutvan Karakter A’nın yanı sıra 2008-2012 tarihleri arasında Profesör Dr. Kerem Doksat’dan süpervizyon aldı. Kutvan psikoloji ve kişisel gelişim çalışmalarında holistik bir yaklaşım uygulamaktadır. Rana Kutvan anadili olan Türkçe’nin yanı sıra anadili düzeyinde İngilizce, iyi derecede Fransızca, İtalyanca konuşmaktadır.

Geleneksel lezzetlerden vazgeçmeden bitki bazlı beslenmek isteyenlere: Fine Life Fermente Kajulu İçecek

Son yıllarda sağlıklı beslenme ve bilinçli tüketim alışkanlıklarının, daha önce hiç olmadığı kadar ilgi gördüğü kesin. Veganlık, vejetaryenlik, fleksitaryen gibi bitki bazlı beslenme türleri, sadece etik ve çevresel nedenlerle değil, aynı zamanda bütüncül sağlık açısından sunduğu çeşitli faydalar nedeniyle de dünya genelinde hızla yayılmaya devam ediyor. Bitki bazlı beslenme alışkanlıklarına yönelik talepler hızla artarken çok sayıda bitki bazlı ürün de raflardaki yerini alıyor. Özellikle süt ürünlerine alternatif arayanlar için çok sayıda ürün piyasaya sürülüyor. Bu konuda öncü isimlerden biri olan Metro Türkiye de “Sofrada herkese yer var!” mottosuyla tüketicilerin ihtiyaçlarına, yenilikçi ürünlerle cevap veriyor.



Raflarında 400’den fazla bitki bazlı ürün sunan Metro Türkiye, geleneksel lezzetlerden vazgeçmeden bitki bazlı beslenme alışkanlıklarına sahip olmanın en leziz yollarını sunuyor. Ve güzel haber; Türk mutfağının favori içeceklerinden ayrana bitki bazlı alternatif sağlıyor: Fine Life Fermente Kajulu İçecek.

Lezzetli, vegan, fermente: Ayrana bitki bazlı alternatif

Herkes için sağlıklı beslenme ve sürdürülebilirlik anlayışıyla hareket eden Metro Türkiye, beslenme trendlerine ve değişen tüketici taleplerine verdiği önemle Fine Life Fermente Kajulu İçecek’i raflara getiriyor. Geleneksel lezzetimiz ayrana bitki bazlı bir alternatif olarak öne çıkan Fine Life Fermente Kajulu İçecek, bitki bazlı beslenme alışkanlıklarını benimseyen ya da benimsemek isteyen herkesin beğenisine sunuluyor.

Metro Türkiye raflarında yerini almaya başlayan bu yenilikçi ürün, %27 oranında kaju fıstığı, tuz ve çeşitli probiyotikler içeriyor. Bunun yanı sıra katkı maddesi, koruyucu ve gluten içermemesiyle de dikkat çeken Fine Life Fermente Kajulu İçecek, hem bitki bazlı ürünleri tercih edenlerin hem de laktoz tüketmemeye önem verenlerin favorisi olmaya aday. Ayran alternatifi olarak soğuk tüketilebilen bu ürün, 250 ml’lik cam ambalajlarda satışa sunuluyor. Vlabel etiketiyle otel ve restoran gibi yeme içme işletmelerinde rahatça kullanılabilecek Fine Life Fermente Kajulu İçecek, menülere yeni vegan bir alternatif getirirken, müşteri memnuniyetini de artırma potansiyeli taşıyor.

Geçtiğimiz yıllarda süt ve yoğurt gibi hayvansal gıdalara bitki bazlı alternatifler sunmuş olan Metro Türkiye, Metro Chef Veggie Bademli ve Fındıklı içecekler ile yoğurda alternatif Metro Chef Veggie Fermente Süzme Kaju’yu ve Metro Chef Veggie Meze Serisi’ni tüketicilerle buluşturmuştu. Bu yıl ise Türk mutfağının vazgeçilmezlerinden ayrana bitki bazlı bir alternatif getirerek hem sağlıklı hem de yenilikçi bir seçeneği yani Fine Life Fermente Kajulu İçecek’i tüketicilerle buluşturuyor.

Elbette Metro Türkiye’nin raflara taşıdığı yenilikçi ürünler sadece süt ve yoğurt gibi hayvansal gıdalara bitki bazlı alternatifler ile sınırlı değil. Çok daha fazlası, raflarda çoktan yerini aldı.

Bitki bazlı geniş ürün yelpazesi: 400’den fazla çeşit



Metro Türkiye’nin raflarındaki vegan ürün yelpazesi içerisinde bitkisel bazlı hamburger ekmekten köfteye, mayonezden çikolataya çok sayıda çeşit bulunuyor. Üstelik gıda dışı vegan ürünlerin de sayısı oldukça fazla. Vegan yumuşatıcı, şampuan, sabun, hatta yağ çözücü bile bu geniş yelpazede yer alıyor. Dahası, Metro markalı ürün portföyünü de yenilikçi çeşitlerle sürekli genişleten Metro Türkiye, kendi markaları altında içli köfteden lahmacuna paçanga böreğinden haydari, havuç tarator gibi meze seçeneklerine; falafel çeşitlerinden pizzaya, ranch sostan çamaşır yumuşatıcısına kadar 50’ye yakın çeşitte gıda ve gıda dışı bitki bazlı ürün sunuyor. Eğer tüm bu ürünleri ve çok daha fazlasını incelemek isterseniz hemen tıklayıpvegan ürün yelpazesi içerisinde bitkisel bazlı hamburger ekmekten köfteye, mayonezden çikolataya çok sayıda çeşit bulunuyor. Üstelik gıda dışı vegan ürünlerin de sayısı oldukça fazla. Vegan yumuşatıcı, şampuan, sabun, hatta yağ çözücü bile bu geniş yelpazede yer alıyor. Dahası, Metro markalı ürün portföyünü de yenilikçi çeşitlerle sürekli genişleten Metro Türkiye, kendi markaları altında içli köfteden lahmacuna paçanga böreğinden haydari, havuç tarator gibi meze seçeneklerine;vegan ürün yelpazesi içerisinde bitkisel bazlı hamburger ekmekten köfteye, mayonezden çikolataya çok sayıda çeşit bulunuyor. Üstelik gıda dışı vegan ürünlerin de sayısı oldukça fazla. Vegan yumuşatıcı, şampuan, sabun, hatta yağ çözücü bile bu geniş yelpazede yer alıyor. Dahası, Metro markalı ürün portföyünü de yenilikçi çeşitlerle sürekli genişleten Metro Türkiye, kendi markaları altında içli köfteden lahmacuna paçanga böreğinden haydari, havuç tarator gibi meze seçeneklerine; Metro Türkiye’nin Bitki Bazlı & Vegan Katalogu’nu keşfedebilirsiniz.

Temel gıdadan temizlik ürünlerine, kişisel bakımdan atıştırmalıklara aradığınız her şeyi bulabileceğiniz Metro Türkiye ile sağlıklı ve sürdürülebilir bir yaşam tarzına ulaşmak artık çok daha kolay.

*Bu yazı Metro Türkiye katkılarıyla hazırlanmıştır.

İlginizi çekebilir: Vegan beslenenlere müjde: Metro Türkiye’nin zengin vegan ürün yelpazesini keşfedinVegan beslenenlere müjde: Metro Türkiye’Vegan beslenenlere müjde: Metro Türkiye’

 

İlgili Makale