dummy

‘Sorunlarımızı, onları yarattığımız düşünce seviyesiyle çözemeyiz’

“Hepimiz her gün tepki gösteririz. Ancak buradaki asıl soru, o tepkinin içinde ne kadar süre kalacağımızdır.” -Joe Dispenza

dummydummy

Hayatımızda her şeyin aynı anda dengede olduğu zamanlar çok nadir. Mutlaka, zorluk çekip, mücadele ettiğimiz ya da düzeltmeye çalıştığımız şeyler oluyor. Son yıllarıma uzaktan baktığımda, belirli şeylerin zamanla yoluna girdiğini, bu sırada başka zorlukların belirdiğini görüyorum. Yani Buddha’nın da belirttiği gibi acı kaçınılmaz. İçinde bulunduğumuz dünya deneyiminin mevcut gerçeği bu. Fakat bunu uzun süreli bir ıstıraba dönüştürüp dönüştürmemek bizim elimizde. 

Hayatımdaki kronikleşmiş, uzun süren zorlu deneyimlerde, bu tepki ve ıstırap halinde gereğinden fazla kalmış olduğumu fark ediyorum. Acının/zorlanmanın kendisinden daha çok, onun etrafında örmüş olduğum hikayelerin, kendime anlattıklarımın, inanç kalıplarımın ve bunların doğrultusunda verdiğim tepkilerin beni zorlamış olduğunu anlıyorum.

Yeme bozukluğuyla ilgili önceden yazdığım bir yazıda buna biraz değinmiştim. Küçüklüğümden 30’lu yaşlarımın başına kadar verdiğim tepki aynıydı: “Neden istediğimi yiyemiyorum?’’ 

Küçükken ailem, 20’li yaşlarımda zayıf kalmak isteyen ben, son dönemde ise yaşadığım sindirim problemleri istediğim şeyleri yememe engel olmuştu. Yemekle aramda hep bir engel var gibiydi. Bu tepki zamanla büyüyüp, derinleşti. Bir alışkanlığa dönüştü. Beni uzunca bir süre kurban psikolojisinde tutarak, daha da fazla zorlanmama ve bedenimin gerçek ihtiyaçlarından kopmama sebep oldu. Ne zaman ki içimdeki bu küçük kızın tepkisiyle gerçek anlamda temas edip, daha nötr ve sağlıklı bir yerden bakmaya başlayabildim, işte o zaman uzun zamandır arzu ettiğim iyileşme süreci başladı. 

Benzer tepkiyi, son dönemde yaşadığım kronik sağlık problemlerinde de verdiğimi fark ediyorum. Önce, “Neden kimse beni anlamıyor?” diye isyan ettim. Zamanla kimsenin beni anlamayacağını kabul edip, bu ihtiyacımdan vazgeçtim ama bu sefer de kusurluluk şemam tetiklendi. “Neden böyleyim? Neden diğerleri gibi normal olamıyorum?” döngüsünde takılı kaldım. İstediğim hızda iyileşemeyip, yeterince üretken olamadığım, yapmak istediğim şeyleri yapamadığım için isyan ettim. Hem kendime hem de evrene…

Fakat artık biliyorum ki gerçek iyileşme ve dönüşüm, her zaman verdiğimiz bu tepkilerin ötesine geçmeyi gerektiriyor. Einstein’ın dediği gibi “Sorunlarımızı, onları yarattığımız düşünce seviyesiyle çözemeyiz.” Belirli bir zorluğu veya problemi çözmek için, onu yaratan bilinçten daha yüksek bir farkındalık / bilinç seviyesine çıkmamız gerekiyor. 

Üstelik Joe Dispenza’nın çalışmalarından da öğrendiğim üzere, meditasyon ve benzeri kişisel dönüşüm çalışmaları asıl olarak hayata bakış açımızı ve verdiğimiz tepkileri değiştirmek üzerine çalışıyor. Bu tepkileri aşıp, başka bir bilinç seviyesine ulaştığımızda, hastalık da ortadan kayboluyor. Hastalığı yaratan eski kimliğimizi aşabildiğimizde, iyileşme kendiliğinden gerçekleşiyor. Bu sadece sağlık sorunları için değil, hayatımızda zorluk yaşadığımız birçok konu için geçerli. 

Elbette ki, hiçbirimiz mükemmel değiliz. Zaman zaman kendimizi aynı döngülerde bulup, tepkilerimizi değiştirmekte ve çıkış yolu bulabilmekte zorlanabiliriz. Kendimizle ve duygusal ihtiyaçlarımızla gerçek anlamda temas edebilmek uzun süreli bir çalışma gerektirebilir. Kolay olmayan, düşe kalka, adım adım ilerlenen bir yol. Fakat ne olursa olsun, sabırla ilerlemeye devam edip, kendimize sahip çıkmamız ve kendi yarattığımız hikayeden kendimizi kurtarmamız gerekiyor.

Üstelik bu zorlukların çoğu birer çağrı niteliğinde oluyor. Bozulan denge, yeni bir denge hali yaratıyor. Hayatımız içindeki her bir mini ölüm, yeniden doğumumuza vesile oluyor. Her biri bizi otantik benliğimize taşıyor.

Eğer bu yazı karşına çıktıysa sen de düşün; hangi tepkilerinin içinde gereğinden fazla kalmış olabilirsin? Dönüşüp, ilerleyebilmen için hangi düşünce kalıplarını aşabilmen gerekiyor? Çağrın sana, seninle ilgili ne anlatıyor?

İlginizi çekebilir: Kronik sindirim problemlerimi ve tükenmişlik sendromumu nasıl iyileştirebilirim?  Kronik sindirim problemlerimi ve tükenmişlik sendromumu nasıl iyileştirebilirim? 

Kübra Keleş: 2018 yılında “kendi gerçeğimi” yaşamak üzere bir yolculuğa çıktım. Gerçi hayat boyu bu yolculuktaymışım da, bunu fark etmem 27 yılımı almış ve artık hızlanmanın zamanı gelmiş. En büyük destekçilerim Kundalini Yoga ve Gestalt öğretileriyle, kendimi değiştirmek için değil, tam tersi daha fazla “ben” olabilmek için yürümeye devam ediyorum. Hem kendimin hem de bu yoldaki diğer kahramanların yoluna ışık tutabilmek, yaralarımızı birlikte dönüştürebilmek için yazıyorum.

Anne evi rahatlığında seçimler: Anneler Günü’ne özel içinizi ısıtacak hediye önerileri

“An-ne”; iki hecesine dünyaları sığdıran; güven, sıcaklık, huzur, sevgi ve daha nice güzel duyguyla bizleri kucaklayan, yorgun günlerin ilacı, mutlu anların ortağı, düştüğümüzde koştuğumuz, sevincimizi ilk paylaştığımız o eşsiz kahraman. İki hece ama içinde bir ömür saklayan… Anne demek bir evin kalbi demek, sevgiyle hazırlanmış sofralar, kahve fincanında biriken mutlu anılar, bir koltukta kurulan huzur, sıcak bir evin rahatlığı demek. Çünkü bir annenin dokunduğu her şey, dünyayı biraz daha yaşanır kılar. İşte bu yüzden Anneler Günü yaklaşırken bu yıl onlara sadece bir hediye değil, hissettirdikleri o tarifsiz sıcaklığı, huzuru, ‘anne evi rahatlığını’ hediye etmek gerek. Ne de olsa her şeyin en iyisini, güzelini, rahatını, konforlusunu hak eden onlar.



Geçmişten günümüze dönüşümler geçirmiş olsa da bu özel ve anlamlı günün değişmeyen en önemli özelliği, kalbimizde ayrı bir yeri olan annelerimizi onurlandırmak için bir fırsat sunuyor oluşu. Şüphesiz ki annelerimizin bize kattığı güzellikleri bir güne sığdırmak mümkün değil ama bu özel günde özenle seçeceğimiz küçük bir hediye, onların bizim için ne kadar değerli olduğunu hissettirmek için şahane bir fırsat olabilir. Önemli olan, seçtiğimiz hediyeye sevgimizi katmak; tıpkı onların her lokmaya, her bakışa kattığı sevgi gibi. İşte birkaç sıcak öneri:

‘Anne kucağı’ gibi: Konforu eve taşıyacak hediyeler

Anne kucağının o benzersiz sıcaklığı, en zor zamanların bile en güzel ilacı değil mi? Ve evet aslında hiçbir hediye tam anlamıyla o sıcaklığı vermeye yetmez ama yine de biraz da olsa yaklaşabilir. Film keyfi için sıcacık ve yumuşacık bir battaniye, polar bir sabahlık, rahat terlikler, evin her köşesini anne sıcaklığına büründürecek ev tekstili ürünleri, yastıklar, kırlentler ve çok daha fazlası ile annelerinize bu Anneler Günü’nde huzur ve konforu hediye edebilirsiniz.

‘Anne eli değmiş’ gibi: Kişisel bakım ürünleri

Annelerimizin dokunduğu her yeri güzelleştirdiği aşikar… ‘Anne eli değmiş gibi’ dendiğinde her ne kadar lezzetli yemekler akıllara gelse de, bir atkının düğümünde, bir buklenin düzeltilmesinde de aynı özen var. Bazen son bir anne dokunuşu her şeyi bambaşka yapabilir. Annenizin kendisine de en az başkalarına gösterdiği kadar şefkatle ve özenle yaklaşması için kişisel bakım ürünlerinden şahane hediyeler seçebilirsiniz. Parfümler, cilt bakım ürünleri, saç şekillendiriciler, makyaj setleri ve çok daha fazlası bu özel günde annenizin yüzünde güller açtırabilir.

‘Annemin tarzı’ gibi: Zamansız, şık ve özel parçalar

Bazı parçalar vardır, bize hep annemizi hatırlatır. Onun yıllardır severek taşıdığı bir fular, özel günlerde takındığı bir broş ya da gençliğinden kalma bir ceket… Şimdi, o hatıraların yanına çok daha özellerini eklemenin tam zamanı. Zarif elbiseler, şık altın takılar, birbirinden güzel aksesuarlar, rahat ayakkabılar, yazlık kombinlerini tamamlayacak parçalar ve çok daha fazlası Anneler Günü’nde harika hediyelere dönüşebilir.

‘Anne sofrasından fırlamış’ gibi: Sofralara renk ve lezzet katan detaylar

Anne sofrası; her tabakta ayrı bir hikaye, her kasede ayrı bir emek ama hepsinde aynı lezzet. Kimi zaman dört gözle beklenen bayram sofralarının, kimi zaman okuldan eve dönüşte karşılayan leziz yemeklerin yıldızı annelerin sofralarını daha da güzelleştirecek, mutfakta geçirdikleri zamanları kolaylaştıracak pratik ve şık ürünler harika hediyeler olmaz mı? Şık yemek takımları, renkli masa örtüleri, kahve makineleri, mutfak robotları, airfryer’lar ve çok daha fazlası tek bir tık uzağınızda.

Pazarama’da ‘anne evi rahatlığında’ alışveriş

Annenize hissettirmek istediğiniz tüm bu duygular, bir hediyeye sığabilir mi? Belki tam olarak değil, ama Pazarama’da, onun kalbine dokunacak seçenekler sizi bekliyor.

Pazarama, binlerce ürün seçeneği, avantajlı fiyatlar, çok kanallı erişim imkanı ve güvenli ödeme alternatifleriyle size anne evi rahatlığında bir alışveriş deneyimi sunuyor. Bir hediye seçin, içine sevginizi katın ve annenize onu ne kadar çok sevdiğinizi bir kez daha gösterin. Aradığınız her şey Pazarama’da.

Ayrıca Anneler Günü’ne özel şahane kampanyalar da sizi bekliyor. Pazarama üzerinden yapacağınız 750 TL ve üzeri alışverişlerde geçerli “HEDIYE125” kupon kodu ile 125 TL indirim fırsatı yakalayabilir, eğer Pazarama Plus üyesi iseniz aynı tutardaki alışverişleriniz için “PLUS200” kupon kodunu kullanarak 200 TL’lik özel indirimden faydalanabilirsiniz. Hepsi ve daha fazlası için hemen tıklayın, tam anneme göre’ diyeceğiniz hediyeleri kaçırmayın.  Her şeyin en iyisini hak eden anneler için, bu Anneler Günü’nde sadece bir hediye değil, bir “teşekkür” armağan edin.

*Bu yazı Pazarama katkılarıyla hazırlanmıştır.

İlgili Makale
whatsapp