X

Sorgulamanın dayanılmaz hafifliği: Soru sormak neden önemlidir?

“Naif sorular, sıkıcı sorular, kötü ifadeli sorular, yetersiz öz eleştirinin ardından sorulan sorular vardır. Ama her soru dünyayı anlamak için bir çığlıktır. O yüzden aptalca soru diye bir şey yoktur…”
Carl Sagan

Soru sormak, sorgulamak bizi yeni odalara beklenmedik kapılar açmaya, karanlık köşelere ışık tutmaya ve yaşam kitabından yeni sayfalar okumaya iter. Daha sonra ne olabilir? Daha önce ne oldu? Şu anda neler oluyor? Aydınlığı aramamızı sağlayan en temel içgüdümüzdür soru sormak. Evreni ve onun içindeki yerimizi bulmamızın yoludur. Stephen Hawking’in çok güzel bir sözü var; “Ben sadece hiç büyümemiş bir çocuğum. Hala ‘nasıl’ ve ‘neden’ sorularını sormaya devam ediyorum. Arada sırada bir cevap bulduğum oluyor.”

Harvard Üniversitesi’nde yapılan bir araştırmaya göre, 2 ila 5 yaş arasındaki döneminde bir çocuk toplam kırk bine yakın soru sorar. Zamanla bu sorular azalır. 11 yaşına gelen o çocuk birden soru sormayı azaltır. Peki, ne olur da bu düşüş yaşanır?

Eğitim sistemi, küçük beyinlere belli kalıpları gözeterek bilgi yerleştirmeye çalışır ve bu bilgiler de test denen önceden tasarlanmış garip verilerle standart hale getirilir. Bu dar eğitim algısıyla ne yazık ki çocukların soru sormaya fırsatı pek de kalmaz. Oysa yeterli eğitimden daha önemli bir şey varsa o da etkili eğitimin verilebilmesidir. Ailelerin de bu düşüşteki payı oldukça yüksektir. Soru soran çocuğu, cevapları bulmaya yönlendirmeyen her ebeveyn, geleceğin dünyasının karanlığından sorumludur.

Çoğumuz artık soru sorma hevesimizi çoktan geride bırakmış olabiliriz. Ancak zararı telafi etmek için asla geç değil. Zor ya da kolay bir soruyu cevaplayabilmek için, daha fazla bilgi toplamak bazen verimli olsa da, mevcut bilgi ve deneyime göre hareket etmeye öncelik vermek de elverişli bir yol olabilir. Cehaletimizi kabul edip, hayal gücümüzü de çalıştırarak doğru kaynaklara her zaman ulaşabiliriz. Yeter ki bize sunulan her şeye peşinen kanmayalım.

Soru sormanın da bir felsefesi vardır ve bu felsefe soruların bizim hayatımızdaki yeri ile doğrudan ilintilidir. En son sorduğunuz soruyu hatırlamaya çalışın. Belki Google’da aratmışsınızdır ya da bir sohbette sormuşsunuzdur. Genelde son sorunuzu hatırlamanız oldukça zordur. Günlük telaşlarınız arasında pek de dikkat etmeden, çoğu zaman cevapları pek de işinize yaramayacak sorular çıkıverir sizden. Oysa soruların hayatınızda daha işlevli hale gelebilmesinin de bir yolu var.

Batı düşüncesinin ana kaynağı olarak kabul edilen Socrates, sokratik sorgulama yöntemi nedeniyle ölüme mahkum edilmiş olsa da bize çok temel bir soru sorma tekniği hediye etmiştir.

Eleştirel olan ve derinlemesine düşünmeyi harekete geçirmek için kullanılan bir yöntemdir bu. Platon, Sokrates’in öğrencilerine, bir konuyu kendi kendilerine incelemelerinin ve araştırmalarının yolunu açıp gerçeğe yaklaşmalarını sağlamak için dikkatle hazırlanmış sorular sorduğunu yazmıştır notlarında. Sokratik sorgulamanın genel amacı, insanları nihai hedeflerine ulaştıracak şekilde düşünmenin doğruluğunu ve bütünlüğünü sorgulamaktır. Sokratik Sorgulama, sistematik sorgulamayı, tümevarımsal akıl yürütmeyi, evrensel tanımları içerir. Gerektiğinde bilginin reddi de bu tekniğin bir parçasıdır.

Sokratik sorgulamanın temel yapısı şu şekildedir:*

  1. Sokratik sorgulamanın başladığı nokta meraktır. Konuyla ilgili olarak mevcut durumda bilinenler nelerdir?
  2. Konuya ilişkin bilgiler belli tanımlar altında somutlaştırılır ve yapılan tanımların her bir durum için geçerli olup olmadığına bakılır. Eğer varsa, tanımların kendi içlerinde ortaya çıkan çelişkileri ve tanımların olup bitenlerle ilişkisinde ortaya çıkan eksiklikleri bulunur.
  3. Yapılan eleştirel değerlendirmeler sonucunda yeniden öğrenmeyi engelleyebilecek her türden yanlış sanılar temizlendiğinde, yani kişi aslında tartışılan konuda bir şey bilmediğini öğrendiğinde, artık yeni bir öğrenme süreci için hazır demektir. Bu bakımdan yapılan ilk şey, önce bilgisizliğin bilincine varmaktır.
  4. Tüm bunların ardından, diyalog çerçevesinde, doğru sorularla, bilgi ortaya çıkarılır ve nihayetinde de bu ortaya çıkarılanlar yeniden değerlendirilerek konuşma sona erdirilir.

Bu metodu günlük hayatımızda kullanmamızı sağlayacak birkaç örneklendirme yapalım…

Açıklığa kavuşturmak için sorulabilecek sorular:

  • Neden öyle diyorsun?
  • Aradaki bağlantı nedir?
  • Bunu daha detaylı açıklar mısınız?

Varsayımları üreten/sorgulayan sorular:

  • Bundan ne varsayabiliriz?
  • Bu ne anlama geliyor?
  • Varsayımınızı doğrulayabilir misiniz?

Sebep veya kanıt gerektiren sorular:

  • Buna gerçek hayatta bir örneğiniz var mı?
  • Buna inanmanıza neden olan şey nedir?
  • Bunun neden olduğunu düşünüyorsunuz?

Bakış açısı ile ilgili sorular:

  • Bunu anlamanın başka bir yolu var mı?
  • Diğer kişinin bakış açısını düşündünüz mü?
  • Bu sonuçtan kim yararlanır ve kim kaybeder?

Sonuçları hesaplayan sorular:

  • Bunun uygulamadaki yeri nedir?
  • Bu, önceki bilgi ile bağlantılı mıdır?
  • X, Y’yi nasıl etkiler?

Soruyla ilgili sorular:

  • Bu ne anlama geliyor?
  • Bunu günlük hayatınızda nasıl uygulayabilirsiniz?
  • Bu araştırmanın amacı neydi?

Bu metodun kazandırabilecekleri, ezbere dayatılan birçok bilgiden daha fazladır. Bir de evreni, var oluşumuzu, kendi içimize olan yolculuğumuzu anlamamızı sağlayacak sorular vardır. Bu sorular aklımızın sınırlarını zorlayıp gelişimimizi destekler.

Hayatın zorlukları ve rahatlıkları arasında gidip gelirken, merakımızı kaybettiğimiz bu dönemde büyük filozofların da cevaplar aradığı sorularla yaşamımızı zenginleştirebiliriz:

  1. Evrendeki en gelişmiş yaşam biçimi biz miyiz?
  2. Zaman sadece insanlar tarafından geliştirilmiş bir kavram mıdır? Zamanı, kendimizi kısıtlamak için mi bulduk?
  3. Neden ölümden korkuyoruz?
  4. Bilinç nedir? Ona sahip tek varoluş biçimi olduğumuzdan emin miyiz?
  5. İnsan neden sevgiyi sever?
  6. İnsanlar istediklerini yapmakta tamamen özgür olmalı mı? Yoksa bunun için her zaman bir sınıra mı ihtiyacımız var?
  7. Gerçekten özerk düşünürler miyiz, yoksa düşüncelerimiz başka bir şey tarafından mı kontrol edilir?
  8. İnsanlığın nihai amacı ne olmalıdır?
  9. Sıkıca tutunduğunuz ama bırakmanız gereken neler var?
  10. Hayatınızın hikayesini kim yazıyor?
  11. Her zaman istediğiniz şeyleri yapmak için daha fazla zamanınızın olmasını ister misiniz? Öyleyse, neden zaman ayıramadınız?
  12. Beklentileriniz yüksek mi? Sık sık hayal kırıklığına uğrar mısınız?
  13. Uykunuzu neler kaçırır?
  14. Dünyanın geleceği için faydalı hareketler yapıyor musunuz?
  15. Neden hala zengin ve yoksul kavramları var?
  16. En büyük korkularınız ne sıklıkta başınıza geliyor?
  17. Kendinizi gerçekten tanıyor musunuz?
  18. İnsanlık neden “güç” potansiyeline tapıyor?
  19. Evrenin anlamının derinliğini ve genişliğini kavrayabilir miyiz?

Voltaire’in de dediği gibi bir insan hakkındaki kanaat, verdiği cevaplardan çok sorduğu sorulardan yola çıkılarak oluşturulabilir. Merak, derin uykudan uyandırır ve aslında en güzel yolculuk olan insanın kendine yaptığı yolculuğu da daha keyifli hale getirir. Merak ettiklerimiz azaldıkça, bildiğimizi sandıklarımızla tüm yaşamımızı geçirdikçe, hayatın anlamı da akışta kaybolur gider. Hep soru soranlardan olmamız dileğiyle…

Kaynak

*Alıntı : Sosyolog Ömer Yıldırım-Sokratik Yöntem, Maiotik Sorgulama (Mayotik) Nedir?
Intel Corparation/ Designing Effective Projects: Questioning The Socratic Questioning Technique
Jeremy Sutton/ Socratic Questioning in Psychology: Examples and Techniques

İlginizi çekebilir: Fikrinizi değiştirebilir misiniz: Bilişsel esneklik kapasitesi nasıl artırılır?

Şerife Günaydın Karaköse: Yazar Şerife Günaydın Karaköse, 1980 Adana doğumlu. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi ve Çağ Üniversitesi Özel Kamu Hukuku Yüksek Lİsansı'nı bitirmekle hukuk dünyasına girdi ve avukatlık mesleğine de halen devam ediyor. "Three", "The Shadow House","Happiest Hour","Uzaya Kaçan Küpe" ve "Keyfi Yanılsamalar" isimli kitapları hem Amazon hem de Barnes and Noble da online olarak yayımlandı. Yazarın denemelerini aktardığı www.allbyourselves.blogspot.com adlı bir blogu mevcut; aynı zamanda @mind_index Instagram profilinde de sanattan bilime, felsefeden psikolojiye kadar pek çok konu hakkında da içerik üretiyor.

‘Evdeki herkes barista’: Bosch VeroBarista ile kahve deneyiminizi zirveye taşıyın

Kahve, şüphesiz ki pek çoğumuz için lezzetli bir içecekten çok daha fazlası; adeta bir tutku, bir ritüel… Sabahın ilk ışıklarında enerji veren, gün içindeki küçük molalarda kendimizi şımartmamızı sağlayan, bazense sohbetlerin tadını ikiye katlayan en keyifli eşlikçi. O yüzden günün farklı anlarını, farklı kahvelerle taçlandırmak gibisi yok; ne de olsa her anın kendine has bir kahvesi var. Güne enerjik bir başlangıç yapmak için yoğun aromalı bir americano ya da gün içinde en sevdiğimiz tatlının yanında yumuşak içimli bir cappuccino en iyi seçim olabilir.



Peki ya bu seçimlerimizi evde barista ustalığıyla hazırlayabilir miyiz? Elbette. Bosch Tam Otomatik Kahve Makinesi VeroBarista ile günün her anına ve her damak tadına uygun lezzetli kahveler hazırlamak mümkün; çünkü VeroBarista ile evdeki herkes barista. Her fincanınızı ustalık eserine dönüştürmeye hazırsanız, işte VeroBarista ile yapabilecekleriniz:

Kahve çekirdeklerini dilediğiniz gibi öğütebilirsiniz

Barista ustalığında lezzetli kahveler hazırlayabilmenin ilk adımı, kahve çekirdeklerini doğru bir şekilde öğütmekten ve tazeliği korumaktan geçiyor. Güzel haber; VeroBarista tüm bunları sizin için yapıyor. CreamDrive, yüksek kaliteli seramik kahve öğütme ünitesi ve özel aroma koruyucu çekirdek haznesi ile günün her saati taze çekilmiş kahve çekirdekleriniz hazır.

Üstelik çekirdek öğütme inceliğini de dilediğiniz gibi ayarlayabilirsiniz. Arka arkaya iki öğütme ve ısıtma sayesinde ekstra güçlü kahvenizi tadı daha az acı olacak şekilde hazırlayabilirsiniz. AromaDouble Shot Fonksiyonu ile kahve aromasından ödün vermeden ekstra yoğun kahveler hazırlamak da mümkün. E bir barista daha ne ister, öyle değil mi?

Farklı anları, farklı kahve çeşitleriyle taçlandırabilirsiniz

Taze çekilmiş kahve çekirdeklerinin mis kokusunun yanı sıra kahve hazırlamanın en güzel yanlarından biri de hiç şüphesiz her damak zevkine uygun farklı seçenekler yapabilmek. Sert tatları sevenler, yumuşak içim tercih edenler ya da daha eğlenceli köpüklü bir şeyler arayanlar… VeroBarista’da herkes için bir şeyler var. Cappuccino, flat white, latte macchiato, sütlü kahve, OneTouch Function ile hepsini tek tuşla hazırlayabilirsiniz. Dahası, yoğun tatları seviyorsanız americanonuz da VeroBarista ile hazır.

Belirtmekte fayda var ki; bir barista ustalığında kahve hazırlayabilmek için özellikle sütlü kahvelerde doğru lezzeti yakalayabilmenin en önemli sırrı sütün sıcaklığını ve kıvamını doğru ayarlayabilmek. Neyse ki VeroBarista, ideal demleme sıcaklığı konusunda tam bir usta. Sütlü kahvelerde bile mükemmel sıcaklığı yakalıyor, süt köpüğü ve sıcak su hazırlama seçenekleri ile her kahve türünü lezzetten ödün vermeden hazırlıyor. Ayrıca sütlü kahveleriniz için de hortumlu süt adaptörü sayesinde esnek çözümler sunuyor. İster kutudan, ister şişeden, ister kendi termosundan süt alın, VeroBarista ile sonuç hep aynı; hep mükemmel.



Kişisel tercihlerinizi kaydedebilirsiniz

Geçek bir barista kahve hazırlarken mutlaka kişisel dokunuşlarıyla fark yaratır; VeroBarista da evdeki herkesin kendi ‘barista’ dokunuşunu ekleyebilmesi için kişiselleştirilmiş tercihlere göre 4 adede kadar favori kahve kaydedebilme özelliğine sahip. Böylece her yudumda tam da istediğiniz gibi bir lezzete kavuşabilirsiniz. Ayrıca evinizde baristalığı başkasına devretmeniz gereken anlarda da kahvenizin yine tam istediğiniz gibi hazırlanacağından da emin olabilirsiniz 🙂 Sıfır risk, bol lezzet…

En sevdiğiniz kahveyi, en sevdiğiniz fincanda içebilmeniz için de VeroBarista üstüne düşeni yapıyor ve yüksekliği ayarlanabilir kahve çıkışı sayesinde 15 cm yüksekliğe kadar ayarlanabiliyor. En uzun latte macchiato bardaklarınızı bile rahatlıkla kullanabilirsiniz.

Zamandan ve enerjiden tasarruf edebilirsiniz

Kahve hazırlarken lezzet kadar önemli bir şey daha varsa; o da şüphesiz ki zamandan ve enerjiden tasarruf edebilmek. VeroBarista, minimum ısınma süresiyle 45 saniye gibi çok kısa bir zamanda kahvenizi hazır hale getiriyor. Ayrıca her kahveden sonra autoMilkClean süt temizleme sistemi ile tam otomatik temizlik sunuyor ve kolayca çıkartılabilir damlama tepsisi, kahve posası kabı ve süt ağızlıkları bulaşık makinesinde yıkanabiliyor. Yani kahve keyfiniz bittiğinde sizi temizlikle hiç yormuyor. Ve son olarak ZeroEnergy Auto-off otomatik kapanma özelliği ile belirlenen saatten sonra enerji tasarrufu yapmak için kapanıyor, sizi düşündüğü kadar çevreyi de düşünüyor. Kim hem çok lezzetli kahveler yapan hem de akıllı özellikleriyle kahve hazırlamayı mükemmel bir deneyime dönüştüren böylesi bir yardımcıyı evinde istemez ki?

Siz de evinizin baristası olmaya hazırsanız, en lezzetli kahveleri kendi damak tadınıza göre ayarlamak ve her defasında mükemmel sonuçlar elde etmek için hemen tıklayabilir, VeroBarista ile tanışabilirsiniz.

*Bu yazı Bosch katkılarıyla hazırlanmıştır.





21 Günde Ustalaş: Hayatınızı dönüştürmenin kısa rehberi

Günümüz dünyasında insanlar hızlı ve etkili çözümler ararken, uzun vadeli değişikliklerin ne kadar süre gerektirdiği sorusu akıllarda yer ediyor. Araştırmalar, bir alışkanlık kazanmanın 21 günlük bir süreç olduğunu belirtiyor. Bu gerçek, “21 Günde Ustalaş” serisini şekillendiren temel düşünce. Omega Yayınları’nın yayımladığı ve Marie-Claire Carlyle, Leon Nacson ve David A. Phillips gibi alanında prestijli yazarların katkıda bulunduğu seri, hayatın farklı alanlarında bir dönüşüm yaşamak isteyen okurlara kısa ama derinlemesine bir yolculuk sunuyor. Peki, bu serinin her kitabı, okura nasıl dokunuyor? Gelin, seriye birlikte göz atalım.



Marie-Claire Carlyle-Para Mıknatısı: Zenginliğe Giden Yolda Bir Yol Haritası

Serinin ilk kitabı olan Para Mıknatısı, parayla olan ilişkimize yeni bir perspektif getiriyor. Carlyle, paranın sadece maddi bir unsur olmadığını, aynı zamanda kişisel değerimizin ve başkalarına sunduğumuz katkının bir yansıması olduğunu öne sürüyor. Kitap, okuyucuları “zengin” olmanın ötesine taşıyarak, yaşamlarında gerçekten neye değer verdiklerini sorgulamalarına yardımcı oluyor. Paranın bir enerji olduğu fikri üzerine kurulu bu kitap, hayata daha fazla refah çekmek isteyenler için önemli adımlar sunuyor. Okur, mevcut finansal alışkanlıklarını gözden geçirmeye ve “para mıknatısı” olma yolunda ilerlemeye davet ediliyor. Carlyle’ın dili basit ama etkileyici. Kitap, “Paranın Değeri” ve “Niyet Etmenin Gücü” gibi bölümlerle, paraya olan bakış açınızı tamamen değiştirebilir. Ancak bu kitap, sadece bir kişisel gelişim kitabı değil; alışkanlıkları kökten dönüştürmek isteyen herkes için bir rehber niteliğinde. Para ve refah konusunda mevcut düşünce kalıplarını yıkmak isteyen okurlar için güçlü bir başlangıç noktası sunuyor.

Leon Nacson-Rüyalar: Bilinçaltınızı Keşfetmek İçin Bir Araç

Serinin ikinci kitabı olan Rüyalar, sadece uyku sırasında yaşadığımız olayların ötesinde, bilinçaltımızın derinlerine bir yolculuk yapmamıza yardımcı oluyor. Nacson, rüyaların anlamını çözebilmek için onları hatırlamanın önemini vurgularken, okuyuculara kendi rüya günlüğünü tutmanın faydalarından bahsediyor. Modern yaşamın karmaşasında, rüyalarla ilgili sembollerin ve temaların nasıl çözüleceğine dair pratik bilgiler sunuyor. Kitap, rüya yorumlamada bireysel deneyime önem vererek okuyucunun kendi rüyalarının dilini öğrenmesini sağlıyor. Rüyaların sembolizmi üzerine yoğunlaşan bölümler, okurun bilinçaltına dair ipuçlarını yakalamasını kolaylaştırıyor. “Düşmek, Uçmak ve Kovalanmak” gibi herkesin yaşamış olabileceği rüya temalarına açıklık getirirken, kişinin ruhsal yolculuğunda bir rehber olma niteliği taşıyor. Nacson, rüyaların günlük hayatımızdaki yansımalarına dikkat çekiyor; bu da kitabı okura bilinçaltıyla ilgili derin bir keşif fırsatı sunan önemli bir araç haline getiriyor.

David A. Phillips-Numeroloji: Sayıların Gizemli Dünyası

Üçüncü kitap Numeroloji ise, yaşamın derin sırlarını anlamak için sayıların gücüne odaklanıyor. Phillips, Pisagor’un öğretilerine dayanan bu kadim bilim dalını modern hayata uyarlayarak, insanların kendilerini ve çevrelerindekileri daha iyi anlamalarına yardımcı olmayı hedefliyor. Numeroloji, sadece kişilik analizi değil; aynı zamanda kariyer seçimleri, ilişkiler ve ruhsal gelişim açısından da rehberlik sunuyor. Phillips, kitabında sayılara dair teorik bilgilere ek olarak, gerçek dünyadan ünlü örnekler sunarak konuyu daha somut bir hale getiriyor. “Ruh Sayıları” ve “Adların Gücü” gibi bölümler, okurların kişisel yaşamlarına dair önemli çıkarımlar yapmasına olanak tanıyor. Numerolojiye ilgi duymayanlar bile, bu kitap sayesinde yaşamlarını yeni bir gözle değerlendirmeye başlayabilir.

21 Günlük Yolculuk: Alışkanlıklar ve Dönüşüm

Bu seri, alışkanlıkların nasıl şekillendiğine ve yaşamda yeniye yer açmanın neden önemli olduğuna dair kapsamlı bir rehber niteliğinde. Her kitap, 21 gün boyunca okuru derin bir içsel yolculuğa çıkarıyor ve bir yandan kısa süreli bir rehber gibi görünse de her birinin arkasında büyük bir felsefi altyapı bulunuyor. Para Mıknatısı, finansal refahın anahtarlarını sunarken; Rüyalar bilinçaltımızı çözmemize yardım ediyor ve Numeroloji kişisel potansiyelimizi anlamamıza kapı aralıyor. Bu serinin en büyük gücü, herkesin hayatında bir noktada değişiklik yapma ihtiyacını hissetmesi ve 21 gün boyunca süren bu küçük ama etkili adımların, büyük dönüşümlere yol açma potansiyelinde yatıyor. Her kitap, farklı bir tema etrafında dönse de ortak payda: Bireyin kendi gücünün farkına varmasını sağlamak ve bunu bir alışkanlığa dönüştürmek.



Sonuç olarak, “21 Günde Ustalaş” serisi, hayatta bir adım öne geçmek ve yeni bir başlangıç yapmak isteyenler için ilham verici bir çalışma. Her kitabın derinliği, okurun kendine dair yeni keşifler yapmasına olanak tanıyor. Seriyi okurken hem kişisel gelişiminize katkıda bulunacak hem de alışkanlıklarınızı yeniden gözden geçireceksiniz. Hayatta yeni bir sayfa açmak için siz de bu 21 günlük yolculuğa çıkmaya hazır mısınız?

Bu yazı Deniz Poyraz tarafından kaleme alınmıştır.

İlginizi çekebilir: Yaratıcılık bir hayal mi? Yaratıcı olmak mümkün mü? İyi ama nasıl?





İlgili Makale