Sonu gelmeyen arzuların esiri olmaktan kendimizi nasıl kurtarabiliriz?
Bazen sürekli bir şeyler istemekten yorgun düştüğünüzü hissettiğiniz oluyor mu? Daha dolgun bir maaş, daha iyi bir araba, daha konforlu bir ev, yeni kıyafetler, yeni bir telefon, belki yeni bir takı? Kabul edelim biz insanoğlunun isteklerinin ardı arkası kesilmiyor. Hep daha iyisi, daha güzeli, daha fazlası kafamızı kurcalıyor. Her zaman daha da ötesini istiyor gibiyiz ve hiçbir şey hiçbir zaman yeterli gelmiyor. Bir yerlerde ‘daha’sı olduğunu biliyor ve ona ulaşmak için kendimizi bu kısır döngünün içerisine hapsediyoruz. Bazen kendi beklentilerimizi, bazense başkalarının bizden beklentilerini karşılamaya çalışırken kendimizi tüketip duruyoruz.
Şu anda neler istiyorsunuz diye sorsak muhtemelen uzun bir liste hazırlayabilirsiniz, öyle değil mi? Şöyle konforlu bir tatil, yeni bir ortopedik yatak, şık bir elbise, daha hızlı bir bilgisayar, daha fazla kazanmak, daha fazla gezmek, daha fazla, daha fazla… Peki nereye kadar, ne zamana kadar, neye ulaşana kadar? Ev mi? Dolgun bir emekli maaşı mı? Lüks parçalarla dolu servet değerinde bir gardırop mu? Sonu var mı sizce?
Muhtemelen yok. Çünkü günden güne değişen dünyada isteklerimiz de evriliyor ve liste git gide uzuyor. Peki, bunlara erişemediğimizde ne oluyor? Cevap elbette ki çok açık: Kocaman hayal kırıklıkları ve tabii mutsuz bir hayat. Oysa ki nihai mutluluğun sırrı, satın aldıklarımızda saklı değil. Bizi çok daha iyi hissettireceğini düşündüğümüz o listedeki her şey, aslında geçici bir hevesten, anlık bir hazdan fazlası değil. Öyleyse ne yapacağız, kendimizi bu sonu gelmeyen istek listelerinden, sonsuz arzulardan nasıl koruyacak ve kurtaracağız?
Wellbeing danışmanı ve Daisy in the Dust blogunun kurucusu Elyse Andrews, kendisinin de bitmeyen isteklerinden çok rahatsız olduğunu ve bu isteklerin ve onlara ulaşma çabasının onu mutsuzluğa sürüklediğini anlattığı bir yazısında arzulardan kurtulmanın yollarını şöyle aktarıyor:
Beklentilerinizi hafifletin
Dünyanın bize hiçbir şey borçlu olmadığını anlamalıyız ama bu istediğimiz şeylerin peşinden gitmeyi bırakmamız gerektiği anlamına gelmez. Sadece her şeyin umduğumuz gibi olacağını beklemekten vazgeçmeliyiz. İstediğimizi elde edersek, bu harika; ama eğer elde edemezsek, umutlarımızı zaten ona bağlamadığımız için bu da sorun olmaz. Daha az beklentiye sahip olduğunuzda, sizi hayal kırıklığına uğratan şeyler de azalır ve bir şeyden dolayı hayal kırıklığına uğrarsanız, toparlanmanız ve hızlıca geri dönmeniz daha kolay olur.
Hayatta olduğunuz yeri kucaklayın
Kabullenme, sizi eksik olan şeylere odaklanmanıza neden olan ‘kurban zihniyeti’nden kurtaracaktır. Tabii ki bu şartlarınızı iyileştirmek için çabalamayacağınız anlamına gelmez; sadece hayatın ne kadar adaletsiz olduğuna odaklanan yargılayıcı zihinden çıkmanıza yardımcı olur ve sahip olduklarınızın tadını çıkarmanız için sizi destekler.
Yaşama teslim olun
Hayatınızda tutunduğunuz ipleri biraz gevşetin ve akıntıya karşı yüzmeye çalışmayı bırakın. Genellikle her şeyi kontrol etmeye ve her şeyin lehimize ilerlemesini sağlamaya çalışırken kendimizi o kadar kaptırırız ki kendimize ne kadar zarar verdiğimizi kaçırırız. Oysa ki kalıplardan, beklentilerden sıyrılmak, ipleri biraz da olsa gevşetmek hem sonuçlara değil sürece odaklanmanızı hem de daha rahat, daha sakin ve dingin bir zihinle yaşamanızı sağlayabilir.
Anda kalmak için çaba harcayın
Sürekli olarak arzularınızın peşinden koşarsanız, hep gelecekte yaşar, şimdiki anı kaçırırsınız. Bu da elinizdekilerin kıymetini bilmenizi, anın güzelliğini fark etmenizi engeller. Oysa ki asıl önemli olan ne geçmiş ne de gelecektir; şu anın ta kendisidir. Dün bitti, yarın ise henüz gerçekleşmedi, elinizde olan şimdiki an. Anda kalma pratikleri ile zihninizin geçmişte ya da gelecekte yaşamasını önleyebilirsiniz.
Daha fazla şükredin
Sahip olduğumuz her şeyi takdir ettiğimizde, sahip olmadıklarımıza daha az odaklanma eğiliminde oluruz. Şükran, daha fazla refah ve genel mutlulukla bağlantılıdır ve ayrıca stresi ve kaygıyı azaltmada etkilidir. Her gün, günde en az bir kez sahip olduklarınız için şükretmeyi alışkanlık haline getirin. Çok büyük şeyler düşünmenize gerek yok, o gün yaşadığınız küçük bir mutluluk anı, elinizdeki sıcak kahvenin verdiği huzur, partnerinizin güven dolu sarılışı ya da aldığınız bir iltifat olabilir.
“Bazıları, eğer hiç arzumuz olmasaydı, hayatımızın bir anlamı veya amacı olmayacağını ve hiçbir şey yapmaya motive olmayacağımızı savunabilir. Ancak sürekli dışsal kaynakların peşinden koşmak ve onları mutluluk ve tatmin için bir dayanak olarak kullanmak sağlıksız bir yaşam şeklidir; bu durum strese, endişeye, korkuya ve hatta depresyona yol açabilir. Bunun alternatifi, hayatımızdaki tüm iyilikleri takdir etmek ve mutluluğun sahip olduğumuz şeylerle ölçülemeyeceğini anlamaktır; eğer ölçülebilseydi, her istediklerine sahip olabilecek kadar parası olan insanlar dünyanın en mutlu insanları olurlardı ve bu durum hiç de öyle değil!”
Kaynak: tinybuddha
İlginizi çekebilir: Hayatı ertelemek: Mutluluğu askıya almak istediğinizden emin misiniz?