Sonbahar hüzünlü olmak zorunda mıdır: Eylül ayını yeni bir başlangıç olarak da görebilirsiniz
Hüzün mevsimi geldi derler her Eylül geldiğinde… Sanki yazın tüm koşuşturmacasından sıyrılmış, tatlı bir hüzün gelmiştir yüreklere. Bana göre ise aslında her Eylül hayat yeniden başlar…
Yeniden doğmak için önce ölmek gerekir… Bir şeyler biterken, bir şeylerin yeniden doğmasının mucizevi kesişme noktası gibi gelir bana Eylül… Şimdi içimizdeki tüm kırgınlıkları, kızgınlıkları, başarısızlıklarımızı, hatalarımızı rüzgara bırakıp yepyeni filizler vermek için bir köşeye çekilip, kendimizi dinleme zamanıdır. Sakinliğin vermiş olduğu o muhteşem dinginlik hissi içimizdeki huzuru daha da ortaya çıkartmaz mı ya da çıkartmıyor mu sizce de?
Bir bir dökülen yapraklar gibi sararıp solsun tüm hüzünlerimiz… Sonbahar yağmurlarıyla yıkansın, aksın tüm öfkemiz. Rengarenk yapraklar gibi savrulsun içimizdeki aşk evrene… Yaşamın tüm karmaşasından sıyrılıp bir dönemi kapatıp, ruhumuzu yepyeni baharlara açma zamanıdır şimdi.
Eylül geldiğinde; sevdiklerimizle akşamları tatlı bir esinti ile birlikte edilen sohbetlerin, ince ince yağan yağmura karşı yudumlanan kahvenin tadı hep bir başka olur. Bir aylık ayrı bir mevsim gibidir demiş Merih Keçe Eylül için… Anlatmaya çok da kelimeler yetmiyor aslında… Çünkü yenilendiğini, temizlendiğini, hafiflediğini hissetmek kadar güzel ve özgür hissettiren bir başka duygu daha ne olabilir diye düşündürtüyor insana.
Hayatta yaptığımız her şey, yürüdüğümüz her yol bizim seçimlerimizden ibaretken, tabii ki iyi ve güzel hissetmek için önce istemek gerekir. Eylül ayı ise bu isteğimize çok güzel bir bahane. Düşünsenize ne yaşamış olursak olalım her şeyi düzeltebilmek için mutlaka her şeyin yeniden başlayabileceğini bilmek kadar insanın içini hafifleten ve aynı zamanda güçlü hissettiren bir duygu olabilir mi?
En kötü anımızda bile yaşadığımız her ne varsa o anki durumumuzdan daha kötü sonuçların olabileceğini düşünmek mi hafifletir insanı? Yoksa daha kötüye odaklanmak mı? Yani yaprağın neden sararıp düştüğüne mi bakmak daha mantıklı, yoksa baharda yepyeni filizlerle o ağacın yeniden çiçekleneceğine odaklanmak mı?
Nasıl bakarsak öyle görürüz. Görmek de bizim seçimimiz. Şimdi ruhumuzu nadasa bırakma zamanı… Hayat tüm karmaşasına, girdaplarına, oyunlarına, kötü tecrübelerimize rağmen yaşamaya değer ve güzel… Her şeyden önemlisi tüm karmaşasının içinde tüm renkleri sakladığını, güneşli pırıl pırıl günlerin de olduğunu, birilerinin sesimizi mutlaka duyduğunu, aynı duyguları haberimiz bile olmadan birileriyle paylaştığımızı, aynı filmi izlerken, aynı sahneye göz yaşı döktüğümüz birileri olduğunu unutmamak gerekiyor.
Dinlen, rüzgarı teninde hisset, gökyüzünü seyret, birkaç damla yağmura dokun, sonra dök yapraklarını… Eylül güzel, hayat güzel ve renkli… Her şeye rağmen!
Sevgilerimle…
İlginizi çekebilir: İp üstünde yürümek zordur: Dönüşümü kabul ederek dengeyi bulmak