Bundan tam 2 yıl önce, doğum günümde uzun bir koşu hediye etmiştim kendime; tam 10 km 🙂 O güne kadar kat ettiği en fazla mesafe Belgrad Ormanı’ndaki 6 km olan biri için bu bir başarıydı.
Sonra dedim ki “10 km koşan, 15 de koşar. O zaman ben Avrasya’da 15 koşayım.” Koştum. Eh 15 bittiğine göre neden bir yarı maraton denenmesin ki? Denensin tabii, hem de uzaklarda denensin ki koşarken yeni yerler de keşfedilsin. Öyleyse ver elini Şanlıurfa ve ilk 21 km.
Artık uzun koşuyordum da, asfalttan haz etmemeye başlamıştım. Edindiğim yeni arkadaşlıklar da beni ufaktan arazinin içine içine çekmeye başlayınca itiraz etmedim, saldım kendimi ormanlara. Ah o ne keyif öyle. Bulutlara daha yakın, araba gürültüsüne, hava kirliliğine alabildiğine uzaksın. Her an bir sürprizle karşılaşabilir, hiç planlamamışken maceranın kollarına atabilirsin kendini.
Sevdim ben bu arazi işini. Ama gel gör ki eski alışkanlık işte, asfalttan da tam kopamadım. Ve ilk maraton denememi geçen yıl Avrasya Maratonu’nda yaptım. Sonuç başarılıydı. Arazideki ilk maratonumu ise bu sene İznik Ultramaratonu’nda koştum. Şartları daha zordu ama asfalttan çok daha kolay geçti benim için. O zamaaaan 42 koşan neden….?
Zurnanın “Zırt” dediği yere ramak kalmıştı. Bir güç beni ultraya doğru adım adım çekiyordu. O zaman seneye yine İznik’te 80 km koşardım ki! Nisan’a kadar epey zaman da vardı hazırlık için.
Derken ortalıkta bir Frig Vadisi söylentisi dolanmaya başladı. Orada da ultra maraton varmış, tarihe tanıklık edilerek koşulacakmış, koşu Afyon’da olacakmış. 60 km’lik parkur da bana pek uygunmuş. Neden olmasın? Olsun, olsun…
Her şey iyi, hoş da kim yapacak acaba bu organizasyonu? Tüm koşullar büyüleyici gözükse de, daha önceki bir kaç tatsız deneyimden sonra artık bilmek istiyorum yarışı düzenleyenlerin koşuyla ne kadar alakası olduğunu. Gerçekten çok fark ediyor çünkü.
Araştırınca Unlimited Academy çıktı karşıma. Bir tek koşuyla uğraşmıyorlarmış, sporun neredeyse her alanına bulaşmışlar az çok. O yüzden ‘Unlimited’ demişler kendilerine; hem hiç görülmemiş yerlerde koşup bisiklete bindikleri, hem de denenmemiş pek çok şeyi denemeye cesaret ettikleri, ettirdikleri için.
Bisiklet gezisinin fotoğraflarını görünce kızdım kendime; neden daha önce tanışmamıştım bu insanlarla, neden ben de gitmemiştim oralara. Evet, itiraf ediyorum, kıskanıyorum. Ne olacak bu halim, onu da bilmiyorum.
Alicem Aktaş, Halil Aktan ve Oğuzhan Özaltın kurmuşlar Unlimited Academy’yi. İlk ikisi metalurji mühendisi ve akılları hep dağlardaymış zaten. İşleri nedeniyle olmasa da bambaşka bir amaç uğruna akıllarındakini yapmaya başlamışlar nihayet. Kimsenin bilmediği yerleri keşfediyor, parkurlar belirliyor ve sonra da peşlerine meraklıları takıp, hep birlikte gezip tozuyorlar, yarışıyorlar. Helal olsun aklındakini hayata geçirip, keyifli bir hale getirebilene.
İlk kez Frig Vadisi’nde bir bisiklet turu düzenlemişler, onu dünyanın en büyük 2. Kanyonu olan Uşak Ulubey’deki gezi takip etmiş. Frig Vadisi Ultramaratonu ise 27-28 Eylül’de. Ultramaraton dendiğine bakmayın, 10, 29 ve 42 km’lik parkurlar da var kısa koşmak isterseniz. Maksat kendinizi doğaya salmak değil mi ne de olsa…
Halil ile sohbet ederken çevre halkının kendilerine çok yardımcı olduğunu, bir çobanın çocuklarıyla birlikte koşacağını, gençlerin organizasyona yardım etmek için talepte bulunduklarını da öğrenmiş oldum. Ne çok insanın hayatına dokunuyorsunuz sevgili arkadaşlar, yüreğinize sağlık.
Hangi alanda olursa, olsun siz yeter ki sınırları zorlamaya gönüllü olun, gerisi geliyor zaten, öyle değil mi?
Haydi Eylül, gel artık!
Bisikletçilere not: Sizlerden bisiklet rotaları gelmeye başladı, pek sevinçliyim. Özellikle Karadeniz civarında gezip gördüğünüz yerleri merak ediyorum. Yazın olur mu?: kivergu@gmail.com
Yazarın diğer yazıları için tıklayınız. tıklayınız.