Sizin ilişkinizde patron kim?
Düşünün ki arkadaşlarınızla kalabalık bir grup olarak akşam dışarı çıkmışsınız. Masada, ilişkilerde kimin daha güçlü olduğu konuşuluyor. Kışkırtıcı bir soru olduğu için ilk başta herkes gülüyor, sonra da teker teker dökülmeye başlıyor. Birisi “Dışarı çıktığımızda kararları erkek veriyor ama geri kalan her şeyin kararını kadın veriyor” diyor. Bir başkası ise “Bizde sanki patron kadınmış gibi görünüyor ama perde arkasında erkeğin sözü geçiyor” yorumunu yapıyor. Hatta masada çift olanlar varsa, aralarında ufak atışmalar bile yaşanabiliyor.
Kültürel olarak hepimiz, birinin “patron” olmasını veya iki yetişkin arasındaki romantik ilişkide kontrolü birinin ele geçirmesini kabul ederek büyütülmüş gibiyiz. Oysa başarılı bir ilişkinin en önemli unsurlarından biri eşitliktir. Ancak sayısız çift, doğaları gereği eşit olmayan rollere ve dinamiklere bürünüyor. Biri daha çocukça davranırken diğeri daha çok ebeveyn gibi bir izlenim veriyor. Birisi daha çok alttan alırken, diğer daha baskın oluyor.
İlgili yazı: Sağlıklı bir ilişki için bu zararlı alışkanlıklardan kurtulun
İnsanlar bazen bu rollere göre davranabiliyor çünkü bilinçaltında bir şekilde bu rolleri oynamamız için geçmişten gelen ve bizlere tanıdık olan dinamikler yer alabiliyor. Örneğin büyüdüğümüz ailede çok fazla söz sahibi olamamış bir kişiysek, bizim adımıza konuşan bir eş seçebiliyoruz. Sevdiğimiz kişinin yanında kendimizi daha sessiz bulabilir, bizi temsil etmesi için başkalarını cesaretlendirebiliriz. Eşimizin yanında kendimizi çaresiz hissetme eğilimi içinde olabiliriz. En basit görevleri bile yerine getirirken zorlanabilir ve sevdiğimiz kişiden bizimle ilgilenmesini isteyebiliriz. Öte yandan, eğer kendimizi reddedilmiş hissettiğimiz bir ailede büyümüşsek ve kendi kendimize bakmak zorunda kalmışsak, bu sefer de sürekli kendimizi başkalarını kontrol eder halde bulabiliriz. Başkalarına güvenmekte zorlanabiliriz.
Bu senaryoların her biri belli davranış şekilleri ortaya koyuyor. Bizler de içgüdüsel olarak gerçekleşen bu davranış şekillerini yerine getirip, bu rolleri uyguladıkça kendimizi daha güvende ve rahat hissediyoruz. Ancak bu güç dinamikleri bir yandan da gerilim ve çatışmalara neden olabiliyor. Çiftler arasında tartışmalar yaratabiliyor. Eşler, birbirlerine farklı düşünce yapıları olan iki ayrı kişi olarak davranmayı bıraktıklarında, saygı ve ilgi de kayboluyor. Eşlerden biri, karşısındaki üzerinde kontrol kurmaya çalıştıkça, bu sefer karşı taraf daha az sevildiğini hissetmeye başlayabiliyor. Yetişkin bir ilişkisinden ziyade, karşıdakinden beklentileri olan bir ilişkiye dönüşebiliyor.
İlgili yazı: Modern zamanlarda aşk: Y jenerasyonunun romantik ilişkilerinde en sık yaptığı 10 hata
Bunlar çoğaldıkça, ilişkinin etrafını daha negatif duygular sarmaya başlıyor. Eşi üzerinde kontrol kurmaya çalıştığını hisseden kişi, baskı gördüğünü veya çok fazla eleştirildiğini hissedebiliyor. Kendisini kontrol altında hisseden kişi ise mağdur psikolojisine sahip olabiliyor. Bilimsel araştırmalar da eşler üzerindeki baskının öfke ve bıkkınlık hissine neden olduğunu doğruluyor.
İlgili yazı: İlişkinizin devam edip etmeyeceğini nasıl anlarsınız?
Yetişkinler arasında iletişim kurarken her zaman olgun ve doğrudan olmak daha iyi sonuçlar sağlıyor. Karşımızdaki kişiye her zaman saygıyla davranmalıyız. İki kişinin de ayrı karakterlere sahip olduğunu ve bakış açılarının, isteklerin farklı olduğunu düşünerek bir eşitlik ruhu yaratmalıyız. Böylelikle ilişkide düşünceler ve etkileri arasında dengeli bir değiş-tokuş olabilir, bu da bir ilişkide doğal bir sonucu getirebilir.
Kaynak:
Psychology Today