X

Sizin gönül yaşınız kaç?

“Her şeye canını sıkma ey gönül, ne bu dertler kalıcı, ne de bu ömür…” -Mevlana Celaleddin Rumi

Aslında burada yazan dört kelime oldukça kısa değil mi? Bir de beni düşündüren anlamı bilseniz yaklaşık iki haftadır bu yazının ilk “temellerini” atmaya çalışıyorum. Bazen birden bir fark ediş geliyor, bazen bana ulaşan bir cümleyi düşünüyorum, ne kadar da benziyor hikayeler, ama işte bu konuyu sizlerle güzel bir yolculukla değerlendirmek istedim. Yalan yok, tek başıma kalmak istemedim. Şaşırmış olabilirsiniz, hani çok severdin de diyebilirsiniz öyle tek başına takılmak hallerini, başını alıp da gitmeleri ve tabii ki yeni keşifleri. Ama bu konu başka bu konu yıllara ve yollara ait. Biz olan her şeye bugüne ait, gençliğimize belki bundan 10 belki de 15 yıl önceye ait…

Hikayemiz nereden başlıyor, gelin birlikte soralım bugünkü Pınar’a, nereden başlıyor gönül yaşı? Ben de sizlerle hatırlamaya çalışayım. Ne yaşadım da biyolojik yaşımdan ayırdım gönül yaşımı, yani dışarıdan bakanlar belki hiçbir şey görmediler, aynı dediler, kaç yaşında olabilir ki, en fazla yirmi otuz var yok dediler değil mi? Ne de olsa saçlarım henüz beyazlamamıştı ve beni tanıyanların bildiği üzere minyon bir yapım var o yaşta yani o kadar yaşlı diye tabir ettiğimiz yaşta da göstermiyorum.

Ama kaç kez kurdum için için bu cümleyi, bir kez içimi açın, kalbimin gönlümün yaşı kaçtır? Üzerinden yüzyılların yorgunluğu, acıları, ayrılıkları, kaybedişleri, yitirişleri ve en önemlisi kocaman bir ihaneti geçmiştir… Dipsiz bir aşkı kalbine gömmüş olmak da vardır üzerine, ve ne olursa olsun kendine rağmen geri dönmemek gururunu da ekleyelim… Başka diyeceksiniz, burada bitmedi.

Dünyada bugüne kadar yaşamış olduğum en ağır tecrübelerden de ağır olan sevdiğiniz insanla bir mahkeme salonunda “karşı taraflar” olarak oturmak vardır, hani sizin “cisminiz” orada oturmaktadır ama kendiniz, ruhunuz, bedeniniz veya “varlığınız” çoktan başka boyuta geçmiştir bile, biraz ölüm vardır orada biraz hayatın bittiğine inanmak… Tabii bu kadar ile de bitmez, işte hayat geliverir, yola tek başınıza dimdik ağlasanız da düşsenizde “kimseye göstermeden” kimse o “düştüğünüz” halinizi görmeden devam etmek vardır sonra…

İşte tüm bunlar yaşınıza belki yaş koymaz fakat gönlünüze mis gibi de “binlerce” yaş koyuverir. Siz derdinizi anlatamadıkça, söyleyemedikçe veya her gün hayatınızın bir parçası olmuş kişiyi bundan sonra hayatınızın “bir gününde bile” aynı his ile bulamayacağınızı bildiğinizde işte belinizden aşağısını kesivermişsiniz gibi olur… Bu yaşlar can-ım gönlünüzde birikir, birikir ve birikmeye de devam eder. Sonra bir gün gelir, dönüp bakarsınız, onlarca yaş almıştır gönlünüz, ben 1000 sayabilirim belki sizinki bambaşka bir hikayedir, örneğin buna tek başınıza bir hastalığa kaya gibi durmayı eklesek belki tekrar deneyip tekrar kaybetmeyi eklesek 5000’e çıkıverecektir bu rakam…

Ben bu hafta yine çok değişik bir akışta bir kontrolden geçmek durumunda kaldım, kendim 33 yaşımda olmama karşın spor düşkünlüğüm ile metabolizma yaşımın 29 olduğunu öğrendim. Rakamlar ve çıkan raporlar bana vücudumdaki yağ oranını, kas oranını ve su kütlesini gösterebiliyordu. O an biyolojik yaşım ile gönül yaşımın ne derece  ayrı noktalarda olduğunu işte bu yazıyı bana yazdıracak kadar hayranlıkla ve hayretle fark ettim. Ben evet biyolojik olarak belki normal yaşımdan 5 yaş daha sağlıklıydım, güçlüydüm ve gençtim, fakat gelin görün ki biri kalbimi açsa neler bulacaktı… Kocaman bir 1000 yaş belki, bunca ağırlığı kaldırmış, saçları kederlerinden beyazlamış ve hala hayata karşı o “kimse görmesin” diye en güçlü duruşu ile durmaya çalışan, hala hayata tek dişi kalmasa da gülebilen ve hala keşfetmek aşkıyla yanıp tutuşan…

Hepimizin, inanıyorum bu yazımda bana eşlik eden herkesin kendi hikayeleri var. Belki çok farklı, belki de çok benzer… Fakat işte hayatımızın akışında öyle noktalar oluyor ki biyolojik yaşımızı katlayıp da geçiveren, “gönül yaşımız” ile yani gönlümüzün yaşadıkları ile yani “gönülden yaşadıklarımız” ve “gönülden yaşlandıklarımız” ile baş başa kalıveriyoruz… Sonrasında ise ne biz aynı olabiliyoruz ne de biyolojik yaşımızın genç ve güzel olması içimizin yaralarını kapatmaya yetiyor. Öyle ya da böyle hepimiz gönül yaşımızla barışıp da yolumuza devam ediyoruz. O bizim değişmeyen bir kokumuz oluveriyor, belki kullandığımız bir cümlede bilgelik olarak dışa vuruveriyoruz, belki bugün ki tercihlerimizde artık o biyolojik yaşımızın elverdiğince risk almıyoruz, o gönül yaşı dediğimiz devreye giriveriyor.

Bu yüzden en önemlisi her ne yaşamış olursak olalım, veya gönül yaşımız biyolojik yaşımızı çokça geçmiş olsa da yolumuza devam edebilmek, olduğumuz yaşı sahip olduklarımızı ve yaşadıklarımızı kısacası kendimizi her yaşımızda ve her halimizde sevebilmek…

Bugün bu yazımda bana eşlik eden sizler eğer içimde kocaman bir kadın oturuyor, çöktüm, yaşlandım, ben artık kaldıramıyorum, katlanamıyorum, dışım belki 30 ama hayat derslerim beni 100 yaşına getirdi, çok yoruldum artık hayata umutla bakabilecek azıcık bile enerjim kalmadı diyorsanız, derin bir nefes alın, arkanıza yaslanın ve farkına varın; her ne olduysa oldu, bitti, geçti. Bugün, sadece “bugün”, sizin bugün bu yaşınızda kalmanız yine kendi elinizde…

Gelin bugün yepyeni bir “ben” anlaşması yapalım kendimizle; güzelim can-ım gönül yaşlarımızı “sabitleyelim”. Yani biz öyle genç olalım, öyle genç kalalım ki hiçbir şey gönlümüzden yaş üstüne yaş almaya yetmesin… 

Pınar Özeken (Ulus): 2007 yılında Boğaziçi Üniversitesi Moleküler Biyoloji ve Genetik bölümü ile Kimya bölümlerini bitirdi. Aynı üniversitede Biyomedikal Mühendisliği ve İspanya Pompeu Fabra üniversitesinde master derecelerini aldı. Özellikle 2011’den bu yana moda ile ilgili çalışmalara ağırlık verdi ve hala moda üzerine yazı dizileri, farklı moda kaynaklarında yayınlanmaktadır. Yoga eğitmeni olma yolunda ilerleyen Pınar, bir Arjantin Tango aşığı. Gerçek tutkularından bir diğeri ise seyahat etmek."Dünya üzerinde ayak basılmadık toprak kalmasın" mottosu ile dünyayı dolaşmaya devam ediyor.

Geleneksel lezzetlerden vazgeçmeden bitki bazlı beslenmek isteyenlere: Fine Life Fermente Kajulu İçecek

Son yıllarda sağlıklı beslenme ve bilinçli tüketim alışkanlıklarının, daha önce hiç olmadığı kadar ilgi gördüğü kesin. Veganlık, vejetaryenlik, fleksitaryen gibi bitki bazlı beslenme türleri, sadece etik ve çevresel nedenlerle değil, aynı zamanda bütüncül sağlık açısından sunduğu çeşitli faydalar nedeniyle de dünya genelinde hızla yayılmaya devam ediyor. Bitki bazlı beslenme alışkanlıklarına yönelik talepler hızla artarken çok sayıda bitki bazlı ürün de raflardaki yerini alıyor. Özellikle süt ürünlerine alternatif arayanlar için çok sayıda ürün piyasaya sürülüyor. Bu konuda öncü isimlerden biri olan Metro Türkiye de “Sofrada herkese yer var!” mottosuyla tüketicilerin ihtiyaçlarına, yenilikçi ürünlerle cevap veriyor.



Raflarında 400’den fazla bitki bazlı ürün sunan Metro Türkiye, geleneksel lezzetlerden vazgeçmeden bitki bazlı beslenme alışkanlıklarına sahip olmanın en leziz yollarını sunuyor. Ve güzel haber; Türk mutfağının favori içeceklerinden ayrana bitki bazlı alternatif sağlıyor: Fine Life Fermente Kajulu İçecek.

Lezzetli, vegan, fermente: Ayrana bitki bazlı alternatif

Herkes için sağlıklı beslenme ve sürdürülebilirlik anlayışıyla hareket eden Metro Türkiye, beslenme trendlerine ve değişen tüketici taleplerine verdiği önemle Fine Life Fermente Kajulu İçecek’i raflara getiriyor. Geleneksel lezzetimiz ayrana bitki bazlı bir alternatif olarak öne çıkan Fine Life Fermente Kajulu İçecek, bitki bazlı beslenme alışkanlıklarını benimseyen ya da benimsemek isteyen herkesin beğenisine sunuluyor.

Metro Türkiye raflarında yerini almaya başlayan bu yenilikçi ürün, %27 oranında kaju fıstığı, tuz ve çeşitli probiyotikler içeriyor. Bunun yanı sıra katkı maddesi, koruyucu ve gluten içermemesiyle de dikkat çeken Fine Life Fermente Kajulu İçecek, hem bitki bazlı ürünleri tercih edenlerin hem de laktoz tüketmemeye önem verenlerin favorisi olmaya aday. Ayran alternatifi olarak soğuk tüketilebilen bu ürün, 250 ml’lik cam ambalajlarda satışa sunuluyor. Vlabel etiketiyle otel ve restoran gibi yeme içme işletmelerinde rahatça kullanılabilecek Fine Life Fermente Kajulu İçecek, menülere yeni vegan bir alternatif getirirken, müşteri memnuniyetini de artırma potansiyeli taşıyor.

Geçtiğimiz yıllarda süt ve yoğurt gibi hayvansal gıdalara bitki bazlı alternatifler sunmuş olan Metro Türkiye, Metro Chef Veggie Bademli ve Fındıklı içecekler ile yoğurda alternatif Metro Chef Veggie Fermente Süzme Kaju’yu ve Metro Chef Veggie Meze Serisi’ni tüketicilerle buluşturmuştu. Bu yıl ise Türk mutfağının vazgeçilmezlerinden ayrana bitki bazlı bir alternatif getirerek hem sağlıklı hem de yenilikçi bir seçeneği yani Fine Life Fermente Kajulu İçecek’i tüketicilerle buluşturuyor.

Elbette Metro Türkiye’nin raflara taşıdığı yenilikçi ürünler sadece süt ve yoğurt gibi hayvansal gıdalara bitki bazlı alternatifler ile sınırlı değil. Çok daha fazlası, raflarda çoktan yerini aldı.

Bitki bazlı geniş ürün yelpazesi: 400’den fazla çeşit

Metro Türkiye’nin raflarındaki vegan ürün yelpazesi içerisinde bitkisel bazlı hamburger ekmekten köfteye, mayonezden çikolataya çok sayıda çeşit bulunuyor. Üstelik gıda dışı vegan ürünlerin de sayısı oldukça fazla. Vegan yumuşatıcı, şampuan, sabun, hatta yağ çözücü bile bu geniş yelpazede yer alıyor. Dahası, Metro markalı ürün portföyünü de yenilikçi çeşitlerle sürekli genişleten Metro Türkiye, kendi markaları altında içli köfteden lahmacuna paçanga böreğinden haydari, havuç tarator gibi meze seçeneklerine; falafel çeşitlerinden pizzaya, ranch sostan çamaşır yumuşatıcısına kadar 50’ye yakın çeşitte gıda ve gıda dışı bitki bazlı ürün sunuyor. Eğer tüm bu ürünleri ve çok daha fazlasını incelemek isterseniz hemen tıklayıpvegan ürün yelpazesi içerisinde bitkisel bazlı hamburger ekmekten köfteye, mayonezden çikolataya çok sayıda çeşit bulunuyor. Üstelik gıda dışı vegan ürünlerin de sayısı oldukça fazla. Vegan yumuşatıcı, şampuan, sabun, hatta yağ çözücü bile bu geniş yelpazede yer alıyor. Dahası, Metro markalı ürün portföyünü de yenilikçi çeşitlerle sürekli genişleten Metro Türkiye, kendi markaları altında içli köfteden lahmacuna paçanga böreğinden haydari, havuç tarator gibi meze seçeneklerine;vegan ürün yelpazesi içerisinde bitkisel bazlı hamburger ekmekten köfteye, mayonezden çikolataya çok sayıda çeşit bulunuyor. Üstelik gıda dışı vegan ürünlerin de sayısı oldukça fazla. Vegan yumuşatıcı, şampuan, sabun, hatta yağ çözücü bile bu geniş yelpazede yer alıyor. Dahası, Metro markalı ürün portföyünü de yenilikçi çeşitlerle sürekli genişleten Metro Türkiye, kendi markaları altında içli köfteden lahmacuna paçanga böreğinden haydari, havuç tarator gibi meze seçeneklerine; Metro Türkiye’nin Bitki Bazlı & Vegan Katalogu’nu keşfedebilirsiniz.

Temel gıdadan temizlik ürünlerine, kişisel bakımdan atıştırmalıklara aradığınız her şeyi bulabileceğiniz Metro Türkiye ile sağlıklı ve sürdürülebilir bir yaşam tarzına ulaşmak artık çok daha kolay.

*Bu yazı Metro Türkiye katkılarıyla hazırlanmıştır.

İlginizi çekebilir: Vegan beslenenlere müjde: Metro Türkiye’nin zengin vegan ürün yelpazesini keşfedinVegan beslenenlere müjde: Metro Türkiye’Vegan beslenenlere müjde: Metro Türkiye’

 

İlgili Makale