X

Sizi sabote eden iç seslerinizle tanışmak ister misiniz?

“Sen tatildeyken atı alan Üsküdar’ı geçti, Aylin Hanım! Sen gezmeye, tozmaya devam et!”
“Ya ben kimim ki beni işe alsınlar? Beni kimse istemez!”
“Park yeri bulamayacağımdan eminim. Görüşmeye gitmesem daha iyi.”
“Tamam de, uzatma.”
“Bu kampta kim bilir kimler olacak? İnziva da neymiş? Bize garip garip şeyler yaptıracaklar… Bana uymaz!”
“Bir kereden bir şey olmaz!”

İç sesimiz ne çok konuşuyor!
Her konuda bir fikri var; bazen yüksek sesle, bazen kısık sesle, ama hep aktif.
Size bir de haberim var: Her zaman doğruyu söylemiyor, her şeyi bilmiyor, bizi koruduğunu zannediyor ama çoğu zaman bizi “sabote” ediyor.

Sabote… Sabotaj…
Kelime anlamı baltalamak, başarıyla hedefe ulaşmasına engel olmak. Dilimize Fransızcadan geçmiş. Etimolojik hikayesi ilginç: Sabotaj kelimesinin kökü sabo. Hani şu üstü kapalı, tahta terlikler var ya, sapasağlam, tak tuk ses çıkaran, hatta yıllar sonra aynı modelden esinlenerek ortopedik versiyonlarının üretildiği terlikler. Sanayi Devrimi’nde öncelikle demiryollarında çalışan işçiler, ray yataklarına sabolarını sıkıştırırlarmış, böylece kırılan makineler ile işler engellenmiş, “sabote edilmiş” olurmuş. Hikâyede birileri başka birilerinin işlerine engel oluyor. Ancak bugün ben nasıl kendi yolumuza taş koyuyoruz, ne şekilde engelliyoruz kendimizi, baltalarımızı neden elimizden bırakmıyoruz konularına değineceğim.

Bu iç ses aslında fiziksel ya da duygusal olarak yaşadığımız tehdit ve tehlikelerden bizi koruma amacıyla geliştirdiğimiz bir şey, hem de küçücük bir çocukken. Bir süre sonra ihtiyacımız olsa da olmasa da zihnimizde sürekli ikamet etmeye başlıyorlar. Hatta o kadar ki düşüncelerimiz, hislerimiz ve tepkilerimiz bu “koruma mekanizmasının” kalıplarına göre şekillenmeye başlıyor. Tetiklendiğimizde, yani “tehdit”, “tehlike” algıladığımızda sanki iç sesimiz bizi ele geçiriyor ve kalıplardan yönetmeye başlıyoruz hayatımızı.

Bu iyi bir şey… mi?
Gerçek tehdit ve tehlike durumlarında EVET! Zihnimizin tehdit ve tehlike algısında HAYIR!

Haydi bu iç sesi, yani sabotörlerimizi daha yakından tanımaya başlayalım:

Olmazsa olmaz baş sabotörümüz Yargıcımız var. Her seferinde bizi eleştiren, hatalarımızı her fırsatta hatırlatan, eksik ve yetersiz kaldığımız yerleri yüzümüze vuran ses. Tek iyi haber hepimizin içinde bir YARGIÇ olduğu gerçeği. Bu yargıcın iş birlikçilerine bakmak lazım…

Kontrolcü ses var mesela… Tüm işleri kendi yapmaya çalışan ya da kendi istediği gibi yaptırmaya çalışan. Dış olayların nasıl gelişeceği ya da başka insanların nasıl davranacağı her zaman öngörülemediğinden kontrolcü ses işleri ele almaya odaklıdır. İşler planlandığı gibi gitmediğinde yüksek kaygı yaşar.

Başarı odaklı ses, performans ve başarı odaklıdır. En son elde ettiklerini, ulaştıklarını hızlıca ve kolaylıkla yok sayar. Başarıya doymaz. Mola almana izin vermez. Oyalanmalar, çalışmadan geçen dakikalar suçlu ve huzursuz hissettirir.

Akılcı ses her şeyi bilimsel olarak mantık ilişkisi içinde değerlendirir. İlişkilerde bile mantık ön plandadır. Bu da duygusuz, duyarsız, soğuk, ukala yapar. Hisleri sevmez, çünkü hisler işleri karıştırır, mantığı bozar.

Tedbirli ses, konfor alanının dışına çıkmaz. Sadece tehdit ve risk görür. Bilinmeze doğru adım atmaktansa hep aynı yerde sonsuza kadar var olabilir. Fırsatları kaçırması olasıdır.

Mükemmeliyetçi ses çok yorucudur, hiçbir şeyi beğenmez. Hatasız olma isteği kaygı boyutundadır. Her yere vaktinde gider, düzenlidir, programlıdır ve aşırıdır.

Kurban ses, sürekli acınacak haldedir. Bitmek tükenmeyen ilgi açlığı ve acı veren hislerle beslenir.

Memnun edici ses ise hizmet odaklıdır, kendini duymaz ve hatta yok sayar. Sevilme ve kabul edilme arzusu ile kendiyle taban tabana zıt şeyleri bile yaparken buluverir kendini.

Yargıç bazen kurbanı alır yanına, bazen tedbirliyi, bazen de mantıklıyı. Duruma göre bizi hangisi destekleyecekse o iş birlikçi ya da iş birlikçiler katılıverirler halkaya. Zorlaştırırlar durumu. Engellerler bizi, sürecimizi.

Yazının en başındaki iç seslere tekrar bakalım:

Her ifadede hangi sabotörü duyuyoruz?

BAŞARI ODAKLI SES:
“Sen tatildeyken atı alan Üsküdar’ı geçti, Aylin Hanım! Sen gezmeye, tozmaya devam et!”

KURBAN SES:
“Ya ben kimim ki beni işe alsınlar? Beni kimse istemez”

TEDBİRLİ SES:
“Park yeri de bulamayacağımdan eminim. Bu görüşmeye gitmesem daha iyi.”

MEMNUN EDİCİ SES
“Tamam de; uzatma.”

KONTROLCÜ SES:
“Bu kampta kim bilir kimler olacak? İnziva da neymiş? Bize garip garip şeyler yaptıracaklar… Bana uymaz!”

AKILCI SES:
“Bir kereden bir şey olmaz!”

Bu kadar sıradan ve bu kadar sık karşımıza çıkıyor. YARGIÇ ise her ifadede duyulmuştur sanıyorum. Hangisi sizin içinizdeki en aktif ses? Hangisini biraz kıssanız yolunuza devam etmeniz kolaylaşacak?

O sesi kısmak mı dedim?
Evet, kısmak. Maalesef tamamen susturamıyoruz, ancak sesi kısabiliyoruz.
Nasıl mı?
Önce sabotörümüzü tanıyacağız.
Hangisinin sahneye çıktığını fark edeceğiz.
Duruma eşlik eden kısıtlayıcı inanç kalıpları, davranış ve hisleri belirli bir mesafeden gözlemleyeceğiz.
Birkaç derin nefes ile dengeleneceğiz.
10 saniye bile yeter.
Dik bir sırt ve sağlam bir oturuş ile nefesin bedendeki yolculuğunu -burun deliklerinden içeri ve tekrar aynı yerden dışarı- takip edeceğiz.
Böylece o sesin kısıldığını ve odağımızın bedenimize ve nefesimize döndüğünü göreceğiz.
Ben diyorum diye değil, siz deneyimlediğiniz için öyle olsun.

Deneyin…

İlginizi çekebilir: Aşırı düşünmekten mi mustaripsin: “Overthinking” için ne yapabiliriz?

Aylin Geron: Ben Kimim? Yaşam boyu öğrenci, öğretmen, eğitmen, koç, danışman, mentör, yazar FMV Özel Işık Lisesi ve Boğaziçi Üniversitesi Batı Dilleri ve Edebiyatı Mezunuyum. Lisans eğitiminden sonra Sabancı, Harvard, Universiteit Leiden gibi seçkin kurumlardan eğitimler aldım. Detayları https://aylingeron.com/hakkimda/ bulabilirsiniz. Hayatıma yön veren en önemli değerlerden biri fayda sağlamak. Öğrenciyken arkadaşlarıma, çevremdeki çocuklara öğrendiklerimi paylaşarak başladım. Mezunu olduğum okula İngilizce öğretmeni olarak geri döndüğümde de çocuklarla ve gençlerle birlikte bu değerimi yaşatmaya çalışıyorum. Onlara fayda sağlarken ben de onlardan çok şey öğreniyorum. Her zaman öğrenmeye, değişime, yeniliğe meraklı ve hevesli oldum. Kendimi tanıma yolculuğuna çıkışım özgürlüğe verdiğim önemi ve yaşam tutkumu fark ettirdi: Öğrenme aşkı. Gençlerle öğretmenlikten öte bir yerlerde buluşma arzum ile önce 201eğitim ve öğrenci koçluğuna yöneldim. Ebeveyn koçluğu, DEHB koçluğu, mindfulness derken bilinçdışı ve Jung koçluğu ile tanıştım. Halen çocuklarla, gençlerle, ebeveynlerle ve hayatına değişim getirmek isteyen insanlarla işbirliği içinde çalışıyorum. Ben büyürken çevremi de büyütmek.. İşte mottom! İletişim: aygeron@gmail.com

Geleneksel lezzetlerden vazgeçmeden bitki bazlı beslenmek isteyenlere: Fine Life Fermente Kajulu İçecek

Son yıllarda sağlıklı beslenme ve bilinçli tüketim alışkanlıklarının, daha önce hiç olmadığı kadar ilgi gördüğü kesin. Veganlık, vejetaryenlik, fleksitaryen gibi bitki bazlı beslenme türleri, sadece etik ve çevresel nedenlerle değil, aynı zamanda bütüncül sağlık açısından sunduğu çeşitli faydalar nedeniyle de dünya genelinde hızla yayılmaya devam ediyor. Bitki bazlı beslenme alışkanlıklarına yönelik talepler hızla artarken çok sayıda bitki bazlı ürün de raflardaki yerini alıyor. Özellikle süt ürünlerine alternatif arayanlar için çok sayıda ürün piyasaya sürülüyor. Bu konuda öncü isimlerden biri olan Metro Türkiye de “Sofrada herkese yer var!” mottosuyla tüketicilerin ihtiyaçlarına, yenilikçi ürünlerle cevap veriyor.



Raflarında 400’den fazla bitki bazlı ürün sunan Metro Türkiye, geleneksel lezzetlerden vazgeçmeden bitki bazlı beslenme alışkanlıklarına sahip olmanın en leziz yollarını sunuyor. Ve güzel haber; Türk mutfağının favori içeceklerinden ayrana bitki bazlı alternatif sağlıyor: Fine Life Fermente Kajulu İçecek.

Lezzetli, vegan, fermente: Ayrana bitki bazlı alternatif

Herkes için sağlıklı beslenme ve sürdürülebilirlik anlayışıyla hareket eden Metro Türkiye, beslenme trendlerine ve değişen tüketici taleplerine verdiği önemle Fine Life Fermente Kajulu İçecek’i raflara getiriyor. Geleneksel lezzetimiz ayrana bitki bazlı bir alternatif olarak öne çıkan Fine Life Fermente Kajulu İçecek, bitki bazlı beslenme alışkanlıklarını benimseyen ya da benimsemek isteyen herkesin beğenisine sunuluyor.

Metro Türkiye raflarında yerini almaya başlayan bu yenilikçi ürün, %27 oranında kaju fıstığı, tuz ve çeşitli probiyotikler içeriyor. Bunun yanı sıra katkı maddesi, koruyucu ve gluten içermemesiyle de dikkat çeken Fine Life Fermente Kajulu İçecek, hem bitki bazlı ürünleri tercih edenlerin hem de laktoz tüketmemeye önem verenlerin favorisi olmaya aday. Ayran alternatifi olarak soğuk tüketilebilen bu ürün, 250 ml’lik cam ambalajlarda satışa sunuluyor. Vlabel etiketiyle otel ve restoran gibi yeme içme işletmelerinde rahatça kullanılabilecek Fine Life Fermente Kajulu İçecek, menülere yeni vegan bir alternatif getirirken, müşteri memnuniyetini de artırma potansiyeli taşıyor.

Geçtiğimiz yıllarda süt ve yoğurt gibi hayvansal gıdalara bitki bazlı alternatifler sunmuş olan Metro Türkiye, Metro Chef Veggie Bademli ve Fındıklı içecekler ile yoğurda alternatif Metro Chef Veggie Fermente Süzme Kaju’yu ve Metro Chef Veggie Meze Serisi’ni tüketicilerle buluşturmuştu. Bu yıl ise Türk mutfağının vazgeçilmezlerinden ayrana bitki bazlı bir alternatif getirerek hem sağlıklı hem de yenilikçi bir seçeneği yani Fine Life Fermente Kajulu İçecek’i tüketicilerle buluşturuyor.

Elbette Metro Türkiye’nin raflara taşıdığı yenilikçi ürünler sadece süt ve yoğurt gibi hayvansal gıdalara bitki bazlı alternatifler ile sınırlı değil. Çok daha fazlası, raflarda çoktan yerini aldı.

Bitki bazlı geniş ürün yelpazesi: 400’den fazla çeşit



Metro Türkiye’nin raflarındaki vegan ürün yelpazesi içerisinde bitkisel bazlı hamburger ekmekten köfteye, mayonezden çikolataya çok sayıda çeşit bulunuyor. Üstelik gıda dışı vegan ürünlerin de sayısı oldukça fazla. Vegan yumuşatıcı, şampuan, sabun, hatta yağ çözücü bile bu geniş yelpazede yer alıyor. Dahası, Metro markalı ürün portföyünü de yenilikçi çeşitlerle sürekli genişleten Metro Türkiye, kendi markaları altında içli köfteden lahmacuna paçanga böreğinden haydari, havuç tarator gibi meze seçeneklerine; falafel çeşitlerinden pizzaya, ranch sostan çamaşır yumuşatıcısına kadar 50’ye yakın çeşitte gıda ve gıda dışı bitki bazlı ürün sunuyor. Eğer tüm bu ürünleri ve çok daha fazlasını incelemek isterseniz hemen tıklayıpvegan ürün yelpazesi içerisinde bitkisel bazlı hamburger ekmekten köfteye, mayonezden çikolataya çok sayıda çeşit bulunuyor. Üstelik gıda dışı vegan ürünlerin de sayısı oldukça fazla. Vegan yumuşatıcı, şampuan, sabun, hatta yağ çözücü bile bu geniş yelpazede yer alıyor. Dahası, Metro markalı ürün portföyünü de yenilikçi çeşitlerle sürekli genişleten Metro Türkiye, kendi markaları altında içli köfteden lahmacuna paçanga böreğinden haydari, havuç tarator gibi meze seçeneklerine;vegan ürün yelpazesi içerisinde bitkisel bazlı hamburger ekmekten köfteye, mayonezden çikolataya çok sayıda çeşit bulunuyor. Üstelik gıda dışı vegan ürünlerin de sayısı oldukça fazla. Vegan yumuşatıcı, şampuan, sabun, hatta yağ çözücü bile bu geniş yelpazede yer alıyor. Dahası, Metro markalı ürün portföyünü de yenilikçi çeşitlerle sürekli genişleten Metro Türkiye, kendi markaları altında içli köfteden lahmacuna paçanga böreğinden haydari, havuç tarator gibi meze seçeneklerine; Metro Türkiye’nin Bitki Bazlı & Vegan Katalogu’nu keşfedebilirsiniz.

Temel gıdadan temizlik ürünlerine, kişisel bakımdan atıştırmalıklara aradığınız her şeyi bulabileceğiniz Metro Türkiye ile sağlıklı ve sürdürülebilir bir yaşam tarzına ulaşmak artık çok daha kolay.

*Bu yazı Metro Türkiye katkılarıyla hazırlanmıştır.

İlginizi çekebilir: Vegan beslenenlere müjde: Metro Türkiye’nin zengin vegan ürün yelpazesini keşfedinVegan beslenenlere müjde: Metro Türkiye’Vegan beslenenlere müjde: Metro Türkiye’

 

İlgili Makale