Çocukluğumuzdan bize miras kalan en önemli değerlerden biri adalettir. Çocukken, eşitliği öğreniriz ve sorumluluk duygumuzu geliştirmek için kısasa kısas davranışını benimseriz. Oyun oynarken eşit şartlar oluşturmak için nöbetleşe oynamayı öğreniriz. Paylaşmanın önemiyle birlikte birinin adil hisseden fazlasını almasının ve başkalarını oyuncaklarımızla oynatmamanın doğru olmadığını da öğreniriz. Rol modelinizden, birinin oyunun adil oynanması için oyunu regüle etmesi gerektiğini, bu sayede kuralları çiğneyenin cezalandırılması gerektiğini öğreniriz.
Yetişkinliğe ulaştığımızda ise, bazı insanlar, bir kesimin tüm avantajlara ve ayrıcalıklara sahip olduklarına inanmaya başlarlar. Karşımıza iki grup çıkar; sahip olanlar ve olmayanlar. Eşitsizlik ve adaletsizlik bizi sinirlendirir ve tepki göstermemize neden olur.
Örneğin; trafikte kalıp kendinizi güçsüz, gergin ve amacınıza ulaşamamış hissettiğinizde, ne yapıyorsunuz? Belki önemsiz şeylere takılıp sinirinizi ondan çıkarıyorsunuzdur, ya da hiç hak etmedikleri halde ailenizden. Veya bara gidip, birine kırıcı bir şey söylüyorsunuz ve kavga çıkmasına sebep oluyorsunuz. Her koşulda, sinirinizi suçu olmayan masum insanlardan çıkarmaya çalışıyorsunuz.
Peki kaçınız kendinize ‘Keşke zengin, akıllı, daha sosyal, genç, iyi görünümlü veya zayıf olsaydım?’ gibi sözler söyleyerek sessizce işkence yaptınız? Elbette birçok kişi bunu kendine söylemiştir. Bu inanış beraberinde ‘Hayat çok zor ve benim bu konuda yapabileceğim hiçbir şey yok!’ inancını da beraberinde getirecektir. Kötü davranışlarınızı tolere etme, kişide rahatsızlık yaratmaktadır. Potansiyelini ortaya çıkaramama ise utandıran bir hakaret olarak algılanmaktadır. Adaletsizlik hakkında bir aile üyesinin veya arkadaşınızın alaycı şekilde söylediği bir söz, siz nazik olmaya çalışsanız da içinizdeki öfkenin dışarı çıkmasına neden olabilir.
Siz uzun saatler çalışırken, iş arkadaşınızın terfi etmesini, adaletsizliğin somut hali olarak görebilirsiniz. Siz oldukça fazla çalışmanıza rağmen faturaların birikmesi, borç verdiğiniz arkadaşınızın söz verdiği tarihte borcunu ödememesi, suçunuz olmadığı bir konuda patronunuzdan azar işitmeniz, sizin onu sürekli övmenize rağmen çocuğunuzun sizi dinlememesi, size adaletsizliğin gözünüzün önünde yaşandığı hissiyatını verecektir. Tüm bu adaletsizlikler size silahlarınızı elinize almanız gerektiği dürtüsünü verecektir. Bu silahlar fiziksel (yumruk, hatta bıçak veya silah bile olabilir) ya da sözlü (hakaret, tehdit, bağırma) olabilir. Bu davranışları küçük şeyler tetiklese bile, sonuçları oldukça büyük olabilir.
Size yapılan adaletsizliğe takılı kalmayın
Daha iyi ve sağlıklı bir hayata ulaşmak için öfkenizin üstesinden gelmeniz gerekmektedir. Size adaletsiz davranıldığı noktada, bu düşünceye karşı gelmeyi seçebilirsiniz. Bu durum kişilik olarak değeriniz açısından bir meydan okumadır. Size karşı yapılan adaletsizliğe takılı kalmak, başka insanların düşüncelerine ve onayına bağlı olduğunuz anlamına gelmektedir.
İlgili yazı: Öfke kontrolü için yapmanız gereken 5 egzersiz
Unutmayın ki, önemli olan sizin kendiniz hakkında verdiğiniz yargıdır. Diğer insanların yargıları sizinkinden daha kötü veya daha iyi değildir. Diğer insanların yorumları, kendi kişisel değerlerini yansıtır. Bu yüzden başka insanları nasıl mutlu edeceğinizi düşünmek yerine, problemin altında yatan gerçek nedeni, size yaptığınız şeyi daha iyi yapmanızı sağlayan ve sizi sorumluluk sahibi değerli bir insan yapan düşünceyi bulun.
Kaynak:
psychcentral.com