Sert kışlara aldırmayan ve buzlu sularda mutlu bir şekilde yıkanan Finliler, ülkeleriyle ilgili en iyi şeylerin doğaya erişim, güvenlik, çocuk bakımı, iyi okullar ve ücretsiz sağlık hizmetleri olduğunu söylüyor. Pek çok kişi tüm bu hakların Finli ‘sisu’ kavramının gücü sayesinde mümkün olduğuna inanıyor. Peki, ‘sisu’ ne anlama geliyor? Anlaşılabilir bir strateji olarak kullanılabilir mi? Hayatlarımızı daha iyi hale getirebilir mi? ‘Sisu’yu iş ilişkilerimizde de kullanabilir miyiz? Bu soruya Joanna Nylund, Sisu adlı kitabında şöyle yanıt veriyor:
“Sisu”: Eylem odaklı düşünme
“Kişinin yeteneklerinin ötesinde gibi görünen zorluklarla karşı karşıya kalmasıdır.” diye yazıyor Nylund. Sisu, aynı zamanda zayıflıklarımızı kabul ettiğimizde veya yardım istemeye cesaret ettiğimizde de meydana gelebilir.
İçimizde “sisu” var mı?
Sisu, evrensel bir özelliktir. Finliler tarafından adlandırılmış olabilir, ancak herkes için eşit derecede erişilebilirdir. Bir koşu yarışından vazgeçmediğimizde ya da evliliğimizi yoluna koymak için aylarca mücadele ettiğimizde ortaya çıkabilir. Ayrıca ‘sisu’, travma veya kederle uğraşırken de yardımcı olabilir. Sisu, birinin dağa tırmanmasını sağlayan türden bir dayanıklılık değil, bir ayağını diğerinin önüne koyma azmidir. Sisu, bilinen kaynaklarımızın tükendiği yerde başlar.
Yalnız kahraman mitine karşı “kolektif sisu”
Zorlukların üstesinden gelme becerimiz birçok farklı bileşen tarafından belirlenir ve bu nedenle sisu, kendini bireyden bireye değişen biçimlerde gösterir. Bununla birlikte, sisu tek başına bir seçim değil, her şeyden önce kolektif bir seçimdir. Bunu yalnız bir mücadele olarak düşünmek çok kolaydır, ancak bu yanlıştır! Sisu bireysel bir özellik olsa da, birbirimizde uyandırabileceğimiz ve harekete geçirebileceğimiz bir kaynaktır. Birlikte daha güçlüyüz. Kolektif sisu psikolojik bir yapı olarak da anlaşılabilir ve bu nedenle en çok stres altında fark edilir. Bir kriz durumunda, bir ekip olarak düşünebilmemiz, birbirimize güvenebilmemiz ve daha sonra da aynı şekilde birbirimize yardımcı olabilmemiz büyük bir fark yaratır. Sisu, seviyemiz düşük olduğunda, çevremizde bunu yükseltmeye yardımcı olabilecek birilerinin olması muhtemeldir.
“Sisu, iş başında”
Sebat, azim ve kararlılık, Fin iş kültüründe de derin kökleri olan sisu’nun bir parçasıdır. Bir krizle bu kadar etkili bir şekilde başa çıkabilen tek ulus oldukları söylenir. Finliler açık sözlülükleri, dürüstlükleri ve örnek teşkil eden liderlikleriyle tanınırlar. Açık, basit ve dürüst iletişime inanırlar.
Söyleyecek bir şeyleri olduğunda konuşurlar, aksi takdirde sessiz kalırlar. Lafı dolandırmazlar. Bir şeyleri tartışmayı faydalı bulurlar, ancak işleri mümkün olduğunca verimli bir şekilde halletmeye çalışırlar. Eşitlik ve demokrasi onlar için önemlidir, ancak fikir birliğinin şart olmadığını da bilirler. Ayrıca çatışma çözümünde de dünya lideridirler. Finlandiya, Kuzey İrlanda, Balkanlar ve Kafkasya gibi çatışma bölgelerinde barış müzakerelerine aktif olarak katılmıştır. Finlilerin açık ve samimi iletişimi müzakerelerde büyük önem taşımıştır.
Fin iletişim tarzı radikal dürüstlük modeli ile pek çok benzerlik taşımaktadır. Sisu’nun iletişim ilkeleri arasında, dürüstlük işe yaradığı için kurnaz olmamak da yer almaktadır. Aynı zamanda başkalarını dinlerler, statülerini kötüye kullanmazlar, kelimelerini seçerler ve sessizliği takdir ederler.
Sisu, bizi mutlu eder mi?
Sisu üzerine psikolojik olarak odaklanmış çok az araştırma vardır. Ancak sisu’nun kararlı bir şekilde harekete geçmemize ve gücümüzü artırmamıza yardımcı olan bir yapı olabileceği düşünüldüğünde, pozitif psikoloji biliminde bir yeri olduğu söylenebilir. Peki sisu, Fin mutluluğunun sırrı mıdır? Buna cevap vermek zor. Ancak gerçek şu ki Finliler içlerindeki sisu’ya çok şey borçlu olduklarına inanıyor. Özgürlük, bağımsızlık, refah, başarı. Ve eğer bunlar onları mutlu ediyorsa, o zaman içimizdeki ‘sisu’yu keşfetmeye değer. Ya da adına ne derseniz deyin.
İlginizi çekebilir: Bugünlerde mutluluk nerede?