Vizyoner bir iş adamı, başarılı bir futbolcu, yetenekli bir oyuncu… Kimi doğuştan yetenekli ve öngörülü, kimi ise çok çalışan, azimli kişiler. Fakat biz onları “özel” olarak yaftalamaya, “şanslı doğmuşlar” diye düşünmeye epey meyilliyiz. Böylece kendi açığımızı ya da kendimizde eksiklik olarak gördüğümüz nitelikleri, bizim dışımızdaki olgulara bağlayarak kendimizi rahatlatıyoruz belki de. Bir şeylerin olması için özel olmamız gerektiğine inanıyoruz. Aksi elimizden gelmiyor.
“Çünkü onlar özel, biz değiliz”
Olayların bizim dışımızda geliştiğini düşünme kaderciliği bir yandan rahatlatıcı olmakla beraber, öte yandan insanı çözümsüzlüğe iten yanlış bir düşünce. Aslında hepimiz özeliz, siz buna değersiniz gibi bir mesaj vermeye çalışmıyoruz. Aksine, herkesin özel olduğu bir dünyada bu durumun bir norm haline geleceğini ve anlamsızlaşacağını iddia ediyoruz.
Hal böyleyken, çoğumuzun özel olmaya dair bir takıntısı var. Henüz çocukken ebeveynler tarafından beynimize yerleştirilen bu takıntı, büyüyüp de benzer insanlarla karşılaştıkça ve hayatın öyle çok da kolay olmadığını anladıkça bir çeşit küskünlüğe dönüşüyor. Hani çok özel, çok değerliydik, o halde neden en güzel şeyler bizim değil de başkalarının başına geliyor gibi bir isyana kapılabiliyoruz. Bu da kendinden memnuniyetsiz olma, özgüven eksikliği ve depresyonu beraberinde getiriyor.
Sıradan bireyler olmayı başarabilmek
Gerçek şu ki hepimiz sıradanız ve bu sıradanlığımız içinde eşsiz birey bireyiz. Başkalarında olmayan özelliklerimiz, bizi nev-i şahsına münhasır birer insan haline getiren niteliklerimiz ve hatta tuhaflıklarımız var. Bunlar bizi özel değil ama kendi içimizde eşsiz yapan özellikler. Bunların farkında olup, bir çeşit sarhoşluğa kapılmadan, kibir ve aşırı özgüven içinde olmadan yaşamak mümkün. Hatta özel insan olduğuna dair kibir sahibi olmak, kişinin kendi kusur ve hatalarını görememesine neden olan, insanı körleştiren tehlikeli bir özellik olduğu için, bundan hemen vazgeçmek gerekiyor.
Kendisinin farkında olan kişi somut ve tarafsız bir değerlendirmeyi daha iyi yapıyor. İyi ve kötü yanlarını, elinden gelen ve gelmeyenleri, başkalarının hangi konularda kendisinden iyi olabileceğini daha iyi kavrıyor.
Üstelik, sıradanlığı kabullenmek son derece özgürleştirici bir tavır. Çünkü kimsenin özel olmaması, geldikleri yer ya da elde ettiklerinin bir imtiyaz olmadığı, çalışılarak kazanılabileceği anlamına geliyor. Böylece bizim de istediğimiz şey olamamak için ortaya koyduğumuz bahaneler ortadan kalkıyor ve daha güçlü, daha muktedir hale geliyoruz.
Kaynaklar:
Life Hack
Time
İlginizi çekebilir: Narsisizm: Hayranlık, övülme ve ilgi döngüsü içinde hapsolma