dummy

‘Sıradan’ hayatınızı ‘olduğu gibi’ sevebilmek için öneriler

Çoğumuz hayatımız boyunca büyük başarılarla, mutlu sonlarla, sürprizlerle geçen bir yaşamın hayalini kuruyoruz. Her zaman bir şeyler olsun, hayatımız sıradan geçmesin, güzel farklılıklar deneyimleyelim, modumuz hep yüksek olsun, ilginç ama mutluluk verici olaylar yaşayalım istiyoruz. Ve bunları düşündükçe de “sıradan” hayatımızı sevmekte zorluk yaşıyoruz, çünkü aklımız hep başka yerlerde oluyor.

dummydummy

Hayatım sıradan geçmesin…” düşüncesi kafamızda dolaşırken sahip olduğumuz yaşamın tadını çıkarmakta zorlanabiliyoruz. Hemen hemen hepimizin hayatında benzer olan günlük deneyimleri takdir etmek yerine “olmayana” odaklanıyoruz. Her sabah kalkıp işe gitmek, akşam evde film izlemek, hafta sonu kahve içmek için dışarı çıkmak, ev işleri ile ilgilenmek veya yürüyüş yapmak gibi eylemler sıradan hayatımızın sıradan işleri gibi gelmeye başlıyor. Evimize özen gösterirken, en sevdiğimiz diziyi en rahat koltuğumuzda uzanıp izlerken ya da lezzetli bir çay demlerken geçirdiğimiz zamanların içindeki mutluluğu yakalayamayabiliyoruz. Bu yüzden de her birinin kıymetini bilmek yerine sıra dışı bir şeyler yaşamak için farklı arayışlara giriyoruz.

Aradığımız o sıra dışılık, bir yandan da modern çağın getirdikleriyle besleniyor. Çünkü, modern çağ iyi bir yaşamı farklı olmak, ilginç şeyler yapmak, seçkin zevkleri benimsemek, herkesin imreneceği göz kamaştırıcı bir şeylerle uğraşmakla eş değer tutuyor. Bu yüzden de günlük hayatın güzel, basit, sıradan uğraşları yeterli gelmiyor. Oysa ki, bugün sahip olduğumuz her şeyin ve sıradan diye hayıflandığımız hayatın her anının kıymetini bilmek gerekiyor. Peki, nasıl? İşte sıradan hayatlarımızı olduğu gibi sevebilmek ve anın içindeki mutluluğu yakalayabilmek için öneriler:

Yaşamın tadını çıkarmanıza engel olan içsel nedenleri fark edin.

Sahip olduğumuz hayattan keyif alamıyor olmamızın temel nedenlerinden biri aslında hayatımızın sıradan ya da sıkıcı olması değil; bizim hayata dair yanlış inançlarımız ve beklentilerimiz. Yani, aslında çevresel faktörlerden ziyade içsel beklentilerimiz, düşüncelerimiz, inançlarımız, algılarımız, yaşamdan zevk almamızı engelliyor. Sürekli farklı şeyler arayışına girdikçe hayatımız ancak şu ankinden farklı olursa ondan zevk alabiliriz diye düşünüyoruz ve mutlu olmak için şartlar koşuyoruz. Durum böyle olunca da odağımızı iyi giden her şeyden uzaklaştırıp olana değil olması gerektiğine inandıklarımıza kaydırıyoruz. Bu da mutsuz, keyifsiz, zevk almayı bilmeyen insanlara dönüşmemize sebep oluyor. Oysa ki, hayatı olduğu gibi kabul ederek gereksiz endişelerden, stres yaratan arayışlardan kendimizi kurtarabilir, yaşadığımız o “sıradan” hayatın her anının tadına varabiliriz.

İlginizi çekebilir: Mutluluğun formülü: Dışarıda aramayı bırakıp içinize dönün

Şimdiki anda kalın.

Çoğumuzun sık sık karşılaştığı ve farklı konularda önerilen “anda kalmak”, mutlu bir yaşamın temelini oluşturuyor. İçinde bulunduğumuz ana odaklanmak sahip olduğumuz hayatın kıymetini bilmemize yardım ediyor. Sürekli geçmişte veya gelecekte dolaşan bir zihnin mutlu olması imkansıza yakın kabul ediliyor. Çünkü, belki de hiç gerçekleşmeyecek olaylar için endişe ederek veya artık değiştiremeyeceğimiz geçmişte yaşanmış bir duruma odaklanarak geçirdiğimiz zamanlar bizi üzmekten başka hiçbir işe yaramıyor ve bugün deneyimleyebileceğimiz mutlulukları yaşamaktan alıkoyuyor.

İlginizi çekebilir: Anda kalmanın büyüsüne nasıl kapıldım: Anlara sahip çıkmanın verdiği gücü keşfedin

Bulunduğunuz yerle barışın.

Mükemmelliyetçiliğin iyi bir karakter özelliği olduğunu zaman zaman hepimiz düşünebiliyoruz. Daha iyisi olsun, en iyisi olsun, en mükemmel neyse onu bulalım, onu yapalım, onu elde edelim istiyoruz. Ve o kafamızda yarattığımız “mükemmel”e ulaşmak için kendimizi zorluyoruz. Mükemmel bir öğrenci, mükemmel bir çalışan, mükemmel bir arkadaş, mükemmel bir anne, mükemmel birben”; yani hayatımızda olup biten ne varsa, yaptığımız tüm işlerde, sahip olduğumuz tüm kimliklerde mükemmel olmak için kendimizi yoruyoruz ve içinde bulunduğumuz tüm anları yavaş yavaş kaçırıyoruz. Omuzlarımızda taşıdığımız bu “mükemmel olma yükü” zaman geçtikçe daha da ağır bir hal almaya ve ilerlememize engel olmaya başlıyor. Gelişmeye devam etmek, hayatta ilerlemek içinse şu anda olduğumuz kişiyi, sahip olduklarımızı ve bulunduğumuz yeri kabul edip hepsiyle barış içinde yaşamamız gerekiyor. Mükemmel olmaya değil daha iyi olmaya çalışmak ve şu anki konumumuzdan daha ileriye gidebilmek ancak bulunduğumuz yer ile barış içinde yaşamayı öğrendiğimizde mümkün.

Kusursuz hayat fantezilerini bir kenara bırakın.

Daha çok para kazandığımızda, daha pahalı bir evde oturduğumuzda, daha lüks bir arabaya sahip olduğumuzda, daha zayıf bir bedene kavuştuğumuzda ya da marka kıyafetler giymeye başladığımızda “Tamam, şimdi her şey oldu!” diyeceğimizi düşünüyoruz ve o hayal ettiğimiz “kusursuz” hayata kavuştuğumuzda tüm taşların yerine oturacağına inanıyoruz. Doğrusu, bunu yaparken sadece kendimizi kandırıyoruz. Çünkü, kusursuz hayat diye bir şey yok; sadece yaşadığımız bu an ve onunla ne yapmayı seçtiğimiz var.

Yaşam yolculuğumuza başlarken hiçbirimizin eline varılması gereken yerlerden veya elde edilmesi gereken başarılardan oluşan bir liste tutuşturulmadı. Sahip olduğumuz bir tane hayat var ve onunla ne yaptığımız, onu nasıl yaşadığımız sadece bizim seçimlerimizle şekilleniyor. Kusursuz hayat fikrini kafamızdan atmayı başardığımızda şu an içinde bulunduğumuz andan en iyi şekilde yararlanabilir, sıradan diye dertlendiğimiz hayatlarımızın değerini bilebiliriz.

Şükredin.

Elimizdekilerin kıymetini bilmeyip şükretmediğimizde ve sahip olduklarımız yerine sahip olmadıklarımıza odaklandığımızda tatmin olma duygumuzu kaybedebiliyoruz. Şükretmek, sahip olduğunuz hayatın değerini anlamamıza yardımcı oluyor. Kendimizi olduğumuz gibi sahip olduğumuz her şey ile kabul ettiğimizde ve yaşamımızı anlamlı kılan en ufak güzellikler için bile şükrettiğimizde yeni hedefler için aradığımız ilham ve motivasyonu bulabilir, küçük mutlulukların tadına vararak hayatımızın değerini bilebiliriz.

Önemli not: Hayatımızı olduğu gibi sevmenin ilerlemekten vazgeçmek anlamına gelmediğini de unutmamak gerekir. Sahip olduklarımızın kıymetini bilmek, kim olduğumuzu ve nerede bulunduğumuzu kabul etmek ve hayatımızdaki en ufak şeylerin bile kıymetini bilmek, bize zaten ilerlemeye devam etmemiz, kendimizi geliştirmemiz ve daha iyi bir şeyler ortaya çıkarmamız için gerekli gücü sağlayacaktır. Önemli olan başlangıç noktamızı yani şu anda bulunduğumuz yeri severek, kendimizle, hayatımızla barışarak ilerlemeye devam etmek için gerekli ilhamı bulmaktır. Hayatlarımızı sevmek demek hiçbir şey yapmadan durmak, olduğumuz yerde saymak değil; olduğumuz yerden mutlu bir şekilde ilerleyebilmektir. Çünkü, değişmeyen tek şey değişimin kendisidir. Zaman geçtikçe, yeni beceriler elde ettikçe, bakış açımızı değiştirdikçe, düşüncelerimizi zenginleştirdikçe kendimizi geliştirmeye devam edebilir, fakat tüm bunları yaparken de her gün yaşadığımız anların kıymetini bilebiliriz. İlerlemek ancak mutlu bir kabulle birlikte mümkün olur.

Bonus: ‘Loving Ordinary Life’

“Mutlu bir hayat için çok az şeye ihtiyaç vardır; hepsi kendi içinizde, sizin düşünce tarzınızda.”-Marcus Aurelius

Eğer sıradan hayatınızı sevmek üzerine biraz çalışmak ve kendinizi bu konuda geliştirmek istiyorsanız Anastasia Petrenko’nun Loving Ordinary Life: The Self-Help Book for People Who Are Tired of Self-Help Books isimli kitabından faydalanabilirsiniz. “Sıradan Hayatı Sevme”ye odaklanan kitap, gülmeyi istiyor olsak da neden kaşlarımızı çattığımızı, mutlu bir yaşam sürmek isterken kendimizi nasıl umutsuzluğa düşürdüğümüze değiniyor ve sıradan hayatı sevmek için etkili bir rehber olarak işlevsel fark yaratmayı amaçlıyor. Bu başlık ilginizi çektiyse kitabı incelemek ve satın almak için tıklayabilirsiniz.

Kaynak: theschooloflife

Yazımızı sonlandırmadan önce sizin için bir önerimiz daha var. The School of Life’ın YouTube hesabında yer alan “Why an Ordinary Life Can Be a Good Life” videosu ile geçmişe kısa bir yolculuk yaparak bakış açınızı değiştirebilirsiniz. Video, ünlü ressam Johannes Vermeer‘ın 1650’li yılından bir eseriyle nasıl günlük hayatın sıradan işlerine vurgu yaparak devrim niteliğinde sessiz ama etkili bir hareketin öncüsü olduğunu anlatıyor. Sanatçının resimlerindeki detaylar, insanların gün içinde uğraştıkları işler sırasında ne kadar huzurlu olduklarına dikkat çekiyor. Bu devrimci hareketin etkisi genişledikçe farklı sanatçılar da akımın bir parçası olarak sıradan hayatların güzelliğini ortaya koyuyor. Tarihin tozlu resimlerine kısa bir ziyaret yapmak ve sıradan hayatınıza daha farklı bir gözle bakmak için videodan ilham alabilirsiniz.

İlginizi çekebilir: Hayatın her anı kutlamaya değer: Kendisi küçük etkisi büyük mutluluk anları

Uplifers: Kaliteli ve mutlu yaşam koçunuz!

Anne evi rahatlığında seçimler: Anneler Günü’ne özel içinizi ısıtacak hediye önerileri

“An-ne”; iki hecesine dünyaları sığdıran; güven, sıcaklık, huzur, sevgi ve daha nice güzel duyguyla bizleri kucaklayan, yorgun günlerin ilacı, mutlu anların ortağı, düştüğümüzde koştuğumuz, sevincimizi ilk paylaştığımız o eşsiz kahraman. İki hece ama içinde bir ömür saklayan… Anne demek bir evin kalbi demek, sevgiyle hazırlanmış sofralar, kahve fincanında biriken mutlu anılar, bir koltukta kurulan huzur, sıcak bir evin rahatlığı demek. Çünkü bir annenin dokunduğu her şey, dünyayı biraz daha yaşanır kılar. İşte bu yüzden Anneler Günü yaklaşırken bu yıl onlara sadece bir hediye değil, hissettirdikleri o tarifsiz sıcaklığı, huzuru, ‘anne evi rahatlığını’ hediye etmek gerek. Ne de olsa her şeyin en iyisini, güzelini, rahatını, konforlusunu hak eden onlar.



Geçmişten günümüze dönüşümler geçirmiş olsa da bu özel ve anlamlı günün değişmeyen en önemli özelliği, kalbimizde ayrı bir yeri olan annelerimizi onurlandırmak için bir fırsat sunuyor oluşu. Şüphesiz ki annelerimizin bize kattığı güzellikleri bir güne sığdırmak mümkün değil ama bu özel günde özenle seçeceğimiz küçük bir hediye, onların bizim için ne kadar değerli olduğunu hissettirmek için şahane bir fırsat olabilir. Önemli olan, seçtiğimiz hediyeye sevgimizi katmak; tıpkı onların her lokmaya, her bakışa kattığı sevgi gibi. İşte birkaç sıcak öneri:

‘Anne kucağı’ gibi: Konforu eve taşıyacak hediyeler

Anne kucağının o benzersiz sıcaklığı, en zor zamanların bile en güzel ilacı değil mi? Ve evet aslında hiçbir hediye tam anlamıyla o sıcaklığı vermeye yetmez ama yine de biraz da olsa yaklaşabilir. Film keyfi için sıcacık ve yumuşacık bir battaniye, polar bir sabahlık, rahat terlikler, evin her köşesini anne sıcaklığına büründürecek ev tekstili ürünleri, yastıklar, kırlentler ve çok daha fazlası ile annelerinize bu Anneler Günü’nde huzur ve konforu hediye edebilirsiniz.

‘Anne eli değmiş’ gibi: Kişisel bakım ürünleri

Annelerimizin dokunduğu her yeri güzelleştirdiği aşikar… ‘Anne eli değmiş gibi’ dendiğinde her ne kadar lezzetli yemekler akıllara gelse de, bir atkının düğümünde, bir buklenin düzeltilmesinde de aynı özen var. Bazen son bir anne dokunuşu her şeyi bambaşka yapabilir. Annenizin kendisine de en az başkalarına gösterdiği kadar şefkatle ve özenle yaklaşması için kişisel bakım ürünlerinden şahane hediyeler seçebilirsiniz. Parfümler, cilt bakım ürünleri, saç şekillendiriciler, makyaj setleri ve çok daha fazlası bu özel günde annenizin yüzünde güller açtırabilir.

‘Annemin tarzı’ gibi: Zamansız, şık ve özel parçalar

Bazı parçalar vardır, bize hep annemizi hatırlatır. Onun yıllardır severek taşıdığı bir fular, özel günlerde takındığı bir broş ya da gençliğinden kalma bir ceket… Şimdi, o hatıraların yanına çok daha özellerini eklemenin tam zamanı. Zarif elbiseler, şık altın takılar, birbirinden güzel aksesuarlar, rahat ayakkabılar, yazlık kombinlerini tamamlayacak parçalar ve çok daha fazlası Anneler Günü’nde harika hediyelere dönüşebilir.

‘Anne sofrasından fırlamış’ gibi: Sofralara renk ve lezzet katan detaylar

Anne sofrası; her tabakta ayrı bir hikaye, her kasede ayrı bir emek ama hepsinde aynı lezzet. Kimi zaman dört gözle beklenen bayram sofralarının, kimi zaman okuldan eve dönüşte karşılayan leziz yemeklerin yıldızı annelerin sofralarını daha da güzelleştirecek, mutfakta geçirdikleri zamanları kolaylaştıracak pratik ve şık ürünler harika hediyeler olmaz mı? Şık yemek takımları, renkli masa örtüleri, kahve makineleri, mutfak robotları, airfryer’lar ve çok daha fazlası tek bir tık uzağınızda.

Pazarama’da ‘anne evi rahatlığında’ alışveriş

Annenize hissettirmek istediğiniz tüm bu duygular, bir hediyeye sığabilir mi? Belki tam olarak değil, ama Pazarama’da, onun kalbine dokunacak seçenekler sizi bekliyor.

Pazarama, binlerce ürün seçeneği, avantajlı fiyatlar, çok kanallı erişim imkanı ve güvenli ödeme alternatifleriyle size anne evi rahatlığında bir alışveriş deneyimi sunuyor. Bir hediye seçin, içine sevginizi katın ve annenize onu ne kadar çok sevdiğinizi bir kez daha gösterin. Aradığınız her şey Pazarama’da.

Ayrıca Anneler Günü’ne özel şahane kampanyalar da sizi bekliyor. Pazarama üzerinden yapacağınız 750 TL ve üzeri alışverişlerde geçerli “HEDIYE125” kupon kodu ile 125 TL indirim fırsatı yakalayabilir, eğer Pazarama Plus üyesi iseniz aynı tutardaki alışverişleriniz için “PLUS200” kupon kodunu kullanarak 200 TL’lik özel indirimden faydalanabilirsiniz. Hepsi ve daha fazlası için hemen tıklayın, tam anneme göre’ diyeceğiniz hediyeleri kaçırmayın.  Her şeyin en iyisini hak eden anneler için, bu Anneler Günü’nde sadece bir hediye değil, bir “teşekkür” armağan edin.

*Bu yazı Pazarama katkılarıyla hazırlanmıştır.

İlgili Makale
whatsapp