X

‘Sıradan’ hayatınızı ‘olduğu gibi’ sevebilmek için öneriler

Çoğumuz hayatımız boyunca büyük başarılarla, mutlu sonlarla, sürprizlerle geçen bir yaşamın hayalini kuruyoruz. Her zaman bir şeyler olsun, hayatımız sıradan geçmesin, güzel farklılıklar deneyimleyelim, modumuz hep yüksek olsun, ilginç ama mutluluk verici olaylar yaşayalım istiyoruz. Ve bunları düşündükçe de “sıradan” hayatımızı sevmekte zorluk yaşıyoruz, çünkü aklımız hep başka yerlerde oluyor.

Hayatım sıradan geçmesin…” düşüncesi kafamızda dolaşırken sahip olduğumuz yaşamın tadını çıkarmakta zorlanabiliyoruz. Hemen hemen hepimizin hayatında benzer olan günlük deneyimleri takdir etmek yerine “olmayana” odaklanıyoruz. Her sabah kalkıp işe gitmek, akşam evde film izlemek, hafta sonu kahve içmek için dışarı çıkmak, ev işleri ile ilgilenmek veya yürüyüş yapmak gibi eylemler sıradan hayatımızın sıradan işleri gibi gelmeye başlıyor. Evimize özen gösterirken, en sevdiğimiz diziyi en rahat koltuğumuzda uzanıp izlerken ya da lezzetli bir çay demlerken geçirdiğimiz zamanların içindeki mutluluğu yakalayamayabiliyoruz. Bu yüzden de her birinin kıymetini bilmek yerine sıra dışı bir şeyler yaşamak için farklı arayışlara giriyoruz.

Aradığımız o sıra dışılık, bir yandan da modern çağın getirdikleriyle besleniyor. Çünkü, modern çağ iyi bir yaşamı farklı olmak, ilginç şeyler yapmak, seçkin zevkleri benimsemek, herkesin imreneceği göz kamaştırıcı bir şeylerle uğraşmakla eş değer tutuyor. Bu yüzden de günlük hayatın güzel, basit, sıradan uğraşları yeterli gelmiyor. Oysa ki, bugün sahip olduğumuz her şeyin ve sıradan diye hayıflandığımız hayatın her anının kıymetini bilmek gerekiyor. Peki, nasıl? İşte sıradan hayatlarımızı olduğu gibi sevebilmek ve anın içindeki mutluluğu yakalayabilmek için öneriler:

Yaşamın tadını çıkarmanıza engel olan içsel nedenleri fark edin.

Sahip olduğumuz hayattan keyif alamıyor olmamızın temel nedenlerinden biri aslında hayatımızın sıradan ya da sıkıcı olması değil; bizim hayata dair yanlış inançlarımız ve beklentilerimiz. Yani, aslında çevresel faktörlerden ziyade içsel beklentilerimiz, düşüncelerimiz, inançlarımız, algılarımız, yaşamdan zevk almamızı engelliyor. Sürekli farklı şeyler arayışına girdikçe hayatımız ancak şu ankinden farklı olursa ondan zevk alabiliriz diye düşünüyoruz ve mutlu olmak için şartlar koşuyoruz. Durum böyle olunca da odağımızı iyi giden her şeyden uzaklaştırıp olana değil olması gerektiğine inandıklarımıza kaydırıyoruz. Bu da mutsuz, keyifsiz, zevk almayı bilmeyen insanlara dönüşmemize sebep oluyor. Oysa ki, hayatı olduğu gibi kabul ederek gereksiz endişelerden, stres yaratan arayışlardan kendimizi kurtarabilir, yaşadığımız o “sıradan” hayatın her anının tadına varabiliriz.

İlginizi çekebilir: Mutluluğun formülü: Dışarıda aramayı bırakıp içinize dönün

Şimdiki anda kalın.

Çoğumuzun sık sık karşılaştığı ve farklı konularda önerilen “anda kalmak”, mutlu bir yaşamın temelini oluşturuyor. İçinde bulunduğumuz ana odaklanmak sahip olduğumuz hayatın kıymetini bilmemize yardım ediyor. Sürekli geçmişte veya gelecekte dolaşan bir zihnin mutlu olması imkansıza yakın kabul ediliyor. Çünkü, belki de hiç gerçekleşmeyecek olaylar için endişe ederek veya artık değiştiremeyeceğimiz geçmişte yaşanmış bir duruma odaklanarak geçirdiğimiz zamanlar bizi üzmekten başka hiçbir işe yaramıyor ve bugün deneyimleyebileceğimiz mutlulukları yaşamaktan alıkoyuyor.

İlginizi çekebilir: Anda kalmanın büyüsüne nasıl kapıldım: Anlara sahip çıkmanın verdiği gücü keşfedin

Bulunduğunuz yerle barışın.

Mükemmelliyetçiliğin iyi bir karakter özelliği olduğunu zaman zaman hepimiz düşünebiliyoruz. Daha iyisi olsun, en iyisi olsun, en mükemmel neyse onu bulalım, onu yapalım, onu elde edelim istiyoruz. Ve o kafamızda yarattığımız “mükemmel”e ulaşmak için kendimizi zorluyoruz. Mükemmel bir öğrenci, mükemmel bir çalışan, mükemmel bir arkadaş, mükemmel bir anne, mükemmel birben”; yani hayatımızda olup biten ne varsa, yaptığımız tüm işlerde, sahip olduğumuz tüm kimliklerde mükemmel olmak için kendimizi yoruyoruz ve içinde bulunduğumuz tüm anları yavaş yavaş kaçırıyoruz. Omuzlarımızda taşıdığımız bu “mükemmel olma yükü” zaman geçtikçe daha da ağır bir hal almaya ve ilerlememize engel olmaya başlıyor. Gelişmeye devam etmek, hayatta ilerlemek içinse şu anda olduğumuz kişiyi, sahip olduklarımızı ve bulunduğumuz yeri kabul edip hepsiyle barış içinde yaşamamız gerekiyor. Mükemmel olmaya değil daha iyi olmaya çalışmak ve şu anki konumumuzdan daha ileriye gidebilmek ancak bulunduğumuz yer ile barış içinde yaşamayı öğrendiğimizde mümkün.

Kusursuz hayat fantezilerini bir kenara bırakın.

Daha çok para kazandığımızda, daha pahalı bir evde oturduğumuzda, daha lüks bir arabaya sahip olduğumuzda, daha zayıf bir bedene kavuştuğumuzda ya da marka kıyafetler giymeye başladığımızda “Tamam, şimdi her şey oldu!” diyeceğimizi düşünüyoruz ve o hayal ettiğimiz “kusursuz” hayata kavuştuğumuzda tüm taşların yerine oturacağına inanıyoruz. Doğrusu, bunu yaparken sadece kendimizi kandırıyoruz. Çünkü, kusursuz hayat diye bir şey yok; sadece yaşadığımız bu an ve onunla ne yapmayı seçtiğimiz var.

Yaşam yolculuğumuza başlarken hiçbirimizin eline varılması gereken yerlerden veya elde edilmesi gereken başarılardan oluşan bir liste tutuşturulmadı. Sahip olduğumuz bir tane hayat var ve onunla ne yaptığımız, onu nasıl yaşadığımız sadece bizim seçimlerimizle şekilleniyor. Kusursuz hayat fikrini kafamızdan atmayı başardığımızda şu an içinde bulunduğumuz andan en iyi şekilde yararlanabilir, sıradan diye dertlendiğimiz hayatlarımızın değerini bilebiliriz.

Şükredin.

Elimizdekilerin kıymetini bilmeyip şükretmediğimizde ve sahip olduklarımız yerine sahip olmadıklarımıza odaklandığımızda tatmin olma duygumuzu kaybedebiliyoruz. Şükretmek, sahip olduğunuz hayatın değerini anlamamıza yardımcı oluyor. Kendimizi olduğumuz gibi sahip olduğumuz her şey ile kabul ettiğimizde ve yaşamımızı anlamlı kılan en ufak güzellikler için bile şükrettiğimizde yeni hedefler için aradığımız ilham ve motivasyonu bulabilir, küçük mutlulukların tadına vararak hayatımızın değerini bilebiliriz.

Önemli not: Hayatımızı olduğu gibi sevmenin ilerlemekten vazgeçmek anlamına gelmediğini de unutmamak gerekir. Sahip olduklarımızın kıymetini bilmek, kim olduğumuzu ve nerede bulunduğumuzu kabul etmek ve hayatımızdaki en ufak şeylerin bile kıymetini bilmek, bize zaten ilerlemeye devam etmemiz, kendimizi geliştirmemiz ve daha iyi bir şeyler ortaya çıkarmamız için gerekli gücü sağlayacaktır. Önemli olan başlangıç noktamızı yani şu anda bulunduğumuz yeri severek, kendimizle, hayatımızla barışarak ilerlemeye devam etmek için gerekli ilhamı bulmaktır. Hayatlarımızı sevmek demek hiçbir şey yapmadan durmak, olduğumuz yerde saymak değil; olduğumuz yerden mutlu bir şekilde ilerleyebilmektir. Çünkü, değişmeyen tek şey değişimin kendisidir. Zaman geçtikçe, yeni beceriler elde ettikçe, bakış açımızı değiştirdikçe, düşüncelerimizi zenginleştirdikçe kendimizi geliştirmeye devam edebilir, fakat tüm bunları yaparken de her gün yaşadığımız anların kıymetini bilebiliriz. İlerlemek ancak mutlu bir kabulle birlikte mümkün olur.

Bonus: ‘Loving Ordinary Life’

“Mutlu bir hayat için çok az şeye ihtiyaç vardır; hepsi kendi içinizde, sizin düşünce tarzınızda.”-Marcus Aurelius

Eğer sıradan hayatınızı sevmek üzerine biraz çalışmak ve kendinizi bu konuda geliştirmek istiyorsanız Anastasia Petrenko’nun Loving Ordinary Life: The Self-Help Book for People Who Are Tired of Self-Help Books isimli kitabından faydalanabilirsiniz. “Sıradan Hayatı Sevme”ye odaklanan kitap, gülmeyi istiyor olsak da neden kaşlarımızı çattığımızı, mutlu bir yaşam sürmek isterken kendimizi nasıl umutsuzluğa düşürdüğümüze değiniyor ve sıradan hayatı sevmek için etkili bir rehber olarak işlevsel fark yaratmayı amaçlıyor. Bu başlık ilginizi çektiyse kitabı incelemek ve satın almak için tıklayabilirsiniz.

Kaynak: theschooloflife

Yazımızı sonlandırmadan önce sizin için bir önerimiz daha var. The School of Life’ın YouTube hesabında yer alan “Why an Ordinary Life Can Be a Good Life” videosu ile geçmişe kısa bir yolculuk yaparak bakış açınızı değiştirebilirsiniz. Video, ünlü ressam Johannes Vermeer‘ın 1650’li yılından bir eseriyle nasıl günlük hayatın sıradan işlerine vurgu yaparak devrim niteliğinde sessiz ama etkili bir hareketin öncüsü olduğunu anlatıyor. Sanatçının resimlerindeki detaylar, insanların gün içinde uğraştıkları işler sırasında ne kadar huzurlu olduklarına dikkat çekiyor. Bu devrimci hareketin etkisi genişledikçe farklı sanatçılar da akımın bir parçası olarak sıradan hayatların güzelliğini ortaya koyuyor. Tarihin tozlu resimlerine kısa bir ziyaret yapmak ve sıradan hayatınıza daha farklı bir gözle bakmak için videodan ilham alabilirsiniz.

İlginizi çekebilir: Hayatın her anı kutlamaya değer: Kendisi küçük etkisi büyük mutluluk anları

Uplifers: Kaliteli ve mutlu yaşam koçunuz!

‘Evdeki herkes barista’: Bosch VeroBarista ile kahve deneyiminizi zirveye taşıyın

Kahve, şüphesiz ki pek çoğumuz için lezzetli bir içecekten çok daha fazlası; adeta bir tutku, bir ritüel… Sabahın ilk ışıklarında enerji veren, gün içindeki küçük molalarda kendimizi şımartmamızı sağlayan, bazense sohbetlerin tadını ikiye katlayan en keyifli eşlikçi. O yüzden günün farklı anlarını, farklı kahvelerle taçlandırmak gibisi yok; ne de olsa her anın kendine has bir kahvesi var. Güne enerjik bir başlangıç yapmak için yoğun aromalı bir americano ya da gün içinde en sevdiğimiz tatlının yanında yumuşak içimli bir cappuccino en iyi seçim olabilir.



Peki ya bu seçimlerimizi evde barista ustalığıyla hazırlayabilir miyiz? Elbette. Bosch Tam Otomatik Kahve Makinesi VeroBarista ile günün her anına ve her damak tadına uygun lezzetli kahveler hazırlamak mümkün; çünkü VeroBarista ile evdeki herkes barista. Her fincanınızı ustalık eserine dönüştürmeye hazırsanız, işte VeroBarista ile yapabilecekleriniz:

Kahve çekirdeklerini dilediğiniz gibi öğütebilirsiniz

Barista ustalığında lezzetli kahveler hazırlayabilmenin ilk adımı, kahve çekirdeklerini doğru bir şekilde öğütmekten ve tazeliği korumaktan geçiyor. Güzel haber; VeroBarista tüm bunları sizin için yapıyor. CreamDrive, yüksek kaliteli seramik kahve öğütme ünitesi ve özel aroma koruyucu çekirdek haznesi ile günün her saati taze çekilmiş kahve çekirdekleriniz hazır.

Üstelik çekirdek öğütme inceliğini de dilediğiniz gibi ayarlayabilirsiniz. Arka arkaya iki öğütme ve ısıtma sayesinde ekstra güçlü kahvenizi tadı daha az acı olacak şekilde hazırlayabilirsiniz. AromaDouble Shot Fonksiyonu ile kahve aromasından ödün vermeden ekstra yoğun kahveler hazırlamak da mümkün. E bir barista daha ne ister, öyle değil mi?

Farklı anları, farklı kahve çeşitleriyle taçlandırabilirsiniz

Taze çekilmiş kahve çekirdeklerinin mis kokusunun yanı sıra kahve hazırlamanın en güzel yanlarından biri de hiç şüphesiz her damak zevkine uygun farklı seçenekler yapabilmek. Sert tatları sevenler, yumuşak içim tercih edenler ya da daha eğlenceli köpüklü bir şeyler arayanlar… VeroBarista’da herkes için bir şeyler var. Cappuccino, flat white, latte macchiato, sütlü kahve, OneTouch Function ile hepsini tek tuşla hazırlayabilirsiniz. Dahası, yoğun tatları seviyorsanız americanonuz da VeroBarista ile hazır.

Belirtmekte fayda var ki; bir barista ustalığında kahve hazırlayabilmek için özellikle sütlü kahvelerde doğru lezzeti yakalayabilmenin en önemli sırrı sütün sıcaklığını ve kıvamını doğru ayarlayabilmek. Neyse ki VeroBarista, ideal demleme sıcaklığı konusunda tam bir usta. Sütlü kahvelerde bile mükemmel sıcaklığı yakalıyor, süt köpüğü ve sıcak su hazırlama seçenekleri ile her kahve türünü lezzetten ödün vermeden hazırlıyor. Ayrıca sütlü kahveleriniz için de hortumlu süt adaptörü sayesinde esnek çözümler sunuyor. İster kutudan, ister şişeden, ister kendi termosundan süt alın, VeroBarista ile sonuç hep aynı; hep mükemmel.



Kişisel tercihlerinizi kaydedebilirsiniz

Geçek bir barista kahve hazırlarken mutlaka kişisel dokunuşlarıyla fark yaratır; VeroBarista da evdeki herkesin kendi ‘barista’ dokunuşunu ekleyebilmesi için kişiselleştirilmiş tercihlere göre 4 adede kadar favori kahve kaydedebilme özelliğine sahip. Böylece her yudumda tam da istediğiniz gibi bir lezzete kavuşabilirsiniz. Ayrıca evinizde baristalığı başkasına devretmeniz gereken anlarda da kahvenizin yine tam istediğiniz gibi hazırlanacağından da emin olabilirsiniz 🙂 Sıfır risk, bol lezzet…

En sevdiğiniz kahveyi, en sevdiğiniz fincanda içebilmeniz için de VeroBarista üstüne düşeni yapıyor ve yüksekliği ayarlanabilir kahve çıkışı sayesinde 15 cm yüksekliğe kadar ayarlanabiliyor. En uzun latte macchiato bardaklarınızı bile rahatlıkla kullanabilirsiniz.

Zamandan ve enerjiden tasarruf edebilirsiniz

Kahve hazırlarken lezzet kadar önemli bir şey daha varsa; o da şüphesiz ki zamandan ve enerjiden tasarruf edebilmek. VeroBarista, minimum ısınma süresiyle 45 saniye gibi çok kısa bir zamanda kahvenizi hazır hale getiriyor. Ayrıca her kahveden sonra autoMilkClean süt temizleme sistemi ile tam otomatik temizlik sunuyor ve kolayca çıkartılabilir damlama tepsisi, kahve posası kabı ve süt ağızlıkları bulaşık makinesinde yıkanabiliyor. Yani kahve keyfiniz bittiğinde sizi temizlikle hiç yormuyor. Ve son olarak ZeroEnergy Auto-off otomatik kapanma özelliği ile belirlenen saatten sonra enerji tasarrufu yapmak için kapanıyor, sizi düşündüğü kadar çevreyi de düşünüyor. Kim hem çok lezzetli kahveler yapan hem de akıllı özellikleriyle kahve hazırlamayı mükemmel bir deneyime dönüştüren böylesi bir yardımcıyı evinde istemez ki?

Siz de evinizin baristası olmaya hazırsanız, en lezzetli kahveleri kendi damak tadınıza göre ayarlamak ve her defasında mükemmel sonuçlar elde etmek için hemen tıklayabilir, VeroBarista ile tanışabilirsiniz.

*Bu yazı Bosch katkılarıyla hazırlanmıştır.





21 Günde Ustalaş: Hayatınızı dönüştürmenin kısa rehberi

Günümüz dünyasında insanlar hızlı ve etkili çözümler ararken, uzun vadeli değişikliklerin ne kadar süre gerektirdiği sorusu akıllarda yer ediyor. Araştırmalar, bir alışkanlık kazanmanın 21 günlük bir süreç olduğunu belirtiyor. Bu gerçek, “21 Günde Ustalaş” serisini şekillendiren temel düşünce. Omega Yayınları’nın yayımladığı ve Marie-Claire Carlyle, Leon Nacson ve David A. Phillips gibi alanında prestijli yazarların katkıda bulunduğu seri, hayatın farklı alanlarında bir dönüşüm yaşamak isteyen okurlara kısa ama derinlemesine bir yolculuk sunuyor. Peki, bu serinin her kitabı, okura nasıl dokunuyor? Gelin, seriye birlikte göz atalım.



Marie-Claire Carlyle-Para Mıknatısı: Zenginliğe Giden Yolda Bir Yol Haritası

Serinin ilk kitabı olan Para Mıknatısı, parayla olan ilişkimize yeni bir perspektif getiriyor. Carlyle, paranın sadece maddi bir unsur olmadığını, aynı zamanda kişisel değerimizin ve başkalarına sunduğumuz katkının bir yansıması olduğunu öne sürüyor. Kitap, okuyucuları “zengin” olmanın ötesine taşıyarak, yaşamlarında gerçekten neye değer verdiklerini sorgulamalarına yardımcı oluyor. Paranın bir enerji olduğu fikri üzerine kurulu bu kitap, hayata daha fazla refah çekmek isteyenler için önemli adımlar sunuyor. Okur, mevcut finansal alışkanlıklarını gözden geçirmeye ve “para mıknatısı” olma yolunda ilerlemeye davet ediliyor. Carlyle’ın dili basit ama etkileyici. Kitap, “Paranın Değeri” ve “Niyet Etmenin Gücü” gibi bölümlerle, paraya olan bakış açınızı tamamen değiştirebilir. Ancak bu kitap, sadece bir kişisel gelişim kitabı değil; alışkanlıkları kökten dönüştürmek isteyen herkes için bir rehber niteliğinde. Para ve refah konusunda mevcut düşünce kalıplarını yıkmak isteyen okurlar için güçlü bir başlangıç noktası sunuyor.

Leon Nacson-Rüyalar: Bilinçaltınızı Keşfetmek İçin Bir Araç

Serinin ikinci kitabı olan Rüyalar, sadece uyku sırasında yaşadığımız olayların ötesinde, bilinçaltımızın derinlerine bir yolculuk yapmamıza yardımcı oluyor. Nacson, rüyaların anlamını çözebilmek için onları hatırlamanın önemini vurgularken, okuyuculara kendi rüya günlüğünü tutmanın faydalarından bahsediyor. Modern yaşamın karmaşasında, rüyalarla ilgili sembollerin ve temaların nasıl çözüleceğine dair pratik bilgiler sunuyor. Kitap, rüya yorumlamada bireysel deneyime önem vererek okuyucunun kendi rüyalarının dilini öğrenmesini sağlıyor. Rüyaların sembolizmi üzerine yoğunlaşan bölümler, okurun bilinçaltına dair ipuçlarını yakalamasını kolaylaştırıyor. “Düşmek, Uçmak ve Kovalanmak” gibi herkesin yaşamış olabileceği rüya temalarına açıklık getirirken, kişinin ruhsal yolculuğunda bir rehber olma niteliği taşıyor. Nacson, rüyaların günlük hayatımızdaki yansımalarına dikkat çekiyor; bu da kitabı okura bilinçaltıyla ilgili derin bir keşif fırsatı sunan önemli bir araç haline getiriyor.

David A. Phillips-Numeroloji: Sayıların Gizemli Dünyası

Üçüncü kitap Numeroloji ise, yaşamın derin sırlarını anlamak için sayıların gücüne odaklanıyor. Phillips, Pisagor’un öğretilerine dayanan bu kadim bilim dalını modern hayata uyarlayarak, insanların kendilerini ve çevrelerindekileri daha iyi anlamalarına yardımcı olmayı hedefliyor. Numeroloji, sadece kişilik analizi değil; aynı zamanda kariyer seçimleri, ilişkiler ve ruhsal gelişim açısından da rehberlik sunuyor. Phillips, kitabında sayılara dair teorik bilgilere ek olarak, gerçek dünyadan ünlü örnekler sunarak konuyu daha somut bir hale getiriyor. “Ruh Sayıları” ve “Adların Gücü” gibi bölümler, okurların kişisel yaşamlarına dair önemli çıkarımlar yapmasına olanak tanıyor. Numerolojiye ilgi duymayanlar bile, bu kitap sayesinde yaşamlarını yeni bir gözle değerlendirmeye başlayabilir.

21 Günlük Yolculuk: Alışkanlıklar ve Dönüşüm

Bu seri, alışkanlıkların nasıl şekillendiğine ve yaşamda yeniye yer açmanın neden önemli olduğuna dair kapsamlı bir rehber niteliğinde. Her kitap, 21 gün boyunca okuru derin bir içsel yolculuğa çıkarıyor ve bir yandan kısa süreli bir rehber gibi görünse de her birinin arkasında büyük bir felsefi altyapı bulunuyor. Para Mıknatısı, finansal refahın anahtarlarını sunarken; Rüyalar bilinçaltımızı çözmemize yardım ediyor ve Numeroloji kişisel potansiyelimizi anlamamıza kapı aralıyor. Bu serinin en büyük gücü, herkesin hayatında bir noktada değişiklik yapma ihtiyacını hissetmesi ve 21 gün boyunca süren bu küçük ama etkili adımların, büyük dönüşümlere yol açma potansiyelinde yatıyor. Her kitap, farklı bir tema etrafında dönse de ortak payda: Bireyin kendi gücünün farkına varmasını sağlamak ve bunu bir alışkanlığa dönüştürmek.



Sonuç olarak, “21 Günde Ustalaş” serisi, hayatta bir adım öne geçmek ve yeni bir başlangıç yapmak isteyenler için ilham verici bir çalışma. Her kitabın derinliği, okurun kendine dair yeni keşifler yapmasına olanak tanıyor. Seriyi okurken hem kişisel gelişiminize katkıda bulunacak hem de alışkanlıklarınızı yeniden gözden geçireceksiniz. Hayatta yeni bir sayfa açmak için siz de bu 21 günlük yolculuğa çıkmaya hazır mısınız?

Bu yazı Deniz Poyraz tarafından kaleme alınmıştır.

İlginizi çekebilir: Yaratıcılık bir hayal mi? Yaratıcı olmak mümkün mü? İyi ama nasıl?





İlgili Makale