X

Sınırlarınızı korumak için: Kendinizi suçlu hissetmeden ‘hayır’ diyebilmenin yolları

Büyük bir çoğunluğumuz için karşımızdaki insanlara sınır koymak ve istekleri karşısında ‘hayır’ diyebilmek oldukça zorlayıcı bir eylem. Özellikle çoğumuzun evden çalıştığı, iş yaşamının ve özel hayatın sınırlarının birbirine geçtiği pandemi döneminde yaşam alanlarımızla birlikte alışkanlıklarımız ve rutinlerimiz de önemli bir değişim sürecine girdi. Bir kısmımız evde yaşayan diğer bireylerle birlikte çok fazla zaman geçirmenin ve bir arada olmanın yarattığı kişisel zaman ve alan bulamama problemiyle karşı karşıyayken, bazılarımız içinse pandemi dönemini yalnız geçirmiş olmak bizleri sosyal bağlarımızı güçlü tutmak için diğer insanların istek ve ihtiyaçlarını karşılayabilme konusunda daha hassas ve duyarlı hale getirdi.

Özellikle çevresindeki insanları memnun etme eğiliminde olan, tüm davranışlarını dışarının beklentilerine göre şekillendiren ve kendini yalnız hissederek sevilme, ilgi ve kabul görme beklentisinde olanlar için hayır demek ve sınır çizmek çok daha zorlayıcı bir eylem olabiliyor. Diğer insanların istek ve ihtiyaçlarına karşı duyarlı olmak sosyal bir canlı olan insan için oldukça önemli bir meziyet olsa da, kişisel sınırlarınızı nasıl belirleyeceğinizi ve nasıl hayır diyeceğinizi öğrenmek, kendiniz ve başkalarıyla sağlıklı ilişkiler kurmanın en önemli ön koşullarından biri.

Hayır diyebilmek neden bu kadar zor?

Sınırlarınızı koruyabilmeniz için öncelikle sınırlarınızın nerede başlayıp nerede bittiğinin farkında olmanız gerekiyor, ki çoğumuz için kişisel sınırlarımızın hatlarını belirlemek korumaktan çok daha zorlayıcı olabiliyor. Ancak sağlıklı sınırlara sahip olmak sağlıklı ilişkiler kurmanın ve kendimizi iyi hissetmenin çok önemli bir parçası. Verdiğiniz her “hayır” cevabıyla birlikte, size gerçekten mutluluk veren ve heyecanlandıran şeylere odaklanmak için kendinize alan ve zaman yarattığınızın farkında olmalısınız. İyi belirlenmiş sınırlara sahip olmak aynı zamanda daha az stres yaşamanızı, hayatı tutkuyla kucaklamanızı ve yaşam amacınızı daha kolay bulmanızı sağlayacaktır.

Her şeye evet dediğinizde ve insanlarla sınır koymadığınızda kendinizi stresli, bunalmış ve tükenmiş hissedebilirsiniz. Çoğumuz beğenilmek, kabul görmek, ilgiyi üzerimize çekmek, yardımcı olmak ve iyi hissetmek gibi pek çok farklı motivasyonla çevremizdeki diğer insanları memnun etmek isteyebiliyoruz. Ancak diğer insanları memnun ederken kendinizi tüketmemek, kullanılmamak ve istismar edilmemek için bazı istekleri geri çevirmeniz zihin, ruh ve beden sağlığınızı koruyabilmeniz için son derece önemli. Özellikle de hayır demenizi ve sınır koymanızı zorlaştıran, mizacı zorlayıcı insanlarla bir aradaysanız…

Sağlıklı sınırlar koymanın en önemli gerekliliği olan ‘Hayır’ kelimesini her istediğimizde kullanmamız zor olsa da, hem kendinizi suçlu hissetmeden hem de karşınızdaki kişiyi kırmadan hayır diyebilmeniz mümkün. Nasıl mı?

‘Evet’ ya da ‘hayır’ cevabı vermeden önce düşüncelerinizi değil sezgilerinizi dinlemeyi öğrenin

Sınır koymayı öğrenmenin ilk adımı, kişisel sınırlarınızın ve değerlerinizin neler olduğunun farkına varmaya çalışmak olacaktır. Transform Your Boundaries (Sınırlarınızı Dönüştürün) kitabının yazarı olan Sarri Gilman, ‘üzerinde ‘Evet’ ve ‘Hayır’ yazılı olan bir iç pusula’ metaforu aracılığıyla sınırlarımızın limitlerini keşfedebileceğimizi söylüyor.

Gilman, hepimizin herhangi bir istek, davet ya da rica karşısında, sezgisel olarak ‘Evet’ ya da ‘Hayır’ yanıtı oluşturabilecek içsel bilgeliğe sahip olduğunu ifade ediyor. Hayır cevabı verirken bu kadar zorlanıyor olmamızın sebebi de, bu iç sesi görmezden gelmemizden ya da zihinimizdeki düşünceler aracılığıyla bu sesle tartışmamızdan kaynaklanıyor.

Özellikle sezgileriyle karar almaya alışkın olmayan bireyler için, bilinçaltından gelen yanıtların farkına varmak ve içgüdülere göre hareket etmek çok daha zorlayıcı olabiliyor. Dolayısıyla öncelikle sezgilerinizle uyumlanmayı ve iç sesinizi duymayı bilinçli farkındalık pratikleri uygulayarak alışkanlığa dönüştürmeniz gerekiyor.

Anda kalarak zihninizdeki düşünceler kadar bedeninizdeki duyumsamalara, duygularınıza ve sezgilerinize kulak vermeyi öğrendiğinizde neyi gerçekten isteyip istemediğinizle ilgili kararlarınızı da içsel bilgeliğinizden yardım alarak oluşturabilirsiniz. Özellikle hayır ya da evet demek konusunda zihninizde çelişkili düşüncelerin birbiriyle çatıştığı zamanlarda düşüncelerinizi susturarak iç sesinizi dinlemek, olabilecek en doğru kararı almanıza aracı olacaktır. 

İlginizi çekebilir: Hangisi daha iyi: Analitik düşünme mi, sezgisel düşünme mi?

Diğer insanların tepkilerini tolere edebilmenin yollarını arayın

Çevrenizdeki kişilere sınır koymak, reddetmek ve hayır demek öfke, üzüntü, hayal kırıklığı, suçluluk gibi pek çok olumsuz duygusal tepkinin ortaya çıkmasına zemin hazırlayabilir. Özellikle çok samimi olduğunuz kişilere sınır koymaya çalışmanız onları sevmediğiniz ya da birlikte zaman geçirmek istemediğiniz gibi farklı mesajların iletilmesine neden olabilir. Sınır koymaya çalıştığınızda ya da hayır cevabı verdiğinizde karşınızdaki kişiler size kızabilir ya da öfkelenebilir.

Tüm bu duygularla ve sınır koymaya çalıştığınız insanların sizin hakkınızdaki düşünceleriyle nasıl başa çıkabileceğinize dair endişe taşıyorsanız, hayır demek sizin için çok daha zorlayıcı olabilir. Dolayısıyla yaşamınızdaki insanların duygusal tepkilerini ve bununla bağlantılı olarak size olan davranışlarını nasıl tolere edebileceğinizi öğrenmek ve doğru yerde doğru yanıtları verebilmek hayır demenizi kolaylaştıracak en önemli adımlarından biri olacaktır.

Sırf alacağınız tepkiden korktuğunuz için kendi sınırlarınıza saygı göstermediğinizde ve tam anlamıyla dürüst olamadığınızda, zamanla herhangi bir konuda küskünlüğe ve kırgınlığa yol açabilecek durumlarla karşı karşıya kalmanız da daha kolay hale gelir. Size gerçekten değer veren ve seven insanlar, başlangıçta kendilerini üzgün ya da hayal kırıklığına uğramış gibi hissetseler de sınırlarınıza saygı duyarak yanınızda olmaya devam edecek olan kişilerdir. Anlamlı ve gerçek ilişkiler kurabilmenizin yolu, sınırlarınızla birlikte sizinle olmayı seçen kişileri yaşamınızda tutup, açıkça söylemenize rağmen sınırlarınızı ihlal etmeye çalışanlardansa uzaklaşmak olacaktır.

İlginizi çekebilir: İnsanları oldukları gibi kabul edebiliyor musunuz?

Öz şefkat pratiklerini uygulamayı alışkanlık haline getirin

‘Boş bardaktan su dökülmez.’ sözünün de oldukça iyi özetlediği gibi, başkalarına karşı şefkatli ve verici olmak istiyorsanız, aynı şefkati kendinize de göstermeniz oldukça önemli. Başkalarına gösterdiğiniz nezaketi ve şefkati kendinize de göstermeyi fazlasıyla hak ediyorsunuz. Bu nedenle kendinize evet, diğerlerineyse hayır diyebilmek ve sağlıklı sınırlarınızı koruyabilmek için rahatlamanıza, deşarj olmanıza ve kendinizle bağlantı kurmanıza yardımcı olabilecek öz bakım pratiklerine haftalık özel bir süre ayırın.

Hepimizin bize rahatlatıcı ve zevkli gelen farklı ilgi alanları ve hobileri mutlaka vardır: Kendinize lezzetli bir akşam yemeği hazırlamak, köpükler arasında banyo keyfi yapmak, mum yakmak, sadece eğlenmek için kitap okumak, yürüyüşe çıkmak, yoga yapmak, manikür yaptırmak ya da evcil hayvanlarınızla vakit geçirmek gibi size en iyi gelen, yapmaktan en çok zevk aldığınız tüm aktivitelerin bir listesini oluşturun ve düzenli olarak bu aktiviteleri bir plana yerleştirmeye ve uygulamaya çalışın. Kendinizle kurduğunuz bağ güçlendikçe özgüveninizin yükseldiğini ve kendinizi korumak için diğer insanlara hayor diyebildiğinizi göreceksiniz.

İlginizi çekebilir: Öz şefkat: Benliği yargılamadan ve cezalandırmadan, şefkatle kucaklayabilmenin gücü

Hayır demenin farklı yollarını arayın

Bazen karşımızdaki kişiyi kırmadan, üzmeden ve hayal kırıklığına uğratmadan sınır çizmek, “hayır” demenin farklı bir yolunu bulmak anlamına gelir. ‘Çok nazik bir teklif ancak benim için uygun değil.’ , ‘Şu an oldukça yoğun çalışıyorum, ayırabilecek pek fazla vaktim yok.’ gibi hayır demenizin sebebini nazikçe, dürüstçe ve net şekilde karşınızdaki kişiye açıkladığınızda karşınızdaki kişinin ısrarcı davranmasına da fırsat bırakmamış olacaksınız. Hayır demenin karşınızdaki kişi için en uygun olabilecek şeklini deneye yanıla bulduğunuzda, sınırlarınızı korumak konusunda ne kadar hızlı yol katettiğinize inanamayacaksınız. 

İlginizi çekebilir: Hayır demek: Nasıl daha kolay ve kırıcı olmadan hayır diyebilirsiniz?

Kişiselleştirmeyin

Herhangi birini reddetmenizin genelde kişisel bir tercih olmadığının bilincinde olarak kendinizi hayır dediğiniz için suçlu hissetmeyin. İnsanlarla iletişim kurmamızın en önemli sebebi sevilmek, bir gruba ait olmak, ilgi görmek gibi çok temel ihtiyaçlarımızı karşılama isteğimizden kaynaklanıyor. Dolayısıyla herhangi biriyle görüşmek istememenizin ya da isteklerine olumsuz geri dönüş yapmanızın sebebi aslında temel ihtiyaçlarınızın karşılanmaması olabilir. ,

Karşınızdaki kişilere hangi amaçla sınır koyduğunuzu açık ve net şekilde ilettiğinizde, duygularını incitme ya da zarar verme amacı taşımadığınızı da hem kendinize hem de karşınızdaki kişiye iletmiş olacaksınız. 

Kişilerarası iletişimde ve ilişkilerinizde sınır koymanın neden önemli olduğunu, sınırlarınızın nerede başlayıp nerede bittiğini nasıl anlayabileceğinizi ve sağlıklı sınırların yaşamınıza nasıl katkı sağlayabileceğini Sınırlar: Kişilerarası ilişkilerde sınır koymak neden önemli? yazımızda detaylı olarak bulabilirsiniz. 

Uplifers: Kaliteli ve mutlu yaşam koçunuz!

‘Evdeki herkes barista’: Bosch VeroBarista ile kahve deneyiminizi zirveye taşıyın

Kahve, şüphesiz ki pek çoğumuz için lezzetli bir içecekten çok daha fazlası; adeta bir tutku, bir ritüel… Sabahın ilk ışıklarında enerji veren, gün içindeki küçük molalarda kendimizi şımartmamızı sağlayan, bazense sohbetlerin tadını ikiye katlayan en keyifli eşlikçi. O yüzden günün farklı anlarını, farklı kahvelerle taçlandırmak gibisi yok; ne de olsa her anın kendine has bir kahvesi var. Güne enerjik bir başlangıç yapmak için yoğun aromalı bir americano ya da gün içinde en sevdiğimiz tatlının yanında yumuşak içimli bir cappuccino en iyi seçim olabilir.



Peki ya bu seçimlerimizi evde barista ustalığıyla hazırlayabilir miyiz? Elbette. Bosch Tam Otomatik Kahve Makinesi VeroBarista ile günün her anına ve her damak tadına uygun lezzetli kahveler hazırlamak mümkün; çünkü VeroBarista ile evdeki herkes barista. Her fincanınızı ustalık eserine dönüştürmeye hazırsanız, işte VeroBarista ile yapabilecekleriniz:

Kahve çekirdeklerini dilediğiniz gibi öğütebilirsiniz

Barista ustalığında lezzetli kahveler hazırlayabilmenin ilk adımı, kahve çekirdeklerini doğru bir şekilde öğütmekten ve tazeliği korumaktan geçiyor. Güzel haber; VeroBarista tüm bunları sizin için yapıyor. CreamDrive, yüksek kaliteli seramik kahve öğütme ünitesi ve özel aroma koruyucu çekirdek haznesi ile günün her saati taze çekilmiş kahve çekirdekleriniz hazır.

Üstelik çekirdek öğütme inceliğini de dilediğiniz gibi ayarlayabilirsiniz. Arka arkaya iki öğütme ve ısıtma sayesinde ekstra güçlü kahvenizi tadı daha az acı olacak şekilde hazırlayabilirsiniz. AromaDouble Shot Fonksiyonu ile kahve aromasından ödün vermeden ekstra yoğun kahveler hazırlamak da mümkün. E bir barista daha ne ister, öyle değil mi?

Farklı anları, farklı kahve çeşitleriyle taçlandırabilirsiniz

Taze çekilmiş kahve çekirdeklerinin mis kokusunun yanı sıra kahve hazırlamanın en güzel yanlarından biri de hiç şüphesiz her damak zevkine uygun farklı seçenekler yapabilmek. Sert tatları sevenler, yumuşak içim tercih edenler ya da daha eğlenceli köpüklü bir şeyler arayanlar… VeroBarista’da herkes için bir şeyler var. Cappuccino, flat white, latte macchiato, sütlü kahve, OneTouch Function ile hepsini tek tuşla hazırlayabilirsiniz. Dahası, yoğun tatları seviyorsanız americanonuz da VeroBarista ile hazır.

Belirtmekte fayda var ki; bir barista ustalığında kahve hazırlayabilmek için özellikle sütlü kahvelerde doğru lezzeti yakalayabilmenin en önemli sırrı sütün sıcaklığını ve kıvamını doğru ayarlayabilmek. Neyse ki VeroBarista, ideal demleme sıcaklığı konusunda tam bir usta. Sütlü kahvelerde bile mükemmel sıcaklığı yakalıyor, süt köpüğü ve sıcak su hazırlama seçenekleri ile her kahve türünü lezzetten ödün vermeden hazırlıyor. Ayrıca sütlü kahveleriniz için de hortumlu süt adaptörü sayesinde esnek çözümler sunuyor. İster kutudan, ister şişeden, ister kendi termosundan süt alın, VeroBarista ile sonuç hep aynı; hep mükemmel.



Kişisel tercihlerinizi kaydedebilirsiniz

Geçek bir barista kahve hazırlarken mutlaka kişisel dokunuşlarıyla fark yaratır; VeroBarista da evdeki herkesin kendi ‘barista’ dokunuşunu ekleyebilmesi için kişiselleştirilmiş tercihlere göre 4 adede kadar favori kahve kaydedebilme özelliğine sahip. Böylece her yudumda tam da istediğiniz gibi bir lezzete kavuşabilirsiniz. Ayrıca evinizde baristalığı başkasına devretmeniz gereken anlarda da kahvenizin yine tam istediğiniz gibi hazırlanacağından da emin olabilirsiniz 🙂 Sıfır risk, bol lezzet…

En sevdiğiniz kahveyi, en sevdiğiniz fincanda içebilmeniz için de VeroBarista üstüne düşeni yapıyor ve yüksekliği ayarlanabilir kahve çıkışı sayesinde 15 cm yüksekliğe kadar ayarlanabiliyor. En uzun latte macchiato bardaklarınızı bile rahatlıkla kullanabilirsiniz.

Zamandan ve enerjiden tasarruf edebilirsiniz

Kahve hazırlarken lezzet kadar önemli bir şey daha varsa; o da şüphesiz ki zamandan ve enerjiden tasarruf edebilmek. VeroBarista, minimum ısınma süresiyle 45 saniye gibi çok kısa bir zamanda kahvenizi hazır hale getiriyor. Ayrıca her kahveden sonra autoMilkClean süt temizleme sistemi ile tam otomatik temizlik sunuyor ve kolayca çıkartılabilir damlama tepsisi, kahve posası kabı ve süt ağızlıkları bulaşık makinesinde yıkanabiliyor. Yani kahve keyfiniz bittiğinde sizi temizlikle hiç yormuyor. Ve son olarak ZeroEnergy Auto-off otomatik kapanma özelliği ile belirlenen saatten sonra enerji tasarrufu yapmak için kapanıyor, sizi düşündüğü kadar çevreyi de düşünüyor. Kim hem çok lezzetli kahveler yapan hem de akıllı özellikleriyle kahve hazırlamayı mükemmel bir deneyime dönüştüren böylesi bir yardımcıyı evinde istemez ki?

Siz de evinizin baristası olmaya hazırsanız, en lezzetli kahveleri kendi damak tadınıza göre ayarlamak ve her defasında mükemmel sonuçlar elde etmek için hemen tıklayabilir, VeroBarista ile tanışabilirsiniz.

*Bu yazı Bosch katkılarıyla hazırlanmıştır.





21 Günde Ustalaş: Hayatınızı dönüştürmenin kısa rehberi

Günümüz dünyasında insanlar hızlı ve etkili çözümler ararken, uzun vadeli değişikliklerin ne kadar süre gerektirdiği sorusu akıllarda yer ediyor. Araştırmalar, bir alışkanlık kazanmanın 21 günlük bir süreç olduğunu belirtiyor. Bu gerçek, “21 Günde Ustalaş” serisini şekillendiren temel düşünce. Omega Yayınları’nın yayımladığı ve Marie-Claire Carlyle, Leon Nacson ve David A. Phillips gibi alanında prestijli yazarların katkıda bulunduğu seri, hayatın farklı alanlarında bir dönüşüm yaşamak isteyen okurlara kısa ama derinlemesine bir yolculuk sunuyor. Peki, bu serinin her kitabı, okura nasıl dokunuyor? Gelin, seriye birlikte göz atalım.



Marie-Claire Carlyle-Para Mıknatısı: Zenginliğe Giden Yolda Bir Yol Haritası

Serinin ilk kitabı olan Para Mıknatısı, parayla olan ilişkimize yeni bir perspektif getiriyor. Carlyle, paranın sadece maddi bir unsur olmadığını, aynı zamanda kişisel değerimizin ve başkalarına sunduğumuz katkının bir yansıması olduğunu öne sürüyor. Kitap, okuyucuları “zengin” olmanın ötesine taşıyarak, yaşamlarında gerçekten neye değer verdiklerini sorgulamalarına yardımcı oluyor. Paranın bir enerji olduğu fikri üzerine kurulu bu kitap, hayata daha fazla refah çekmek isteyenler için önemli adımlar sunuyor. Okur, mevcut finansal alışkanlıklarını gözden geçirmeye ve “para mıknatısı” olma yolunda ilerlemeye davet ediliyor. Carlyle’ın dili basit ama etkileyici. Kitap, “Paranın Değeri” ve “Niyet Etmenin Gücü” gibi bölümlerle, paraya olan bakış açınızı tamamen değiştirebilir. Ancak bu kitap, sadece bir kişisel gelişim kitabı değil; alışkanlıkları kökten dönüştürmek isteyen herkes için bir rehber niteliğinde. Para ve refah konusunda mevcut düşünce kalıplarını yıkmak isteyen okurlar için güçlü bir başlangıç noktası sunuyor.

Leon Nacson-Rüyalar: Bilinçaltınızı Keşfetmek İçin Bir Araç

Serinin ikinci kitabı olan Rüyalar, sadece uyku sırasında yaşadığımız olayların ötesinde, bilinçaltımızın derinlerine bir yolculuk yapmamıza yardımcı oluyor. Nacson, rüyaların anlamını çözebilmek için onları hatırlamanın önemini vurgularken, okuyuculara kendi rüya günlüğünü tutmanın faydalarından bahsediyor. Modern yaşamın karmaşasında, rüyalarla ilgili sembollerin ve temaların nasıl çözüleceğine dair pratik bilgiler sunuyor. Kitap, rüya yorumlamada bireysel deneyime önem vererek okuyucunun kendi rüyalarının dilini öğrenmesini sağlıyor. Rüyaların sembolizmi üzerine yoğunlaşan bölümler, okurun bilinçaltına dair ipuçlarını yakalamasını kolaylaştırıyor. “Düşmek, Uçmak ve Kovalanmak” gibi herkesin yaşamış olabileceği rüya temalarına açıklık getirirken, kişinin ruhsal yolculuğunda bir rehber olma niteliği taşıyor. Nacson, rüyaların günlük hayatımızdaki yansımalarına dikkat çekiyor; bu da kitabı okura bilinçaltıyla ilgili derin bir keşif fırsatı sunan önemli bir araç haline getiriyor.

David A. Phillips-Numeroloji: Sayıların Gizemli Dünyası

Üçüncü kitap Numeroloji ise, yaşamın derin sırlarını anlamak için sayıların gücüne odaklanıyor. Phillips, Pisagor’un öğretilerine dayanan bu kadim bilim dalını modern hayata uyarlayarak, insanların kendilerini ve çevrelerindekileri daha iyi anlamalarına yardımcı olmayı hedefliyor. Numeroloji, sadece kişilik analizi değil; aynı zamanda kariyer seçimleri, ilişkiler ve ruhsal gelişim açısından da rehberlik sunuyor. Phillips, kitabında sayılara dair teorik bilgilere ek olarak, gerçek dünyadan ünlü örnekler sunarak konuyu daha somut bir hale getiriyor. “Ruh Sayıları” ve “Adların Gücü” gibi bölümler, okurların kişisel yaşamlarına dair önemli çıkarımlar yapmasına olanak tanıyor. Numerolojiye ilgi duymayanlar bile, bu kitap sayesinde yaşamlarını yeni bir gözle değerlendirmeye başlayabilir.

21 Günlük Yolculuk: Alışkanlıklar ve Dönüşüm

Bu seri, alışkanlıkların nasıl şekillendiğine ve yaşamda yeniye yer açmanın neden önemli olduğuna dair kapsamlı bir rehber niteliğinde. Her kitap, 21 gün boyunca okuru derin bir içsel yolculuğa çıkarıyor ve bir yandan kısa süreli bir rehber gibi görünse de her birinin arkasında büyük bir felsefi altyapı bulunuyor. Para Mıknatısı, finansal refahın anahtarlarını sunarken; Rüyalar bilinçaltımızı çözmemize yardım ediyor ve Numeroloji kişisel potansiyelimizi anlamamıza kapı aralıyor. Bu serinin en büyük gücü, herkesin hayatında bir noktada değişiklik yapma ihtiyacını hissetmesi ve 21 gün boyunca süren bu küçük ama etkili adımların, büyük dönüşümlere yol açma potansiyelinde yatıyor. Her kitap, farklı bir tema etrafında dönse de ortak payda: Bireyin kendi gücünün farkına varmasını sağlamak ve bunu bir alışkanlığa dönüştürmek.



Sonuç olarak, “21 Günde Ustalaş” serisi, hayatta bir adım öne geçmek ve yeni bir başlangıç yapmak isteyenler için ilham verici bir çalışma. Her kitabın derinliği, okurun kendine dair yeni keşifler yapmasına olanak tanıyor. Seriyi okurken hem kişisel gelişiminize katkıda bulunacak hem de alışkanlıklarınızı yeniden gözden geçireceksiniz. Hayatta yeni bir sayfa açmak için siz de bu 21 günlük yolculuğa çıkmaya hazır mısınız?

Bu yazı Deniz Poyraz tarafından kaleme alınmıştır.

İlginizi çekebilir: Yaratıcılık bir hayal mi? Yaratıcı olmak mümkün mü? İyi ama nasıl?





İlgili Makale