Kişilerarası iletişimde ve aile, arkadaşlık, romantik ya da profesyonel ilişkilerimizde kendimiz için belirlediğimiz kişisel sınırlar, diğer insanların bize karşı makul, güvenli ve izin verilebilir davranışlarını ve tutumlarını belirlemek için oluşturduğumuz yönergeler, kurallar veya sınırlardan oluşuyor. Kişisel sınırlarımızın farkında olmak ayrıca, birileri bu sınırları aştığında verdiğimiz tepkilerin ve diğerlerinin bizi ilgilendiren eylemlerinin sınırlarını da belirliyor. Kişisel sınırlarımız, yaşamımız boyunca kurduğumuz ilişkilerdeki davranışlarımız karşısında aldığımız tepkilerle, inançlarımızla, değerlerimizle ve tutumlarımızla inşa ediliyor.
İlişkilerde sınırların nerede başlayıp nerede bittiği kişinin yaşam tarzına, inançlarına ve kişiliğine göre farklılık gösterebiliyor. Benzer şekilde kendi sınırlarımızın tam olarak nerede başlayıp nerede bittiğini anlayabilmemiz çok zor olsa da, birinin sınırlarımızı çiğnemesinin ve çizdiğimiz görünmez çizgileri ihlal etmesinin beraberinde getirdiği hisler çoğumuz için ortak. O tarihlerde şehir dışında olacağınız için bir arkadaşınızın düğün davetine hayır demek zorunda kalmanın ve düğünde olmak yerine tatilde olmanın yarattığı suçluluk duygusu; buluşma davetini kabul ettiğiniz halde buluşmaya gelmeyen flörtünüzle ilgili hissettikleriniz, bu durumu arkadaşlarınıza anlattığınızda verdikleri tepkiler, biri sizinle herhangi bir konuda dalga geçtiğinde kendinizi savunmanız ya da bu konunun sizi incittiğini paylaşmak yerine şakaya vurarak geçiştirmeye çalışmanız gibi pek çok durum ve duygu sınırlarınızın nerede başlayıp nerede bittiğiyle ilgili mesajları barındırıyor.
Sınırlarınızın olması ne anlama geliyor?
Kişisel sınırlar, kendi sorumluluk, ihtiyaç ve isteklerimizin diğerlerinin sorumluluk, ihtiyaç ve isteklerinden nasıl farklılaştığının açık bir göstergesidir. Bizi mutlu eden ya da üzen şeylerin başkalarının mutluluk anlayışıyla hangi noktada benzer olduğu ve çakıştığı, kendimizin ve diğerlerinin ihtiyaçlarının hangi noktaya kadar karşılanabileceği kişisel sınırlarımızla belirlenir. İlişkide sınır koymak bencillikten çok kendini sevme ve benliğe saygı duyma eylemidir. Sınırlar, diğerlerinin hayatını kontrol etmeye çalışmak için koyduğumuz katı kuralları değil, gerektiğinde esnetilebilen ve nazikçe aktarılabilen değerleri, inançları, duyguları ve düşünceleri yansıtır. Sağlıklı sınırların nerede başlayıp nerede bittiğini öğrenebilmek içinse öncelikle günlük hayatta sıkça karşılaştığımız sınır türlerini ve sınır koyma örüntülerini anlayabilmemiz gerekiyor:
- Sert sınırları olan kişiler; ihtiyaç duysalar da yardım istemezler. Reddedilmemek için daima mesafeli davranır ve hayatlarıyla ilgili bilgi paylaşmaktan kaçınma eğilimi gösterirler. Yakın ilişki kurdukları kişiler çok azdır ya da hiç yoktur. Herkesle mesafeyi korudukları, düşüncelerini ve duygularını olduğu gibi aktarmaktan ve davranışlarına yansıtmaktan kaçındıkları için uyumlu kişiler olarak görülürler ve genellikle ilişkilerinde çatışma yaşamazlar.
- Geçirgen sınırları olan kişiler; özel hayatıyla ilgili detayları gereğinden fazla paylaşırlar. Hayır demekte güçlük yaşadıkları için diğer insanların sorunlarıyla yakından ilgilenme sorumluluğunu da üstlerine alırlar. Saygısızlığa, hatta istismara bile müsamaha gösterebilirler. Diğer insanların fikirlerine çok fazla güvenerek, genelde tüm kararlarını başkalarının görüşlerine göre şekillendirirler.
- Sağlıklı sınırları olan kişiler; diğer insanların fikirlerine değer verseler de sırf başkalarının isteklerine cevap verebilmek için kendi değerlerinden ödün vermezler. Özel yaşamlarıyla ilgili bilgileri uygun ve dengeli bir şekilde, ancak yeterince güvende hissettiklerinde paylaşırlar. İlişkide güvene ve saygıya çok önem verirler. Diğerlerinden hayır cevabı almaya tahammül gösterebildikleri için kendileri de kolaylıkla hayır diyebilirler. Neye ihtiyaç duyduklarını, ne hissettiklerini ve düşündüklerini karşılarındaki kişinin sınırlarını ihlal etmeden söyleyebilir ya da gösterebilirler.
Fiziksel sınırlar
Fiziksel sınırlar, kişisel alan ihtiyacımızı, başkalarının bedenimize dokunmasının hangi noktaya kadar tolore edilebilir olduğunu ve yeme, içme, dinlenme gibi fiziksel ihtiyaçlarımızı içerir. Herhangi biri kasıtlı veya kasıtsız olarak dinlenmemize, açlığımızı ve susuzluğumuzu gidermemize izin vermiyorsa ya da kişisel alanımıza saygı göstermiyorsa bu sınırların aşıldığını kolaylıkla söyleyebiliriz.
Duygusal sınırlar
Diğer insanların duygularımıza saygı duyması, kendi duygularımızı ne zaman ve nasıl paylaşacağımızı bilmemiz, diğer insanların duygularına empati gösterebilmemiz duygusal sınırlarımızın olduğunu gösterir. Duygusal sınırlar, hissettiklerimiz nedeniyle eleştirildiğimizde, bizi rahatsız eden sorular sorulduğunda veya duygularımızı saklamamız gerektiğini hissettiğimizde ihlal edilir.
Zamanla ilgili sınırlar
Zamanla ilgili sınırlarımız, neyin önemli olup neyin olmadığını, yani önceliklerimizi anlamakla ve belirlemekle ilgilidir. İnsanlar sizden zamanınızı talep ettiğinde, sizden ücret almadan çalışmanızı istediklerinde, bir buluşmaya ya da toplantıya geç geldiklerinde bu sınırlar aşılır.
Cinsel sınırlar
Fiziksel sınırların da içinde olan cinsel sınırlar rıza, saygı ve mahremiyet ile ilgilidir. İstenmeyen bir dokunuş olduğunda, istemediğimiz cinsel davranışları sergilemeye zorlandığımızda, sağlık geçmişi ya da doğum kontrolüyle ilgili yalan söylendiğinde bu sınırlar ihlal edilir.
Entelektüel sınırlar
Entelektüel sınırlar, kendimizin ve başkalarının görüşlerine saygı duymakla olduğu kadar iletişim için harcadığımız zaman ve enerjiyle de ilgilidir. Bu sınırlar, ırkçı, cinsiyetçi ya da homofobik söylemlerle, yani diğer insanlar bizi kendi fikirlerini kabul etmeye veya buna göre hareket etmeye zorladığında aşılır.
Maddi sınırlar
Maddi sınırlar, sahip olduklarımız ve mülkiyetimiz, bunları nasıl paylaştığımız ve başkalarının bunları kullanmasına ne kadar izin verdiğimizle ilgilidir. Bu sınırlar, diğer insanların maddi varlıklarımıza iznimiz olmadan müdahale etmesiyle ya da ilişkimizi manipüle etmek ve kontrol etmek için kullandıklarında aşılmış olur.
İlişkilerde sınır koymak neden önemli?
Kişisel sınırlar oluşturabilmek, kişisel gelişimimiz, sağlıklı ilişkiler kurmamız ve bu ilişkileri sağlıklı şekilde sürdürebilmemiz için hayati önem taşıyor. İlişkilerde sınırlarımızın olması, ihtiyaçlarımızı ve isteklerimizi diğer insanların tepkilerinden korkmadan, açık ve net şekilde iletmemizi sağlıyor. Ayrıca diğer insanların kendi çıkarları için bizi kullanmaması ve zarar görmememiz için de mümkün olabildiğince net sınırlar çizmemiz gerekiyor. Kişisel sınırlarımızı belirlemek ve bu sınırların ihlal edilmemesi için çaba göstermek öz saygımızı, özgüvenimizi ve öz farkındalığımızı geliştirmenin en önemli ön koşulları arasında yer alıyor.
Bunun tam tersine sağlıksız sınırlarla, sadece başkalarını memnun etmek üzerine kurulu değerlerle yaşamımızı sürdürmeye çalıştığımızda, zamanla kendimize olan saygımızı kaybediyoruz. Sınırsız ilişkilerin içinde, kendimizden vermeye devam ediyoruz ve başkalarından yardım istediğimizde görmezden gelindiğimizi hissedebiliyoruz. Başkalarının neyi sevdiğimizi, nereye gittiğimizi veya kim olduğumuzu belirlemesine izin vermek, onların tüm hayatımızı kontrol etmesine izin verdiğimizi gösteriyor ki bu da sınırlarımızın sağlıksız olduğunun en önemli göstergesi.
Sadece diğer insanların beklentileri üzerine kurulu bir yaşamın yanı sıra, diğer insanların tüm ihtiyaçlarınızı karşılamasını beklemek de aynı şekilde sınır problemi yaşadığınızın bir göstergesi olabilir. Kimsenin mutluluğundan sorumlu olmadığınız gibi, başkalarının da sizin mutluluğunuzdan sorumlu olmadığının, yaşamınızın tüm sorumluluğunu kendinizin üstlenmesi gerektiğinin bilincinde olmanız gerekiyor. Bunun içinse davranışlarınızın, duygularınızın ve düşüncelerinizin ne kadarının size ait olduğunun, ne kadarının başkaları tarafından kontrol edildiğinin ve bu kontrolün ne kadarını kendi elinize almak istediğinizin farkında olarak sağlıklı sınırlar çizebilmeyi öğrenmeniz gerekiyor.
Sınırlara neden ihtiyacımız var?
Günlük yaşantımızda iyi hissetmek, stresten uzak olmak ve ilişkilerimizi sağlıklı bir zemin üstünde sürdürebilmek için kendimizin ve diğerlerinin sorumluluklarını net şekilde ayırabilmemiz gerekiyor. Özellikle aşırı sorumluluk bilinci taşıyan kişiler, genelde gereğinden, yapabileceklerinden ve istediklerinden daha fazlasını üstlenme eğilimi gösterebiliyor. Bu da taşıyamayacakları kadar ağır yükler yüklenerek hem kendilerine hem de diğer insanlara zarar vermelerine sebep olabiliyor. Sağlıklı sınırlar, önce kendimiz iyi olmadan başkalarını da iyi edemeyeceğimiz gerçeğini kabul etmemizle başlıyor. Zamanımızı, enerjimizi, yardımlarımızı ve desteğimizi başkalarıyla paylaşabilmemiz için tükenmememiz ve kendimize zaman ayırmamız gerekiyor. Sadece başkalarının problemleriyle, istekleriyle ve ihtiyaçlarıyla ilgilenmek kısa vadede iyi hissettirse de, kendimizi aynı özen ve ilgiden mahrum bıraktığımızda bu tutum pek de sürdürülebilir olmayacaktır.
Sınırlar, kendimizi daha kontrollü ve daha güvende hissetmemize aracı olurken, neye neden ve nasıl sınır koyduğumuzu bilmekse diğer insanlara hayır derken tereddüt etmememize, diğerlerinin bizi bunaltmamasına ya da bencil olduğumuza dair önyargı oluşturmamalarına yardımcı olur. Hem kendimizin hem de diğerlerinin ihtiyaçlarının, isteklerinin ve sorumluluklarının ne olduğunu bildiğimizde daha net ve daha tutarlı davranışlar gösterebiliriz. Kendimize gösterdiğimiz saygı diğer insanların da bize daha fazla saygı duymasına, zamanımızı ve enerjimizi daha dengeli kullanabilmemize olanak sağlar. Sınırlarımızın olması, kendimizi daha çok sevmenin, kabul etmenin ve saygı göstermenin en önemli ön koşulu; başkalarına önemli olduğumuzu göstermenin somut bir yoludur.
Sınır koymak neden bu kadar zor?
Hepimiz hayatımızın bir noktasında, diğer insanların ihtiyaçlarını kendi ihtiyaçlarımızın önüne koymak zorunda kalabiliyoruz. Özellikle de temel ihtiyaçlarının karşılanması sadece bizim sorumluluğunuzda olan bir çocuğumuz ya da bakım sağlamak zorunda olduğumuz herhangi biri varsa… Bu noktada öncelikle sınır koymanın bencillik değil, öz bakımınızın ayrılmaz bir parçası olduğunun bilincinde olmalısınız. Başka birinin ihtiyaçlarını karşılamadığımızda hissettiğimiz suçluluk duygusu, aslında yardım etmezsek sevilmeyeceğimiz ya da kabul görmeyeceğimiz korkusundan kaynaklanıyor. Terk edilmemek, dışlanmamak ve kabul görmek için sınırlarımızı gereğinden fazla esnetmek, aslında egomuzun zarar görmemek için yarattığı bir savunma mekanizması. Herhangi birinin sırf yardım etmediğiniz ya da kendinizden taviz vermediğiniz için sizden uzaklaşması o kişinin sizi sadece kendiniz olduğunuz için sevmediğinin en önemli işaretlerinden biri.
Sınır koymanın ilişkiyi tehlikeye atabileceğine dair yerleşmiş inancımız, bizim için kabul edilebilir ve kabul edilemez davranışların neler olduğunu belirlememize ve göstermemize engel olabiliyor. Bu noktada sınırların diğer insanları cezalandırmak için değil kendi iyi oluşumuzu ve sağlığımızı korumak için gerekli olduğunun farkında olmamız gerekiyor. Örneğin, arkadaşlarınızla her karşılaşmada öpüşmek yerine sadece sarılmak istemeniz onları sevmediğiniz anlamı taşımıyor olsa da, ilişkinizde herhangi bir çatışma yaşamamak için bu konuda hiçbir şey söylememeyi tercih edebilirsiniz. Ancak arkadaşlarınızın sizi rahatsız etmek gibi bir amacının olmadığı ortada ve sarılmayı tercih ettiğinizi bilmek onların size olan sevgisinden ya da ilgisinden herhangi bir şey götürmeyecek.
Sağlıklı sınırlar oluşturmayı öğrenemememizin önündeki en büyük engellerden biri de, sınırlarımızın nerede başlayıp nerede bittiklerini bilmiyor oluşumuzdan ve sınırların esnetilebilir olmadığına dair inancımızdan kaynaklanıyor. Yukarıdaki örnek üzerinden ilerlersek, arkadaşlarınızla öpüşmeyi değil sarılmayı tercih ettiğinizde ve arkadaşlarınız bu tercihinize saygı gösterdiğinde sınırlarınızı koruduğunuzu düşünürken, tanımadığınız birinin bir buluşmada sizi öpmek istemesinin o kişinin sınırlarınızı ihlal ettiği anlamı taşımadığını, sizin sınırlarınızı bilmediği için böyle bir davranış sergilediğini bilerek esnek davranmanız da sağlıklı sınırlar çizebilmenin önemli bir adımı.
Sağlıklı sınırların yapı taşı: Hayır diyebilmek
“Hayır” deme sanatı da özellikle sağlıklı sınırlar söz konusu olduğunda edinilmesi son derece zor olan bir beceri. Herhangi bir davranışın, yorumun ya da tavrın bize zarar verdiğini bile bile, sırf diğer insanları mutlu etmek için sınırlarımızın aşılmasına izin vermek, işyerinde verilen sorumlulukları yeterli zamanınız ve enerjiniz olmasa bile sadece kabul görmek ve olumsuz bir izlenim yaratmamak için kabul etmek, romantik ilişkilerinizde daha fazla sevileceğiniz inancıyla her isteğe ve beklentiye ‘evet’ demek hepimizin hayatında en az bir kez yapmış olduğu şeyler. Ancak sağlıklı sınırlar oluşturabilmek için çok zor olsa da kendimizi affetmemiz ve gerektiği zaman ‘hayır’ cevabını vermeyi öğrenmemiz gerekiyor.
İstemediğiniz halde herhangi bir isteğe ‘evet’ cevabını verdiğinizde, sizden talepte bulunan kişiye ve kendinize karşı öfke hissedebilirsiniz. Bu gibi durumlarda çoğumuz, kendimizi kanıtlamak için ne istediğimizi ve istemediğimizi açıkça belli etmek yerine taahhüt ettiğimiz görevi ya da sorumluluğu kabul edip erteleme davranışı gösterebiliyoruz. Ancak çatışma yaşamamak için evet dediğimiz durumlarda hayır demeyi öğrenmek, kişisel sınırları oluşturmanın ve sınır kavramını anlayabilmenin ilk adımını oluşturuyor.
Sağlıklı sınır koymak yaşamımıza neden ve nasıl katkı sağlıyor?
Sağlıklı kişisel sınırlar, yaşamda karşılaştığımız durumlar karşısında vereceğimiz tepkileri ve yanıtları belirlediği için yüksek özgüveni ve gelişmiş bir benlik algısını da beraberinde getiriyor. Egomuzun bizi korkuyla sindirmesine izin vermeden, her durumun gerçekliğiyle daha fazla temas halinde olmamızı sağlıyor. Başkalarıyla daha iyi iletişim kurabildiğimiz için ilişkilerimizi geliştiriyor. Ne istediğimizi ve ne istemediğimizi açıkça belirtebilmemizi sağlarken, daha tatmin edici ilişkilerimiz olduğunu hissettiğimizde, yaşamlarımız üzerinde daha fazla istikrar ve kontrole sahip olduğumuzu da hissettiriyor.
İhtiyaçlarınızı ve isteklerinizi net şekilde yaşamınızdaki diğer insanlara aktarabilmek kaba ya da soğuk olduğunuz anlamı taşımıyor. Diğer insanları incitmeden, kişisel sınırlarına girmeden, ‘ben’ dilini kullanarak sadece ‘ihtiyacım var’ ya da ‘hissediyorum’ kelimeleriyle sınırlarınızı ifade etmek diğer insanların sınırlarınızı ihlal etmemesinin ön koşulu. Öz-farkındalık ve kendine güvenmeyi öğrenmek, kişisel sınırları belirlemenin ilk adımlarıdır. Verdiğiniz her ‘hayır’ cevabının sonunda kendinize ‘evet’ dediğinizi bilmek, benlik saygınızın ve algınızın gelişmesine katkı sağlayacaktır.