Yıllar önce hayatımıza giren CEO (Chief Executive Officer) kavramı pek çok şirkette genel müdürlüğün yerini aldı. Zaman içinde buna CFO (finans) ya da CTO (bilgi teknolojisi) baş sorumluları da katıldı. Müdürlük, direktörlük gibi ünvanlar halihazırda hayatımızda olduğundan, bu yöneticilik terimlerine de alışıverdik. Şimdilerde ise biraz tartışmalı, hatta kimilerine komik gelen bir ünvanla karşı karşıyayız: CPO (Chief Philosophy Officer) yani hemen yapıverdiğim tercümesiyle baş felsefe yöneticisi.
Hani bir sözcüğü çok fazla tekrar edersiniz de anlamını yitirir ya… Bağlılık, mutluluk, mükemmeliyet, operasyonel verimlilik gibi kavramların vazgeçilmez hale geldiği kurumsal dünyada, bazı kavramların içi hızla boşalıyor. Mutluluk, iyi yaşam, terfi ve takdir takıntılı yerlerden biri de hiç şüphesiz Silikon Vadisi. Bu mükemmeliyet takıntısının altından kalkmaları giderek zor olan Silikon Vadisi yöneticileri, çareyi tüm bu beklentileri sorgulamakta bulmuş. Bunun için de, sorgulama konusunda uzman kişileri, yani felsefecileri işe almayı uygun görmüşler.
“Nasıl başarılı olurum diye sormaktansa, neden başarılı olmalıyım’ı sorgulamak daha önemli” diyen Andrew Taggart, iş hayatına atılan felsefe doktorlarından sadece biri. Uygulamalı felsefe konusunda doktora sahibi olan uzmanlardan Andrew Taggart, insanların özel ve profesyonel hayatlarını olabilecek en iyi hale getirmek için belli bir formül aramalarının sadece sefillikle sonuçlanacağını ileri sürüyor. Taggart’a göre, bu sadece Silikon Vadisi’nin ya da global kurumsal şirketlerin değil, dünya üzerinde devam eden yaşamın ortak sorunu.
Başarı ve mutluluğu sorgulamak
“Nasıl daha iyi yaşarım?” gibi yaşamın temeline dair sorulardan, “Kurduğum start-up neye hizmet etmeli?” gibi daha pratik sorulara kadar her tür sorgulama bu makamın görev tanımı içinde yer alıyor. HelloSign adlı start-up’ın kurucusu Joseph Walla, “kurucular için en önemli olan kendi psikolojilerini sağlam tutabilmek. Felsefenin en yararlı olduğu anlar ise büyük dalgalanma anları” diyor.
Elbette bu yeniliğin herkes tarafından kabul edilmesi kolay olmamış. Y Combinator adlı start-up’ın kurucusu Paul Graham, pratikte hiçbir işe yaramadığını düşündüğü felsefenin iş hayatında karşısına çıkmasına tepki gösterenlerden. Ancak, okulda aldığı felsefe derslerinin “nafileliği” ile, daha faydalı bir felsefe uygulamasını karşılaştırdığında, felsefi düşüncenin gerçek hayatta etkili olabileceğini kabullenmiş.
Start-up yatırımları giderek artan ülkemizde CPO ünvanı etkili olur mu ya da ciddiye alınır mı bilinmez. Yine de bu gelişmeler, başarı ve mutluluk tanımlarımızı gözden geçirmek için iyi bir fırsat gibi görünüyor.
İlginizi çekebilir: Başarılı bir start up’a dönüşen 6 yaratıcı fikir
Kaynaklar:
Quartz
Practical Philosophy – A.J.Taggart